6 Ocak 2016 Çarşamba
Garip Evliya Garipçe köy-Sarıyer-İstanbul
Labels:
alevi,
baba,
bektaşi,
dede,
dedebaba,
ermiş.türbe,
evliya,
Garip Evliya Garipçe köy-Sarıyer-İstanbul,
sünni,
TÜRBE,
yatır
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
istanbul da bektaşi tekkeleri
BEKTAŞİ TEKKELERİ
1 — Şeyh Abdullah Tekkesi (Kazlıçeşmede)
2 — Şeyh Abdullah Baba Tekkesi (Topkapıda)
3 — Şeyh Hafız Baba Tekkesi (Eyupsultanda)
4 — Şeyh Hüseyin Baba Tekkesi (Sütlücede)
5 — Şeyh Teber Tekkesi (Kâğıthane – Karaağaçta)
6 — Şehitler Tekkesi (Rumelihisannda) — (Nafi Baba)
7 — Merdivenköyü Tekkesi (Çamlıcada)
8 — öküzliman Tekkesi (öküzlimanında)
9 — Üsküdar Tekkesi (Üsküdarda) 5 tekke daha vardı.
2 — Şeyh Abdullah Baba Tekkesi (Topkapıda)
3 — Şeyh Hafız Baba Tekkesi (Eyupsultanda)
4 — Şeyh Hüseyin Baba Tekkesi (Sütlücede)
5 — Şeyh Teber Tekkesi (Kâğıthane – Karaağaçta)
6 — Şehitler Tekkesi (Rumelihisannda) — (Nafi Baba)
7 — Merdivenköyü Tekkesi (Çamlıcada)
8 — öküzliman Tekkesi (öküzlimanında)
9 — Üsküdar Tekkesi (Üsküdarda) 5 tekke daha vardı.
Labels:
alevi,
baba,
bektaşi,
dede,
dedebaba,
eri,
ermiş.türbe,
istanbul da bektaşi tekkelevliya,
sünni,
TÜRBE,
yatır
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Şeyh Ali Tekkesi
Şeyh Ali Tekkesi
Eyüp Otakçılardadır. Şeyh Ali Tekkesi Cerrahi Tekkesi olarak kullanılırken şu an sadece haziresindeki türbeler ve birkaç duvar kalıntısından ibarettir. (Yok olmadan önce birkaç fotoğrafla belgelemek bir vefa borcu…) Zekai Dede Efendi, Hacı Arif Bey ve birçok müzik üstadının devam ettiği tekkenin haziresinde yatan isimler şunlar;
Şeyh Abdülbaki Sivasi, Pir Muhammet Nurettin El-Cerrahi, Muhammet Emin Efendi, Abdullah-ı Sivasi…
Şeyh Abdülbaki Sivasi, Pir Muhammet Nurettin El-Cerrahi, Muhammet Emin Efendi, Abdullah-ı Sivasi…
Labels:
alevi,
baba,
bektaşi,
dede,
dedebaba,
ermiş.türbe,
evliya,
sünni,
Şeyh Ali Tekkesi,
TÜRBE,
yatır
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kazlıçeşme
Kazlıçeşme
Zeytinburnu’nda Yedikule surlarının karşısında eski deri fabrikaları arsasındadır. Çeşme bulunduğu semte ismini vermiştir. Mehmet Bey tarafından 1546 yılında yapılmıştır. Üzerinde kabartma kaz figürü bulunan çeşmenin üzerindeki figür çalınmıştır. Kitabesi şöyledir;
Gördü bir âşık didi tarihini
Nûş iden yârane sahha âfiye
(953)
Kitabenin ortasında yer alan ince bir hat ile yazılmış:
Mehmet Bey ki yapdı hayr-i âli
Getürdü âleme bir mâ-i câri
Mısralarda geçen Mehmet Bey’in kim olduğu tam olarak bilinmemekle beraber “ İstanbul Çeşmeleri” nde kitabenin müderris ve kadı olan 979 da Üsküp’te vefat eden Pir Mehmed Çelebi’ye ait olacağı tahmin edilmektedir.
