KARIŞIK

4 Temmuz 2016 Pazartesi

HAZRET-İ CELAL ABBAS KİMDİR ?
Hz. Celal Abbas, Hz. Ali’nin oğludur. Annesinin asıl adı Fatıma’dır, ancak
dört oğlu olduğu için, oğullar anası anlamına gelen “Ümmül Benin” olarak
bilinir. Hz. Fatıma anamızın 632 yılında Hakk’a yürümesinden sonra Hz. Ali efendimiz, 645 yılında Âmir b. Kilâb Kabilesinden Ümmü'l-Benin (Fatıma) ile evlendi.
Hz. Ali efendimizin evlendiği bu hanımdan, 647 yılında Celal Abbas dünyaya geldi. Daha sonra sırasıyla 648 yılında Cafer, 650 yılında Osman, 653 yılında Abdullah ve daha sonra da Hatice adında bir kızı dünyaya gelmiştir.
Hz. Ali efendimizin Hakk’a yürümesinden sonra Celal Abbas ve kardeşleri, Hz. İmam Hasan’ın himayesi altında büyüdüler. Celal Abbas, 665 yılında kendisiyle birlikte Hz. İmam Hasan’ın himayesi altında büyüyen hem Hz. Muhammed’in hem de Hz. Ali’nin amcasının kızı “Lübabe” ile evlenmiştir. Bu evlilikten Fazıl, Kasım, Hasan, Ubeydullah ve Muhammed adlarında 5 oğlu ile 2 kızı olmuştur.
Hz. İmam Hüseyin’in sancaktarlığını yapan Hz. Abbas ve diğer kardeşleri, Abdullah, Osman ve Cafer, 10 Muharrem 680 yılında Hz. İmam Hüseyin’le birlikte Kerbela’da şehit olmuşlardı.
Kerbela faciası sırasında Yezid ve yandaşları, Fırat suyunu Ehl-i Beyt ailesine yasaklamışlardı. Kerbela çölünde, kızgın güneşin altında günlerce bir yudum suya hasret bırakılan Ehl-i Beyt hanedanı, özellikle küçük çocuklar ve yaşlıların su, su diye feryatları dayanılmaz bir hal almıştı. Çocukların bu feryatlarına dayanamayan Celal Abbas, sürdü atını Fırat’tan yana; amacı bu masum yavrulara bir miktar su getirip, kısmen de olsa onların susuzluklarını dindirebilmekti. Ancak Yezid yandaşları, buna izin vermediler.
Celal Abbas, su tulumunu Ehl-i Beyt çadırlarına ulaştıramadı. Önce sağ kolunu, daha sonra da sol kolunu kestiler, daha sonra da o Kerbela Aslanını hiç acımadan şehit ettiler.
Hz. Abbas ın Annesi Ümmül Benin, oğlu Abbas’la ilgili olarak şunları söylüyor: “Yavrum Abbas, daha küçük bir çocukken bir gün babası Hz Ali, onu kucağına almış; ellerini, kollarını öpmüş; sonra da ağlamaya başlamıştı. Onu bu halde görünce yüreğim yandı, ciğerim parçalandı. Zira, güzel ve şirin bir yavruyu kucağına alıp da ağlayan bir babayı ne görmüş, ne de duymuştum.
Kendi kendime; “Bunun bir sebebi olmalı” diye düşündüm. Daha sonra Eşim Ali’ ye dönerek niçin ağladığını sordum.
Eşim Ali, bir yandan ağlıyor, bir yandan da cevap veriyordu: “Kerbela çölünde oğlum Hüseyin’e yardım ettiği sırada, kâfirler tarafından oğlum Abbas’ın kolları kesilecek” dedi.
Ben bu haberi alınca dayanamayıp ağlamaya başladım. O vakit Hz. Ali: “Şunu da bilmenizi isterim ki, gözümüzün nuru Abbas, Hak Teala katında yüksek derecelere sahip olacak. Hak Teala, daha önce kardeşim Cafer-i Tayyar’a nasıl iki kanat hediye ettiyse, ona da iki kolunun karşılığı olarak iki kanat bağışlayacak ve Abbas da bu kanatlarla, cennette meleklerle birlikte uçacak! ” diyerek, bizleri teselli etti.
Kerbela olayının geçtiği mahalde bugün Kerbela adı verilen bir şehir kurulmuş ve olayın geçtiği yerde ise hem Hz. İmam Hüseyin için hem de Celal Abbas için karşılıklı olarak çok görkemli iki türbe inşa edilmiştir. Ayrıca Celal Abbas için bir müze yapılmlış, Celal Abbas’ın kesik iki kolunun yerine altından iki kol yapılmış, bu mizede sergilnmektedir.
Hz. Celal Abbas’ın annesi Ümmü’l Benin, Hz. Hüseyin’in şehit olduğu haberini aldığında ise “yüreğimi parçaladınız” diyerek hıçkırarak ağlamıştı. Her zaman şöyle derdi: oğullarım ve yeryüzündeki her şey Hüseyin’e feda olsun. Oğlu Abbas’ın kanlı kalkanını gördüğünde ise daha fazla dayanamadı ve bayılarak yere yığıldı.
Celal Abbas’ın annesi, her gün baki mezarlığına giderek oğlu Abbas için ağıtlar söylerdi, çok hüzünlü ve keder dolu bir ağıt söylediği için, millet etrafına toplanır ve ağlarlardı. Ümmül-Benin’in baki mezarlığına gelip ağıtlar söylemesi Beni Ümeyye’nin çöküşünü hazırlayan faktörlerden birisiydi, daha sonra mersiye meclisleri Ümmül-Beninin evinde kurulmaya başladı ve zamanla bir gelenek haline geldi. Celal Abbas’ın soyu, oğlu Ubeydullah’tan yürümüştür.
Celal Abbas’ın annesi Ümmül-Benin , Hicri 64, Miladi 686 yılda vefat etti ve Baki mezarlığında toprağa verildi. Allah rahmetini gani etsin ve bizleri de o mübareklerin şefaatından mahrum bırakmasın…
Çöl yazıda ekilmiş bir kara duman
Dumanın içinde İmam görünür
Abbas at üstünde vermiyor aman
Yezidin askeri yaman görünür
Kerbela Çölünde şamalar yanar
Abbas at üstünde çark gibi döner
Ak libas altında yarası kanar
Ok saplanmış ciğerciği delinir
Abbasın giydiği keten gömlektir
Gömleği soyulmuş kolları yoktur
Bir değil beş değil yarası çoktur
Abbas'ı vuranlar elbet sürünür

