KARIŞIK

9 Ocak 2016 Cumartesi

KEÇECİ BABA

KEÇECİ BABA KİMDİR




 Araştırmacı  A. YAMAN a göre keçeci baba 
Çevrede önemli evliyalardan biri olarak bilinen keçeci babayı araştırmacı A.YAMANşöyle anlatmaktadır: Halk söylencelerine göre Horasandan Anadoluya gelen keçeci babanın türbesi Tokat ili Erbaa ilçesi keçeci köyündedir kendisi sancaklı evliyalarındandır
 13.yy da yaşadığı ,hacı bektaş velinin amcası olduğu rivayet edilmektedir.
 keçeci baba ahi mahmut veli , gül ahi baba şah , mahmut veli gibi isimlerledeanılmaktadır. Selçuklu döneminin son ahi babası olarak bilinir zamanının önemli sanatlarından olan keçeciliğin en büyük ustasıdır türbesi bulunan köyün ismi buna dayanmaktadır. Keçeci baba bilim ruh sağlığı,veterinerlik,sanat ve eğitimle uğraşmış zamanın en yetkin bilgin ulema kişisi ve velisi olarak Anadolu erenleri içerisinde derin iz bırakmış horasan pirlerindendir.   Kendi türbesi içinde yatan ailesi ile birlikte   altın bıyık, seyit mehmet, ali haydar   adında üç oğlu ve Turhal’ın Karkın köyünde mezarı bulunan Aziz baba adlı torunu olduğu bilinmektedir.
 Türbesini her yıl her etnik yapıdan ,inançtan, kültürden binlerce kişi ziyaret eder kurbanlar keserler adaklar adarlar ,türbesine özellikle ruh sağlığı bozulmuş kişiler ,felçliler,askere gidenler ve çeşitli dilekler dileyenler gelirler. Her yıl ağustos ayının son Pazar günü Keçeci köyünde keçeci baba kültür festivali düzenlenir,keçeci köyünde ayrıca 
 Deruni, Fedai, Arifoğlu, Nihani, kurban ali, sükuti gibi ozanlarda keçeci baba tekkesinden feyz alarak yetişen tanınmış hak aşıklarıdır.

 KEÇECİ BABA BİR AHİDİR(ahilik :Osmanlıda ve Selçukluda sanat sahibine verilen isimdir vede ocaktır) ve ahilik ocağına mensuptur ahilik sanatkarlık demektir ocağıda sanatkarlar ocağıdır.Keçeci köyünün en büyük özelliği bütün evler tek katlıdır bu iki nedene dayandırılmaktadır;
 birinci neden köylüler keçeci babaya çok saygılıdırlar türbeden yüksek bina yapmamaktadırlar,
ikinci neden köylülerin ifadelerine göre türbeden yüksek bina yapıldığı zaman ya yanmakta ya yıkılmaktadır mutlaka başına bir şey gelmektedir.
KEÇECİ BABA İSMİ
 keçeci babanın asıl adı mahmut’tur anlatıldığına göre ününü duyan devrin Selçuklu sultanı kendini saraya çağırır ve bir keramet göstermesini ister oda cebinden keçe çıkarmaya başlar o kadar çok keçe çıkarırki bir oda keçe ile dolar o olaydan sonra sultan senin adın keçeci baba olsun der ve lakap olarak keçeci baba kalır
 Keçeci babanın horasan erenlerinden olduğu hicri 750,miladi 1349 yılında burada şehit düştüğü ayrıca oğullarından birinin kendi yanında diğerinin ise Rusyada şehit olduğu rivayet edilmektedir.

KEÇECİ BABA ZAVİYESİNDE YETİŞEN ÜNLÜLER (bu bölüm Ahi Mahmut vakfı sitesinden alınmıştır) 
  1) aziz baba Turhalın Karkın köyünde yatar
  2) kasım pehlivan Tokatın Erbaa ilçesi Keçeci köyünde yatar
  3) haydar pehlivan
  4) kurban ali Keçeci de yatar
  5) fedai Amasya Ebemi Köyünde yatar
  6) mevali
  7) ruhani
  8) ligari
  9) suzi Zilenin Kuru pınar köyünde yatar
10) sükuti
11) arifoğlu Tokat merkez Kızıl köyde yatar
12) sefil ali
13) deruni
14) engüni
15) aşık haydar şahin
şahzade abdülaziz döneminde baş pehlivan olan kasım pehlivan(şeyh kasım) ve alnında zöhre yıldızı parlayan haydar pehlivan köyümüzün önde gelen büyüklerindendir.

 keçeci köyü’nde ayrıca deruni, fedai, arifoğlu nihani, kurban ali, suzi, sükuti gibi ozanlar da keçeci baba tekkesinden feyz alarak yetişen tanınmış hak aşıklarıdır...


