ROMANYA DOBRUCASI'NDA YEDI TURBE
KÜLTÜR BAKANLlGI YAYINLARI
HALK KÜLTÜRLERiNi ARAŞTIRMA VE
GELİŞTiRME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAYıNLARı
TÜRK HALK KÜLTÜRÜ
ARAŞTIRMALARI
·1998
ANKARA - 2000
ROMANYA DOBRUCASI'NDA YEDI TURBE
Yrd. Doç. Dr. M. Neci ÖNAL*
GiRiş
Dobruca topraklarına Türklenn kuzeyden ilk gelişleri, M.Ö. V. yüzyılda baş- i
lar.!" Anadolu'dan giden Türklerin bölgeye ilk yerleşimleri ise, Selçuklu Sultanı ii.
izzettin Keykavus'un Sarı Saltuk'u daveti ile 12631,1264'de qerçekleşir.?' Osmanlılar,
Dobruca'yı Yıldırım Bayezit zamanında 1393'te ele geçirirler. 1876-1877 Osmanlı-
Rus Savaşı sonucunda Berlin Antlaşması ile 1878'de bölge, Romanya'ya
bırakılır.
1940'ta Hitler'in empoze ettiği Craiova Antlaşması ile Romanya, Cadrilater
Bölgesi'ni yani Güney Dobruca'yı Bulgaristan'a bırakır. Bugün bilinen RomenBulqar
sınırı böylece tespit edilirken(3
) Dobruca da ikiye ayrılmış olur.
Balkanlardaki Türk nüfusunun Osmanlı dönemindeki yoğunluğunu kaybettiğini
biliyoruz. Dobruca'daki Türk nüfusu da aynı akıbeti paylaşmıştır. Türklerin
sayılarının düşüşüyle orantılı olarak onların maddi ve manevi kültür varlıkları da
giderek azalmış, bir kısmı tamamen yok olmuştur. Bütün bu olumsuzluklarla birlikte,
bugüne gelebilen çeşitli kültür varlıkları, hala mevcudiyetlerini dürdürmeye
çalışmaktadır. Bunlar arasında maddi kültür kalıntılarından çeşitli camiier, çeşmeler,
evler, mezarlıklar ve türbeler bulunmaktadır. Manevi kültür kalıntıları hem çeşitli
camiier, türbeler etrafında, hem de yerleşik Türk halkının gündelik yaşamında
sürdürülmektedir.
Bu çalışmada, Tuna nehri ile Karadeniz arasında yer alan, kuzeyde Moldova
güneyde Bulgaristan ile sınırlandırılmış olan Romanya Dobrucası'nda, günümüze
kadar gelebilmiş olan türbeler ve bu türbelerin ortaya çıkarılmasındaki
inanışlar ile, türbeler etrafında oluşan menkıbeler / efsaneler serqilenrneye çalışılacaktır.
1"1 Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi.
1'1 Akdes Nimet Kurat, "Doğu Avrupa'daki En Eski Türk Kavimleri", Türk Dünyası Ei Kitabı, TKAE
Yayınları, Ankara, 1976, s. 740.
(2) Michael Kiel, "Sarı Saltuk ve Erken Bektaşilik Üzerine Notlar, Güney Romanya'da Sarı Saltuk'un
Çalışmaları ve Doğu Bulgaristan'da Erken Bektaşilik Merkezi Üzerine Tarihsel Önem Taşıyan
Notlar", Hacı Bektaş-i Bildirileri, Ankara, 1977, s. 26-27.
(3) Frederick de Jong, "The Turks and Tatars in Romania, "Turcica. (1.18) 1986, s. 173
31
Dobruca'da bugüne kadar gelebilen türbelerden yedisi, bu çalışmanın konusunu
oluşturmaktadır. Bunlar, Babadag (Babadağl'd? 1- Sarı Saltuk Baba
Türbesi, 2- Koyunbaba Türbesi, 3- Gazi Ali Paşa Türbesi; Isaccea (isakça)'da: 4isak
Baba Türbesi; Maçin'de: 5- isak Baba Türbesi; Fıntına Mare (Başpınar) köyünde:
6- Sığırtmaç Evliya Türbesi; Çevnavoda (Boğazköy)'da: 7- Şehit Baba
Türbesi olmak üzere yedi turbedir.
Bu türbelerin önce birer mezar olarak ortaya çıkarılmaları, bazılarının
üzerlerine türbe yapılması, bazılarının da mezar şeklinde etrafı çevrilerek belirlenmesi
biçimi ıle karşılaşıyoruz Üzerine ister sonradan lürbe yapılsın, ister yapılmasın
burada hepsine - halkın ifadesini göz önüne alarak - türbe denilmiştir.
Türbelerin ortaya çıkarılması ve yapımı üç şeki,lçJe karşımıza çıkmaktadır:
a) ikisi rüya sonucunda bulunur.
b) Dördü efsanevi olaylar sonucunda bulunur.
c) Biri de vakıf sahibi tarihi bir şahsiyete aittir.
Vakıf sahibı tarihı şahsiyet etrafında ne bır menkıbe vardır, ne de yardım
etmesi istenilen, dualarda dileklerde bulunulan ziyaretçiler vardır. Menkıbelerin
rüyalar ve efsanevi olaylar sonucu bulunan yatırlar etrafında oluştuğu görülmektedir.
insanlar, bılınen tarıhi şahsıyetiere ait türbeler etrafında bir olağanüstülük
yoksa, o türbeyi bir aracı olarak görmemektedir. Gizemli olan, olağanüstü olaylar
sonucu, sonradan ortaya çıkarılan türbeler ziyaret edilmektedir. Bazen her ikisi
bir arada olabilmektedir. Mesela San Saltık Baba türbesi. hem tarihi bir şansiyete
aittir, hem de hakkında anlatılan birtakım menkıbeler vardır.
Türbeleri anlatırken yukarıdaki üç madde ile belirtilen türbelerin or-taya çıkanımaları
ve yapımı dikkate alınmıştır. Daha sonra durumlarına göre: a) Türbeiliil
bulunduğu yer lı:ıkkınci,ı, (1) Türbede vatan veya yattı-qma inan/Ian zat hakkında,
c) Turbenin bulunusu hıkkınd;:ı, d) Türbenın son durumu hakkında, e) Türbed
e yatan zatın f3trafıııdc1 oluşmuş efsane' ler .. menkıbeler hakkında, sırasıyla
bılgı verilmiştir.
1- RÜVA SONUCUNDA BULUNAN TÜRBELER
A- SARI SALTUK BABA TÜRBESi
1. Sarı Saltuk Baba Türbesi'nin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki
Müslüman-Türk Nüfusu:
Sarı Saltuk Baba Türbesi. Tulca (Romence: Tulcae) vilayetine bağlı Babadağ
kasabasının merkezindedir. Halen ayakta kalabilen Gazi Ali Paşa Camii'nin
yaklaşık iki yüz metre batısında yer almaktadır. Kasaba, adını Sarı Saltuk Baba'dan
alrruştrr."
Romen resmi k-ayltlarına göre, 1992'de Babadağ'ın toplam nüfusu
10435'tir. Müslümanların toplam sayısı ise 1155'tir. Halbuki bizim araştırmalarırnızda
Babadağ'daki Müslümanların 60 hane olduğu tespit edilmiştir. Bir hanede
dört kişi olduğu düşünülürse Müslümanların toplam sayıları yaklaşık 240-250 kişiyi
bulmaktadır. Bunların dışındakiler kendilerini Türk ve Müslüman olarak kabul
eden Çingenelerden oluşmaktadır.
2. Sarı Saltuk Baba'nın Tarihi Şahsiyeti:
Sarı Saltuk adı Yunus Emre'nin şiirlerinde geçmektedir. Yunus Ernr e şiirlerinde
Sarı Saltuk'tan kendisine rıasip geldiğini söyler."
On beşinci yüzyılda Saltuk-name'nin müellifi olan Ebu'l- Hayr Hurni'ye"
göre, Sarı Saltuk Seyyit Battat Gazi soyundandır. Buna göre, astı adı Şer,~ Hızır'dır.
Hayatı, Battal Gazi gibi efsanelerle doludur. Bilindiği gibi, Saltuk· name.
Danişmend-name ve Seyyit Battal Gazi Destanı'nın bir devamı niteliğindedır,
Evliya Çelebi Seyahatname'sinde Sarı Saltuk Baba'nın mezarınınbulunması
ve türbenin inşası hakkında, geniş bilgı verir ve onun kerametlerinden bol
bol söz eder. Ayrıca asıl adının Mehmet Buhari olduğunu belirtir. Evliya Çelebi'ye
göre, Hacı Baktaş-ı Veli, Sarı Saltuk'a bir tahta kılıç, bir seccade, davul, dümbelek
ve sancak vererek onun Rum erenlerinden olmasına müsaade etmıştır. O da
halk içine giderek, postlarını denize sermiştir. Tef ve kudüm çalarak bir günde Kırım
diyarına, oradan Moskof diyarına ve taifesi ile birlikte Leh diyarına gıtmıştır.