Bu çeşmenin yapılışı ile ilgili Kömürcüyan’ın İstanbul Tarihinde şu şekilde bir hikaye yer alır;
“Kazlıçeşme’ye verilmiş olan bu adın sebebi şudur: Bir kaz, otladığı sırada yeri eşeler ve eşelediği yerde bir su çıkar. Halk ta burasını kazarak bir menbâ bulur ve suyu getirip bir çeşme yapar.” (Kömürcüyan;1952, 28)
Evliya Çelebi ise Kazlıçeşme hakkında şunları yazar;
“Yedikule kasabasının haricinde bir çeşme-i cânfezanın kemeri altında çarköşe (dörtköşe) bir beyaz mermer üzere üstad-ı mermer bir kaz tasvir etmiştir ki, dillerle tabiri imkansızdır. Gören zîrûh (canlı) zanneder. Buna binaen o çeşme, kazlı çeşme namı ile şöhretyâb olmuştur.”
(seyahatnâme; 1314, 1, 391-92)
Gördü bir âşık didi tarihini
Nûş iden yârane sahha âfiye
(953)
Kitabenin ortasında yer alan ince bir hat ile yazılmış:
Mehmet Bey ki yapdı hayr-i âli
Getürdü âleme bir mâ-i câri
Mısralarda geçen Mehmet Bey’in kim olduğu tam olarak bilinmemekle beraber “ İstanbul Çeşmeleri” nde kitabenin müderris ve kadı olan 979 da Üsküp’te vefat eden Pir Mehmed Çelebi’ye ait olacağı tahmin edilmektedir.
Bu çeşmenin yapılışı ile ilgili Kömürcüyan’ın İstanbul Tarihinde şu şekilde bir hikaye yer alır;
“Kazlıçeşme’ye verilmiş olan bu adın sebebi şudur: Bir kaz, otladığı sırada yeri eşeler ve eşelediği yerde bir su çıkar. Halk ta burasını kazarak bir menbâ bulur ve suyu getirip bir çeşme yapar.” (Kömürcüyan;1952, 28)
Evliya Çelebi ise Kazlıçeşme hakkında şunları yazar;
“Yedikule kasabasının haricinde bir çeşme-i cânfezanın kemeri altında çarköşe (dörtköşe) bir beyaz mermer üzere üstad-ı mermer bir kaz tasvir etmiştir ki, dillerle tabiri imkansızdır. Gören zîrûh (canlı) zanneder. Buna binaen o çeşme, kazlı çeşme namı ile şöhretyâb olmuştur.”
(seyahatnâme; 1314, 1, 391-92)
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Turabi Baba Türbesi
Turabi Baba Türbesi
Kasımpaşa Camisinin denize bakan tarafında askeriyenin karşısındadır. Türbe duvarındaki kitabede şunlar yazmaktadır;
Mehmet Türabi Efendi, Tersane-i Amire’de çalışan Osmanlı gemicilerinden olup, aynı zamanda Kadiri Tarikatının da şeyhi idi. 1812 yılında ölmüştür. Daha önce Kasımpaşa’da Kadiri Tarikatına ait bir tekke yaptırmış ve tekkesinin yanına da türbesini eklemiştir. Bu tekke 20. yüzyılın ortalarında yanmış, kalan bölümleri kum ve tuğla deposu olarak kullanılmış, 2004 yılında da tamamen yıktırılmıştır.Günümüze gelen türbe, dikdörtgen planlı, düz çatılı bir yapıdır. Duvarları moloz taş ve tuğladan örülmüştür. Cephesinde tuğla dizileri peşpeşe sıralanmış ve bu da yapıya bir orijinallik katmıştır. Türbenin Haliç’e yönelik cephesinde bir çeşme, onun her iki yanında da üçer penceresi vardır. Ayrıca giriş cephesinde kapının yanı sıra üç penceresi daha bulunmaktadır. Türbenin diğer cepheleri iki yanındaki yapılara bitişiktir.Türbenin içerisinden tavan eski gemi direklerinden yapılmış desteklere dayanmaktadır. Burada tersaneden çıkmış demir raylar kullanılmış ve böylece hiçbir yapıda görülmeyen bir iç düzenleme ile burada karşılaşılmaktadır.Türabi Baba’nın mezarı ahşap bir şebeke ile çevrilmiştir. Türbe içerisinde Şeyh Mehmet Türabi Efendi’nin, Şeyh Ahmet Efendi El Kadiri (1832), Şeyh Seyit Halil Kadiri (1851), Şeyh Ali Kuzu El Kadiri (1861), Şeyh Hasan Rıza El Kadiri (1876), Şeyh Ali Rıza Efendi ile Kadırga Mimarı Mustafa Ağa (1599) ile kimliği bilinmeyen altı kişiye ait toplan on üç mezar bulunmaktadır.Türbe duvarı üzerindeki çeşme, kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan 2. Abdülhamit devri (1876–1909) deniz amirali Şükrü Paşa tarafından onarılmıştır.