Ayhan Aydın’ın  Kazım Kaya ile bir söyleşisinden
KEÇECİ BABA 
(İmam Rıza geçsede kayıtlarda) Musayı Kazım torunu Musayı Sani Evladı,
 Zeynep Ana’dan doğma,  bir erendir.
 Ahı Mahmut Veli olarak, günümüzde ise Keçeci Baba olarak anılan bir Anadolu erenidir.
Kendisi Keçeci’ye gelince ilk önce mekanı ve evini yapıyor. Bir mescit de yapıyor. Hz. Peygamber deliyi ayıktıran, kuduzun şifasını veren, uğursuzlara murat veren, nice daha dertlere derman olan aynen sırrı Şah Mahmut’u Veli verilmiş.
Ahi Mahmut Veli dediğin zaman Ahir Zaman Nebisi’nin (Muhammet Mustafa)’nın yolunun bir yolcusu, onun yolunu devam ettiren bir veli.
 Mucizeler göstermiştir.
 Şekeri şeb etmiş.
 Onun yaşadığı dönem, Selçuklular  dönemidir
 Ama o İstanbul’a gidiyor. İstanbul’da kral varmış. İslamiyet’i Anadolu’da yayan en başta Horasan piri olan Keçeçi Baba’dır. Esas gelişi Şah Mahmudi Veli’dir. Şah demek İmam Ali’den geliyor. On İki İmam’dan da Veliliği gelir. İmam Rıza’dandır, Horasan’ın piri İmam Rıza’dır.

ZAMANIN PADİŞAHI ONA DİYOR Kİ; 
ekmeği bildin kaldırdın (çiğnemedin), Kuran’ı bildin çiğnemedin, zehiri içtin bal ettin, fırına atıldı, gül bahçesi, cennet sarayına çevirdi. Amma da Gül Ahi Baba’ymışsın, diyor. 
Ya derviş bu kadar mucizat gösterdin tadına doyamadım, son olarak, senden bir isteğim daha var. Koca bir sarayım var. Buraya senden bir işaret isterim. Bir avuç tüy alır (yün), okur, eliyle saçtığı gibi saray bin bir renkten keçe halı saraya donanır. Amma da Keçeci Baba Sultan’ımışın der, o zaman beratı eline alır. Padişah (Kral) seçeresini mühürledir, evlatlarını belgeler, kendisi geri gelir, İstanbul’dan. Daha buna benzer çok kerametleri, mucizeleri, ocakları var. 
Hala günümüzde yüksek bir ocak olarak Ahi Keçici Baba sayılır, hürmet gösterilir. Hacı Bektaş Evlatlarına bağlı olarak biz de bu hizmetleri sürdürürüz. Pirlerimiz ulusoylardır. Ersaslanlar (Keçici Köyü’nde) bizim rehber halifemizdir, onlar da yetkisi ulusoylardan alırlar. Yıllık olarak görgüyü onlardan alırlar. Bizler de Eraslanlar’dan (Deruni Sultan Evlatları) alırız.
Şimdi geldi evladım Deruni
İbni Rıza Şah Mahmut’u Veli’nin Özce Torunu
Arayan bulur, muhip pirini
Her zaman ikrara bağlıdır başımız.
Yani kış yaz delisi, kuduzu hiç durmaz, devam ederler. Kuduz hastasına biz Keçeçi Baba’nın toprağı ve (cevheri) suyunun götürürüz, septiğimiz gibi şifa bulunur. O hastalık gider. Ben deliyi elime gelince ayıktırıyorum, bu bizim bir mucizesidir. Bizim yöreye bir niyetle, dilekle gelip de, boş giden olmaz. 
Yani bizim ocak başta akıl hasları, ruh bozuklukları, kuduz hastası olanların şifa bulmak için geldikleri ana yerlerden, inanç mekânlarından birisidir.
Tokat mıntıkasında da hiçbir ocak onun üstüne gelip oturmaz, İmam Rıza diyerek, bizden öne çıkmıyor, bütün ocaklar bize saygı duyuyorlar. Bizler üst görevinde dedeler arasında dedelik yapıyoruz.
Derunu büyük bir ozan. Yanında yetişen ozanlarımız ve ocaklar
 Arifoğlu, (Tokat Kızılköy’de yatar), 
Fedai Baba (Amasya Ebemi Köyü’nde yatar), 
Kurban Ali (Keçeci’de yatar) 
Nihani Derviş (Amasya’nın bir köyünde), 
Hümmet Dede, Müradi (esas ismi Himmet) Dede (muradımı aldım, 
şükürler olsun, Deruni Sultan’dan Müradi bir himmet alıyor, (zamanın aşığı ve Kutubi olacak, Keçeci Köyü’nde) bunun sonunda Aşık Haydar dediğimiz büyük aşık, doğuyor. 
Elli yıldır köyün dedeliğini ve aşıklığını yapan kişi oldu.)
 Sukiti (Kuytu köyünde yatıyor.  Feyz alan bir yetişmiş ozan da odur.)
 Zile’nin Kuru pınar köyünde Ali Özkan ozanlık ismi Suzi Baba.  (Bu da benim annemin öz dayısıdır ve kökü de Keçeci’den oraya gitmiştir.  Yani o da Kayalardan ayrılmadır.) O da Zile’ye yerleşmiştir. 
Orada on şekiz yıl köy imamlığı yapmıştır. Halen de evlatları o köydedir. Çevre köylere dedeliği onlar yaparlar.  Deruni’nin yanında yetişen yedi ozan bunlardır.