Orada kıyafet değiştirerek "Esvet Nikola - Sarı Saltuk" adında bir rahiple sohbet
etmış, sonra da onu öldürerek yerine geçip seneleres ben Sarı Saltukum dıye
binlf 'ce adamı gizlice lslarn dinine davet etmiştir. Uzun zaman Sarı Saltuk adıyla
colaşrr.ıştrr."
" Babadağ'daki Türk sakinlerinde ve Evliya Çelebi Seyahatname'sınde bu 1::;"',ecC'rm8
görülmektedir Bk Evlıya Çelebi, Seyahatname (Rumeli·Solkol 'le Edifne) iHa7JC;"Yrt~ ls,--,e;
Parmaksızogıu). Kültur ve Turizm Bakanlıgı Yayınları, Ankara. 198<1. S 8 ı
Mustafa Taıçı. Yunus Evre Divaru, ii Tankitli MC!1I1. Ankara. 1S90. s. 21 ~
Ebü'I·Hayr Rıınıi, Sattuknarne. (Yayına Hazulavan Şinasi ~Cklf-;: Tq)1.,ILJ3sl:n Te:I·.... ;!i'
değerlendirme Uslup incelemesi Dizin: Fatıir iz). Harva-o Unıversite~: B3Slf'lll~VI. 1~r;~
Evliya Çelebı a.o.e.. s 73-89
;
Evliya Çelebi Sarı Saltuk'a ait üç yerin Osmanlı topraklarında olduğunu,
her ülkede birer isimle anıldığını anlatır. Rum'da Baba Sultan, Sarı Saltuk, Kelgra
Sultan olarak anılırken kafir diyarıarında Esved Nikola olarak bilindiğini bütün
Hırıstiyan milletlerin ona hürmet ettiğini belirtir." Sarı Saltuk ayrıca Aziz Spyrdon
Spırıdion ile ilişkili kabul edilip daha sonra Aziz Georges, Aziz Elias, Aziz Sieon
ve nihayet Kara Konjolos ile bir tutulmuştur."
Sarı Saltuk Baba'nın diğer makam veya türbelerinin Kroja, Korfu, Mostar
civarı, Blagay, Cakova ve Bosna'da olduğuna inarulrnaktadrr.''"
3. Sarı Saltuk Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Sarı Saltuk Baba türbesi rüya sonucu bulunmuş bir türbedir. Rüyayı gören
Osmanlı padişahı Sultan ıı. Bayezil'tir Evliya Çelebiye gtlre, Bayezid-i Veli, Kili ve
Akkirman seferi sırasında Babadağ'a gelir. Babadağ halkı Sultan Bayezil'e, burada
Saltuk adına bir türbenin bulunduğunu, ama sonradan çöplüğe dönüştürütdüğünü
ve zamanla türbenin kaybolduğunu anlatır. sultan Bayezit ile veziri Kara
Şemseddin çöplüğe varıp orada seccade esererek namaz kılarlar. Gece de istıhareye
yatarlar. Sultan Bayezit rüyasında sarışın sakallı, yeşil sanklı bir vaziyette
Sarı Saltuk'u görür. Bayezil'e, hoş geldin, der ve Kili ile Akkirman'ı savaşmadan
alacağını söyler. Ardından da, beni bu çöplükten kurtar, der. Ertesi gün, Sultan
Bayezit, Kara Şemseddin'in gördüğü rüyayı bir kağıda yazmasını ister. Kendisi
de yazar ve bunları şeyhulislama gönderir. ikisinin de gördüğü rüya aynıdır.
Bunu gören şsyhülislarn cevabında: "Padişahım oraya büyük bir asitane yaptırasın."
der. Bunun üzerine Sultan Bayezit çöplüğü temizletir. kazma sonucu üzerinde
"haza kabri Saltuk Bay Seyyid Mehemmed Gazi" yazılı mermer bir sarıduka
çıkar. Sultan Bayezi! sandukanın üzerine kubbeli bir türbe inşa ettirir. Ardından
han. medrese, kervansaray, çarşı ve imaret yaptırır.
Sultan Bayezit ve Kara Şamseddin lstanbul'a doğru yola çıkacakları gece
rüyalarında tekrar Sarı Saltuk'u görürler. Sarı Saltuk ikisine de: "Üzerimdeki kurşunlu
kubbeyi kaldırın, tahta kubbe yapın," der. Sabah düşlerini birbirlerine söylerler
ve taş kubbe yerine, göklere yükselen tahta bir kubbe yaptmrlar.:'"
A.g e. s 79
~I Franz Babinger, "Sarı Scı::u;(" tsrarn AnSiklopedisi, istanbuL. 1966 C.X, s. 222.
Ag.e .5.222
r~ rj ı.., s. B587
34
4. Sarı Saltuk Baba Türbesi:
ii. Bayezil'ın eserleri, Sarı Saltuk türbesi de dahil olmak üzere 18. yüzyıldaki
Osmanlı-Rus savaşları sırasında yıkrtmıştır. Batılı araştırmacılardan Mıcha-
- ei Kiel, Babadağ'a ilk kez 1967 yılında, ikinci kez 1971 yılında gitmiştir. M. Kiel'in
Sarı Saltık türbesi hakkındaki izlenimleri iç açıcı değildir. Türbenin harap bir halde
bulunduğunu görmüştür. Durumu Romen yetkililerine anlatmış ve böylece türbenin
1974 yılında restore edilmesini saölarmştır.'?'
1976 yılında bölgede araştırma yapan, Ekrem Hakkı Ayverdi ile Aydın Yüksel
ise, ayn türbe için, "Kala kala basit ve garip bir türbe kalmıştır," demişler, eserlerinde
türbenin bir resmine ve planına yer vermlşteroir.''"
Evliya Çelebi ünlü eseri Seyahatname'de, Sarı Saltuk'un kerametlerinden
de çeşitli örnekler verir. Bunlardan biri, Oğuz Kağan Destanı'nda Oğuz'la canavarın
mücadelesini hatırlatan türden bir vak'adır. Sarı Saltuk, Karadeniz'in kıyısında
cümle halka musallat kesilen bir canavarı öldürür. Kralın kızını ejderhadan
kurtarır ve kralı islama davet eder. Böylece Dobruca kralı Orhan Gazi'ye elçiler
göndererek padişaha boyun eğdiğini bildirir.!"
Resim-1: Babadağ'da yer alan Sarı Saltuk lürbesinin dıştan görünüşü.
'.:;: Kie!, a.g.e.. s. 30. . .
Ekrem Hakkı Ayverdi ve Aydın Yüksek. Avrupa'da Osmanlı Mımarr Eserlerı Romanya.
Macarıstarl, 1 cin. 1 k.tap. Arıkara. 1977. S. 14 -?O
Evtıya Çelebi. a.q.e .. s 75-77
35
Resim-2 Sarı Saltuk türbesi'nin içten görünümü
Sarı Saltuk un son kerameti de ölümü ile ilgili alanıdır. Sarı Saltuk: "Ölünce
beni yıkayıp yedı tabut hazırlayın; çünkü benim için yedi kral cenk etse gerek",
dıye vasiyet eder Olümünden sonra cesedini bulunduğu yerin bilinmemesi oraların
Müslümanlar tarafından fethedilmesi için, bu yedi tabutu küffar diyartanndakı
şehırlere gönderilir.!''' Moskof diyarından gelenler: "Bre medet. bizim tabut imiş,
deyıp tabutlardan bırını alıp Moskof ülkesine götürmüş. ikinci olarak Leh kralı askeri
gelip bir tabut aldılar. O mübarek cesedi buldular. Leh diyarına götürüp Danıska
iskelesi şehrinde gömdüler. Üçüncü olarak Çek kralı tabutu görüp alarak
Pronıçe adlı şehre gömdüler. Dördüncü isveç kralı Piyvançe adlı şehre gömdü.
Beşıncı Edirne kralı tabulu aldı Baıorya (Babaeskı)'da manastıra gömdü. Altıncı
olarak Bağdan kralı tabutu alarak Bozova'?' yakınlarında sık orman içindeki eski
S.lb'''9r" age s 221
Bc:gurıku ao Buzeuc.ır
36
kiliselerine gömdü. Yedinci tabut da Dobruca krallığında islam ile şereflenen Ali
Muhtar alıp Kelgra kayalarında, ejderha mağarasında toprağa verdi. Kelgra Latincede,
yedibaşlı ejder anlamına gelmektedir. Onun için yedi kırallıkta gömülü
olup yedi mezarı vardır.":"
Sarı Saltuk adına söylenen pek çok efsane ve rnenakıbnarne bulunmaktadır.
Türkiye'de Sarı Saltuk araştırmaları devam etmekle beraber.!" bölgede Sarı
Saltuk adına anlatılanlar giderek kaybolmuştur.
B· iSAKÇA'DAKi iSAK BABA TÜRBESi
1. Türbenin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
isak Baba türbesi. isakça kasabası merkezinde bulunmaktadır. isakça Tulça
vilayetine bağlıdır. Osmanlı döneminde Türklerin yoğun olarak yaşadıkları Tuna
kıyısında bir kasabadır. 1992 resmi sayımına göre, 5588 kişi yaşamaktadır ve
bunlardan 164'ü Türk'tür. Tespitlerimize göre, isakça'da 72 Türk ailesi yaşamaktadır.