Tekke binası, İstanbul’un işgali sırasında, milli mücadele için asker ve cephane toplanan önemli bir merkez olarak kullanılmış. Bina tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ardından bir müddet Kasımpaşa Güreş Kulubü olarak kullanılmış. 1927 yılında Kasımpaşa Spor Kulübü’nde yetişen gençlerin Dünya şampiyonu olmasının ardından, Mustafa Kemal Atatürk okunması için gençliğe hitabesini tekkeye gönderir ve hitabe okunarak törenle duvara asılır. Böylelikle bina, Gençliğe Hitabe’nin okunduğu ilk yerlerden biri olarak tarihe geçer. 1975’te geçirdiği yangının ardından bina, zamanla bakımsız kalarak çökmüş, günümüze ancak türbe bölümü ulaşmıştır. Beyoğlu Belediyesi’nin girişimiyle, orijinaline uygun olarak 2007 yılında restore edilerek tekke “Turabi Baba Kütüphanesi” ne dönüştürülmüştür.
Türbenin içerisindeki Kuran 1975 yılındaki tekke yangınında hasar görmemiş. Bölge ahalisi bu durumun bir hikmeti olduğuna inanmıştır. Bu Kuran türbe içerisinde sergilenmektedir.
Labels:
Turabi Baba Türbesi
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Aşık Paşa Türbesi
Aşık Paşa Türbesi
İstanbul ili Fatih ilçesi, Haydar Mahallesi, Cibali Caddesi, Esrar Dede Sokağı’nda bulunan Âşık Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan türbe, 15. yüzyılda yapılmıştır. Âşık Paşa Külliyesi eski saray Ağalarından Abdullah Oğlu Hüseyin Ağa tarafından Derviş Ahmet veya Âşık Paşazade olarak tanınan Şeyh Ahmet Efendi adına yapılmıştır.
Âşık Paşazade ismi ile tanınan Şeyh Ahmed Efendi Osmanlı tarihçisi olup, ünlü Âşık Paşazade Tarihi’ni yazmıştır. Âşık Paşa’nın soyundan geldiği için de bu isimle tanınmıştır. Konya’da Sadreddini Konevi Tekkesi’nde bulunan Şeyh Abdullah Makdisi’den, Mısır’da Seyyid Ebu’l Vefa Hazretlerinden ders almış ve Rumeli Sancak Beyleri’nden İshak Paşa’nın himayesine girmiştir. Sultan 2. Murad’ın (1446–1451) Macaristan seferine katılmış, Kosova Savaşı’na katılmıştır. İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’a yerleşerek öğrenci yetiştirmiştir.
Türbe Âşık Paşazade Camisi’nin Kıble yönünde birbirleri ile sonradan birleştiği kaynaklarda yazılı (istanbul ansiklopedisi)olan kare planlı iki bölümden meydana gelmiştir. Ancak her ne kadar kaynaklarda daha sonradan birleştirildiği ifade edilse de yapılardan küçük türbenin mevcutta ayrı girişi veya izi yoktur. Ayrıca kuzey bölümü tamamen hazirelerle çevrili olan türbelerden küçük olana ulaşabilmek için ortalama 40 cm.’lik daracık bir yoldan geçilmesi gerekmektedir.
