KARIŞIK

30 Nisan 2016 Cumartesi

İbrahim-i Sânî TÜRBESİ İSLAHİYE

İbrahim-i Sânî TÜRBESİ
İSLAHİYE





Anadolu Aleviliği içerisinde yer alan Tahtacıların dedelerinin bağlı olduğu iki ocaktan birisi, İbrahim-i Sânî Baba hazretlerine aittir. İbrahim-i Sânî, İbrahim Baba veya Bölükbaşı diye halk arasında anılıyor. Ona "Bölükbaşı" dnmesi, asker olmasından kaynaklanıyor. Islahiye'nin 3 km. batısında Çerçili Köyü'nde Ziyaret mevkiinde İbrahim-i Sânî'nin türbesi bulunuyor. Köyü halkı, Sünni olup, türbenin bakımı, onarımı, ziyarete açık tutulma işini İbrahim Gürocak'ın çocukları Ali ve Mustafa yapıyor.

Türbe 1,5 dönüm kadar etrafı çevrili bir tepenin yamacında kurulu. Türbenin girişinde, yüzyıllara direnmiş bir çınar ağacı var. Çınarın gövdesindeki delikten, Hacı Bektaş'taki Deliktaş'ta olduğu gibi ziyaretçiler geçerlermiş. Şimdi dolgu ile kapanmış durumda. Çınar ağacının arkasında yeni yapılı iki katlı bir konuk evi; bahçede bir dut ağacı ile bir de badem ağacı var. Halk, üçünü de kutsal kabul ediyor. Dut ağacı, çınar kadar görkemli. Havanın elverişli olduğu mevsimlerde Pozantı, Mersin, Gaziantep, Antakya, Manisa, İskenderun, Aydın, Denizli yöresinden ziyaretçiler gelip, türbede kurbanlar kesiyorlar. Gürocak ailesinin yerleşik bulunduğu Kabaklar köyünden bir kısım insan, Manisa'ya göçmüşler. Manisa'da Kabaklar diye bir köy varmış. Türbe önünde, aşevi olarak kullanılan taş bir bina var. Türbe yaklaşık 8x8 metre ölçülerinde yeni yapılmış, üzeri betonla örtülü. Türbe etrafındaki mezarlar, "Ocakuşağı" denilen türbeye hizmet edenlere ait ve eski mezar örnekleriyle ilgili birkaç kabataştan başka yazılı hiçbir şey kalmamış. Türbeye 10 basamaklı bir merdivenle çıkılıyor. Mezar, yaklaşık 4 adım kadar kabataştan. Mezarda yazısız bir mezar taşı dikili; mezarın ayak ucunda cevher toprağı kuyusu; türbenin girişinde üç oluklu bol ve soğuk sulu bir çeşme var. Çeşme, betondan Pozantılı bir Tahtacı olan İbrahim Yöntem tarafından yaptırılmış. Türbeden 3 km. batıda Çerçili Köyü üzerinde Gözelindağı'nın doğu yamacında Solağın Pınarı civarında Kabaklar Köyü'nde İbrahim-i Sânî'nin torunları yaşıyor. Kabaklar Köyü, 2000 yılında 64 hane. İslahiye içinde Erenler Mahallesi'nde ağırlıklı olmak üzere, Kabaklar Köyü'nden, yaklaşık 100'ü aşkın hane oturuyor. Köyde "dede" olarak yalnız Gürocakları var. Islahiye içerisinde Başkan Ökkeş Kahraman etrafında Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Derneği'ni kurmuşlar, başkan türbeyle de ilgileniyor.

Köyde cemevi yok. Çok seyrek olarak aynı köyden dedelerle cem yapılıyor. Cemi, şu anda eski okulda yapıyorlar. Köyde, kendini "Tahtacı" diye tanımlayan hiçbir aile yok. Çaylaklılardan üç-beş ev, yıllarca önce gelmiş, ağaç işi bitince köyden ayrılmışlar. Tahtacı kızlarla evli olanları var. Çevrede Tahtacı yerleşim yeri yok.