 Kanber Efendi Dergahı..Edirne


Mustafa Kanber Efendi



Mustafa Kanber efendi, Talibi İrşadi hazretleri (ö:1883) tarafından Edirne ‘deki Uşşâkî  dergahına halife olarak tayin edilmiş burada irşada devam edip bilahare Edirne ‘de vefat etmiştir.  Edirne‘de Kanber efendiden nispeti alan Seyit Necati Dede (ö:1938), Kırıkkale‘de memleketi olan Hüseyin Bey obasında Osmanlının son dönemlerinde dergahını açıp, 1925 ‘li yıllara kadar irşada devam etmiş.

İrşâdîlik, kurucusu Tâlib-i İrşâdî (ö. 1298/1881), onun önde gelen halîfesi Hüseyin Hüsnü Efendi ve bunun da halîfesi Hacı Hâfız Mehmed Tevfîk Efendi tarafından Kilitbahir’de, Şeyh Şucâî Baba ve Mustafa Kanber Baba tarafından da Çanakkale’de temsil edilmiştir.

Kanber Ayağı Tekkesi Derûn-ı hisârda Kanber Baba Sokağında yüz yirminci numarada vâki Halvetî tarîkına mensûb ve Kilise Camiinin mihrâbı pîşgâhında kâin kadîmen Çukur Tekke el-yevm Kanber Ayağı demekle marûf zâviyedir ki [s.87] Enîsü’l-Müsâmirîn beyânınca bin kırk altı senesinde Şeyhi Kutb Mehmed Efendi’dir. Derûnunda el-yevm bir zâviyedâr ikâmet eylemekte ise de âyîn-i tarîk icrâ olunmamaktadır.
……
Kanber Baba Türbesi Derûn-ı hisârda Kilise Camii kurbunda Kanber Baba Sokağında yüz yirminci numarada Kanber Baba Türbesidir ki zâviyesi sâhasında kâindir.


Riyaz-ı Beldei Edirne’den   36-Kanber Ayağı Tekkesi ……..191 ve 20-Kanber Baba Türbesi …..218
…..
Hüseyin Hüsnü Aziz efendinin divanından
KANBERİ
Hazreti İrşadi ‘nin sadık kuludur Kanberi
Erbain Leyle-i aşık kuludur Kanberi

Nice demler hizmetinde müstakim kıldı anı
Ateşi aşk ile hem yanık kuludur Kanberi

Ta ezelden pir-i aşka sıdk ile bel bağlayıp
“Mest-i la ya’kıl” olan vamık kuludur Kanberi

On yedi yaşında düştü Zat-ı Hakk’ın bendine
Hikmetin tahsil iden natık kuludur Kanberi

Şimdi elan dergah-ı valasının çalakıdır
Ol sebepten Hüsnüya aşık kuludur Kanberi
Mustafa Kanber Efendi
ARIZ BABA TÜRBESİ..KIRKLARELİ




 Bektaşi Tarikatı mensubu olup , köye adını veren Ariz Baba'nın mezarı bulunmaktadır.
Türbe bir mezarlık alanı ve bir çeşmeden oluşmaktadır. Günümüzde çeşme tek musluklu ve uzun yalaklıdır. Tamamen yenilenmiş ve mermer kaplanmıştır. Çeşme üzerinde bulunan mermer levhada çeşme ile ilgili bir hikaye anlatılmaktadır. Mezarlık alanında Ariz Baba'nın mezarı bulunmaktadır. Mezar yapısı ve taşı yenilenmiştir. Ayrıca mezarın arka tarafında Osmanlı Dönemine ait iki mezar taşı parçası görülmüştür. Taşlardan birinde Hicri 1181 tarihi okunmaktadır.

Safiyüddin İshak Türbesi / İran


2010 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine eklenen İran'ın Erdebil şehrinde yer alan türbe Safevi Türk Sultanlığının kurucu olan,  Şah İsmail'in soyunun başlangıcı olarak kabul edilen dini önder Şeyh Safiyüddin İshak'a aittir.

Yaşadığı çağda Pīr-i Türk olarak anılmış ve Safevi hanedanlığının atası kabul edilmiştir.  Devrin İslami Sufi düzeninin önde gelen liderlerinden ders alma fırsatını yakaladı ayrıca Şia mezhebinden olanların kutsal kabul ettiği 12 İmam ile akrabalığı bulunduğuna inanılması sebebiyle,  Şia mezhebinden olanların saygı gösterdiği dini bir  lider olarak kabul edilmekte.
UNESCO Dünya Mirası - Safiyüddin İshak
UNESCO Dünya Mirası - Safiyüddin İshak 
Safiyüddin İshak türbesi ilk oğlu Şeyh Sadr tarafından yaptırılmıştır. Türbe, Şia tasavvufunun temsil eden sekiz öğreti sebebi ile sekiz adet kapıya sahiptir.  Safiyüddin İshak türbesi 17 metre yüksekliğinde mavi çiniler ile süslenmiş uzun boylu yuvarlak bir kubbeye sahip , türbe karakteristik  tasarım ile anılır.
UNESCO Dünya Mirası - Safiyüddin İshak
UNESCO Dünya Mirası - Safiyüddin İshak 
Çeşitli parçalar kademeli olarak Safevi hanedanlığı sırasında ana yapıya ilave edilmiştir. Safevi şeyhleri ve Çaldıran Savaşın'da öldürülen askerlerin bu bölgeye gömüldüğü rivayet edilir.
Safiyüddin İshak El İzinin Temsili
Safiyüddin İshak El İzinin Temsili
Türbeye bağlı olarak bir kütüphane , bir cami , bir okul , bir sarnıç , bir hastane inşa edilmiş ve Safevi Türk Sultanlığı boyunca ücretsiz olarak halka hizmet etmesi sağlanmıştır.

