KARIŞIK

10 Haziran 2016 Cuma

Kerbela Şehidleri: Müslim Akîl türbesi

Kerbela Şehidleri: Müslim Akîl  türbesi



Müslim b. Akîl'in Kûfe'ye gidişi
Müslim b. Akîl b. Ebi Tâlib b. Abdilmuttalib’in babası Hz. Ali’nin (as) büyük kardeşi Akîl, annesi Halile isminde Kureyş’in Nabat kabilesinin Ferahid boyundan bir cariyedir.
İbn Ebi’l-Hadid, Müslim’in annesini Akîl’e Muâviye b. Ebu Süfyan’ın satın aldığına dair bir rivayet nakletmektedir. Buna göre Muâviye, Şam’da misafir ettiği Akîl’e bir ihtiyacı olup olmadığını sormuş, Akîl de kıymetli bir cariye satın almak istediğini söylemiştir. Rivayette o sırada Akîl’in görme yetisini kaybettiği geçmektedir. Muâviye, Akîl’in bu isteğini mizah konusu yapıp, âmâ haliyle kıymetli bir cariyeyi ne yapacağını sormuştur. Muâviye’ye sinirlenen Akîl, “Ondan sinirlendirdiğinde senin başını vuracak bir oğul doğurmasını isteyeceğim.” karşılığını vermiştir. Bu rivayette, Muâviye’nin Akîl’e Müslim’in annesi olacak cariyeyi satın aldığı geçmektedir.
İbn Ebi’l-Hadid, Müslim b. Akîl ile ilgili de bir rivayet nakleder. Buna göre Müslim on sekiz yaşındayken Medine’deki kıymetli arazisini Muâviye b. Ebi Süfyan’a satmış; ancak sonradan durumdan haberdar olan İmam Hüseyin’in (as) araya girmesiyle satış muamelesi feshedilmiştir. İbn Ebi’l-Hadid, Müslim’in kendisinden verdiği parayı geri isteyen Muâviye’yi tehdit ettiğini nakletmektedir. Bu tehdit üzerine Muâviye Müslim’e babasının yukarıda naklettiğimiz sözünü hatırlatmıştır. Muâviye araziyi İmam Hüseyin’e geri vermiş, ödediği parayı da Müslim’e hediye etmiştir.
İbn Hibban es-Sikat’ında, Abdülmuttalib soyu içinde Hz. Peygamber’e en çok Müslim’in benzediğini yazmaktadır. İbn A’sem ise, Müslim b. Akîl’in Sıffin Savaşı’nda Hz. Ali’nin ordusunun sağ cephesinde mücadeleye katıldığını rivayet etmektedir.
Müslim b. Akîl, Hz. Ali’nin kızı Rukayye ile evlenmiş, bu evlilikten Abdullah ve Ali adında iki oğlu olmuştur. Rukayye’nin vefatından sonra Hz. Ali’nin diğer kızı Küçük Ümmü Külsüm ile evlenen Müslim’in bu evlilikten de Humeyr adında bir kızı olmuştur. Müslim’in diğer evliliklerinden de çocukları olduğu rivayet edilmiştir. Buna göre Müslim, beş erkek, bir kız çocuğu babasıydı. İki oğlu İmam Hüseyin’in (as) yanında Kerbela’da, iki oğlu Kerbela Olayı’ndan sonra Haris tarafından şehid edilmiştir; beşinci oğlu hakkında bilgi bulunmamaktadır.