SÖYLENCE:



İbrahim-i Sânî, Maraş'ta Alaaddin Paşa'nın Bölükpaşası imiş. Alaaddin Paşa, akşamları başucunda mum yaktırırmış. İbrahim-i Sânî'nin de kendiliğinden baş ve ayakucunda mum yanar, harelenirmiş. Askerin birisi, Alaaddin Paşa'ya İbrahim-i Sânî de senin gibi baş ve ayakucunda mum yaktırıyor, diye şikayet etmiş. Alaaddin Paşa bunun üzerine İbrahim-i Sânî'yi izletmiş. İbrahim-i Sânî'nin başında fes varmış. "O fesliyi yakalayın!" diye emir vermiş. Bir de bakmışlar ki, herkes fesli. Yakalayamamışlar. İbrahim-i Sânî kaçmayı sürdürürken, fesi düşmüş. Başı kabak kalmış. Askerler bu sefer "şu kabak başlıyı yakalayın" demişler. Bir de bakmışlar ki, herkesin başı kabak. Kimsede fes yok. Yine yakalamamışlar. İbrahim-i Sânî, oradan ayrılıp Islahiye Güzelcedağı'na geliyor ve orada geyik yaymaya başlıyor. Anası ve ablası yanına geliyor. Görüyorlar ki, o, bir geyik pişiriyor. Onlara "Bu geyiğin kemiğini kaybetmeyin" diyor. Anası ve ablası bundan şüpheleniyor. Kemiklerden birini saklıyor. İbrahim-i Sânî bir deriye kemikleri sarıyor. Bir dua okuyup, eliyle deriyi sıvazlıyor. Geyik yeniden canlanıyor. Ancak askıyor. Anası ve ablasına "bir kemik saklamışsın, bak geyik ondan aksıyor" diyor. Ve yöre halkı geyiklerin bundan aksadığını söylüyorlar.

İbrahim-i Sânî yaşadığı Gözelcedağı'ndan çamaşırlarını türbenin olduğu yere atarmış, orada bulunanlar orada yıkarlarmış. Halk arasında, Hacı Bektaş Veli'nin babası, bu İbrahim-i Sânî'dir diyorlar. Kabaklar Köyü'nün eski mezarlığının adı da Hacı Bektaş. Köy, 13. asırda kurulmuş. Islahiye'nin iki eski köyü Karaburçlu ve Kabaklar'mış.


Hacı Emirli

İbrahim-i Sânî Şehepli oymağından Hacı Emirli diye anılanların pir tanıdıkları insandır.

Islahiye'nin Kabaklar ve Çerçili köylerinde İbrahim-i Sânî'nin mezarından başka bir şey kalmamış gibidir.

Şehepli oymağı Hacı Emirli oymağına mensuptur. Aydın Reşadiye'deki ocakzâdelere "Hacı Emirli" adı verilir. İbrahim-i Sânî'nin soyunun İmam-ı Musa Kazım'dan geldiği şeklinde halk arasında bir söylence yaşamaktadır.

Yusuf Ziya Yörükân'ın kimi makalelerinin derlendiği Anadolu'da Aleviler ve Tahtacılar (Haz. Turhan Yörükân, 1998) adlı kitabında "Tahtacıların -Hacı Emirlileri kastederek- Harput taraflarında Safi Karyesi'nde oturduklarını anlıyoruz" ibarelerine rastlanmaktadır.

Gerek Ağaçerilerin Malatya-Elazığ arasında Minşer/Muşar kalesine hapsedilmeleri, gerekse bugünkü Akçadağ/Arga ilçesi yakınlarında yoğun yaşadıkları, Süryani tarihçi Ebu-l Ferec tarafından da doğrulanmaktadır. Yine bu kitaptan, Hacı Emirli'lerin İbrahim-i Sânî'ye; İbrahim-i Sânî'nin ise, Şah Ali Abbas Ocağı'na bağlı olduğunu öğreniyoruz. Yörükân, "bunların ananelerinde Şah Hudâbende geçer ve kendilerine verilen, aşiretlerini gösteren berat'ta Hatem-ül Enbiya Şah Ali Abbas mühürü vardır" diye yazar. Bu ocak da Şeyh Safi Ocağıdır.