Ağbil türbeleri..azerbaycan



Quba rayonunun Ağbil kəndi tarixi abidələrlə zəngindir. APA TV-nin şimal bürosunun xəbərinə görə, rayon ərazisində olan 15-ə yaxın qədim türbədən 4-ü Ağbil kəndində yerləşir.

Sovet dövründə qədim tikililərdən ikisi dağıdılsa da, ikisi qorunub saxlanılıb. Bunlardan biri də Şeyx Məziyyət türbəsidir. Yerli əhali tarixi abidəni yenidən bərpa edib. Tarix müəllimi Fazil Tahirovun sözlərinə görə, Şeyx Məziyyət  türbəsi 1537-ci ildə Şirvanşahlar dövründə tikilib: "Türbələr Şirvanşah Xəlilullahın göstərişi ilə memar Tacəddin tərəfindən inşa olunub. Çöldən 4 və 8 guşəli formadadır. Hal-hazırda türbələrdən ikisi mövcuddur, qalan ikisi isə sovet dövründə məhv olunub. Bununla bərabər, Ağbil türbələrinin olduğu ərazidə müxtəlif qəbir daşlarına da təsadüf olunur. "Ağbil" sözü türk mənşəli söz olub, ağ və bil kiçik qəbir daşı mənasını ifadə edir. Hazırda mövcud olan iki türbənin içində qəbirlər var".

Türbələrin yerləşdiyi ərazidə kurqanlar və sandıq qəbirlər də mövcuddur. Fazil Tahirov deyir ki, qəbir daşları Səfəvi hökmdarı Şah İsmayılın yürüşləri zamanı həlak olan döyüşçülərin məzarlarıdır.

Tarixi tikilidən bir qədər aralıda Şeyx Rəşid türbəsi yerləşir. Abidə xaricdən 8 guşəli, daxildən isə 4 bucaqlı plana malikdir. Türbədə Şeyx Rəşidin məzarı da var. Qədim tikili şərq üslubunda  inşa edilib. Hazırda insanlar buradan ibadət  yeri kimi istifadə edir: "Bunlar 4 türbədir – Şeyx Murad, Şeyx Məziyəddin, Şeyx Rədiyəddin və Sufi Bəyazəddin. Rəvayətə görə, Şeyx Rədiyəddin və Şeyx Bəyazəddin qardaş olublar. Bunların nəsli övliya olur. İndi qarşısında durduğumuz abidə Şeyx Murad abidəsidir. Bayırdan 8 guşəli, içəridən 4 guşəli abidədir. Bunun üzərində əhəng daşı ilə ərəb əlifbası yazılmış 3 sətirli yazılar var. Bu sözlərdə deyir ki, “ey özləri özlərinə inanmayan adamlar, mənim və mənim Allahımdan kənarda olmayın!”

Qədim tikililər Mədəniyyət və Turizm Nazirliyinin ölkə əhəmiyyətli tarixi və mədəni abidələr siyahısına daxil edilib. Memarlıq nümunələrinin elmi tədqiqata ehtiyacı var.

28 Haziran 2016 Salı

Güzelce Ali Paşa Türbesi..beşiktaş

Güzelce Ali Paşa Türbesi..beşiktaş

Güzelce Ali Paşa Türbesi;  İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında Beşiktaş, Çırağan Caddesine cepheli olan Yahya Efendi Dergahı Külliyesi’nin içinde 551. ada, 39. parselde yer almaktadır. Güzelce Ali Paşa on yedinci asır devlet adamlarındandır. Sultan II. Osman devri Sadrazamlarındandır. İstanköy’de 1575 senesinde dünyaya geldi. Babası İstanköy’lü Ahmet Paşa’dır. Anne tarafından, Seyyit’ler dendir. Çocukluğu ve gençliği denizlerde geçti. 1597-1602 yılları arasında beş sene Dimyat Beylerbeyi ve 1602 yılında Yemen Beylerbeyi oldu. On dört yıl boyunca Tunus, Mora ve Kıbrıs Beylerbeyi görevlerinde bulunduktan sonra, Kubbe Veziri oldu. 1617 yılında Kaptan-ı Derya oldu. Ali Paşa, Sultan I. Mustafa’nın padişah olması üzerine görevinden alındı ve yerine Kara Davut Paşa tayin edildi. Ancak kırk gün sonra Davut Paşa azledildi ve Ali Paşa ikinci defa Kaptan-ı Derya oldu. Sultan II. Osman zamanında üç deniz seferine çıktı. Ali Paşa, Sultan II. Osman’a Sadrazam olduğu takdirde devlete yeni gelir kaynakları bulacağını taahhüt etti. Bunun üzerine, Öküz Mehmet Paşa Sadrazamlıktan azledildi ve Ali Paşa 1619 Sadrazam oldu. İlk icraat olarak varlıklı, devlet adamlarının ve tüccarların mallarına el koydu. Hazineye gelir kaynakları bulmakta büyük başarı göstererek, her hafta başında Sultan II. Osman’a elde ettiği gelirleri, hediyelerle takdim ederdi. Hiç umulmadık yerlerden hazineye gelir sağlardı. Buna şu olayı örnek verebiliriz; Uzun zamanda beri Yeniçeri Ocağı’nın et ihtiyacını karşılayan Rum Skarlati’den bir gün, o zamana kadar kestiği bütün koyunların derilerinin hesabını sordurdu ve kendisine muazzam bir meblağ ödemeye mahkum ettirdi. Ali Paşa, Sultan II. Osman’ı, Lehistan Seferi’ne teşvik etti. Ancak kendisi bu sefere katılamadı ve 8 Mart 1620 tarihinde vefat etti. Yüzünün güzel olmasından dolayı “Güzelce”lakabı takılmıştır. Devlete gelir temin etmek için pek çok işleri planlaması ve düşmanlarına karşı güler yüzlü muamele etmesiyle tanınmıştır. Sakız Adası, Boğaziçi, ve Yeniköy’de birer cami yaptırmıştır. Ancak Yeniköy’deki cami, Paşa’nın ölümünden sonra yanmış ve yeniden inşa edilmiştir. Ayrıca, Kasımpaşa da bir çeşme yaptırmıştır.
Güzelce Ali Paşa Türbesi, Yahya Efendi Dergâhı’nın yanında bulunmaktadır. 1620-21 yıllarında yapılmıştır. Kare planlı, kagir bir yapı olup, kubbe ile örtülmüştür. Duvarları taş-tuğla sırasıyla örülmüştür. Türbenin bir cephesi deniz tarafına doğru bakmaktadır.  Sadece bir cephesinde iki katlı pencereler açılmıştır. Giriş cephesi ve diğer duvarlar bitişiğindeki yapıya bağlıdır. Türbe çok sade olup, süslemesi yoktur. Türbenin içinde Güzelce Ali Paşa’nın hayatını içeren bir levha bulunmaktadır. Bu levhanın Türkçesi yazılarak bu türbeye 1997 yılında konulmuştur. Türbedeki sandukalar mermer lahit şeklinde yapılmıştır. Üzerleri, cehennemi temsil eden; hançer ve kıvrık dal motifleri ve cenneti temsil eden; vazoların içindeki çiçek motifleri ile işlenmiştir.
Türbede; Güzelce Ali Paşa, İbrahim Bey ki Damat İbrahim Paşa’nın oğlu olan Genç Mehmet Paşa’nın oğludur. 1818 yılında vefat etmiştir. Hüseyin Bey ki Güzelce Ali Paşa’nın oğlu olan Mehmet Bey’in oğludur. Yirmi dört yaşında vefat etmiştir. Güzelce Ali Paşa’nın akrabası olan kimlikleri bilinmeyen üç kişiye ait olmak üzere toplam altı sanduka vardır. Türbe ziyarete açıktır. Türbeleri Koruma ve Yaşatma Derneği tarafından onarılarak, 1997 yılında halkımızın ziyaretine açılmıştır.

