KARIŞIK

20 Şubat 2016 Cumartesi

MAKEDONYADA’ Kİ TARİKATLER

MAKEDONYADA’ Kİ TARİKATLER, SİLSİLELERİ, 

MANEVİYAT BÜYÜKLERİNİN HAYATLARI VE 

HİZMETLERİ

Osmanlılar Balkanlara yerleşmeden önce İslam adına gönülleri feth eden tasavvuf erbabı onlarla birlekte de bu topraklara gelerek yol kavşaklarında kurdukları tekke ve zaviyelerde yaptıkları faaliyetlerle insanların sevgisini kazanmışlardır. Osmanlı döneminde, Balkanlarda farklı tarikatlara mensup olan tekkelerin kuruluşuyla tasavvufi düşünce ve yaşayış kendine yer bulmuştur. Zamanında çok sayıda var olan tekke ve zaviyelerden bugün Makedonya’ da ayakta kalanların sayısı azdır.
 
Evliya Çelebi Balkan seyahati esnasında Üsküp’ ten söz ederken yirmi tekkenin var olduğunu yazmaktadır. Bunlar arasında önceden bir paşanın konağı olan bir ev Melek Ahmet Paşa tarafından Mevlevi tekkesi olarak kullanılmıştır. Ondokuzuncu yüzyılın başlarında Konya’da Mevlevi asitanesinde türbedar olan Hüseyin Dede Üsküp Mevlevihanesine postnişin olarak gönderilmiştir. Vefatından sonra yerine yine Konya’dan Mustafa Dede ile Abdülbaki Dede de aynı görev için gönderilmiştirler. 1850 – 51 yılında tekkenin postnişini olan Abdülfettah Efendi’nin ölümünden sonra tekke’de İlbasanlı Niyazi Efendi kırk yıl şeyhlik yapmıştır. Ölümünden sonra 1890 yılında oğlu Ali Efendi bu görevi yerine getirmiştir. Tekke’nin son Şeyhi Hakkı Efendi’nin İstanbul’a göç etmesiyle 1955 yılında bu tekke yıktırılmıştır.
Makedonya’da Üsküp’ten başka Manastır, İştip, Köprülü ve Eğri Palanka da Mevlevi zaviyelerinin var olduğu bilinmektedir.
Onbeşinci yüzyılın sonu ve onaltıncı yüzyılın başlarında Lütfullah Üsküp’lünün Üsküp’ün Vodno dağında tekkesini kurarak Nakşibendî tarikatını Makedonya’ya yaymıştır. Manevi yolculuğa Molla İlahi’de başlayan daha sonra Emir Buhari’nin yanında tamamlayarak irşat faliyetlerini sürdürmüştür.
Onsekizinci yüzyılın ikinci yarısında Makedonya’nın doğusunda bulunan Koçine (Koçani) şehrinde Şeyh Mehmet Efendi tarafından bir Nakşibendî tekkesi kurulmuştur. Şeyh Mehmet’ten sonra yerine büyük ağabeyinin oğlu Şeyh Hüssam (ö.1835) göreve devam etmiştir. Babadan oğula devam eden şeyhlik makamında son şeyh olan Şeyh Hasan’ın 1933 yılında Türkiye’ye göç etmesi ile bu şehirde Nakşibendîlik de son bulmuştur.
İştip’te ise Aziz Baba tarafından bir Nakşibendî tekkesi kurulmuştur. Aslında 1826 yılında Bektaşi tekkelerinin kapatılmasından sonra Aziz Baba Bektaşilikten Nakşibendîliğe geçmiş ve onun ailesinden gelen şeyhler tarafından yönetilmiştir. 1945 yılında kapatılan tekke 1974 yılında vekil Niyazi Ahmetov tarafından yeniden açılmış ve faaliyetine devam etmiştir.
Kalkandelen de de ondokuzuncu yüzyılda bir Bektaşi tekkesi Nakşibendî Tekkesine dönüştürülmüştür. Şeyh Mustafa (ö.1885) tarafından kurulan bu tekke 1920 yılına kadar faaliyet göstermişse de bu tekkeden eser kalmamıştır.
Köprülü (Veles) şehrinde 1880 yılında Yahya Baba tarafında bir Nakşibendi Tekkesi kurulmuştur. Tekke Balkan savaşlarında yıkılmış fakat Yahya Baba’nın medfun olduğu türbe halen ziyaret edilmektedir.