Islahiye tapu kayıtlarında bunlar var diyorlar. Ancak araştırma zamanımız olmadı. Kahramanmaraş Güvercinlik Mevkii'nde yattığı söylenen İbrahim Baba'ya ait olduğu söylenen ve Islahiye Kabaklar Köyü girişinde Şıhlar'ın Peyi (şıhların evinin yıkıntısı) denilen yer var. Burası İbrahim Baba'ya aitmiş. Hacı Emirli'nin soyu burada otururmuş. Buradan Kabaklar Köyü'nün içine gelmişler. Oturdukları yere, "Şıhlar Mahallesi"; bu soydan gelenlere de "Gürocaklar" deniyor.

Bu ailenin dedeleri:

Mehmet Çelebioğlu
Selim Çelebi

Ali Çelebioğlu
İsmail Çelebi

Mustafa Çelebioğlu
Ökkeş

Nuri Çelebioğlu
Mustafa Çelebioğlu

Muharrem Çelebioğlu


Kabaklar köyünden Mehmet Kılınç konuşurken;

İbrahim Baba'da büyük bir ocak

Başına dikmişler kırmızı sancak

Derdimize derman o olur ancak

Varıp da yüzleri sürsek mi bilmem



Çerçili köyü de Kabaklar soyu

Aslını sorarsan evliya soyu

Üç oluktan akar şifalı suyu

İnip de şifayı bulsak mı bilmem 

diyor.

İbrahim-i Sânî'nin yine halkın söylentisine göre, kırmızı bir sancağı varmış. Bu sancak şimdi kayıp.

Türbe içerisinde iç duvarda solda bir kaşık işareti, yine iç duvarda sağda bir tava işareti ve mezarın ayak ucunun tam üzerinde üç nokta şeklinde üç ayak sembolize edilmiş. Kaz ayağının bir yorumu olabilir mi diye düşündürüyor. Türbeye girişte, tam karşı duvarda üç yuvarlak nokta var. Türbe giriş kapısı 160 cm yüksekliğinde.

Tahtacılar Ceyhan/Adana, Durhasan Dede Köyü'nde türbesi bulunan Durhasan Dede ile Gaziantep Islahiye ilçesi Çerçili köyünde türbesi bulunan İbrahim-i Sânî hazretlerini iki ocak başı olarak tanıyorlar. Aydınlılar diye bilinen Tahtacılar, İbrahim-i Sânî etrafında toplanmışlar. Hacı Emirli İbrahim-i Sânî, kısaca İbrahim Baba diye anılır. Anadolu Aleviliğinde, dolayısıyla Tahtacılarda "Pir" adı ocak kuran kimselere verilir. İbrahim-i Sânî'nin beratı, şeceresi ve vakfına ait kayıtların İzmir'in Bulgurca köyünde mürşit Halil Paşa'nın torunu İsmail Gerçek'in evinde olduğu, yöre halkınca söylenmektedir. Bu belgeyi, 80 yaşında ölen Islahiye Kabaklar Köyü'nden Ahmet Erdoğan tercüme etmiştir.

Bir Belgeden



Evrak-ı müsbiteler içerisinde İbrahim Baba'ya ait olduğu tahmin edilen eski, maciskül Arap yazılarıyla işlenmiş elde yapmış bir de resim mevcutmuş. Diğer bir evrak da sade Arabi ve Farisi yazıları ile yazılıdır. Başka bir evrakta Berati Alişen adı geçmektedir ve Türkçe yazılı yazılar mevcut olup, bunların tetkikinde bu zatın El Seydi Şıh İbrahim Baba Hatem-ül Enbiya Ali el Abbas tekke ve zaviyesinde çalıştığına; bilahare Maraş livası Güvercinlik nahiyesine gelip yerleştiğine; evrakı müsbitelere göre de kendisinin Şah Ali Abbas Hazretleri'nin Saip evladı olduğuna dair, işbu beratı Ali Sani olduğu ve onun altındaki iki tane basılı mühürde ise, "Hatemül Enbiya Şah Ali-el Abbas ve 115" rakamı yazılıdır. İbrahim-i Sânî Baba'nın Maraş livası etrafında beylik yapan Zülkadiroğulları ile arasında çıkan bir kavga neticesi şehit düştüğü ve şehit düştüğü yerin şimdiki tekkenin bulunduğu yer olduğu belirtiliyor.