25 Haziran 2016 Cumartesi

Pirce Alaaddin Türbesi / ANTALYA ALANYA – Şıhlar Mahallesi

Pirce Alaaddin Türbesi / ANTALYA 

ALANYA – Şıhlar Mahallesi



 Pirce Alaaddin Türbesi, Antalya İli, Alanya İlçesi, Şıhlar (Köyü) Mahallesi merkezinde caminin yakınındadır.

Pirce Alaaddin Horasan’dan bölgeye gelen Sucu İbrahim’in tek oğludur. Bu yüzden Birce Alaaddin olarak anılmıştır. Keramet göstermeye başlayınca Pirce Alaaddin olarak anılmaya başlamıştır. 1638/39 yıllarında bölgeye gelen Evliya Çelebi evliyayıPirce Alaüddin Sultan olarak anmakta ve cami, medrese, türbe ve tekkeden oluşan külliyeden bahsetmektedir. Demek ki,  Pirce Alaaddin bu tarihten önce yaşamıştır. 

Türbe tek kubbeli olup, yanında ibadet için mescit yapılmıştır. Türbe içinde Pirce Alaaddin’in sandukası haricinde ailesine ait küçüklü büyüklü 6 adet daha mezar bulunmaktadır. Sandukaya dayalı Evliya’nın asası bulunmaktadır.

 Pirce Sultan her türlü rahatsızlık için ziyaret edilmektedir. İşi ters gidenler, bir rahatsızlığı olan, dileği olan ve çocuğu olmayanlar türbeyi ziyaret eder.
Çocuğu olmayan kadın asasının üzerinden su akıtır. Akan suyu asanın ucundan alıp içtiği takdirde çocuğu olacağına inanılmaktadır.

Menkıbeler: 1-) Pirce Alaaddin hakkında anlatılan bir menkıbeye Sayın Metin Türktaş’ın değerli araştırmasından buraya aynen aktarmayı uygun gördük.
Pirce Alaaddin'in annesi ekmek yapıyormuş. Alaaddin, evin tek çocuğu olduğundan annesine yardım edip, onun yaptığı ekmekleri pişiriyormuş. Ekmek pişirirken, Koç Davut (Koş Davut) ismiyle anılan yerde ( bu köye yirmi kilometre uzaklıkta ) tahtacının katırı dereye uçmuş ve tahtacı, "Yetiş ya Pirce Alaaddin!" diye bağırmış. Bunu hisseden Pirce Alaaddin, gidip katırı kurtarmış. Geri döndüğünde bıraktığı ekmek yanmak üzereymiş. Annesi kızıp bağırınca, Pirce Alaaddin durumu anlatmış. Annesi buna inanmayınca, Pirce Alaaddin sırtındaki, katırın ayak izini annesine göstererek, söylediğinin doğruluğunu ispat etmiş. Bunun üzerine annesi, "eğer benden önce ölürsen, üstüne türbe yaptıracağım; senin türbenin damlası hiç kurumasın" diye dua etmiş. Gerçekten de şu anda türbenin tavanı yaz kış daima damlamaktadır.
2-) Yine aynı yapıttan başka bir menkıbeyi aynen aktarıyorum:
Bayram gününden bir gün önce köyde kalan Pirce Alaaddin ile annesi helva yapmışlar. Helvayı yerlerken annesi, "ah şimdi baban da şimdi burada olsaydı, bu helvayı çok severdi" diye söylenmiş. Bunu duyan Pirce, annesine helvada bir tasını ayırmasını ve hemen babasına götüreceğini söylemiş. Annesi karşı çıksa da, Pirce Alaaddin helvayı tasa doldurtarak ortadan kaybolmuş. Akşama doğru eve dönen Pirce Alaaddin, annesine, babasının helvayı çok sevdiğini ve kendisine selam gönderdiğini söylemiş. Annesi helva götürdüğü tasın nerede olduğunu sorunca, oğlan; "onu babam dönüşte getirecek, gelince sorarsın" demiş. Kadının kocası Hac'dan dönünce tası eşine teslim etmiş ve gönderdiği sıcak helva için de teşekkür etmiş.
3-) Pirce Alaaddin’in Kıbrıs Savaşında asasını alarak 3 gün ortadan kaybolup savaşa katıldığı anlatılmaktadır. Yine türbe yakınında çeşme evliyanın su sızan bir yere asasıyla dokunmasıyla gür su çıkmasıyla günümüze kadar gelmiştir. Buradan çıkan su hiç kurumamıştır. 