Türk halkına göre, isakça adını isak Baba'dan almaktadır. isakça kasabası'nın
kapalı ve harap durumda bir de camii vardır.
2. isak Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Aslen Rize'nin Arhavi ilçesinden olan, istanbul'da eğitim gördükten sonra,
isakça'ya gelerek altmış yıl hocalık yapan ve 1956 yılında ölen imam Osman Zu\bie'nin
lsakça'ya geldiği ilk yıllarda, yaşanan bir olay, isakça'daki türbenin ortaya
çıkmasına sebep olduğu anlatılmaktadır. Anlatııanlara göre, bu imam isakça'ya
yerleştikten iki yıl sonra, Türkiye'deki hanımını getirmiş. imamın hanımı lsakça'da
yattığı ilk gece bir rüya görmüş. Rüyasında, omzunda peşkiri, elinde ibriği ile Tuna'ya
doğru giden bir ihtiyar, kadına: "Selarnünaleykürn'', demiş. Sonra da: "Beni
tanıdın mı?" diye sormuş. Kadın: "Yok", deyince: "Ben isak Baba'yırn". demiş.
Sabah olunca, kocasına rüyasmı anlatan kadın, türbenin isakça Camii'ne
yakın bir yerde olduğun~ dair tahminde bulunmuş ve oraya bir türbe yapılmış.
1171 Evliya Çelebi. a.ç.e .. s. 78· 79
(18) Türkiye'de Sarı Saltuk üzerine geniş çalışmalar yapılmıştır. Mesela Yrd. Doç. Dr. Kemal Yüce'nın
Saltukname'de Tanh'. Dini ve Etsanev; Unsurlar. (Ankara. 1987) adlı eserınde Sarı Saltuk adına
daha önce yapılmış Sattuk-narneler ıle ılgılı genış bılgi ve',:nııştır: ayrıca çeşitli ansıklopedilerden
bilgi edinılebılir.
37
4. isak Baba Hakkında Anlatılan Menkıbe:
Üç aga kardeş varmış. Birisinin adı ismail, birisinin adı isak, diğerinin adı
lbrait imiş. Savaşta herbir kardeş ayrı yerlerde çarpışmışlar. isak adlı kardeş lsakça'da
savaşırken boynu kılıçla düşman tarafından kesilmiş. Başını alıp şimdiki
mezarına kadar gelebiimiş ve orada durmuş. Böylece bu yer isakça adı ile anılır
olmuş.
Şimdi Tuna nehrinin isakça'ya göre kuzey doğusunda (bugün Moldova'da)
kalan ismail adlı kardeş de halen ismail olarak anılan yerde ölmüş. Üçüncü kardeş
lbrail de aynı şekilde savaşırken Tuna nehrinin kuzey batısında ilk belde olan
İbrail (Romence: Brail) adlı yerde ölmüş. Böylece bu üç yerin adı da üç kardeşten
kaırruş.?"
j
isak Baba'nın geceleri kalkıp Tuna nehrine giderek abdest aldığını Romenlerin
bile gördüğü anlatıımaktadır. Bu yüzden Romenler de lsak Baba'ya saygı
göstermektedirler."")
3. isak Baba Türbesi:
E.H. Ayverdi ve A. Yüksel isak Baba türbesinin rövölesini yapmış ve kabri
incelemişlerdir. Daha sonra ise, türbenin etrafı tahta ile çevrilmiş-tir.
11- EFSANEVi OLAYLAR SONUCU BULUNAN TÜRBELER
A- SIGIRTMAÇ EVLiYA TÜRBESi
1. Türbenin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
Türbe, Fıntına Mare (Başpınar) köyünde bulunmaktadır. Başpınar köyü
eski adı Bayram Dede şimdiki adı independenta bucağına dahilolup Köstence vi·
layetine bağlıdır. Bulgaristan sınırına yakındır. Başpınar'da 120 hane bulunmaktadır
ve tamamı Türklerden ibarettir. Osmanlı'dan kalan bir camii ve bir çeşmesi
vardır. Köy sıradan bir Anadolu köyünü andırmaktadır.
(191 Birsen Behzat. 1954 lsakça doğumlu. aynı yerde oturur, eğitimi 12 yıl. muhasebeci,
derleme tarihi: Mayıs 1993
120' Aynı kişı
2. Sığırtmaç Evliya Türbesi'nin Bulunuşu ve Hakkında
Anlatılan Menkıbeler:
Türbedeki zatı yöre halkı, sığırtmaç evliya, çoban evliya, inekçi evliya olarak
isimlendirmektedir. Hakkında anlatılan menkıbeler:
Resim-4: isak Baba
türbesinin
arkadan
görünümü
Resim-3 isak Baba türbesinin önden gÖrünümü
38
39
a) Başpınar halkının büyük dedelerinin sığırları çokmuş. Salih adlı bir Stğlrtmaç
Başpınar'a gelmiş. Bu adam oölunu da buzağıcı koymuş. Buzağıları güderken
çocuğu, öğlen sıcağında çeşmeye getirmiş. Adam da sığırları getirmiş.
Buzaqılaria sığırlar çeşme başında birbirine karışmış. Karışınca, ahali: "Hey sen
inakleri karıştırdın buzaöııan emzirdin. Bun bu kadar süt kaybettim." Bir başkası:
"Ben bu kadar..." Öteki: "Utanmaz mısın, bu işi böyle yaptın? Senin kafanı koparı
nz", de' .iş. tükürrnüşler yüzüne. Tükürdükten sonra Sığırtmaç: "Hey Allah'ın Ya
Rabb'im, emmesinier," demiş.
Bunun ardından buzağılar üç gün süt emmemişler. Üç gün emmedikten
sonra, cuma gelmiş. Cumaya camide toptaşmış mı bunlar. Birbirlerine: "Hey, demişler,
benim buzağılar emmiyor." "O adam beddua etti; buzağı/ar emmesin diye."
"Senin nasıl?" "Senin nasıl?" Hiçbirisi emmiyor diye konuşmuşlar. Emmedikten
sonra, bunlar demişler ki: "Haydi gidip özür dileyelim. Kıra gidelim. Affetsin bizi.
Biz tükürdük ona ama, o bizi affetsin. O adamda bir şey var."
Gelmişler. Şimdiki bulunduğu yere gelmişler. Demişler ki: "Heyefendi biz
sana sövdük küfrettik. Sen bizi affet. Bizim yaptığımıfı bağışla. Üç günden beri
ernrniyorlar." Adam: "Bağrışırdınız ya emiyorlar diye. Emsinler," demiş.
a1) Ve o arada kaybolmuş. Onların gözü önünde. Kaybolduktan sonra orayı
türbe yapmışlar. Cami yapmışlar üstüne. Bir nine oraya gelirmiş ateş yakarmış.
Su getirirmış, sabahleyin gelirmış su yok. Ayaklarının yaş izini görürmüş. Suyu
gene getirirmiş ertesi günü. Kadın ölünceye kadar su taşımış oraya.?"
a2) Halk durumu görünce, koşup gitmiş. Başpınar'ın eski mezarlığına gelince
çobanı görememiş, bulamamışlar. Ondan arta kalan yalnız bir ibrik bulmuşlar.
Evliya olduğunu ve kaybolduğunu anlamışlar. Doldurmuşlar ibriğini, gitmiş
köylüler. Sabah vardıklarında, yerleri yaş bulmuşlar, ibrikte su yokmuş. Etrafta
kimseyi qörernermşler.:"
Ölenleri ondan sonra, gidip o yapılan türbenin etrafına gömmüşler.
Caminin kubbesi yıkık etrafının taşları duruyor. Camiyi birkaç kere yapmışlar,
yıkılmış Bu camiye Koca Cami derlermiş. Cami 1877'de yeniden devriimiş.
Caminin yıkılma sebebi ise şöyle anlatılmaktadır: Sığırtmaç Evliya, camii
sırrı belli olmadan evvel yapmış. Sırrı aşikar olduğu için, kaybolunca köylüler devam
ettırmış. Evliya, köylülerin iyiliğıni kabul etmemiş, yıkmış camiyi. Yapmışlar,
yine yıkmış.
:2') Anlatan Osman Davut. 1943 Başpınar doôurnıu tahsrti 4 yıı işi çobanlık. Derleme Tarihi. 7.05.1994,
dedelerinden .şıtmiş.
;':' Zülfüye Osman, ı 9 ı 3 Bi1Şplni.1f Gogunllu. ı.v narunu. tansili yok. Başp.narda oturur, Derleme
tanhi Mayıs 1994.