Âşık Paşazade’nin mezarının üzerindeki türbe 8.20 x 8.20 m. ölçüsünde kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü bir yapıdır. Bu kubbe mukarnaslı konsollar, sivri tromplar ile desteklenmiş ve on iki köşeli bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Türbenin basık kemerli girişi avluya açılan kuzeydoğu yönündedir. İçerisi demir parmaklıklı, dikdörtgen söveli, iki sıralı pencerelerle aydınlatılmıştır. Pencerelerin büyük bir bölümü mevcutta yoktur. Türbenin diğer türbe ile arasında kalan üçgen planlı, cadde üzerindeki cephesine de üçlü bir pencere grubu yerleştirilmiştir. Bir bakıma ziyaret penceresi niteliğini taşıyan bu pencerelerden ortadaki sütunçelerle bir niş içerisine alınmıştır. Aynı nişin içine, ziyaretçilerin içeriyi görebilmeleri için basamak konmuştur. Padişah ve rical türbelerinde hemen hiç görülmeyen, veli türbelerine özgü bir ayrıntı olan bu tür pencerelerin İstanbul’daki en erken tarihli örneklerinden birisi bu olmaktadır.
Cadde boyunca basık kemerli bir dış kapısı daha bulunmaktadır. Parsel sınırlarına ve eski haritalara göre bu kapıdan 15 nolu parsel içerisine girilmektedir. Mevcutta kapıdan girildiğinde türbeye çıkış için merdiven yoktur. Mevcut merdivenlerden komşu parseldeki eve girilmektedir. Türbeye ise yıkık duvar üzerinden atlanarak ulaşılmaktadır. Pervititch ve Alman mavilerine baktığımızda da türbe girişi buradan değil caminin kuzeyine bakan sokaktan sağlandığı görülür. Şu andaki durumunda da sokağa bağlanan bir yol vardır ancak; demir kapı ile sokağa geçiş kapatılmış durumdadır.
Labels:
alevi,
Aşık Paşa Türbesi,
baba,
bektaşi,
dede,
dedebaba,
ermiş.türbe,
evliya,
sünni,
TÜRBE,
yatır
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kederi Def Eden Hatun
Kederi Def Eden Hatun
Topkapı Sarayı’nın iç avlusunda bir çeşme. Çeşmenin ismi çok hoş “Def-i Gam Hatun”… Hikayesi şöyle;
Def-i Gam Hatun Topkapı Sarayında çalışan bir cariye. Padişahın banyosunu temizleme görevini yerine getirirken bir yandan haremdeki padişahı izliyor. Padişaha gönlünü kaptıran cariye bir gün banyonun aynasına;
-Padişahım sizi seven neylesin ?
yazıyor. Padişah cevaben aynaya
–Kendini beyan eylesin.
yazıyor. Ertesi gün
-Ya korkuyorsa neylesin? yazıyor Def-i Gam Hatun.
Padişah
–Korkmasın kendini beyan eylesin.
Sonunda cariye bir cesaretle padişahın karşısına çıkıyor. Çıkıyor ama heyecandan bayılıveriyor.
Bu hal üzerine padişah Def-i Gam Hatun adına 1809 yılında bu çeşmeyi yaptırıyor.
Padişah padişah dedik kim diye soranlara… 2. Mahmut.
Labels:
alevi,
baba,
bektaşi,
BİR BEKTAŞİ BABALIK İCAZETNAMESİ,
dede,
dedebaba,
ermiş.türbe,
evliya,
http://turbelerimiz.blogspot.com.tr/p/velayetnameler.html,
Kederi Def Eden Hatun,
sünni,
TÜRBE,
yatır
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Mezara girmeyen Sinan.
Mezara girmeyen Sinan.