Kaynak: Metin Türktaş –Alanya ve Köylerindeki Türbe Yatır ve Adak Yerleri -1997

Kınalı Türbesi / ANTALYA / ELMALI – Eskihisar Mahallesi

Kınalı Türbesi / ANTALYA / ELMALI – Eskihisar Mahallesi


Kınalı Türbesi
 Kınalı Türbesi, Antalya İli, Elmalı İlçesi, Eskihisar (Köyü) Mahallesi Kınalı Mevkiinde yer almaktadır.
 Eskihisar Köyü gelenek ve görenekleri bakımından Oğuz/Türkmen boylarından biri tarafından kurulmuş olmalıdır. Köy yakınındaki Kınalı Türbesi 6 Mayıs tarihinde Hıdrellez Törenleri kapsamında köylüler ve çevreden gelenler tarafından topluca ziyaret edilmektedir. Hakkında başka herhangi bir bilgi yoktur. 

 Türbe betonarmeden kare plana yakın inşa edilmiştir. Çatısı kiremit kaplıdır.

Terlemez Baba Türbesi / AKSARAY Merkez –Şeyh Hamid-i Veli Mahallesi

Terlemez Baba Türbesi / AKSARAY

Merkez –Şeyh Hamid-i Veli Mahallesi


Terlemez Baba Cami ve Türbesi
Aksaray İli merkezinde bulunan Şeyh Hamid-i Veli Mahallesi Bostancı Sokağının sonunda bulunan Terlemez Baba Cami arkasında türbesi vardır.
 Gerçek adı Emir Ali’dir. Çarpıcı Tekkesi olarak da anılmaktadır.

 Türbe 1990 yılında restore edilmesine rağmen sadece temiz bir görüntü almıştır. Sade ve mimari özelliği olmayan, camiye bitişik konumda üstü kapalı, betonarme bir türbedir. Terlemez Baba mescidi kerpiçten yapılma, kare planlı, tek katlı ve damı kiremitle katlıdır. 

Terlemez Baba’yı kısmi felç geçirenler, elleri uyuşanlar, yel hastalığı geçirenler, belden aşağısı tutmayanlar, üzüntüden, sıkıntıdan derde tutulanlar ziyaret eder. Türbe şifa için Cuma günleri sabahtan ikindi namazına kadar ziyaret edilir. Diğer günler hayır duası için ziyaret edilir.
Ziyarete gelen hasta, ocaklılar tarafından ovularak şifa bulması sağlanır. Hasta tedavinin ardından iki rekat şükür namazı kılar.     

Kaynakça: Şahin Başer –Aksaray’da Metfun Bulunan Zatların Kabri Şerifleri ve Türbeleri –Kendi Basımı -1995 / Aksaray Kültür Envanteri-2009 / www.dunyacamileri.blogspot.com

24 Haziran 2016 Cuma

Hamza baba’nın türbesi

Hamza baba türbesi..izmir

HAMZA BABA’NIN TÜRBESİ


İzmir’in Kemal Paşa İlçesinin yakınında Manisa’nın Turgutlu İlçesinin birkaç kilometre uzağında Hamza Baba köyü vardır. Bu köy Hamza Bana adı ve türbesi ile meşhurdur.
Heryıl dünyanın çeşitli yerlerinden buraya binlerce insan gelir. Her birinin bir dileği bir arzusu vardır. Tek istedikleri Hamza Babanın 500 yıllık süre gelen gücünün onlara da fayda etmesi.. Bu inanç kuşaktan kuşağa günümüze kadar devam etmiştir.

Delikte kaybolan paralar
 Hamza Baba’nın türbesini ziyaret edenlerin yaşadıkları mucizelerin en ünlüsü; paraları kaybeden delik. Hamza Baba’nın tabutunun bulunduğu sandukanın önünde dilekleri olanların mum diktikleri bir adak yeri var. Bunun hemen altında bir delik var ki herkes bundan bahsediyor. Ziyaretçiler, küçük bir mendilin içine madeni para koyuyorlar. Mendili düğümleyip deliğe sarkıtıyorlar. Biraz sonra çekip çıkardıklarında mendilin boş olduğunu görüyorlar.
Tabii bu herkese olmuyor. İnanışa göre, Hamza Baba’nın ruhu mendili sarkıtanın dileğinin olmasını istiyorsa, içindeki parayı alıyormuş. Ama nasıl? Bu paralar deliğin içinde nerde duruyorlar. Belli değil…

Aşağıda çok miktarda para olması lazım çünkü asırlardır bu gelenek devam ediyor. Delikte paraları kaybolan insanların sayısı bir hayli fazla.

Üstelik bu insanların hemen hepsi mendillerini çok sıkı bir biçimde düğümlüyorlar. Mendil aşağıdayken mendile birinin dokunduğunu hissetmiyorlar.  Ayrıca mendilin deliğin içinde kalma süresi çok kısa aşağıda birinin durup ta mendilin içindeki paraları alması imkânsız.
Hamza Baba’nın türbesinde ünlü mendil sallama deliğinden başka 2 adet delik daha var. Bunlardan ilki toprak delik, bu deliği elini sokupta toprak alabilenin dileği gerçekleşiyor. Diğer delik ise yağ deliği buradan zeytinyağı alabilenlerin ağrıya yerlerine sürünce arıları geçiyor iyileşiyor.
 Hamza Baba’nın mucizevî yaşamı
Aslen Horasanlı olan Hamza Baba Anadoluya İran dan geldi. XV. Yy ın başı ve beraberinde 90.000 askeri vardı. Askerleri ve ona inananlarla birlikte Manisa ya yerleşti. Bir anda ünü yayıldı. Öyle oldu ki heryerde o konuşulur hale geldi.