*
Muâviye b. Ebu Süfyan’ın daha sağlığında veliaht tayin ettiği oğlu Yezid, babası 60/680 yılında ölünce halife oldu. Yezid evvelemirde halkın kendisine biat etmesinin sağlanmasını istedi. İmam Hüseyin, Yezid’in biat talebine menfi cevap verenlerin başında geliyordu. Bunun üzerine Yezid, Medine valisine haber göndererek İmam Hüseyin’den biat almasını emretti. Validen süre isteyip Medine’den Mekke’ye giden İmam Hüseyin, burada bulunduğu sırada, başta Kûfe’nin ileri gelenleri olan Süleyman b. Sured, Müseyyeb b. Nacibe, Rufaa b. Şeddad ve Habib b. Muzahir olmak üzere, Kûfe’deki taraftarlarından oraya gidip başlarına geçmesini isteyen mektuplar aldı. Adı geçenlerin imzaladığı ilk mektubu Abdullah b. Misma ve Abdullah b. Val Mekke’de İmam Hüseyin’e ulaştırmıştır. Bu mektubun gönderilmesinden yaklaşık iki gün sonra İmam Hüseyin’e bu kez, Kays b. Musahhar (veya Müshir) Saydavî, Abdurrahman b. Abdullah Kedin, Umare b. Ubeyd Selulî’nin imzalarını taşıyan bir başka mektup gönderildi. Üçüncü mektupta ise Hani b. Hani Sebiî ve Said b. Abdullah’ın imzaları vardı. Seyyid İbn Tavus’un bildirdiğine göre İmam Hüseyin’e gönderilen mektupların sayısı on iki binin üzerindedir. Mektupların sayısı çoğalınca İmam Hüseyin, ihtiyata riayet ederek, kimsenin adını anmadan, Kûfelilere hitaben bir cevap mektubu yazdı.
İmam Hüseyin, Rükn ile Makam arasında veya Mescid-i Nebevî’de iki rekât namaz kıldıktan sonra, cevap mektubunu, durumu araştırması ve hareketi organize etmesi için amca oğlu Müslim ile Kûfe’ye gönderdi (15 Ramazan 60/19 Haziran 680). Önce Medine’ye giden Müslim yakınlarıyla görüştükten sonra, Kays kabilesinden yolu bilen iki kişiyi de yanına alarak, bir grupla beraber yola çıktı. Kafile, Medine-Kûfe güzergâhında yolunu kaybetti ve bu esnada iki rehber susuzluktan can verdi. Müslim güçbelâ yola devam edip Batnü’l-Hubeyt yakınlarındaki Madik denilen mevkie ulaştı ve orada susuzluğunu giderdi. Müslim bu mevkide bir mektup yazıp İmam Hüseyin’i başına gelenlerden haberdar etti ve ondan kendisini bu görevden almasını istedi. Müslim’in bu mektubu Kays b. Musahhar ile gönderdiği rivayet edilmiştir. İmam Hüseyin cevap mektubunda Müslim’den görevini tamamlamasını istedi. Sıkıntılı geçen bir yolculuğun ardından Müslim, 5 Şevval 60/9 Temmuz 680 tarihinde Kûfe’ye ulaştı.
Müslim b. Akîl, Kûfe’ye girince hemen Muhtar b. Ebi Ubeyd Sekafî’nin evine gitti. Muhtar, Şiî olmakla birlikte, Kûfe Valisi Numan b. Beşir’in damadıydı. Dolayısıyla vali onu bu evde aramayacaktı; fakat vali zamanla şehirdeki hareketlenmeden şüphelendi ve durumdan haberdar oldu. Müslim, Muhtar’ın evine yerleşince Kûfe Şiîleri onun evinde toplanmaya başladı. Müslim İmam Hüseyin’in cevap mektubunu topluluğa okudu. Abis b. Ebu Şebib Şakirî ayağa kalkarak, Şiîleri Yezid b. Muaviye’ye karşı mücadeleye çağıran bir konuşma yaptı. Ardından Habib b. Muzahir ve Said b. Abdullah da benzer konuşmalar yaptılar ve topluluk Müslim’e biat etti. Şeyh Müfid ve Seyyid İbn Tavus, İmam Hüseyin adına Müslim’e biat edenlerin sayısının on sekiz bini bulduğunu nakletmektedir. Müslim, davetiyle, Muâviye’den sonra Irak’ta ve Emevî muhalifleri arasında ortaya çıkan boşluğu doldurmuştu. Zamanla insanlarla açıktan görüşmeye başladı.