Dedeler kimlerdir? Dede dediğin zaman aynen o ocaktan gelmesi, ocak zatlarından gelmesi, makam sahibi olması gerekir. Seyidi Saadet olman için On İki İmam’dan gelmen lazım. Bunlar Horasan erleri. Rum erleri dediğin zaman bu bölgede Anadolu’da yetişenlerdir. Horasan erleri İmam Rıza’nın nutkundan, soyundan gelenlere denir.  Pirleri İmam Rıza yetiştirmiştir. Soyundan gelenlerdir.
Evvala insanlık babında kendisini yetiştirmesi lazımdır. Kendisini yetiştirecek, topluma kendisini sevdirmesi lazım. Sadece bu bilgiyle olmaz. Kişilik, onur, şeref, haysiyet lazım. İlmini üstazlarından almış olacak. Motif olacak, her tarafla bağlantılı olacak, ilimden, her taraftan haberdar olacak. Eski yazısı olur, âşıklık olur, insanlara yardımcı olur, dede yeri gelince iş verir, yardımcı olur. İnsana yardımcı olmadan dede olmaz.
Dedeler işin özüne inecek. Araştırıcı olacak. Haki pay, turap olacak.
 İmam Ali’ydi ben turabım, diyen. Dedeler de öyle olacak. İnsanların da dede özüne girecek. Dedelik kolay değil. Büyüklerin sözüne uyacaksın. Toplum olmadan, insan olmadan, dedelik olamaz.
 Düzgün olacaksın, Müsahip kavline girmen lazım. Dört kapıyı, kırk makamı bir dede bilmezse nasıl dede olur? Gerçek seyyidler geride kaldı, her önüne gelen seyyid, dede oldu.
 Şu anda aynı şekilde hizmetlerinizi sürdürüyorsunuz? Bizim kendi geleneğimiz neyse onu sürdürüyoruz. Cemlerimiz atalarımızdan aldığımız şekliyle devam etmektedir. Keçiçi Baba’nın erkânlarını, cemlerini hep birlikte sürdürüyoruz.
Şimdi 9. ayın birinde Keçeci Baba Anma Törenleri olur. Ondan önce köy birlik görgüsünü yapar, hazırlanır. Törenden sonra, İstanbul’da, başka vilayetlerde köy toplumu tekrar birlik görgü cemlerini yapar. Şahıs görgülere geçerler. Herkes ocak dedesinden himmet alır, ondan sonra da kendi görgü taliplerine geçerler. Dar, yol erkân, müsahiplik başlar. Ama ilk önce dedesinden himmet alır. Köy birlik görgüsüne girmeyeni düşkün ilan ederler. Biz Keçeci baba birlik cemini yaptıktan sonra bizden bağlı ocaklar görgüden geçer, sonradan onlar hikmeti kendi ocaklarına götürürler.
 Söyleşi:Ayhan Aydın,  5 Aralık 2008, İstanbul
Derleme  Gazi Polat 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.