Bu zatın bir isminin daha, halk arasında İbrahim Sânî, diğer söylentiye göre ise, İbrahim Bölükbaşı olduğu bilinmektedir. Yine beratta yazdığına göre İbrahim Baba'nın evladı bulunan El Seydi Şıh İsmail, türbedarlık yapmıştır. İsmail'in ölümünden sonra boş kalan türbedarlığa yine oğlu Hacı Emir bakmıştır. Daha sonra Hacı Emir evlatlarından Halil Paşa hem mürşid, hem de türbedarlık yapmıştır. Hicri 1241 (1825/26) tarihinde Aydın livasının Şer'i Mahkemesi'nden alınan bir ilama göre, şimdiki adıyla Islahiye bölgesinde, o zamanlar yaşayan aşiretlerden Şehguoğlu aşireti Esetli, Şehbal, Şadılı, Cürrenli ve Dava Seydoğlu aşiretleri İbrahim Baba'ya ikrar ve itaat etmişlerdir. Sonradan bu aşiretler arasında geçimsizlik yüzünden, bazı kargaşalıklar olmuş ve bu yüzden ismi geçen Halil Paşa'nın baba ve aileleri bazı aşiretlerle birlikte kısmen Ege bölgesine İzmir, Aydın ve Kızılcapınar mevkilerine yerleşmişlerdir. Halil Paşa'nın bir kısım ailesi ile adı geçen aşiretlerden bazıları Tekke civarına yerleşmişlerdir. Tekke, Islahiye'de Kabaklar Köyü yakınında Çerçili Köyü'ndedir. Hicri 1330 (1911/12) tarihinde Halil Paşa İzmir'den Islahiye'ye gelerek, elindeki kayıtlara göre, Şıh İbrahim Baba'nın torunu olduğuna dair mahkeme ilamı almıştır. Halil Paşa, Hacı Bektaş Veli Hazretleri'nin tarikatının bir kolu olan ve Hacı Emirli postu ve bayrağı namı altında mürşidlik yapmış ve tarikatın icabını yürütmüştür.

Islahiye'den Aydın Reşadiye'ye gidenler, burada uzunca bir süre ocaklık işlevini sürdürmüşlerdir. Ancak bu ocak, şimdi tamamıyle yok olmuştur. Islahiye Kabaklı köyündeki İbrahim-i Sânî Türbesi'ne ise, halkın ilgisi sürmektedir.

İbrahim-i Sânî'nin doğduğu söylenen Kabaklar Köyü'nde ve türbesinin bulunduğu Çerçili'de, Türkçe çok arı, duru bir şekilde kullanılmaktadır. Kabaklar Köyü'nde bazı çevre adlandırmaları, buna en güzel örnektir. Örneğin: Gözelindağı, İrelcikdağı, Almalı tepesi, Ağoluk, Karanlıca, Demirsi, Karaoğlan pınarı, Teke sivrisi, Yapraklı beli, Zalkaca çamı, Kurt ini, Tetiri, Sinekli Beli, Şahin Kayası, Kemre Pınarı, Güvercin pınarı, Kavkırt, Sığın bükü, Yakapınar, Küre gediği, Güzelce pınarı, İncirdere, Yasıkaya deresi, Çatın deresi, Börkenekli dere, Solakın pınarı, Başağaç, Onikiağaç, Karıncal Mazı, Sayacak, Üçocağın Pınarı gibi.

Köyün eski mezarlığına Hacı Bektaş deniliyor. Köyde tüm adlandırmalar ÖzTürkçe.
Kaynak Kişiler (K.K.)



K.K.: Mehmet Kılınç – Kabaklar Köyü/ Islahiye, 83 yaşında, evli, 9 çocuklu, okur-yazar, çiftçi.

K.K.: Ökkeş Gök – Kabaklar Köyü/Islahiye, 67 yaşında, evli, 10 çocuklu, okur-yazar, çiftçi.

K.K.: Ökkeş Kahraman –Kabaklar Köyü/Islahiye, 64 yaşında, evli,7 çocuklu, okur-yazar, emekli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.