Neticede Müslim, Kûfe’de geçirdiği bir ay beş veya yedi günün ardından, şehadetinden yirmi yedi gün önce, 12 Zilkade 60/14 Ağustos 680 tarihinde İmam Hüseyin’e bir mektup yazdı ve Kûfelilerin kendisini en kısa zamanda beklediğini bildirdi. Mektubu Abis b. Ebu Şebib Mekke’de İmam Hüseyin’e ulaştırdı. Bu esnada Müslim, silah teminiyle meşguldü ve silahlardan anlayan Ebu Semame Saidî’yi silah satın almakla görevlendirdi.
Öte tarafta Kûfe Valisi Numan b Beşir olan bitenden haberdar olmuştu. Minbere çıkıp bir konuşma yaptı ve insanlara fitne çıkarmamalarını tembihledi, fitnecilerle savaşmaktan çekinmeyeceğini ekledi. Valinin konuşmasını mevcut durumda yetersiz bulan ve onu savaşa kışkırtamayan Abdullah b. Müslim, Müslim b. Said Hazremî, ardından Umare b. Ukbe, Muhammed b. Eşas b. Kays ve Ömer b. Sad b. Ebu Vakkas, Yezid b. Muâviye’ye birer mektup yazıp durumu bildirdiler.
Yezid b. Muâviye mektupları alınca Numan b. Beşir’in Kûfe’yi çekip çeviremeyeceğini anladı ve babasının zeki azatlısı Sir Cevn ile meşveret edip Basra Valisi Ubeydullah b. Ziyad’ı Kûfe’ye vali atadı. Muâviye’nin azatlısına teslim ettiği, sonradan Yezid’in eline geçen vasiyetinde Irak’ta ortaya çıkması muhtemel isyanda Ubeydullah b. Ziyad’ı vali tayin ettiği rivayet edilmiştir. Fermanını Müslim b. Amr Bahilî ile İbn Ziyad’a gönderen Yezid, ona bir an önce Kûfe’ye gitmesini ve Müslim b. Akîl’i ya Kûfe dışına çıkarmasını ya da öldürmesini emretti.

Müslim b. Akîl Türbesi
Kufe
Ubeydullah b. Ziyad, Yezid’in mektubunu alır almaz kardeşi Osman b. Ziyad’ı yerine vekil atadı ve aralarında Amr b. Müslim, Şerik b. Aver Harisî, Abdullah b. Haris b. Nevfel’in de bulunduğu beş yüz Basralı ile birlikte Kûfe’ye hareket etti. İçten içe Ehl-i Beyt’e muhabbet besleyen ve Sıffin’de Hz. Ali’nin yanında savaşan Şerik b. Aver’in, İmam Hüseyin’in İbn Ziyad’dan önce Kûfe’ye varmasını umarak, yavaş hareket ettiği rivayet edilmiştir. Fakat İbn Ziyad kararlı davranmış, hızlı hareket edip onu geride bırakmıştır.
İbn Ziyad, Kûfe’nin girişinde havanın kararmasını bekledi. Akşamüstü, tanınmamak için başına siyah sarık sardı, Yemen elbisesi giyindi ve yüzünü bir bezle örttü. Amacı, Kûfelilerin İmam Hüseyin’in geldiği zannına kapılmalarını sağlamaktı. İbn Ziyad amacına ulaştı; Kûfeliler onun İmam Hüseyin olduğunu düşünerek karşılamaya çıktılar. İbn Ziyad bu şekilde Hükümet Konağına gitti. Şiîler İmam Hüseyin sanarak İbn Ziyad’ın etrafını sarınca, Amr b. Müslim gerçeği açıkladı. İbn Ziyad geceyi konakta geçirdikten sonra sabah erkenden halkın mescitte toplanmasını emretti ve orada bir konuşma yaparak halkı Yezid’e muhalet etmekten sakındırdı ve itaat etmeleri durumunda ödüllendirileceklerini vaat etti. Konuşmadan sonra Hükümet Konağına dönen İbn Ziyad görevlilerden Kûfe’deki yabancıların tespit edilmesini istedi.