40
Köylüler, Başpınar köyüne en yakın olan Bayram Dede köyündeki Bayram
Dede'yi ve Salih Evliya'yı birbirleriyle buluşurlarken uzaktan mum ışığı görürlerrniş.?"
b) Çok kalbi doğru bir çobanrnış. Çoban, Arif Ağa adında birisine bir gün
gitmiş. Arif Ağaların evinde o an ekmek yokmuş. Bizde ekmek kalmamış karpuz
var demişler. Getirip iki karpuz koymuştar. Kesmiş birini yemiş ve dua etmış. _Allah
size çok versin demiş. Sonra da kaybolmuş. Ondan sonraki yıllarda Arıf Agalarda
hiç karpuz eksik olmamış, onlarda mutIaka karpuz oiurmu Ş .1><1
B- ŞEHiT BABA TÜRBESi
1. Türbenin Bulunduğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
Eski adı Boğazköy olanve Rus işgalinden sonra adı Çemavoda olarak değiştirilen
kasabanın 1992 sayımına göre nüfusu 22046'dır. Resmı rakamlara göre
660'1 Türktür. Tespitlerimize göre ise 1BO hane Türk bulunmaktadır. Mecıdıye
şehrinin yaklaşık yirmi km kadar batısında ve Tuna kıyısındadır. Bir camii ve vakfı
bulunan Boğazköy'de cami bahçesinde bir de türbe yer almaktadır.
2. Şehit Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Muharebeden sonra, halk yerden bir mum yandığını görmüş. Bu ıŞığı görenler,
orada bir evliya var demişler ve mum yakmaya başlamışlar. Daha so.nra
ışık yanan yer kazılmış. Bulunan kemikleri caminin bahçesine taşımışlar ve uzerine
bir türbe yapmışlar. Muharebede şehit olduğu için, "Şehit Baba" adını verdıkleri
bir türbe yapmışlar.
Bugün de isteği olanlar gidip Şehit Baba türbesinde mum yakmaktadırlar.
1251
3. Şehit Baba Türbesi:
Şehit Baba türbesi hakkında yalnızca türbenin ortaya çıkarılması biçimi anlatılmıştır.
Eski bir caminin bahçesinde yeni bir türbe ile karşılaşıyoruz. Betonla ya-
"', Osman Oavut. 1943 Başp'r1ar dOğumlu tahsıü 4 yıl işi çobar1l1k Oerleme tarihi: 7.5.,1994: F:~~:
Mehmet 1927 Başpınar doğumlu. xobaoinoe oturur, 4 yıl okumuş. 15.05.1994. Zulfuye O ,
1913 Baş,pınar doğumlu, ev hanımı, tahsı·li yok, Başphınar'da oturur. Derlem·e tarı M 1994 i. ayıs .
12' Fecriye Mehmet, 1927 Başpınar doğumlu Kobadin'de oturur, 4 yılokumuş 15.051994
,:C Hasan Murat, 1915 Boğazköy doğumlu. tahsili 7 yıl. emekli. derleme tarıhı: 3.5.1995.
41
(2ti\ Anlatan Bedriye Ahmet, 1915 Baoadaq doğumlu. aynı yerde oturuyor, lahs,1I 4 yıl. emekli, derleme
tarihı: Nisan 1994.
j
rafını taşlarla çevirerek bu günkü şeklini vermişler. Mezarın etrafındaki ağaçlara
çaputlar bağlanmaktadır.
Koyunbaba'nın vaktiyle bir çoban olduğu ve mezarının bulunduğu yerde
koyun güUüğü anlatılmaktadır.
2. Koyunbaba Mezarının Bulunması:
Mezarın bulunması efsanevi bir olaya dayanmaktadır. Buna göre; dağda
çobanın biri çubuğunu bir yere batırmış ve üzerine yaslanmış. Az sonra bir "ahh"
sesi işitmiş. Korkan çoban köye gitmiş ve olanları köylülere anlatmış. Bunun üzerine
köylüler burada bir evliya vardır diye çobanın çubuğu batırdığı yerin etrafına
taşlar dizerek orada bir türbe yapmışlar. O günden sonra bu mezarlığın etrafında
mum yakmak ve çaputlar bağlamak adet haline gelmiş.I'.'
Resim-6: Babadağ'daki
Koyunbaba
mezarı
Resim-S Çernovoda'daki Şehit Baba türbesi
pılmış, mum yeri ve murncanhöı olan yeşile boyanmış bu türbenin bulunması dışında,
herhangi bir yazılı belgeye rastlanmamıştır.
c- KQVUNBABA TÜRBESi
1. Koyunbaba Türbesi'nin Bulunduğu Yer:
Koyunbaba türbesi. Babadağ kasabasının yaklaşık 3 km kadar kuzey doğusunda
ormanlık bir tepenin üzerinde bulunmaktadır. Sade bir mezar şeklinde olan
türbe Romanya'daki önemli ziyaret yerlerinden biridir.
Yöre halkına göre eskiden mezarın üzerinde bina varmış. Rusların işgal i
sırasında türbe ıçınde altın var dıye yıkılmış Daha sonra Müslümanlar mezarın et-
42 43
3. Koyunbaba Hakkında Anlatılan Menkıbe:
1897 doğumlu Hürrnüz Fazlı'dan derlediğimiz Koyunbaba rnenkıbesi şöyledir
"Koyunbaba bır bayırda koyunları otlatan bir çobanmış. Bayırın yanı denizmış
Koyunbaba uzaktan bır alımi görmüş ki bu alim yatıp kalkıyor, yatıp kalkıyor.
Çoban ona bakmış başlamış o da yatıp kalkmaya.
Abclest bilmeden, namaz bilmeden uzaktan gördüğü gibi yatıp kalkarmış
çoban Yatıp kalkarken: "Ak taş, kara taş, yat Allah'ın kıtız (kimsesiz) baş," dermiş.
Denizden bir gemi geçermiş. Kaptanı bakmış ki adam kendi kendine yatıp
kalkjyor. Kaptan' "Bu adam ne yatıp kalkar," demiş. Gemisini durdurmuş, çıkıp
çobanın yanına gelmiş. "Hey çoban, demiş, gel buraya, sen ne yapıyorsun?" Çoban
"Alem ne yapıyorsa ben de onu yapıyorum, demiş, yatıp kalkarak ibadet ediyorum'Nasll
ibadet ediyorsun?" demiş kaptan. Çoban da: "Ak taş. kara taş, yat
Allahım kutuz baş diyorum," demiş. Kaptan "Hayıröyle yapma," demiş. Çobana
nasıl namaz kılınacağını öğretmiş
Çoban namaz kılmasını öğrendikten sonra, namaz kılmaya başlamış; bu
arada kaptan yoluna koyulmuş. Çoban namaz kılarken kaptanın ne söylediğini
unutmuş Namazı bozup kapıana dogru koymaya başlamış. Su üzerinde koşan
çoban kaptana ulaşmış. Kaptana'Unuttum bana bır daha anlat," deyınce; kaptan:
'Dön, gerı dön, bildiğin gibi kıl," demiş.""
D- MAÇiN'DEKi iSAK BABA TÜRBESi
1. Türbenin BulundUğu Yer ve Bu Yerdeki Müslüman-Türk
Nüfusu:
Maçın bır zamanlar Türklerın yoğun olarak yaşadıkları yerlerden biridir.
1992 resmi sayımına göre 12047 nüfusa sahip olan Maçin'de halen 420 Türk yaşamaktadır.
Şırın bir camii ve bir lürbe bulunmaktadır,
2. Maçindeki isak Baba Türbesi'nin Bulunuşu:
Maçindeki türbenin bulunuşu ile ilgili iki rivayet anlatılmaktadır:
a) Sarhoşun biri yoldan geçerken bir köşede hacetini gidermiş. Öyle fena
hasta olmuş ki. onu bağıra bağıra işediği yere götürmüşler. Tövbe edip af dilemiş
ve hastalığından kurtulmuş.
b) Şimdi mezarın bulunduğu yere, adamın biri odun ve kereste yığmış, Aynı
adam gece rüyasında iri bir adam görmüş. Rüyada adam, bu odunları üzetimden
kaldırın, demiş. Böylece mezarın yeri belli olmuş. Daha sonra alelacele üzerine
bir türbe yapılrtuş.?"
3. Maçin'deki isa k Baba Türbesi:
Maçin'de olmasına rağmen bu türbenin isak Baba'ya ait olduğuna marulmaktadır.
Türbenin bulunduğu yerden daha sonra yol geçince, türbe bir evin bahçesi
içinde kalmış.
Resim-? Maçın'deki isak Baba türbesi
III· TARiHi ŞAHSiYETLERE AiT TÜRBELER
A- GAZi Ali PAŞA TÜRBESi
1. Gazi Ali Paşa Türbesi'nin Bulunduğu Yer:
Türbe, Babadağ'da Gazi Ali Paşa Camii'nin bahçesinde yer almaktadır.
Aralık 1989 Romen devrimine kadar cami müze olarak kullanılmıştır. bu tarihten
sonra, Babadağ'daki Çingeneler camiyi talan etmişler, bu tatandan türbe de nasibini
almış. Türbede çıplak tahta sanduka ve içinde kırık Osmanlı mezar taşları yer
alrnaktadrr.?" Aynı Çingenelerin mezarlıktaki mezar taşlarına da Türklerini ifadeleriyle
"karete yaptıkları" göz önüne alınırsa durum daha iyi anlaşılır.