Kadiri Tarikatına mensub tekkelere bir göz attığımızda onsekizinci yüzyılda Şeyh Acemzade Ahmet Efendi’nin önderliğinde Üsküp’te bir Kadiri Tekkesinin var olduğu bilinmektedir. Aslında Sinani Tarikatına mensup Kara Mustafa veya halk arasında Dükancik Tekkesi Kadiri Tekkesi olarak kulanılmıştır. Bu tekke’de Şeyh Kasım, Şeyh İlyas, Şeyh Said ve Şeyh Mesud Kadiriliğin devamını sağlamışlardır. Tekke 1954 yılında yıkılmıştır.
Üsküp’te ikinci bir Kadiri tekkesi Haci Kazım Emin tekkesi olarak bilinmektedir. 1940 yılına kadar çalışan tekkede Şeyh Selim Kadiri zikrini icra etmiştir.
Kumanova’ya yakın Sopot köyünde bir Kadiri Tekkesi de varmış. Bugün tekkeden bir kalıntı olmasa da bu tekkede şeyhlik yapan Şeyh Daut, Şeyh Kadri ve Şeyh Numan’a ait bir türbe bulunmaktadır. Üsküp ülema meclisinin 1939 yılındaki raporuna dayanarak Ohri’de bir Kadiri tekkesinden söz edilse de, bu tekkeden bir kalıntı bulunmamaktadır.
Debre şehrinde 1874 – 1880 yıllarında Şeyh Hamza tarafından bir Kadiri Tekkesi inşa edilmiştir. Ondan sonra posta Şeyh Nuri, Şeyh Kadri, Şeyh Kerim, Şeyh Hüseyin ve Şeyh Şaban oturmuştur. Bugün bu tekke bulunmamaktadır.
Ondokuzuncu yüzyılda Rifai Tekkelerinin varlığı Üsküp, Köprülü, Manastır, Valandova ve Koçani de görülmektedir. Bunlardan en önemlisi ve en çok faliyette olan 1817 yılında Şeyh Mehmet b. İsmail tarafından Üsküp’te kurulan Rifai Tekkesidir. Üsküp’e gelen Şeyh Seyyid Haci Hatifi ile tanıştıktan sonra Rifai tarikatına giren Mehmet Efendi şeyhlik icazetnamesini de almıştır. Kalkandelen’e bağlı Grupçin köyünde dünyaya gelmiş olan Mehmet Efendi küçük yaşta Üsküp’e gelmiş ve orada medrese eğitimini de tamamlamıştır. 1822 yılında vefatından sonra yerine oğlu Şeyh Sadeddin gelmiştir. Şair ve âlim bir kişiliğe sahip olan Şeyh Sadeddin 1852 yılında vefat edince yerine oğlu Mehmet Bakir postnişin olmuştur. Mehmet Bakir’in 1896 yılında vefat etmesiyle Şeyh Sadeddin Sırrı bu görevi devam ettirmiştir. 1936 yılında Türkiye’ye göç ederek yerine Şeyh İbrahim Mürteza’yı bırakmıştır. Şeyh’in 1929 yılında vefat etmesiyle Şeyh Ahmet,ondan sonra da Şeyh Mustafa Fazıl tekkeyi yönetmişlerdir. 1954 yılında İstanbul’a göç eden Şeyh Mustafa Fazıl, yerine dervişi Necip Ağa’yı bırakmıştır. O da 1957 yılında Türkiye’ye göç edince Şeyh İbrahim Mürteza’nın oğlu şeyh Haydar Efendi tekke’yi 1987 yılına kadar yani vefatına kadar yönetmiştir. Ondan sonra yerine oğlu şeyh Erol geçmiştir. Onun vefatiyle oğlu Şeyh Mürteza Efendi tekkede hizmet etmektedir.
Manastır’da ondokuzuncu yüzyılda üç Rifai tekkesi açılmıştır. Mısırlı Şeyh Abdullah tarafından 1789 -1805 yılları arasında kurulan Lokanta Tekkesinin var olduğu bilinmektedir. Şeyh Abdullah’tan sonra Şeyh Mehmet, Şeyh Eşref ve Şeyh Ahmet posta oturmuşlardır. Manastır’ın taşrasında Şeyh Nazmi Efendi tarafından 1859 yılında bir Rifai Tekkesinin kurulduğu bilinmektedir. Daha doğrusu arkadaşı Şeyh Sırrı ile birlikte bu tekkeyi kurmuşlardır. Şeyh Sırrı İstanbul’a döndüğü için görevi Şeyh Nazmi Efendi yürütmüştür. Onun vefatından sonra Şeyh Mehmet, Şeyh Âdem, Şeyh Mehmet, Şeyh Hacı Bedreddin, Şeyh Ali Riza ve Şeyh Yahya Efendi vazife görmüştürler.
Üsküp Rifai tekkesini kuran Şeyh Mehmet’in torunu, yani Şeyh Sadeddin’in oğlu olan Şeyh Bedreddin, ağabeyi Şeyh Mehmet Bakir’den hilafet aldıktan sonra Manastır’da üçüncü Rifai Tekkesini kurmuştur. Şeyh Bedreddin’den sonra tekkede Şeyh Vefki, Şeyh Ahmet ve Şeyh Yahya postnişinlik yapmıştırlar.
Bazı araştırmacıların yazılarında Rifai tarikatına ait Debre’de Şeyh Nureddin Tekkesinden, Valandova’ya bağlı Yürükhane köyünde ve Köprülü’ye ait Karaslar köyünde Rifai tekkelerinden, İştip’te Gani Baba ve Hasan Babaların kurdukları tekkelerden söz edilmektedir.