Kubbenin yanıbaşında bir tabut… Burası Katip Sinan Camisi. Bu tabutun hikayesi şöyle;
Camiyi yaptıran Katip Sinan vefat eder. Cemaat Katip Sinan’ı caminin bahçesine defneder. Ertesi sabah namaza gelenler mezarı açılmış halde bulurlar. Katip Sinan’ın ölü bedeni kubenin hemen yanında durmaktadır.
Bir şekilde cenaze aşağıya indirilir. Tekrar defnedilir. Ertesi gün yine mezar açıktır ve cenaze kubbenin yanındadır. Tekrar defnedilen cenaze 3. kez kubbenin yanıbaşında bulununca İmam ve cemaat çareyi üzerine bir sanduka koyarak cenazeyi yerinde bırakmakta bulur.
Labels:
alevi,
baba,
bektaşi,
dede,
dedebaba,
ermiş.türbe,
evliya,
Mezara girmeyen Sinan.,
sünni,
TÜRBE,
yatır
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Hüsrev Paşa Türbesi
Açlık grevi yapan vezir: Hüsrev Paşa
Fatih’te Hüsrev Paşa Sokak’ta en ihtişamlı vezir türbesi karşınıza çıkar. Entrikalarla meşhur Kanuni Sultan Süleyman dönemi vezirlerinden Hüsrev Paşa’nın türbesi… Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan’ın ikinci eşidir Hüsrev Paşa… Paşa Divan sırasında Rüstem Paşa’ya hançer çekecek kadar gözü karadır. Hatta o kadar gözü karadır ki Deli Hüsrev Paşa olarak anılır.
Saray entrikalarına kurban giden Hüsrev Paşa 28 Kasım 1544 tarihinde vezirlikten alındı. Bu arada rakibi Süleyman Paşa da veziriazamlıktan alındı ve yerine Rüstem Paşa getirildi.
Vezirlikten alındıktan sonra on yedi gün yiyip içmekten kesilen Hüsrev Paşa bir süre sonra hayatını kaybetti…
Hüsrev Paşa Türbesi
Hüsrev Paşa’nın ölümünün ardından Mimar Sinan tarafından yapılan türbesinin üzerindeki kitabede şu yazar;
Türbe-i Hüsrev Paşa Rahmetullahi aleyh
Hak kıyametle inayet eylesin
Mustafa ona şefaat eylesin
İşitenler dediler tarihini
Daim Allah ona rahmet eylesin
Mustafa ona şefaat eylesin
İşitenler dediler tarihini
Daim Allah ona rahmet eylesin
Sene 952 (1545)
Türbe içerisinde Hüsrev Paşa, İlyas Reis ve Hızır Reis gömülüdür. Yapı en son 1918’de Fatih ve çevresinde yaşanan yangında büyük hasar görmüş, 1950’lerde kısmi bir onarım geçirmiş. Yapı en son 2010 yılında kapsamlı bir restorasyondan geçmiş.
Labels:
alevi,
baba,
bektaşi,
dede,
dedebaba,
ermiş.türbe,
evliya,
Hüsrev Paşa Türbesi,
sünni,
TÜRBE,
yatır
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kesikbaş Hüseyin Ağa Türbesi
Kesikbaş Hüseyin Ağa Türbesi
Hüseyin… Darüssaade Ağası Hüseyin… Yani “Harem”in en kıdemli kişisi… 1510’lu yıllar. Yani Sultan 2. Beyazıt dönemi. Saray entrikası mıdır? Yoksa gerçek mıdır? Bilinmez… Darüssaade Ağası Hüseyin, vergi kaçırmakla suçlanmıştı.
Padişah ağanın kellesini istedi. Bastancılar Hüseyin Ağa’yı Küçük Ayasofya Camii’nin avlusunda yakaladılar. Hüseyin Ağa kiliseden camiye çevirdiği Küçük Ayasofya’ya sığınmak istemişti. Allah’a yalvarmayı ve bu durumdan kurtulmayı istemişti belkide.