Müslim b. Akîl, Ubeydullah b. Ziyad’ın Kûfe’ye geldiği öğrendikten sonra Muhtar’ın evinden ayrılıp Mezhic kabilesinin liderlerinden Hani b. Urve’nin evine sığındı ve orada Şiîlerle gizlice görüştü. Bu esnada İbn Ziyad, Kûfe’de tanınmayan azatlısı Makil’ı üç bin dinar karlığında casusluğa zorladı. Makil’a Suriye’den Müslim’in davetine katılmak amacıyla geldiğini söylemesini, biat ettikten sonra isyan hazırlıklarında kullanılmak üzere elindeki parayı ona vermesini emretti.
Bu sırada Ubeydullah b. Ziyad’la birlikte Basra’dan gelen, yolda yavaşlayarak İbn Ziyad’ın Kûfe’ye girişini geciktirmeye çalışan Ehl-i Beyt muhibbi Şerik b. Aver Kûfe’ye ulaştı ve Hani b. Urve’nin evine gitti. Şerik, Hani’nin evinde bulunduğu sürece ona Müslim’in emirlerini uygulamasını salık verdi. Şerik bir müddet sonra hastalandı. İbn Ziyad, hastalandığını öğrenince Şerik’i ziyaret etmek istedi ve adam gönderip akşam Hani’nin evine geleceğini bildirdi. Bunun üzerine Şerik, Müslim’den fırsattan istifade edip İbn Ziyad’ı öldürmesini istedi. Fakat Müslim Hani’nin rahatsız olacağını bildiği için İbn Ziyad’ı onun evinde öldürmek istemedi. Müslim, İbn Ziyad’ın ziyareti esnasında bir köşeye gizlendi ve yerinden çıkmadı. Şerik’in saklandığı yerden çıkıp İbn Ziyad’ı öldürmesi için, su isteme bahanesiyle, defalarca Müslim’e işaret verdiği rivayet edilmiştir. Üç gün sonra Şerik öldü. Sonradan Şerik’in Müslim’den kendisini öldürmesini istediğini öğrenen İbn Ziyad, “Babamın kabri Iraklılar kabristanında olmasaydı, kabristanı alt üst eder, Şerik’in cenazesini dışarı çıkarırdım.” demiştir.
Öte yanda casus Makil, Müslim b. Avsece’nin İmam Hüseyin için biat topladığını öğrenip ona yakınlaştı. Neticede Müslim b. Avsece’nin güvenini kazanan Makil, ondan Müslim’in saklandığı yeri öğrendi ve faaliyeti hakkında bilgi aldı.
Makil’dan aldığı bilgiler doğrultusunda Hani’yi konağa çağıran İbn Ziyad, ondan Müslim’i teslim etmesini istedi. Hani onu teslim etmeyeceğini söyledi. Bu sırada Hani’nin öldüğü haberi yayılmış, akrabaları da konağın etrafını sarmıştı. Bunun üzerine, İbn Ziyad’ın isteğiyle, Hani’yi gören Kadı Şüreyh dışarı çıkıp Hani’nin sağ olduğunu, bir soruşturma için sarayda tutulduğunu söyleyerek yakınlarının dağılmasını sağladı. Müslim Abdullah b. Hazım’ı konağa gönderip Hani’nin durumunu araştırdı. İbn Ziyad, Hani’yi tutuklamış, işkence etmişti.