Sa’di’lerin ise yalınız Üsküp’te ondokuzuncu yılda muhacir olarak Kosova’dan gelen Vefa Baba’nın kurduğu bir tekke vardır. Vefa Baba’dan sonra posta Şeyh Mehmed Ali, Şeyh Muharrem, Şeyh Şaban, Şeyh Rifat ve Şeyh Ali Riza oturmuşlardır.
Makedonya’da ondokuzuncu yüzyılın yarısında Seyyid Muhammed Nur’ul Arabi’nin şahsında üçüncü devre Melamiliği yayılmıştır. Aslen Mısırlı olan ve derin islam ve tasavvuf kültürüne sahip Nur’ul Arabî 1813 yılında doğmuştur.
Seyyid Muhammed Nur üstadı Hasan el Kuveysni’nin emriyle 1829 yılında Rumeliye doğru yola çıkar. Sereze (Yunanistan) gelerek medresede bir süre müderrislik yapar. 1833 yılında da Koçana (Makedonya) medresesinde müderrisliğe devam eder. Belli dönemlerde Koçana ve Üsküp’te kaldıktan sonra Manastır’da da ikamet etmiştir. 1843 yılında hacca gittikten sonra 1849 yılında İstanbul’a gider. 1850 yılında Prizren’de bulunduğu dönemde Melamiliği açıklar. Birkaç kez İstanbul’a ve hacca giden Muhammed Nur, 1885 yılında son hac dönüşünden sonra Ustrumca’da kalır. 12 Mart 1887 yılında vefat etmiştir.
Ustrumca’da Seyyid Muhammed Nur’ul Arabî’nin oturduğu ev tekke olarak kullanılmıştır. Vefatından sonra da orada defnedilerek türbe inşa edilmiştir. Yerine halifesi Haci Faik Bey şeyhlik makamına gelmiştir.
Muhammed Nur’un evlad edindiği Hacı Valde, Hacı Faik Beyin vefatından sonra görevi devr almıştır. Belli bir süre faliyetsiz kaldıktan sonra şimdi Ramiz Efendi tarafından Melamilik devam etmektedir.
İkinci tekkede de Seyyidin oğlu Şerif Efendi şeyhlik yapmıştır. Onun vefatından sonra Haci Abiş Efendi şeyh olmuş fakat onun zamanında bu tekke kapatılmıştır.
Ustrumcada ki iki tekkeden başka Doyran’da, Dedeli köyünde, Köprülü’de, Vranofça’da, Kavadar’da, İştip’te ve Manastır’da da Melami tekkeleri varlığını sürdürmüştür.
Üsküp’te Melami tekkesini Seyyid Muhammed Nur’un damadı ve halifesi Abdürrahim Fedai Efendi kurmuş ve ilk şeyhi olmuştur. Ondan sonra oğlu Hacı Kamil Efendi posta geçmiştir. Onun yerine de oğlu Hakkı Efendi şeyh olmuştur.
1952 yılında tekkenin yıkımından sonra dervişler Hacı Müzaffer tarafında Melamiliği devam etmişlerdir.
Bektaşilik diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibi Makedonya’da da onyedinci yüzyılın ikinci yarısından sonra tekkelerin kurulmasıyla yayılmağa başlamıştır. Bektaşi tekkeleri arasında en etkili ve yapı olarak en görkemli olanı Kalkandelen’de bulunan Harabati Baba tekkesidir.
Bu tekkeyi Sersem Ali Dede (ö.h. 977) inşa etmiştir. Ondokuz yıl posnişinlik yaptıktan sonra Bektaşiliği yaymak için gelen Harabati Baba (ö.h.1027) onun yerine oturmuştur. Bu sebeple tekke iki isimle anılmaktadır. Harabati Baba ve Sersem Ali Dede Tekkesi. Harabati Baba’dan sonra postnişinliğe Malatyalı Mehmet Baba tayin edilmiştir. Hicri 1199 yılında vefatından sonra Sivaslı Hüseyin Baba posta oturmuştur. Hicri 1200 yılında vefatından sonra ise sırasıyla Kalkandelenli Hacı Hasan Baba (ö.h.1204). Kalkandelenli Sadık Baba (ö.h.1205), Peroylu Mahremi Baba (ö.h. 1237), Debreli Ali Baba (ö.h.1248), Kalkandelen’li Muharrem Baba (ö.h.1249), Köprülü’lü Ali Can Baba (ö.h.1250), Sünetçizade Köprülü’lü Emin Baba (ö.h. 1298), Servi’li İbrahim Mehmet Meyli Baba (ö.h.1300), El Hacc Melek Ahmed Baba (ö.h.1304), Debreli Hamit Baba (ö.h.1328), Kalkandelenli Haci Hamza Baba (ö.m.1947), Kazim Bakali Baba (ö.1983), Kalkandelenli Tayyar Baba (ö.m.1984 ), Kalkandelen’li Tahir Emin Baba. Bugün Edmond Tahir Baba hizmet etmektedir.
Kalkandelende’ki Harabati Baba Tekkesinden başka Kalkandelen’e yakın Poroy köyünde Yaver Baba ve Şipkovitsa köyünde Koyun Baba Tekkeleri faliyet göstermiştir.
Üsküp’te Mustafa Baba ve Süleyman Baba Bektaşi Tekkeleri de kurulmuştur. Manastır’da Hüseyin Baba, İştip’te Hamza Baba, Köprülü’de Hacı Baba, Kırçova’da Muharrem Baba, Makedonski Brod’ta Hıdır Baba, Debre’de Ali Paşa Tekkeleri çalışmıştır. Pirlepe’nin Kanatlar köyünde Dikmen Baba Tekkesi Bektaşiliği ayakta tutmaktadır.