O zamanlar Şehzade Murat Manisa valisiydi. Manisa elden gidiyor endişesiyle askerlerini Hamza Baba’nın üzerine gönderdi. Fakat mucezivi bir olay oldu askerler silahlarını bırakıp çiftçilik yapmaya başladılar..

Şehzade Muratla Hamza Baba’nın arasındaki anlaşmazlık sona erdi. Hamza Baba savaşmaktan yana değildi. Bir gün Hamza Baba taraftarlarına şöyle dedi :” Şehzade Murat’a dokunmayalım ama ona gücümüzü gösterelim”  Onu dinleyenler ne demek istediğini anlayamadılar. Fakat biraz sonra kıyamet koptu: tüm havyalar bağırmaya başladı kayalar yerinden sökülüyor dağlar yıkılıyordu…
Hamza Baba baktı ki iş çok büyüyecek yüksek bir taş üzerine çıktı ve şöyle seslendi:”ben durdum,sizde durun” ortalık bir anda sakinleşti..Onu huzuruna çağırarak “ Ey Hamza Baba bana da bir keramet gösterir misin ?.. Hamza Baba Ne istediğini sorunca kış mevsiminde üzüm isteği üzerine askerleri ile bir adamını gönderir ve bir müddet sonra bir sepet üzümle dönmesi üzerine dost olurlar.
Hamza Baba’nın ölümü üzerine kimin cenazyi Kaldıracağı tartışma konusu olur. Sonunda bir çare bulunur. Hamza Baba’nın cenazesi bir odaya konulur taraftarlarının getirdiği tabut ve Şehzade urat2ın gönderdiği tabut bir odaya konulur gece sabaha kadar beklenir Hamza Baba hangisine girerse o cenazeyi kaldıracaktır.

Ertesi sabah baktıklarında Hamza babanın cenazesi ortada yok ama adamlarının getirdiği tabut oldukça ağır artık kimsenin diyecek bir şeyi kalmaz ve adamları cenazeyi kaldırır.
Şehzade Murat Hamza Baba’ya bir türbe yapılmasını emretti ama türbenin yapılacağı yerde hiç taş yoktur. Manisa’da bir caminin yapımı için bekleyen taşlar bir gecede türbenin yapılacağı yere yığılır. Türbe yapılır aynı zamanlarda Şehzade Murat tahta çıkar ama Hamza Baba’ya olan saygısını hiç kaybetmez ve bir fermanla türbenin korunmasını ister.

Cumhuriyetin ilk yıllarında İzmir Valisi Kazım Dirik zamanında bu türbe kaldırılmak istendi. Halk karşı çıktı. Vali konuyu yerinde incelemek istedi o zamanki türbedar Rıza önder in evinde misafir kaldı. Ondan Hamza Banın hikâyesini dinledi. Hamza Baba ile ilgili çok eski el yazması kitapları aldı. Yıkım emrini kaldırttı. Fakat bir daha bu kitapları gören olmadı. 

Hamdi Sultan Dede Türbesi / ANKARA AKYURT / Cücük Mahallesi

Hamdi Sultan Dede Türbesi / ANKARA 

 AKYURT / Cücük Mahallesi


Hamdi Sultan Dede Türbesi


Hamdi Sultan Dede Sandukası


Hamdi Sultan Dede Sandukası

 Kesin bilgi olmasa da Hamdi Sultan bugün Çubuk İlçesi Kargın Köyünü kurucusudur. Babası Kalender Veli’dir. Hamdi Sultan babası ile birlikte Cücük Köyüne yerleşmiş ve burada yaşamışlardır. Hamdi Sultan, Hacı Ali Turabi’nin kızıyla evlenmiş ve Cücük’de vefat etmiştir. Sağlığında hayvancılıkla uğraşmıştır.
 Türbe betonarmeden bir ev gibi inşa edilmiştir. Türbede Hamdi Sultan sandukasının yanında aile efradından olduğunu düşündüğümüz dört sanduka daha bulunmaktadır.
 Hamid Sultan Dede Türbesi Ankara İli Akyurt İlçesi eski Cücük Köyü yeni Cücük Mahallesindedir.
 Hamdi Sultan Türbesi değişik dilekler için ve Yağmur Duası için ziyaret edilmektedir.

Menkıbeler: 1-) Cücük’de ailesini kuran Hamdi Sultan zamanla sığır ve koyun sürülerinin sahibi olur. Bir gün babası Kalender Veli ile birlikte Hacı Bektaş-ı Veli Hamdi Sultan’ı ziyarete gelir. Hacı Bektaş-ı Veli için hemen 300-400 kadar kuzuyu kurban edince, Hacı Bektaş-ı Veli bunun üzerine “Hamdi amma da kuzu kıranmışsın. Bu kadar kuzu kesmene ne gerek var. Bir kuzuyu bizim yememiz için eşin hazırlasın. Ben dua edeyim, siz amin deyin ve diğer kuzular dirilsin” der. Ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin kerametiyle kuzular canlanır ve yürümeye başlar, fakat o günden sonra Hamdi Sultan’ın lakabı Kuzukıran olarak kalır.   

Baba Sultan Türbesi / ANKARA AKYURT / Doğanoluk Mahallesi

Baba Sultan Türbesi / ANKARA 

AKYURT / Doğanoluk Mahallesi


Baba Sultan Türbesi
 Baba Sultan Türbesi Ankara İli Akyurt İlçesi eski Doğanoluk (Teberik) Köyü yeni Doğanoluk Mahallesindedir.

Horasan’dan bölgeye gelip yerleşen velilerden olduğu kabul edilmektedir. Hakkında başka bir bilgi yoktur.

 Türbe üstü açık, başında bir ağaç olan bir mezardır.

Baba Sultan Türbesi değişik dilekler için ziyaret edilmektedir.