ı"i Kadriye Recep, 1915 Maçin doğumlu, aynı yerde oturur, 4 yıl eğıtimı var, ev hanımı. derleme tarihi:
Mayıs 1994. .. . . i
';O<J, Babadağ Camii ve türbesi yöredekı Çıngeneler tarafından 1990 sonrası lalan edılmış olup, 1998 yı"
sonunda Türkiye'nin katkılaııyla cami onaulrn.ş ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demııel tarafından
ibadete yeniden açılmıştır
45
Resim-8 Gazi Ali Paşa türbesi'nin dıştan görünümü
Devrimden önce devlet cami ve !ürbeye özen göstermiş, cami müze olar~
k korunmuş ıken: dev~;m Sonrası camideki önemli eşyalar Tulca müzesine göturu/
muş ama camı ıle turbenin harap edilmesi önlene-memiş.
2. Gazi Ali Paşa'nın Tarihi Şahsiveli:
B G_~Zi Ali Paşa 1683 Viyana kuşatmasında büyük yararlılıklar göstermiş,
abadag da camı, çeşme ve birçok vakfiye bırakmış olup bu vakıflar arasında sekız
bın hektar (80 bin dekar) tarla, orman ve göl yer almaktaymış.IJOI
3. Gazi Ali Paşa'nın Türbesi:
Dr. Ekrem Hakkı Ayverdi ve Y Mimar Aydın Yüksel'in araştırmalarında da
yer alan Gazi Ali Paşa türbesi, tüm ölçüleri ve özellikleriyle anlatılmıştırY'l
':- lAustecib Ulkus al, Dobruca ve Turkler. TKAE Yayınları. Ankara. 1966, s 111
EKrem H.akk'.Ay.ver..di ve Aydın Yüksel ag.e., 1 cılt. 1 kitap, Ankara 1977 s
nr i b . . 14, 20; bu vakfiyele' lIÇ Irıs' gunumuze ulaşmamıştır ' .
46
Resim-9 Gazi Ali Paşa türbesi'nin içten görünümü
SONUÇ
Dobruca'dakı türbelerde, gelenek üzere Kur'an okutan biri, Kur'an okuyan
kişiye parasını gönderirken yanında iki de mum gönderir. Bu mumun rengi beyaz
olması gerekir. Mevlit veya adak kurbanı gibi törenlerde iki mum yakılır. Betonla
inşa edilmiş olan türbelerde mum yakmak için, mezar taşının arkasında özel bölmeler
yapılmıştır.
Bizim göremediğimiz bazı türbeler, Anadolu'da olduğu gibi, evlerin içinde
kalmıştır. Tulca'da. Hırşova'da böyle türbeler bulunmaktadır. Türbelerin bulunduğu
ev, Türklerin elinöerrçıkmca, türbeye gidişler azalmıştır. Müslümanlar eskiden
gider, bu türbelerde mum yakarlarmış. Fırtınada bile mumun hiç sönmeyeceğine
ve bu türbede tüm dileklerin kabulolacağına inarulrnaktayrruş.?"
Koyunbaba türbesinde de, diğer türbeter gibi, çeşitli dualar yapılmakta, dileklerde
bulunulmaktadır. Koyunbaba türbesinin diğer türbelerden farkı, dağlık bir
arazide olması ve çaputların bağlanmasıdır. Çaput bağlama, bilindiği üzere, eski
Türk dininin kalıntılarındandır ve Anadolu'nun her tarafında olduğu gibi, Dobruca'da
da görülmektedir.
'30' Hürrnüz Fazlı. 1897 Tulca doğumlu, aynı yerde oturur. tahsif yok, ev hanımı. derleme
tarıhı: Nisan 1993.
47
Anadolu'da ve Balkanlar'da yoğun olarak anlatılan "kesik baş" motifi ·Peçevi
Tarihi"nde de geçmektedir.!''' iV. Murat'ın Bağdat seferinde, Genç Osman'ın
kuşatma sırasında başı kesilmiş ve başını koltuğuna alarak savaşı sürdürdOğü bir
efsane de billnrnektedir.?? işte bu tür efsanelere dayalı türbelerden biri de isakça'dadır.
Tuna nehrinin suları altında kalan Adakale türbelerinden biri de kesik baş
motifli türbedir.(3S1 Bilindiği üzere, Anadolu'da ve Balkanlar'da kesik baş rnenkıbesinin
bir haritası çıkanlrruşttr.?" Bu haritayı biraz daha kuzeye doğru gEmişleterek
isakça'daki kesik baş türbesini de dahil edebiliriz.
Su üstünde yürüme motifi Türkiye'de de bilinen bir etsanedir.?"
Romanya Dobrucası'ndagünümüze kadar gelebiimiş maddi kültür mirasımız
ve bu miras etrafında oluşmuş şitahi kültürümüz sadece türbelerle sınırlı değildir.
Türbelerin toplam sayısı da kuşkusuz yedi de'aeğildir. Dobruca'nın tamamına
yakını tarafımızdan dolaşılmıştır. Görülen türbelerin ve bu türbeler hakkında
anlatılan merkıbelerin günümüze kadar yansıması, Romanya'daki Türk kültür
varlığı izlerinin oldukça derin olduğunu ortaya koymaktadır.
13" Peçevi ıbrahim efendi, Feçevi Tarihi, (Haz: Bekir Sıtkı Baykal) Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,
1992, cilt. 1, s. 252-257.
,"" Pertev Naili Boratav, Türk Halk Bilımı' 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, s.o istanbul, 1992 s, 102,
13S1 Ekrem Hakkı Ayverdi ve Aydın Yüksel, ag.e., s, 7
'36' Ahmet Yaşar Ocak, Türk Falklarunda Kesık Baş (Tanrı-Folklor ilişkisinden Bir Kesit). TKAE
Yayınları, Ankara. 1989.
'''' Sk. Pertev Boratav. a.g e , S, 106
48
1 Eylül 2016 Perşembe
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
30 Ağustos 2016 Salı
Horasan Evliyaları - Bünyan..kayseri
Kayseri ilçesi Bünyan mezarlığında bulunan Horasan Evliyalarına ait olduğu sanılan mezar taşları ilginç görünümleriyle dikkat çekiyor. Yalnız mezarlar kısmen tahrip olmuş ve üzerlerinde kitabe yok. Bu yüzden kimlere ait olduğu tam bilinmemekle beraber mezarlığın girişine konulan levhada Horasan Evliyaları (Yedi Kardeşler) Hepsinin de hoca olduğu ve 11 asır (1100) yıl önce yaşadıkları bilinmektedir. Ruhları şad olsun yazmaktadır. Evliyalar hakkında bilinen bilgi bu kadar.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
ŞEMSİ BABA HAZRETLERİ - İZMİR
Şemsi Baba Dergâhı İzmir’de Yağhaneler semtindedir. Dergâhı, Hacı Bektaş Veli halifelerinden” Eğriboz İstefesi göçmenlerinden Feyzullah oğlu Yusuf Şemseddin Baba yaptırmıştır. Dergâhın ilk postnişinidir. Dergâh, kitabesine göre, 1865- 66 yılında yapılmıştır. Vakfiyesi 1882’de hazırlanmıştır. Bu Bektaşi dergâhı 15 dönümlük arazi içerisinde iki kattan oluşan bir yapıdır. Tekkedeki mezar taşları oniki dilimli(terkli) “Hüseyni taclı” olarak Bektaşiliği yansıtırlar. Dergâhın mezarlığında birçok Bektaşi dervişi yatmaktadır.
Yusuf Şemsettin Baba, 1795’de Mora’da doğmuştur. Müderris Feyzullah Efendi’nin oğludur. Askerde tabur kâtipliğine kadar yükselir. Ayrıldıktan sonra İzmir’e yerleşir. Rüsumat memurluğu yapar. Karadutlu Dergâhı’nın postnişini olur. 1884’de ölmüştür. Dergâhına gömülür. Babalık icazetini ve halifeliği Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’dan almıştır. Öldükten sonra posta önerisi üzerine torunu Fuat Bey Baba(öl. 1928) getirilir. Ondan sonrada dergâhın postnişinliğine jandarma subaylarından Kazım Baba atanır.
Baba Haziresi İzmir Eşrefpaşa’dan Bozyaka’ya giden yol üzerinde Yağhaneler bölümünde Sabitbey Camii bahçesindedir. Burası Vakıf kayıtlarında “Karadutlu Dergâhı” adıyla anılan bir tekkenin Haziresidir. Kadın erkek çocuk toplam yirmi dört kabir vardır. Dikkat çeken nokta mezar taşlarının üstünde Hüve l baki (o kalıcıdır, kalıcı olan yalnız Allah cc dir ) ifadesinin yerine Hu Dost ifadesinin( o dosttur, dost olan yalnız Allah cc dir ) yazılı olmasıdır. Sadece Hazirede bulunan Uşşakiye tarikatına mensup Asithaneli Süleyman Efendin oğlu Mir rıza ile Halkalıdan Rıza efendinin çocuğu Haydarın mezar taşlarında “Hüve- l Hayyul Baki “yazılıdır.