Hani’nin öldürüldüğü haberi Müslim’e de ulaşmıştı. Bu haber üzerine Müslim, taraftarlarıyla birlikte İbn Ziyad’la savaşmaya karar verdi ve etrafında toplanan kalabalıkla birlikte mescide yürüdü. Bu sırada İbn Ziyad mescitte konuşma yapıyordu. Alelacele Hükümet Konağına sığındı ve kapıları kapattırdı. Konağın mescide açılan bir kapısı vardı. Bunun üzerine Müslim’in 300 kişilik ordusu konağın etrafını kuşattı. Fakat kuşatmada konağın Rumlular Kapısı denilen arka kapısı, rivayetlerin açıklamadığı bir nedenle, kontrol edilmedi ve Kûfe eşrafı bu kapıdan İbn Ziyad ile irtibat kurdu. Kûfe eşrafı İbn Ziyad’ın kışkırtmasıyla halkı Şam ordusunun geldiğini söyleyerek korkuttu. Öte taraftan kabile reisleri kendi mensuplarını Müslim’den uzaklaştırdı. İnsanlar “Başkaları bizim yerimizi doldurur.” diyerek birer ikişer Müslim’in yanından uzaklaştı. Birkaç saat sonra, akşam ezanı okunduğunda Müslim’in yanında sadece on veya otuz kişi kalmıştı. Namazı onlarla birlikte kıldı. Veya İbn Tavus’un rivayetine göre onlar da namazdan önce dağılıp gitti.
İbn Ziyad, Müslim b. Akîl’in yalnız kalmasından sonra halka bir konuşma yaptı: “Müslim b. Akîl, Müslümanlar arasında fitne çıkarmış, bölücülük yapmıştır. Bu yüzden onu evinde bulduğumuz kimsenin mahremiyetini tanımayacak, evine girip onu öldüreceğiz. Biatinizde ve itaatinizde sabitkadem olun!” Konuşmasından sonra İbn Ziyad konağa geçip Müslim’in peşine adam saldı ve bütün evlerin tek tek aranmasını emretti. Amr b. Hureys’in eline bir sancak verip onu halk birliklerinin komutanı yaptı. Bu sırada Müslim’in yerinin tespit edildiğini öğrenen Muhtar b. Ebu Ubeyd Sekafî Kûfe’nin Fil Kapısı’na ulaşmıştı. Muhtar’la karşılaşan Hani b. Ebu Hayya Amr b. Hureys’e Muhtar’ın geldiğini haber verdi. Amr b. Hureys’in kendisini himaye etmesi ve aman vermesi üzerine Muhtar sabaha kadar Amr’ın bayrağının altında oturdu.
Müslim b. Akîl sığınacak bir yer arıyordu. Bu sırada kendisine nereye gittiğini soran Said b. Ahnef’in sesini duydu. Said ona şehir kapılarının kapatıldığını, her yerde arandığını söyledi ve onu, Muhammed b. Kesir’in evine götürdü. Ancak bir süre sonra İbn Ziyad Müslim’in yerinden haberdar oldu ve evin etrafı kuşatıldı. Muhammed b. Kesir ile oğlu Hükümet Konağına götürülüp öldürüldü. Hızla Muhammed’in evinden kaçan Müslim yolda karşılaştığı Tava adlı kadından önce su istedi, sonra da ondan kendisini evine almasını talep etti. 8 Zilhicce 60/9 Eylül 680 tarihinde Tava Müslim’i evine aldı. Müslim burada gece geç saatlere kadar ibadet etti. Sabaha karşı uykuya dalan Müslim rüyasında amcası Hz. Ali’yi gördü. Hz. Ali ona, “Yarın bize katılacaksın!” diyordu.
9 Zilhicce 60/10 Eylül 680 sabahı, Tava’nın oğlu Bilal, Muhammed b. Eşas’ın oğlu Abdurrahman’a Müslim’in annesinin evinde olduğunu söyledi. Abdurrahman babasına haber verdi, babası da İbn Ziyad’a. İbn Ziyad, Muhammed b. Eşas’a, Ubeydullah b. Abbas’la birlikte yetmiş asker alıp Tava’nın evini kuşatmasını emretti. Müslim atların ayak seslerinden evin kuşatıldığını anladı ve kılıcına davranıp evden çıkmak istedi. Müslim’in kendi kendine “Müslim! Ölümden kaçma! Ondan kaçış yok!” dediği rivayet edilmiştir. Çarpışma başladı. Askerler Müslim’e karşı koyamıyordu. Bunun üzerine Muhammed b. Eşas Müslim’e aman vereceğini vaat etti. Müslim inanmadı, çarpışmaya devam etti. Bir süre sonra yorgun düştü. Muhammed b. Eşas tekrar aman vaadinde bulundu. Beraberindekiler de aman vereceklerini vaat ettiler. Bunun üzerine Müslim dışarı çıktı, ardından konağa götürüldü.