Ondördüncü yüzyılda kurulan Halvetiye tarikatı en çok kol ve şubeye sahip olan tarikattır.
Makedonya’da Halvetilik Sinani, Karabaş ve Hayati kolları olarak faliyet gösterdiği bilinmektedir. Halvetiliğin Sinanilik kolunu incelediğimizde Üsküpte iki tekke’nin varlığı tespit edilmektedir. Ümmi Sinan veya diğer ismiyle Veliyüddin Vardar Sinani Tekkesi, Vardar nehri kıyısında onaltıncı yüzyılın sonlarında İbrahim Ümmi Sinan müridlerinden Abdülhadi el Vardari tarafından kurulmuştur. Ondan sonra Veli Dede posta oturmuştur. 1806 yılında tekkenin şeyhliğine Şeyh Abdülfettah gelmiştir. 1833 yılında Muhyiddin Halife ve ondan sonra Abdülgafur Halife Şeyh olmuştur. Tekkenin son Şeyhi Hafız Ömer Mehmet Efendi 1912 yılına kadar şeyhlik yapmıştır ve ondan sonra Türkiye’ye göç ederek 1954 yılında vefat etmiştir.
Üsküp’te ikinci Sinani Tekkesi İplikçi Hasan Efendi tekkesidir. İplikçi Hasan Efendi de İbrahim Ümmi Sinanın halifelerinden Nasuh Efendi’nin ve Veli Dede’nin mürididir. Onyedinci yüzyılın başlarında kurulan tekkede İplikçi Hasan Efendi’den sonra posta şu şeyhler oturmuştur: Şeyh Derviş Efendi, Şeyh Şit Efendi, Şeyh Terzili Ali Efendi, Şeyh İbrahim Bukagili, Haci Abbas Baba, Şeyh İbrahim, Şeyh Bahaeddin, Şeyh Halid, Şeyh İbrahim, Şeyh Abbas ve Şeyh Kadri Efendi.
Halveti Karabaşi Tekkesi, Üsküp’te Şeyh Salih Baba tarafından kurulmuştur. Prizren Saraçhane Halveti Tekkesinden icazetli olan Şeyh Salih Baba onsekizinci yüzyılda Üsküp’te Vardar nehrinin sağ kıyısında tekkesini kurmuştur. Şeyh Salih bir dönem İstanbul’da kaldıktan sonra var olan tekkeyi genişletmiştir. Şeyh Salih’in vefatinden sonra posta Şeyh Behlül, Şeyh Arif, Şeyh Daut, Şeyh Süleyman, Şeyh Süleyman, Şeyh İbrahim, Şeyh Haydar posta oturmuşturlar (Şeyh İbrahim ve Şeyh Haydar Halveti tarikatı icazetinin dışında Rifai tarikatından da icazetliydiler).
İkinci Karabaş Tekkesi, Zincirli Tekke olarak anılmaktadır. Şeyh Âdem Baba’nın kurduğu bu tekkede onun vefatından sonra Şeyh Süleyman, Şeyh Ebu Bekir, Şeyh Osman, Şeyh Ali, Şeyh Mustafa Kenzi ve Şeyh Mehmet Ferit tarafından hizmet edilmiştir.
Köprülü’de Şeyh Mehmet baba tarafından Derbent Dergâhı kurulmuştur. Demir kapı yakınında bulunan Koşarka köyünde yaşadıkları zaman Halveti Şeyhi Şeyh Mustafa babadan hilafet almıştır. Şeyh Mustafa baba ise Leskovsa’lı Aziz Şeyh Hüseyin babanın halifesidir.
Şeyh Mehmet babanın 1754 yılında vefatından sonra posta oğlu Şeyh Osman baba oturmuştur. O da Koşarkalı Şeyh Mustafa babadan hilafet almıştır. Şeyh Osman babanın 1804 yılında vefatından sonra, Şeyh Mustafa babanın oğlu Şeyh Mahmut babadan hilafet olarak oğlu Şeyh İbrahim baba 1844 yılına kadar posta oturmuştur. Şeyh İbrahim babadan sonra 1856 yılına kadar büyük oğlu Şeyh Nureddin baba, ondan sonra da küçük oğlu Şeyh Süleyman baba 1862 yılına kadar pota oturmuştur. Şeyh Süleyman baba hilafeti Prizren’in Saraçhane Halveti Şeyhi Cemali babadan almıştır. Şeyh Süleyman babanın vefatında oğlu şehzade İsmail sekiz yaşındaymış. Prizrene gönderilerek onsekiz yaşına kadar ders alarak hizmet ettikten sonra Şeyh Abidin babadan hilafet alır ve Derbent dergâhında 1912 yılına kadar 40 yıl posta oturmuştur. Şeyh İsmail babanın Hakk’ın rahmetine kavuşmasından sonra Prizren Halveti dergahı potnişini Şeyh Ali Alaeddin babadan hilafet alarak oğlu Şeyh Ahmet baba 1950 yılına kadar posnişinlik yapmıştır. Onun yerine ise oğlu Şeyh Ali Alâeddin Saraçhane dergâhı Şeyhi Hasan babadan hilafet alarak posta oturmuştur. 1957 yılında Türkiyeye göç ederek 1996 yılında hakkın rahmetine kavuşmuştur.