Dergâhın kurucusu Şemseddin Babanın Mezar Taşında ise;
“Hüvel Hayyü’llezi la yemut
La ilahe illallah Muhammeden Rasulullah
Ali Veliyullah tarikat alliyye-i Hünkâr
Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin
Hulefasından işbu Kradutlu Dergâhı
Şerifi banisi Eğriboz istefesi
Muhacirinden murşidi agâh arif-i billâh
Yusuf Şemseddin baba ruhuna Fatiha
18 Fi Şevval sene 1302 (12 Ağustos 1885)
Şemsi baba dergâhının 1910-1920 lerdeki durumu hakkında A.Şehabbetin Ege Eski İzmir’den Anılar adlı kitabında şöyle anlatıyor “Bozyaka’da yakınımızda bir tekke vardı tekke binaları yüksek duvarlarla çevrilmiş idi tekkenin demir kapısı ve tekkenin pencereleri daima kapalı dururdu… Tekkenin geniş bahçeleri, zeytinlikleri ve bağları vardı. Tekkenin Kara Fatma Dağı (bugünkü Yeşilyurt semtinin kuzey yamaçları) yolu üzerinde ikinci bir kapısı vardı bağ ve bahçelere girişleri bu kapılardan yaparlardı...”
Mir Rızanın Mezar Taşında da Şunlar yazılıdır;
Hüve l Hayyul Baki sene 1300
Asithaneli Süleyman efendinin
Mahdumu zişanıydı Mir Rıza
Tarik-i Uşakkiyeye mensup idi
Hüsameddin Pir de kılmıştı iktida
Aşk ve Şevk ile bu yolda hâsılı
Ömrünü geçirdi etti can feda
Dar-ı Ukbada olan bu şefi
Seyyidül kevneyn-i şah-ı enbiya
Lafz-i tarihini hatif didi
Eyledi üç yüz de fevt Mir Rıza
Ruhuna Fatiha
Şemsi Baba Dergâhı İzmir’de Yağhaneler semtindedir. Dergâhı, Hacı Bektaş Veli halifelerinden” Eğriboz İstefesi göçmenlerinden Feyzullah oğlu Yusuf Şemseddin Baba yaptırmıştır. Dergâhın ilk postnişinidir. Dergâh, kitabesine göre, 1865- 66 yılında yapılmıştır. Vakfiyesi 1882’de hazırlanmıştır. Bu Bektaşi dergâhı 15 dönümlük arazi içerisinde iki kattan oluşan bir yapıdır. Tekkedeki mezar taşları oniki dilimli(terkli) “Hüseyni taclı” olarak Bektaşiliği yansıtırlar. Dergâhın mezarlığında birçok Bektaşi dervişi yatmaktadır.
Yusuf Şemsettin Baba, 1795’de Mora’da doğmuştur. Müderris Feyzullah Efendi’nin oğludur. Askerde tabur kâtipliğine kadar yükselir. Ayrıldıktan sonra İzmir’e yerleşir. Rüsumat memurluğu yapar. Karadutlu Dergâhı’nın postnişini olur. 1884’de ölmüştür. Dergâhına gömülür. Babalık icazetini ve halifeliği Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’dan almıştır. Öldükten sonra posta önerisi üzerine torunu Fuat Bey Baba(öl. 1928) getirilir. Ondan sonrada dergâhın postnişinliğine jandarma subaylarından Kazım Baba atanır.
Baba Haziresi İzmir Eşrefpaşa’dan Bozyaka’ya giden yol üzerinde Yağhaneler bölümünde Sabitbey Camii bahçesindedir. Burası Vakıf kayıtlarında “Karadutlu Dergâhı” adıyla anılan bir tekkenin Haziresidir. Kadın erkek çocuk toplam yirmi dört kabir vardır. Dikkat çeken nokta mezar taşlarının üstünde Hüve l baki (o kalıcıdır, kalıcı olan yalnız Allah cc dir ) ifadesinin yerine Hu Dost ifadesinin( o dosttur, dost olan yalnız Allah cc dir ) yazılı olmasıdır. Sadece Hazirede bulunan Uşşakiye tarikatına mensup Asithaneli Süleyman Efendin oğlu Mir rıza ile Halkalıdan Rıza efendinin çocuğu Haydarın mezar taşlarında “Hüve- l Hayyul Baki “yazılıdır.
Dergâhın kurucusu Şemseddin Babanın Mezar Taşında ise;
“Hüvel Hayyü’llezi la yemut
La ilahe illallah Muhammeden Rasulullah
Ali Veliyullah tarikat alliyye-i Hünkâr
Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin
Hulefasından işbu Kradutlu Dergâhı
Şerifi banisi Eğriboz istefesi
Muhacirinden murşidi agâh arif-i billâh
Yusuf Şemseddin baba ruhuna Fatiha
18 Fi Şevval sene 1302 (12 Ağustos 1885)
Şemsi baba dergâhının 1910-1920 lerdeki durumu hakkında A.Şehabbetin Ege Eski İzmir’den Anılar adlı kitabında şöyle anlatıyor “Bozyaka’da yakınımızda bir tekke vardı tekke binaları yüksek duvarlarla çevrilmiş idi tekkenin demir kapısı ve tekkenin pencereleri daima kapalı dururdu… Tekkenin geniş bahçeleri, zeytinlikleri ve bağları vardı. Tekkenin Kara Fatma Dağı (bugünkü Yeşilyurt semtinin kuzey yamaçları) yolu üzerinde ikinci bir kapısı vardı bağ ve bahçelere girişleri bu kapılardan yaparlardı...”
Mir Rızanın Mezar Taşında da Şunlar yazılıdır;
Hüve l Hayyul Baki sene 1300
Asithaneli Süleyman efendinin
Mahdumu zişanıydı Mir Rıza
Tarik-i Uşakkiyeye mensup idi
Hüsameddin Pir de kılmıştı iktida
Aşk ve Şevk ile bu yolda hâsılı
Ömrünü geçirdi etti can feda
Dar-ı Ukbada olan bu şefi
Seyyidül kevneyn-i şah-ı enbiya
Lafz-i tarihini hatif didi
Eyledi üç yüz de fevt Mir Rıza
Ruhuna Fatiha
Labels:
ŞEMSİ BABA HAZRETLERİ - İZMİR
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Hıdır Dede Türbesi - ( Seferihisar )izmir
İzmir ili, Seferihisar ilçesi, Tepecik mahallesi, Hıdırlık cami arkasındadır. Hıdırlık cami banisi olup, Seferihisar ve cevresinin alınması ve müslümanlaşmasında ismi geçen HIDIR BEY olduğu söylenmektedir. Türbe açık türbe olup, etrafı demir perdelikle çevrelenmiştir.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
MELİKGAZİ TÜRBESİ ..tokat ..niksar
Melikgazi Türbesi Tokat ili Niksar ilçesinde bulunmaktadır. Niksar'ın fatihi Danişmendliler'in kurucusu olan Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi olmuştur. Danişmend Gazifetihten sonra Niksar'ı sahil Rumlarına karşı mücadelede kendisine hem bir üs hem de bu devletin başkenti olarak seçmiştir. Melik Gazi Türbesi Kayapaşa mahallesinde ziyaret edilmektedir.
Halk arasında “Melik Gazi Türbesi” adıyla bilinen türbe bir Danişmendli eseridir.
Danişmendli Devleti’nin kurucusu Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi (Ölümü: H.498-M.1105)’ye ait olan türbe 12. yüzyılın ortalarında torunu Nizamettin Yağıbasan (1143–1164) tarafından yaptırılmıştır. Daha sonraki dönemlerde hasar gören türbe, Osmanlı döneminde 15. yüzyıl ortalarında bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiştir.
Bir hanedan ve devlet kurucusu olan Melik Danişmend Gazi; gazaları ve İslâmiyet’e hizmetleri dolayısıyla Anadolu Türkleri arasında bir millî kahraman ve velî kimliği kazanmış, türbesi asırlarca ziyaretgâh haline gelmiştir.
Türbenin bulunduğu Melik Gazi Mezarlığı; Danişmendli, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait kümbetler, türbeler ve tarihi mezarların yoğun olduğu, çevreden toplanan mezar taşları ve kitabelerle düzenlenmiş bir açık hava müzesi görünümündedir.
Halk arasında “Melik Gazi Türbesi” adıyla bilinen türbe bir Danişmendli eseridir.
Danişmendli Devleti’nin kurucusu Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi (Ölümü: H.498-M.1105)’ye ait olan türbe 12. yüzyılın ortalarında torunu Nizamettin Yağıbasan (1143–1164) tarafından yaptırılmıştır. Daha sonraki dönemlerde hasar gören türbe, Osmanlı döneminde 15. yüzyıl ortalarında bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiştir.
Bir hanedan ve devlet kurucusu olan Melik Danişmend Gazi; gazaları ve İslâmiyet’e hizmetleri dolayısıyla Anadolu Türkleri arasında bir millî kahraman ve velî kimliği kazanmış, türbesi asırlarca ziyaretgâh haline gelmiştir.