Hükümet Konağının kapısına vardıklarında Müslim b. Akîl, konağa girmek isteyen bir toplulukla karşılaştı. Aralarında Umare b. Ukbe b. Ebi Muit, Amr b. Hureys, Müslim b. Amr ve Kesir b. Şehab’ın da vardı. Müslim susamıştı, su istedi. Müslim b. Amr, “Cehennemdeki hamim suyundan içene dek sana su yok!” dedi. Müslim ona kim olduğunu sorunca, kendisini imamına bağlı muti bir Müslüman olarak tanıttı. Sonra Amr b. Hureys, kölesi Süleyman’la Müslim’e bir testi su, bir de tas gönderdi. Suyu tasa koyup içmek istediğinde su kana bulandı. İkinci defa da aynı şey olunca Müslim, “Eğer bu benim rızkım olsaydı içmek nasip olurdu.” dedi ve su içmekten vazgeçti. Sonra konağa girdiler.
İbn Ziyad Müslim’i görünce, “İmamına karşı kıyam edip Müslümanların birliğini mi bozmak istiyorsun?” dedi. Müslim, Muâviye’nin ve oğlunun hilafetini tanımadığını, onların Peygamberin vasisinin hilafetini gasp ettiklerini söyledi. İbn Ziyad, Müslim’i halkın önünde karalamak için ona, “Sen Medine’de içki içiyordun,” dedi. Müslim kendinden emin cevap verdi: “Günahsız insanları öldürmek kendisi için önemsiz bir şey olan senin gibi birine içki içmek daha çok yaraşır!” Aralarında başka konuşmalar da geçti.
Bu esnada İmam Hüseyin’i düşünen Müslim, Kureyşli olan ve akrabası olduğunu iddia eden Ömer b. Sad’a vasiyette bulunmak istedi. Ömer b. Sad’a ilk vasiyeti, elçi gönderip İmam Hüseyin’in Kûfe’ye gelmesine engel olmasıydı. İkinci vasiyeti, cenazesinin kefenlendikten sonra defnedilmesi; üçüncüsü, kılıcının ve diğer eşyalarının satılıp borcunun ödenmesi oldu. Ömer b. Sad, Müslim’in kendisine gizlice ettiği vasiyeti sonradan İbn Ziyad’a söyledi.

Müslim b. Akîl Türbesi
Kufe
9 Zilhicce 60/10 Eylül 680’de İbn Ziyad’ın emriyle daha önce Müslim’in kılıç darbeleriyle yaralanan Bukeyr b. Hamran, Müslim b. Akîl’i konağın damına veya duvarının üzerine çıkardı. Müslim yürürken Allah’ı zikrediyor, bağışlanma diliyor ve salâvat okuyordu. Konağın damında cellâdı, Müslim’in başını bedeninden ayırıp başı ile bedenini damdan aşağı attı. Ardından Müslim’in kesik başı İbn Ziyad’a götürüldü…
Ertuğrul Ertekin
_________________
kaynak:Allame Seyyid İbn Tavus, Kerbela Şehitlerinin Ardından, çev. Cafer Bayar, İstanbul 2014; Ebu Mihnef, Kerbela Vakıası, çev. Nuri Dönmez, İstanbul 2010, s. 112-127; İsmail Yiğit, “Müslim b. Akîl”; Resul Caferiyan, Teemmulî der Nehzet-i Âşura, Kum 2007, s. 71-87, 165-172; Seyyid Asgar Nazımzade Kummî, Ashab-ı İmam Hüseyin (as), Kum 2011, s. 379-411.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.