Kaynakça: www.ankararehberi.com / Ankara –Ankara Büyük Şehir Yayınları – (www.webdeyim.net)

Ehli Hatun Türbesi / AMASYA Merkez – Kurşunlu Mahallesi

Ehli Hatun Türbesi / AMASYA

Merkez – Kurşunlu Mahallesi


Ehli Hatun Türbesi

Ehli Hatun Türbesi
 Dilek Hatun veya Kuyulu Evliya olarak da anılan Ehli Hatun Amasya Emiri Şadgeldi Paşazade Divitdar Ahmet Paşa’nın kızıdır. Türbe 1467 yılında tamamlanmıştır.

 Ehli Hatun türbesi, Amasya İli merkezi Kurşunlu Mahallesi, Yuvam Sokaktadır.
Türbe bir evin içindedir. Bahçe kapısından girilince bir avluda mermer sandukalar bulunmaktadır. Ehli hatun türbesi bir oda içindedir, yanında ziyaretçilerin namaz kılması için de bir oda bulunmaktadır. Bahçede “Dilek Kuyusu” adı verilen bir kuyu vardır. Ehli Hatun Türbesi Hazire olarak 1991 yılında Vakıflar tarafından tescil edilmiştir.   

Hayır duası için, değişik dilekler için ziyaret edilmektedir. Türbe özellikle kadınlar tarafından, haftanın her günü ama yoğun olarak Cuma günleri ziyaret edilir. Türbe ayrıca evlenmemiş kızların kısmeti açılsın diye, çocuk isteği için ziyaret edilir.
Ziyaretçiler namaz yerinde iki rekat namaz kıldıktan sonra, dua edilir ve adak adanır. Sonra yine dualar okunduktan sonra, ziyaretçi başını kuyuya sokar. Kuyuda bir ışık görürse dileğinin olacağına inanılmakta, eğer bir şey görmezse olamayacağına delalettir. Sadece çocuk isteyenler kurban adağında bulunurlar, diğer istekler için dini adaklar gerçekleştirilir.

Menkıbeler: 1-) Ehli Hatun sandukası yanında yatmak isteyenleri uyutmazmış.
2-) Sağlığında kedileri çok seven Ehli Hatun türbedarını kedilere kötü davranması üzerine yedi gece rüyasına girerek görevliyi türbeden uzaklaştırmış.

Kaynakça: www.kurumsal.kulturturizm.gov.tr / www.aksiyon.com.tr / Abdülhalim Durma –Evliyalar Şehri Amasya -2003 / Rahime Özdoğan –Amasya’da Adak Yerleri İle İlgili Halk Anlatıları -2006

HACI TUĞRUL KÖYÜ VE TÜRBESİ..

HACI TUĞRUL KÖYÜ VE TÜRBESİ..ankara




Çile Dağı’nın güney yamaç eteklerinde, ilçenin kuzeydoğusunda bulunan köy Ankara-Polatlı karayoluna 5 km, ilçe merkezine ise 25 km uzaklıktadır.

Oğuz Türkmen boylarının iskânına öncülük etmiş bir Türkmen dervişi Hacı Tuğrul Baba türbesi burada bulunmaktadır. Harabe halindeki türbe 2011 yılında vakıflar genel müdürlüğü tarafından aslına uygun olarak restore edilmiştir.

Kare planlı, kubbeli bir yapı olan türbenin iç kısmı geometrik motiflerle süslenmiştir. Türbede birinci sınıf taş işçiliği görülmekle beraber Selçuklu ve erken Osmanlı mimari özelliklerini taşımaktadır.

Türbenin kapısı üzerinde bulunan kitabeden 9 Ekim 1391 tarihinde Hacı Tuğrul Baba’nın torunlarından Şeyh Paşa tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. Şeyh Paşa’nın babası Ahmed Paşa alim bir şahsiyet olup 1340 yılında Sultan Orhan Gazi’nin veziri olmuştur. Bacı Köyü’nde türbesi bulunan Fatıma Bacı’da Tuğrul Baba’nın torunudur.

Hacı Tuğrul köyünün tarihi zenginliği çok daha eskilere dayanmaktadır. Köyün güneydoğusunda Karahöyük’te bunu görebiliriz. Gordion’nun 22 km. kuzey doğusunda, Ankara-Polatlı Karayolunun 60. km’sinde Hacı tuğrul Köyü ile Yenidoğan Tren İstasyonu arasında yer almaktadır. 600x650x24 m. ebatlarında 330.000 m2’lik bir alanı kaplayan höyük Türkiye’nin en büyük höyüklerinden biridir. Gri seramikler, ithal seramikler, İyi bir işçilikle işlenmiş andezitten yapılmış iç ve dış sur duvarları ile Gordion’la paralellik gösterdiği yapılan kazılarda ele geçen buluntulardan anlaşılmaktadır. Frig yerleşiminin üzerinde ise ele geçen buluntulardan anlaşıldığı kadarıyla Lidyalıların egemenliği altına girdiği (M.Ö.695-546), M.Ö. 546’dan sonra Pers egemenliği Büyük İskender’in M.Ö.334 yılında Anadolu’da Pers egemenliğine son verişine kadar devam etmiştir. Höyük yakınlarında yer alan 5 tümülüsten en yükseği 29 m. 180 m. çapındadır.

23 Haziran 2016 Perşembe

Abdal Musa Sultan türbesi.. antalya.elmalı

Abdal Musa Sultan  türbesi.. antalya.elmalı






Anadolu'nun ünlü erenlerinden ve ermişlerinden olan Abdal Musa Sultan, aynı zamanda ünlü bir ozan ve düşünürdür. Aslen Horasan'lı dır. Azerbaycan'ın Hoy kasabasına gelmiş ve bir süre orada yaşamış olduğundan, "Hoylu'' olarak tanınmıştır. Hacı Bektaş Veli'nin amcası Haydar Ata'nın oğlu, Hasan Gazi'nin oğludur. Kaygusuz Abdal Menkıbesine göre "Kösre Musa" adıyla da anılır.  Abdal Musa Sultan, Horasan Erenlerinden ve Hz. Peygamber soyundandır. 14. yy. da yaşadığı ve Osmanlıların Bursa'yı fethi yıllarında Orhan Bey'in askerleriyle savaşlara katıldığı ve büyük yararlıklar gösterdiği tarihi kaynaklarda yazılıdır. Hacı Bektaş Veli'nin önde gelen halifelerindendir. Payesi sultanlık, mertebesi "Abdallık". Pir evindeki hizmet postu ise, "Ayakçı Postu''dur. Bu post Bektaşi tarikatındaki on iki posttan on birincisi olup, diğer adı ''Abdal Musa Sultan Postu"dur. Ayakçılık, Abdallık mertebesidir.