Türbenin bulunduğu Melik Gazi Mezarlığı; Danişmendli, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait kümbetler, türbeler ve tarihi mezarların yoğun olduğu, çevreden toplanan mezar taşları ve kitabelerle düzenlenmiş bir açık hava müzesi görünümündedir.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
28 Ağustos 2016 Pazar
Sultan Sahak ve Yârsânlar (1)
kul seyyid
Giriş
Konuya geçmeden önce Alevilik ve Mürşid ocakları hakkında yanlış bilinen bir genellemeye dikkat çekmek gerekiyor. Büyük çoğunluğumuzda oluşan ” Hacı Bektaş Veli tüm erenlerin başı, Hacı Bektaş Ocağı tüm ocakların mürşidi’dir” gibi çok yanlış ve Alevîlik gerçekliği, Alevî tarihi ile hiç bağdaşmayan bir düşünce hakimdir. Oysaki Avuçan, Sultan Sahak, Baba Mansur, Dede Garkın Ocakları Hacı Bektaş’dan çok önceleri var olan (yada ad alan) ocaklardır.
Bilindiği gibi Alevilik ocak sisteminde Mürşid ve Dede-Pir Ocakları vardır. Pir-Dede ocakları da bir mürşid ocağına bağlıdır. Tek mürşid ocağı Hacı Bektaş Ocağı değildir. Varlığı ondan öncesine giden Avuçan, Dede Garkın, Baba Mansur, Sultan Sahak gibi mürşid ocakları vardır.
Mürşid Ocakları “Amcazâde” olarak değerlendirilir ve birbirine karışamazlar. Anadoluda Serçağlan Avuçan (En çok talibe sahip ocaktır), Baba Mansur, Dede Garkın ve Hacı Bektaş; Aryan – Irak coğrafyasında Sultan Sahak; Suriye – Lübnan – Ürdün coğrafyasında Haydarî ve Klezî mürşid ocaklarımız vardır.
Bu Mürşid Ocaklardan;
Serçağlan Avuçan Ocağı: Anadoludadır. En çok talibe sahiptir. Kürt Taliplerin ocağı olmakla birlikte, az sayıda Türkmen talibleri de vardır. Kürt taliplerinin tamamı Kürtçe’nin Kurmanc lehçesi ile konuşur.
Sinemilli, Üryan Hızır, Hubyar Sultan, Kalender Ocağı, Hüseyin Abdal, Şix Delil Berxîcan, Kara Pir Bad, Koca Leşker… gibi pir-dede ocakları Serçağlan Avuçan ocağına bağlıdır.
Sinemilli, Üryan Hızır, Hubyar Sultan, Kalender Ocağı, Hüseyin Abdal, Şix Delil Berxîcan, Kara Pir Bad, Koca Leşker… gibi pir-dede ocakları Serçağlan Avuçan ocağına bağlıdır.
Baba Mansûr Ocağı: Anadoludadır. Tamamı Kürt’tür. Kurmanc olanlar Kurmanci lehçesi ile konuşur. Hacı Kurêş ve Derviş Gewr Pir – Dede Ocağı ile bağlı olanlar Kürtçe’nin Kirmanckî (Zazakî – Dimilkî) lehçesi ile konuşur.
Dede Garkın ve Hacı Bektaş Ocağı: Anadoludadır. Türkmen taliplerin iki mürşid ocağıdır. Ali Seydi, Kul Himmet ve Pir Sultan Abdal Ocakları Dede Garkın ocağına bağlıdır.
Sultan Sahak Ocağı: İran-Irak’tadır. Kürt taliplerin ocağı olmakla birlikte Türkmen talipleride vardır. Kürt olanlar Goranî, Lek-Lak, Lor, Kurmanci gibi lehçe ve şivelerle konuşur. Burada Goranî lehçesi ile konuşanların tamamı Alevîdir. İran’dakilere Kürtçe’de Yârsân denmektedir; Farslar Ahl-e Hak demektedir. Iraktakilere ise Kürtçe’de Kakaî-Kakeî denmektedir (Aslında Kakaî Seyit grubunun adı olmakla birlikte zamanla taliplerinde adı haline gelmiştir).
Haydarî ve Kılezî: Suriyededir. Arap Alevîlerinin iki mürşid ocağıdır. Kurucuları Şeyh Ali Haydar ve Şeyh Yunus El Kilazu’dur. Talipleri Türkiye, Suriye, Ürdün, Lübnan’dadır.
Sultan Sahak (San Sahak Berzencî) ve Mürşid Ocağı
Sultan Sahak, İran-Irak sınırı Hewraman yöresindeki Pirdiwer’de (Pird-i Wan) 13.yy’da yaşadı (?). Babası Şêx İsa, Berzinye’den (Süleymaniye’ye 23km) Pirdewer’e göçmüştü. Annesi Xatûna Dayîra (Razbar Hatun). Sultan Sahak’ın Haftan-ı Naciyan denilen Yedi oğlu vardır bunlar: Seyit Mire Sur (Seyit Ahmet), Seyit Mustafa Safidpoş, Seyit Muhammed (Gewre Suwar), Seyit Bave İsa (Alemdar), Seyit Abdül Vefa (Vefaî), Seyit Şehabeddin ve Seyit Habib Şah.
İlk beş oğlundan doğan çocukları dede ocakları kurdular. Bunlar Miresurî, Mustafaî, İbrahimî, Hamuşî ve Bave İseyi adlı beş dede ocağıdır.
Edmonds’un Kakailer adlı araştırmasında aktardığına göre Goranca (Kürtçe’nin bir lehçesi) yazılmış bir deyişte, San Sahak’ın Üç yüz yıl yaşadığı, bir ara Anadolu ve Suriye’ye giderek Alevîliği oralara taşıdığı, yaydığı, tekrar Pirdewer’e dönüp bir Cemhane yaptığı ve bir daha görünmediği belirtilmektedir. Hamza Aksüt ise, Alevîler adlı araştırmasında “Bu bilgilere dayanarak, Sultan Sahak’ın Hacı Bektaş gibi 13.yyda yaşadığı tahmin edilmekteyse de ocağın tarihi daha eskiye dayanmaktadır” demektedir. Genel bilgi ise ocağın asıl kurucusunun Baba Xoşîn’in olduğu yönündedir.
Hamuşi, Mire Sur, Mustafaî, Bave İsevî, İbrahimî ve Ataşbagî Sultan Sahak Mürşid Ocağına bağlı Pir – Dede Ocaklarıdır.
Yârsân Efsanesi: Arslan yürüten Pir Mikail, Duvar Yürüten Sultan Sahak
Sultan Sahak, gizli öğretilerini dünyaya yaymaya hazır olduğunda, ilk dört yoldaşıyla beraber, Şîrvan nehrinin yukarı kesimlerinde, Hawraman’da, Pirdiwar denilen bir yerde yerleşmeye karar verdi. Yoldaşlarından biri olan Davud, usta bir duvarcıydı ve nehre uzak olmayan bir yerde bir ev inşa etmeye başladı. Ancak ev yapımı için seçilen yer, önemli sihirli güçlere sahip olan ve uzun süredir yörede ruhani hakimiyetini sürdüren Pir Mikail’e aitti. Pir Mikail, tahtına göz diken bu adamın ve taliplerinin gelişine çok sinirlendi ve gizli güçlerini kullanarak onları cezalandırmaya karar verdi.
Vahşi bir aslana bindi, zehirli bir yılanı kırbaç gibi kullanarak, vahşi bir savaşçı görünümünde Pirdiwar’a doğru sürdü. Pir’in yaklaştığını gören Sultan Sahak, Davud’a ördüğü duvarı yükseltmesini, duvarın üzerine tünemesini ve Pir Mikail’i karşılayarak ne istediğini sormasını emretti. Sultan’ın emriyle duvar, Davud’u sırtında taşıyacağından mutlu olarak yükseldi. İki binici (biri aslanda, biri duvarda) Şîrvan nehrinin iki yakasında karşı karşıya geldiler. Davud, Pir’i dostça selamladı. Ancak diğeri çok kızgındı ve “Nedir bu?” diye bağırdı. “Ben Şeyh Sahak’ı bulacağımı sanmıştım. Oysa şu anda duvarlarla oynamaya çalışan sıradan bir büyücü çırağıyla karşı karşıyayım.” dedi.
Davud, sakince cevap verdi: “Ben Sultan’ın sadece talibiyim; Sultan’ın dışında, hiç bir şeyin varlığı yoktur!”. Pir Mikail; Davud’a, Pirini çağırmasını emretti; fakat daha arkasını dönmeden, Sultan Sahak aniden ortaya çıktı. Sultan’ı görünce Şirvan nehri coşkuyla kükredi; Bu ses öylesine güçlüydü ki, nehrin kenarındakiler birbirlerinin konuştuklarını duyamadılar. Sultan Sahak, Pir Mikail’e “O kadar güçlüysen, şu nehri yatıştır da görelim” dedi. Tabi ki Pir bunu beceremedi. Bunun üzerine, Sular Tanrısı olan Sultan Sahak, nehre sakinleşmesini emretti ve nehir hemen itaat etti.