NOT: Prizrende ki Saraçhane Halveti tekkesini kuran Pir Osman baba Serezli Pir Eşşeyh Hüseyin effendi’den icazet almıştır. Tekkede var olan secereye göre ve silsileye göre Ramazaniye koluna dolayısıyla Ahmediyye şubesine dayanmaktadır. Şimdiye kadar yazılan ve yayınlanan eserlerde ise Halveti Karabaşi olarak gösterilmektedir. Bu vesileyle Makedonyadaki bazı Halveti tekkelerin posnişinleri Prizren tekkesinden hilafet almakla Karabaşiyye olduklarını kabul etmektedirler. Acizane yaptığım araştırmalara göre ise Halvetiyyenin Cemaliyye kolundan Şabani Veli hz. tarafından Şabaniyye kolu ve ondan da Karabaşi Veliden Karabaşiyye kolu ve ondan da Nasuhiyye, Bekriyye, Arifiyye ve Hüseyniyye kolları kurulmuştur.
Halvetilierde ikinci Pir kabul edilen Seyyid Yahya Şirvaniden sonra Halveti tarikatı dört ana şubeye ayrılmıştır. Ruşeniyye, Cemaliyye, Ahmediyye ve Şemsiye. Şeyh Ahmed Şemseddin tarafından kurulan Ahmediyye’den ise dört kol ortaya çıkmıştır. Diğerleri arası Şeyh Ramazan Mahfi efendi’ye nisbet edilen Ramazaniyye kolundan da Hayatiyye kolu açılmıştır.
Hayatiyye kolunun kurucusu Pir Mehmet Hayati Hazretleri Buhara’da doğmuştur. Eğitimini Buhara’da başlatıp Edirne’de devam etmiş ve Sereze varmıştır. Orada Pir Hüseyin Efendi’de manevi eğitimini tamamlamış ve icazetini almıştır. Serez’den ayrılan Pir Mehmet Hayati önce Kırçova’ya uğramış ve son durağı Ohri olmuştur. Ohri’de pek hoş karşılanmayan Hayati Hazretleri İstanbul’dan aldığı müsadeyle, merkezde bulunan Zeynel Abedin Paşa camisinin bitişiğinde tekkesini de kurmuştur. İlk günlerde Pir Hayati’ye garip baksalar da yavaş yavaş onun etrafında intisap edenlerin sayısı artmaya başlamıştır. Gönüllerinde ki tevhid inancını zikrullahla kuvvetlendirmek için telkin etmesi sonucunda zikir halkasının genişletmesini sağlamıştır. Ona gönül verenlere salatüselamı, istigfarı ve zikrullahı dillerinden eksik etmemelerini tavsiye etmiştir. Zamanın müftüsü olan Ali Efendi’nin oğlu Osman’ı bir kızıyla evlendirerek damat edinmiştir. Diğer kızı ise genç yaşta vefat etmiştir.
Ohri Hayati Halveti Tekkesi Ramazanilik şubesinin Hayatiye kolunun asitanesi olmuştur. Bir tasavvufi merkezi olmanın yanı sıra Ohri’nin ve etrafta ki şehirlerin sosyal ve kültürel hayatında da oldukça etkili olmuştur. Pir Mehmet Hayati’nin Ohri’ye gelişine dair kesin tarih bilinmese de, vefat yılı hicri 1180, miladi 1766-67 olduğu bilinmektedir. Vefaatından sonra asitane postuna damadı ve halifesi Şeyh Osman Efendi oturmuştur. Hac yolculuğunda bulunurken Küstendil’e yakın bir yerde pusudan açılan ateş sonucunda şehit edilmiştir. Şeyh Osman Efendi’den sonra görevi Şeyh Abdülkerim Efendi almıştır ve posta sırasıyla Şeyh Abdülhadi Efendi, Şeyh Mehmet Efendi, Şeyh İsmail Hakkı Efendi, Şeyh Zekeriyya Efendi, Şeyh Tahir Efendi, Şeyh Mustafa Efendi, Şeyh Yahya Efendi, Şeyh Abdülkadri Efendi oturmuştur. Ohri Hayati Halveti Tekkesi, Pir Hayati Hazretlerinin bıraktığı usul ve erkan dahilinde Şeyh Osman Efendi önderliğinde hizmet vermeğe devam etmektedir.
NOT: Şeyh Abdülkerim Efendinin dört oğlu vardır. Şeyh Mürteza Efendi, Şeyh Abdülhadi Efendi, Şeyh Abdüsselam Efendi ve Şeyh Mustafa Efendi. Dört oğlu hilafet almıştır ancak yalınız Şeyh Abdülhadi Efendi posnişin olmuştur
Pir Mehmet Hayati hazretlerinin seceresi şöyledir : Hz. Muhammed Mustafa s.a.s., Hz. Ali r.a., Hasani Basri, Habibi Acemi, Davudi Tai, Marufi Kerhi, Sırri Sekati, Cüneydi Bagdadi, Mümşad Dineveri, Muhammed Dineveri, Kadi Vecihuddin, Ebu Necib Sühreverdi, Kutbeddin Ebheri, Rukneddin Sincani, Şehabeddin Tebrizi, Cemaleddin Testeri, İbrahim Zahid Geylani, Ahi Muhammed Halveti, Pir Ömer Halveti, Ahi Mirim Halveti, İzeddin Halveti, Sadreddin el Hiyavi, Seyyid Yahya Şirvani, Pir Muhammed Erzincani, İbrahim Kamil Kayseri, Alaeddin Uşaki, Ahmed Efendi Yiğit Başi, Haci Karamani Efendi, Kasım Efendi, Muhyi Efendi Karahisari, Ramadan Efendi Karahisari, Ali Efendi Rumi, İbrahim Efendi ibni Ali Rumi, Ali Efendi Rumi,Fadil Ali Efendi Rumi, Pir Eşşeyh Hüseyin Efendi , El Hacc Mehmed Pir Hayati efendi Rumi.