Elmalı, Tekke köyündeki dergahı, ilk Bektaşilerin dört büyük "Asitanei Bektaşiyan" dan biridir. Ancak, Anadolu'nun inanç coğrafyasında seçkin bir yeri, etkin bir gücü olan Abdal Musa Sultan adına daha bir çok yerde makam ve mezarlar yapılmıştır. Bir çok yazar ve araştırmacı, Abdal Musa Sultan'ı konu alan araştırmalar yapmışlardır. Bazılarına göre, Abdal Musa Sultan; Bursa'nın fethine katıldıktan sonra Manisa, Aydın ve Denizli yöresinde bulunmuş, daha sonra da Türkmen ve yörüklerin yoğun bulunduğu Elmalı yöresinde tekkesini kurmuştur. Ayrıca Denizli'de yatan "Büyük Yatağan Baba"dan esinlendiğini de belirtmişlerdir. Abdal Musa Sultan, Elmalı yôresinde kurduğu tekkesinde sayısız kişiler irşad etmiş (uyarmış) ve bunlar arasında büyük ozanlar yetişmiştir. Bunların en ünlüsü de, Alevi-Bektaşi edebiyatın abidelerinden sayılan Kaygusuz Abdal'dır.
Onunla ilgili olarak Abdal Musa Sultan Velayetnamesi'nde konu edilen söylenceyi şöyledir:

''Alaiye reyinin oğlu Gaybi, Abdal Musa'ya derviş olup, Kaygusuz adını alınca, babası oğlunu kurtarmak ister. Tekke Beyi'nin yardımını talep eder. Tekke Beyi'de Kılağılı İsa adlı pehlivan yiğidini Abdal Musa'nın tekkesine yollar. İsa, dergaha varır ve kapıya gelince: Çağırın bana Abdal Musa'yı diye gürler. Ancak, atı ürker ve İsa'yı sırtından atar, sürükleyerek parçalar. Tekke beyi bu olaya çok sinirlenir ve ordusuyla harekete geçer. Abdal Musa Sultan'ı yakmak öbek öbek odunlar yığılır. Ateşler tutuşturulur. Abdal Musa Sultan'da üç yüz kadar müridi ile semah ederek yola koyulur... Bu öyle bir geliş ki, onlarla birlikte dağlar, ağaçlar, kayalar da beraber yürür. Dervişler bir gülbank çekip ateşe girer. Ateş onları yakmaz, onlar ateşi söndürürler. Bu manzarayı gören Kaygusuz'un babası, duruma hayranlıkla bakar, Abdal Musa'nın ellerini öper ve geriye döner. Kaygusuz bu dergahta kırk yıl hizmet eder...''

Abdal Musa Sultan'ın kerametleri, kendi adı verilen Velayetname'de anlatılır. Abdal Musa Sultan Velayetnamesi, günümüz Türkçesi ile Ali Adil Atalay tarafından beşinci kez olarak yayınlanmıştır. Kerametlerinden biri de şöyle: "Abdal Musa Sultan, bir pamuk içine kor halinde bir ateş parçasını müridlerinden biriyle, Geyikli Baba'ya gönderir. Geyikli baba da, ona bir bakraç içinde geyik sütü gönderir. Bu kerametin, yorumu da, "hayvanatı iradesine bağlamak, bitkilere hükmetmekten zordur'' şeklindedir.

Şair, düşünür, Horasan ereni Abdal Musa Sultan'ın keramet ve erdemleri yedi yüzyıldan bu yana dillerde söylenir. Antalya, Elmalı ilçesine bağlı Tekke köyündeki türbesi, 14. yy.'da Selçuklu mimarisi örneğinde yapılmıştır. Tekke hakkında en önemli bilgiyi 17 yy. da burayı ziyaret eden ünlü gezgin Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde vermiştir. Bu bilgilere göre tekkenin kubbesindeki altın alem, beş saatlik yerden görülüyormuş. Abdal Musa Sultan sandukası baş ucunda seyyid olduğunu gösteren yeşil imamesi durur. Tekkenin etrafında bağ ve bahçeler uzanır, Misafirhaneler, kiler, mutfak meydanlar gibi bir çok ek binalar varmış. Mutfakta kırk derviş hizmet eder. Meydanın dışında ayrıca büyük bir misafirhane bulunur ki, üstü konak, altı ise iki yüz at alacak kadar büyük bir ahırdır. Misafir hiç eksik olmaz.

Tekke yapıldığı günden beri mutfağında hiç ateş sönmemiştir. Tekkenin çok zengin vakıfları vardır. On binden fazla koyunu, bin camuzu, binlerce devesi ve katın, yedi değirmeni ve daha birçok varlığı ile üç yüz elli yıl önceki Abdal Musa Sultan tekkesinin çok büyük zenginliklere sahip bir kurum olduğunu belirtiyor Evliya Çelebi.

Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından sonra dağıtılan tekkeler arasında Abdal Musa Sultan tekkesi de nasibini almıştır. 1829'da hükümetçe gönderilen memurlar tarafından, dergahta mevcut bütün eşyalar ve binlerce canlı hayvan satılıp defteri İstanbul'a gönderilmiştir. Bu hal tekkelerin 1925'de kapanmasına kadar yaşanmıştır. Değişik dönemlerde onarım gören Tekke, zaman içinde yıkılmış, günümüzde ise sadece Abdal Musa Sultan türbesi kalmıştır. Türbede, Abdal Musa, annesi, babası, kız kardeşi ile Kaygusuz Abdal'ın kabirleri bulunmaktadır.