Bostancılar Hüseyin Ağa’nın başını Küçük Ayasofya’nın avlusunda kestiler. Hüseyin Ağa’nın bedeni başını kolunun altına alıp yürüdü… Bostancıların şaşkın bakışları arasında bir süre yürüyen ağanın bedeni yere yığıldı. Düştüğü yere türbesini yaptılar.
Hüseyin Ağa türbesinde yalnız değildir. Mehmet Kamil Efendi (1911) ile kimliği bilinmeyen biri daha türbesinde yatar.
Labels:
alevi,
baba,
bektaşi,
dede,
dedebaba,
ermiş.türbe,
Kesikbaş Hüevliya,
seyin Ağa Türbesi,
sünni,
TÜRBE,
yatır
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kapani Deli Sefer Dede
Kapani Deli Sefer Dede
İstanbul’un velisi ve delisi bitmez. Ama biri var ki veli mi? deli mi? bilinmez… 1600’lü yıllarda Unkapanı’nda bir Mehmet Dede yaşardı. Unkapanı semtinin ismi bu garip dedenin lakabı olmuştu… “Kapani” Mehmet Sefer Dede…
Kapani Sefer Dede’yi yaşadığı Unkapanı semtinin bir başka meşhuru Evliya Çelebi şu sözlerle anlatır;
Giysüdâr Mehmed Efendi derlerdi, zira yalın ayak ve başı kabak olup kâkülleri büklüm büklüm, salkım saçak ve dağınık şanlı bir derviş olduğundan Giysüdâr lâkabıyla ünlü bir kimse idi. Yaz ve kışta beyaz bir İmroz kabasinden başka elinde bir teber ile ‘Lâ-cübbete velâsivâllâh’ diye dolaşır idi…Konya’da Erlizâde hazretlerinden el aldıktan sonra ilâhî cezbeye erişmiş, meczup ve harâbâtî erenlerinden olup Giysüdâr olmuştu…
Evliya Çelebi, Kapani Mehmet Dede hakkında bir söylenceyi kitabında aktarır… Rivayete göre Mehmet Dede bir gün Ekmekçi Ali’nin yanan fırınının içine girer ve uyur. Ardından fırından çıkar Unkapanı’ndan Haliç’in serin sularına bırakır kendini. Denize atladıktan sonra onu yedi yıl gören olmaz. Yedi yıl sonra Cezayir’den Kara Hoca ve Alî Peçenoğlu kalyonları ile İstanbul’a döner. Döner ama Mehmet Dede hiç konuşmaz. Yemez içmez.
Unkapanı’ndaki semt sakinleri konuşmayan Mehmet Dede’nin başına neler geldiğini onu geri getiren kalyonculara sorarlar. Kalyoncular bir garip hikaye anlatırlar…
Kalyoncular, Cezayir açıklarında Mehmet Dede’yi bir balığın sırtında görüp gemiye alırlar. Mehmet Dede gemideyken onu taşıyan balık bir süre onları takip eder. Gemi Cezayir’de bir limana yanaşınca onları takip eden balık kıyıya vurarak ölür. Gemiciler balığı oraya gömer ve İstanbul’a doğru yola çıkarlar.
Kapani Mehmet Dede Unkapanı’na döndüğü yıl bir mahzende hayatını kaybeder. Rivayete göre Kapani Mehmet Dede, Haliç Metro Geçiş Köprüsü’nün Unkapanı tarafında Atatürk Köprüsü arasındaki Hafız Ahmet Ağa Çeşmesi‘nin yanına defnedilir.
Labels:
alevi,
baba,
bektaşi,
dede,
dedebaba,
ermiş.türbe,
evliya,
Kapani Deli Sefer Dede,
sünni,
TÜRBE,
yatır
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
TAPTUK EMRE, BACIM SULTAN ,ŞEYH CAFER SADIK,HASAN DEDE
|
Labels:
alevi,
baba,
BACIM SULTAN,
bektaşi,
dede,
dedebaba,
ermiş.türbe,
evliya,
HASAN DEDE,
sünni,
ŞEYH CAFER SADIK,
TAPTUK EMRE,
TÜRBE,
yatır
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)