Sonra Sultan, Davud’a, sihirli halısını nehrin üzerine serip, halının üzerine oturmasını emretti. Ayrıca, Pir’in aç olduğunu da fark etti ve elini nehrin suyuna vurur vurmaz, tamamen pişmiş, yenmeye hazır bir balık ortaya çıktı. Balığı Pir’e vererek, tek bir kılçığını kırmadan balığı yemesini söyledi. Pir, balığı yiyip bitirdiğinde nehirden canlı bir balık başını çıkardı ve Sultan’a; “Arkadaşıma ne yaptın? Onu geri istiyorum! Lütfen arkadaşımı geri ver ey Sular Tanrısı!” dedi, Sultan, kırılmamış balık kılçıklarını Pir’den geri aldı ve onları tekrar canlı bir balığa dönüştürdü. Sonra onu nehre bıraktı. Bütün bu olup biteni gören Pir Mikail, Sultan Sahak’ın ruhani üstünlüğünü kabul etti ve onun sadık taliplerinden biri oldu.
COĞRAFYA
Sultan Sahak’ın türbesi“Pirdewer” diye adlandırılır (yani Şirvan Nehri üzerindeki eski köprünün öte yanı). Doğudaki tüm Yarsanlar Sultan Sahak Berzenci’nin (San Sahak) türbesini, özellikle Newroz’da ziyaret ederler. Çünkü O’nun Newroz’un ilk günü yani 21 Mart’ta dünyaya geldiğine inanırlar. Newroz’da on binlerce Kürt, Türk, Azeri ve Fars Kakaî Pirdewer’i ziyaret ederler. Ayrıca Kakayiler yılın dört mevsiminde hac yeri olarak gördükleri Pirdewer’e giderler. Pirdewer’den başka şu türbe ve ziyaretler de vardır:
Baba Yadigâr: Kırmaşan-Dalaho dağlarındaki Baba Yadigâr, birçok kişi Pirdewer’den sonra Baba Yadigâr’ı ziyaret eder.
Gümbet ve Alevîyan, Hemedan’da.
Hatun Rezbar’ın Kirmanşah-Pave Pirdewer’deki türbesi ve ziyareti.
Pir Bünyamin, Kirmanşah-Kerend’de.
Seyid Mehemed Gewre Sûwar, kirmanşan’da.
Bave Tahirî Hemedanî (Üryan), Hemedan’da.
Dede Bekter ve Hudawende, Sehene-Kirmanşan’da.
Bave Haydar, Batı Gilan’ın Kıfrawır köyünde.
Bave Şahsuwar, Kifri’de.
Pir Mansur, Süleymaniye’de.
Gümbet ve Alevîyan, Hemedan’da.
Hatun Rezbar’ın Kirmanşah-Pave Pirdewer’deki türbesi ve ziyareti.
Pir Bünyamin, Kirmanşah-Kerend’de.
Seyid Mehemed Gewre Sûwar, kirmanşan’da.
Bave Tahirî Hemedanî (Üryan), Hemedan’da.
Dede Bekter ve Hudawende, Sehene-Kirmanşan’da.
Bave Haydar, Batı Gilan’ın Kıfrawır köyünde.
Bave Şahsuwar, Kifri’de.
Pir Mansur, Süleymaniye’de.
Ve Hawar, Halepçe, Şarezur ve öteki yerlerde bulunan onlarca ziyaret ve türbeler.Kakayilere ait türbe, ziyaret ve mabetlerin bulunduğu yerler göz önüne tutulduğunda, kakayilerin Loristan, Kirmanşah ve Hewreman’dan Azerbaycan, Bağdat, Kerkük, Xanekîn ve Musul’a kadar olan coğrafyada var oldukları ve olmaya devam ettikleri görülür. Kakayiler buralarda çoğunlukla vardılar, az ya da çok, şu anda da etkinler.
HAFTAN-I NACİYAN (Haft Wana – 7 Kuvvet)
1- Seyit Mire Sur (Kızıl Mir – Seyit Ahmet)
2- Seyit Mustafa Safidpoş
3- Seyit Muhammed (Gewre Sawar – Boz Süvari)
4- Seyit Bave İsa (Alemdar)
5- Seyit Abdül Vefa (Bal, Balu Vefa – Vefaî)
6- Seyit Şehabeddin (Anadoluya gittiği söylenir)
7- Seyit Habib Şah
2- Seyit Mustafa Safidpoş
3- Seyit Muhammed (Gewre Sawar – Boz Süvari)
4- Seyit Bave İsa (Alemdar)
5- Seyit Abdül Vefa (Bal, Balu Vefa – Vefaî)
6- Seyit Şehabeddin (Anadoluya gittiği söylenir)
7- Seyit Habib Şah
Bu Pirler ve kurdukları ocakları ilk kurulan yedi ocaktır (İlk beşinin dede-pir ocağı kurucusu olduğuda söylenir). Daha sonra yine ardılları olan ocaklar vardır.
Yârsân – Kakeî Topluluklar
Aşiret olarak tek tek Yârsânî toplulukları yazmanın zorluğunu ve yükününü düşünürsek bunun burada belirtmenin mümkün olmadığını hesaba katarak sadece bilinen ana kolları aktarmaya çalışacağım. Bu yazının iki veya üçüncü serilerinde elimden geldiğince ayrıntılı biçimde aktarmaya çalışacağım.
— Lor Kürtleri: Lorların çoğunluğu Şii’dir. Lorlara bağlı Xelîlan ve Zerdelan aşiretleri Alevîdir. Daha önceleri Lorların çoğunluğu Alevî idi. 19.yy İranında Şii din adamları Lorları Şiiliğe kazandırmak için çok çabalar harcadı ve görünen o ki başardı da. Lorların Mîr denen sınıfı Seyit’tir.
— Lak – Lek Kürtleri: Lekler; İran, Irak ve Türkiye’de yaşamaktadır. Lekçe Yârsânların kutsal dilidir. Hemedan bölgesindeki Lek-Lak Kürtleri Safevî devleti tarafından Nihavend, Melayer ve Tuviserkana sürülmüşlerdir.
Osmanlı kayıtlarında Kürt olarak nitelenen Leklerin yurtları özellikle Kayseri, Çorum, Çankırı’dır; ama Adanada da Lek Kürtleri vardır.
— Goran Kürtleri: Bilindiği gibi Goranîce; Kürtçenin Kurmancî, Kirmanckî (Zazakî), Sorani, Loranî gibi bir Lehçesidir ve Goranî lehçesi konuşan Kürtlerin tamamı Alevîdir. 500 bin ile 1 milyon arasında bir nüfusları olduğu tahmin edilmektedir. 800lü yıllardan başlayarak 1100lü yıllara (9. ve 11. yy) kadar yazılan Alevî metinler Goranî lehçesi ile yazılmıştır.
— Kelhor – Kalhor Kürtleri: Bir bölümü Şii, bir bölümü Alevîdir. 16. yyda yazılmış Şerefhan’ın Şerefnâme (Kürt Tarihi) adlı eseri sayfa 20de yazdığına göre Kelhorlar Kürtlerin dört ana kolundan biridir. Kelhor aşiretinin bir kolu Sivas’ın Divriği ilçesi Bizevi (Aşağı Karakuzu) ve Avşarcık (Yukarı Karakuzu) köylerindedir. Kerkük ve Dakuk yöresinde yaşayan Davudî aşireti Kelhor’un koludur.
Son Söz:
Lehçe bazlı Kürt ve Alevi Topluluklarından;
Kurmanc Alevîleri: Başta Avuçan, Baba Mansur Mürşid Ocaklarına
Goran – Lek – Lor Alevîleri: Sultan Sahak Mürşid Ocağına
Zaza Alevîleri: Baba Mansur ve Şix Ahmed (Tavîl) Ocağına bağlıdırlar.
Goran – Lek – Lor Alevîleri: Sultan Sahak Mürşid Ocağına
Zaza Alevîleri: Baba Mansur ve Şix Ahmed (Tavîl) Ocağına bağlıdırlar.
Yazının devam edecek serilerinde Yârsânî Aşiretleri ve Ocakları ayrıntıları ile yazmaya çalışacağım. Bu seride temel bilgileri vermeye çalıştım. Aşk ile.
-Kul Seyyid-
Özellikle Hamza Aksüt’e, Mehmet Bayrak ve Felekeddin Kakayî’ye şükranlarımla…
Kaynak:
1) M. Von. Bruinessen, Kürtlük Türklük Alevîlik
2) Felekeddin Kakayî- Kakaî Dini (Yârsân)
3) İ. Cem Erseven, Yabancı Araştırmacılar Gözüyle Alevilik
4) Hamza Aksüt, Alevîler
5) Mehmet Bayrak, Alevîlik ve Kürtler
6) Edmonds, Kakaîler
7) Rafael Blaga, İran Halkları El Kitabı
8) Nur Ali İlahî, Burhan-ül Hak
1) M. Von. Bruinessen, Kürtlük Türklük Alevîlik
2) Felekeddin Kakayî- Kakaî Dini (Yârsân)
3) İ. Cem Erseven, Yabancı Araştırmacılar Gözüyle Alevilik
4) Hamza Aksüt, Alevîler
5) Mehmet Bayrak, Alevîlik ve Kürtler
6) Edmonds, Kakaîler
7) Rafael Blaga, İran Halkları El Kitabı
8) Nur Ali İlahî, Burhan-ül Hak
Aşk ile…
alıntıdır...https://kulseyyid.wordpress.com
Labels:
Sultan Sahak ve Yârsânlar
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)