Serez’den yola çıkan Pir Mehmet Hayati ilk önce Kırçova’ya uğramıştır. Burada çok güzel karşılanan Pir Hayati kısa bir zaman kaldıktan sonra Ohri’ye gelmiştir. Kırçova’da iken kaldığı İshak Bey Camii, hilafet verdiği Şeyh Ahmet Fitos Efendi tarafından Hayati Baba tekkesi olarak Hayatiliğin usul ve erkânına uygun hizmet vermeye başlamıştır. Şeyhin vefatından sonra Şeyh Ahmet Katana Efendi, Şeyh Ömer Efendi, Şeyh Ali Efendi, Şeyh Mahmud Efendi, Şeyh Bayram Efendi, Şeyh Musatafa Efendi, Şeyh Mehmet Abedin Efendi, Şeyh Halim Emru Efendi, Şeyh Yusuf Efendi, Şeyh Mustafa Efendi, Şeyh Ali Efendi, Şeyh Mustafa Efendi, Şeyh İbrahim Efendi postnişinlik yapmıştırlar. Şimdi de bu görevi Şeyh Ali Fuat Efendi yürütmektedir.
Kırçova’da Hayati Halveti koluna bağlı ikinci tekke de Çulli Baba tarafından kurulan ve onun ismiyle anılan Çulli Baba Tekkesidir. Çulli Baba zengin birisi olamasına rağmen her şeyden vazgeçip tasavvuf yoluna girmiş ve Pir Mehmet Hayati Kırçova’ya gelerek ona hilafet vermiştir. Hiç kimseden yardım almadan kendi varidatıyla tekkeyi inşa eden Çulli Baba’nın vefatından sonra tekke 70 yıl şeyhsiz kalmıştır. Bu dönemden sonra Şeyh Mustafa Efendi, Şeyh Muhyiddin Efendi, Şeyh Mustafa Efendi, Şeyh Mahmut Hayreddin Efendi, Şeyh Adem Sefauddin Efendi son zamanlara kadar tekkede hizmet görmüşlerdir. Şu anda ise tekkede bütün ibadet ve zikirler gerekleşirken posta kimse oturmamaktadır, yani tekkede Şeyhlik görevinde kimse yoktur.
Kırçova’da Hayati Halveti koluna ait üçüncü tekke Pir Mehmet Hayati’nin Halifesi ve damadı olan Şeyh Osman Efendi zamanında Şeyh Selim tarafından kurulmuştur ve tekke Şeyh Selim Tekkesi olarak anılmaktadır. Şeyh Selim’den sonra şeyhlik görevini Şeyh Abdülkerim Efendi, Şeyh Mehmet Efendi, Şeyh Ahmet Efendi, Şeyh Osman Efendi, Şeyh Selim Efendi, Şeyh İbrahim Efendi, Şeyh Necip Efendi devam etmişlerdir. Şeyh Necip’in Türkiye’ye göç etmesiyle tekkede bir dönem durgunluk yaşanmıştır. Son zamanlarda tekkenin yeniden inşaatıyla tekke yine canlanmıştır. Şu anda hizmet Vekil (Yarım Halife) Ruşit Kolça Efendi tarafından yürütülmektedir.
Kırçova’da bulunan bu tekkelerden başka bir Hayati Halveti Tekkesi de Kırçova’ya yakın Zayas köyünde bulunmaktadır. Şeyh Selim tarafından kurulan bu tekkede vefatından sonra Şeyh Mustafa ve Şeyh Ali Şeyhlik yapmışlardır. 1912 yılında Şeyh Ali nin vefatıyla tekkede Hayati koluna ait tafavvufi hizmet de durmuştur.
Usturga da Asitane Şeyhi Şeyh Osman Efendinin izni ile Derviş Hasan bin Feyzullah Hasan Baba 1770 yılında tekkesini kurmuştur. Vefatından sonra Şeyh olmayan Şeyhzade olarak Kadri Efendi görev yapmıştır. Ondan sonra Şeyh Arif Efendi, Şeyh Rifat Efendi, vekil (Yarım Halife) Mustafa Efendi, Vekil (Yarım Halife )Kemal Efendi, Şeyh Arif Efendi posta oturmuşlardır. Bugün Hasan Baba Tekkesinde posta oturan Şeyh Arif Efendi Hayati kolunu devam ettirmektedir.
İştipte Yukarı Tekke Ohri’de Asitane Şeyhi Şeyh Osman Efendinin Abdi Babaya Hilafet vermekle kurulmuştur. Şeyh Abdi Babadan sonra torunu Şeyh Mustafa Efendi posta oturmuştur. Vefatından sonra sırasıyla Şeyh Hüseyin Efendi, Şeyh Mehmet Efendi ve Şeyh İbrahim Efendi Hayati Halveti Tekkesinde hizmet etmiştirler. İştip’in Yukarı Tekkesinde otuzdokuz yıl şeyhlik yapan Şeyh İbrahim Efendi 1959 yılında göç ederek İzmirde yerleşmiştir. Orada da göreve devam ederek 45 yıl posnişinlikten sonra 1967 yılında vefat etmiştir.
Ohri, Kırçova, Usturga ve İştipten başka Manastır, Ergiri, İlbasan, Tirana, Bilişte gibi şehirlerde de Hayati koluna ait tekkeler açılmıştır.
EYÜP SALİH, Ohri- Makedonya
Araştırmacı Gazeteci, 30 Nisan 2010

Âsım Baba Tekkesi

Âsım Baba Tekkesi


Yeşil kubbeli Zall tekkesi
Zall Tekkesi veya Asim Baba Tekkesi (ArnavutçaTeqeja e Zallit), MS 1700 yılında inşa edilmiş Arnavutluk Cumhuriyeti'ndeki Ergiri kentinde bulunmakta olanOsmanlı-Türk tarihi dinî eserlerinden biridir. Tekke Bektaşi tarikât'a aittir. Dergâh 1780 yılında Sulucakarahöyük’ten Arnavutluğun Ergiri kasabasına gelen Üsküdarlı Muhammed Âsım Baba tarafından kurulmuştur. Âsım Baba Dimetokalı Kara Ali Dede’nin halîfesidir. 1796 yılında Ergiri'de vefât etmiş ve türbesi halk tarafından çok ziyâret edilmiştir.
Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı zamanında tekke, Yunanistan askerler tarafından barak olarak kullanılmıştı. Bugün ise Zall Tekkesi Arnavutluğun millî kültür simge olarak ilan edilmiş.[1] Eskiden tekkenın kütüphanesi vardın, ama o 1944 yılında Komünistler tarafından yıkılmış ve yakılmıştır. 1967 yılından itibaren, Arnavutluk, Enver Hoca'nın komünist hükümeti tarafından dünyanın ilk Ateist devleti olarak ilan edildikten sonra, Zall Tekkesi kapatılmıştır ve çok zarar görmüştür.
Baba Receb 1967'ye kadar bu tekkenin dervişiydi. Tekkede postnişinlik yapan babalar şunlardır: Asim Baba (1780-1796), Türk Hasan Baba (1796-1798), Ergirili Süleyman Baba (1798-1806), Ali Baba Gega (1806-1830), Hacı Yahya Baba (1830-1836), Türk İbrâhim Baba (1836-1845), İlbasanlı Hüseyin Baba (1845-1861), Hacı Ali Hakkı Baba (1861-1907), İlbasanlı Selim Rûhi Baba (1907-1944).


Kaynakça

Vikipedi, özgür ansiklopedi

KALKANDELEN (TETOVO) HARABATİ BABA TEKKESİ

KALKANDELEN (TETOVO) HARABATİ BABA TEKKESİ




Üsküp’ten Gostivar kentine kadar yaklaşık 80 kilometre boyunca otoyol var. Bu otoyol 2 şerli gidiş geliş şeritlerine sahip. Yol üzerinde yaklaşık 50 kilometre ötedeki Tetovo’ya varmak için tam 4 kez para ödeme gişelerine giriyorsunuz. Bu çokluk bana Tunus’taki otoyolu hatırlattı. Orada da 200 klm için neredeyse 7-8 defa gişelere girmiştik.

Kalkandelen, nüfusu itibariyle (50-60 bin kadar) Makedonya’nın nispeten küçük şehirlerinden olmakla birlikte Türk ve Arnavut nufusun en yoğun olduğu şehir sayılıyor.  Ayrıca bir de Türk üniversitesi var. Bu şehirde bulunan en önemli Türk izlerinden birisi, Harabati Baba Tekkesi. Şehir merkezine göre nispeten dışarıda ve Müslüman mezarlığının yanında yer alıyor.

Etrafı duvarlarla çevrili yapının büyük ve gösterişli bir giriş kapısı vardır ki gittiğimizde hemen yanında kurulu olan Pazar nedeniyle oldukça yoğun bir giriş trafiği vardı. Külliyeden içeri girip aracımızı parkettiğimizde yanımıza oldukça şiman ve sakallı birisi yanaştı. Türkçe park ücreti mi ödeyeceğimizi sorduğumuzda, Türk olduğumuzu öğrenince, “Türklere para yok, biraz bekleyin, kapıyı ayarlayıp geleceğim, sizi gezdireceğim” dedi. Cumali ile böyle tanıştık. Bize tekkeyi gezdirdi, bildiği ayrıntıları anlattı. 

Tekke, Sersem Ali Baba’nın türbesi etrafında 1538 yılında kurulmuş. 1799 yılında Recep Paşa’nın kuruculuğunda bir vakıf, tekkenin içinde oluşturulmuş ve tekkenin mali açıdan ayakta kalması sağlanmış. 

Tekkenin kurucusu  Ali Baba Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden. Rivayete göre Ali Baba, devlet işlerini bırakıp dinî hayata geçmek isteğinde bulunmuş. Büyük bir yönetici olduğu için, kendisinin bu kararına şaşıran Sultan Süleyman “Eğer sersem isen, git” diye cevap vermiş, bundan sonra Ali Baba,Osmanlı İmparatorluğu coğrafyası içinde  Kalkandelen’i seçmiş. Kalkandelen’de lakabıyla tanınmaya başlayan Ali Baba, Sersem Ali Baba olarak anılmaya başlamış. Tekke kurumu, Sersem Ali Baba’nın ölümünden sonra yerine geçen ve bu deneyimli şahsiyetin veziri olan Harabati Baba’dan itibaren “Harabati Baba Tekkesi” olarak anılmaya başlamış ve günümüze bu şekilde gelmiş.

Harabati Baba Tekkesi, 1948 yılında eşkıyalar tarafından yakılmış. Ayrıca, Yugoslavya döneminde, bazı idari düşüncelerle turistik bir komplekse dönüştürülmüş, bu şekilde kullanılmış. Bu kompleks içinde otel, restoran ve disko var olmuş.

Cumali, Makedon Türkü. Askerden döndükten sonra, yaklaşık 15 sene kadar önce, Makedonya’nın bağımsızlık dönemlerinde, Hıristiyanların bu horgörmesine dayanamayarak 15 arkadaşıyla ve silahla tekkeye el koyduklarını ve buranın bir Türk ve Müslüman anıtı olarak ayakta kalmasına çalıştıklarını, zaman zaman Makedon devlet yetkilileri ile çatıştıklarını, sürekli elde silah gece gündüz nöbet tuttuklarını anlattı. En büyük hayalinin buranın yeniden bir vakıf haline getirilmesi olduğunu söyledi. (İnternette tekkeyi anlatan yazılar arasında “İddialara göre, son dönemlerde Makedonya İslam Dini Birliği adlı Vahabi Sünni İslam temsilcisi olan bir grup tarafından şiddet kullanılarak zor ile bir takım kısımları ele geçirilmiş, karşı çıkanlar ise ölüm ile tehdit edilmeye başlanmıştır.”ifadesiyle de anlattıkları uyuşuyor. Ancak hangisi doğrudur bilemiyorum) 

Cumali, Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen gelen devlet yetkilileri ile konuştuklarını ve yardım istediklerini iletti. Cumali, herhangi bir gelirlerinin olmadığını, sadece Pazar günlerin kurulan Pazar için gelen araçlardan otopark için aldıkları paralarla tesisi ayakta tuttuklarını, bahçeyi sulayacak kadar bile suları olmadığını söyledi.



Yorumlar ne olursa olsun, Balkanlar’daki önemli anıt eserlerden birisi olan bu tekkenin ayakta kalabilmesi için devletimizin önayak olmasını diliyorum.

Cumali, bizden hemen sonra Bursa’dan gelen otobüsteki Türklere rehberlik etmek için yanımızdan ayrıldı. Tesiste bir de tek başına Alevi dervişi yaşıyormuş. Biz geldiğimizde dinlenmede imiş, göremedik. Ama Cumali ile araları biraz açık gibi sanki.


Sarı Saltuk-BLAGAY Tekkesi - Bosna

  
Sarı Saltuk-BLAGAY Tekkesi - Bosna       


BLAGAY-SARI SALTUK TEKKESİ:
Adriyatik' te bir Osmanlı Tekkesi

Buna Nehri"nin mucizevi bir şekilde doğduğu yamaçta kurulu, yüzlerce yıllık manevi bir kale Blagay Tekkesi. Aynı zamanda aksi tüm propagandalara rağmen bölgenin "bizden bir yer" olduğunun da delili. Bazı mekanlar vardır. Buralarda tüm dertlerinizi, endişelerinizi ve geleceğe dair beklentilerinizi bir kenara bırakıp oturmak ve ortamı iliklerinize kadar hissetmek istersiniz.

Sanki buralar bütün sorunlarınızdan, kaygılarınızdan ve endişelerinizden kurtulmanız için hazırlanmış birer vahadır. Üstelik etkili manevi havası en alâkasız insanda bile bir şeyler uyandırabilecek kadar güçlüdür. İşte böyle mekanlardan biridir Mostar"daki Blagay Tekkesi.

Kuş uçmaz kervan geçmez yerlerdeki tekkeler, aslında Balkan coğrafyasının karakteristik özelliklerinden. Dervişlerin dünyanın karmaşasından azâde, iç âlemlerine, Yunus"un "Bir ben vardır bende benden içerû" diye tanımladığı gönüllerindekine yönelebilmeleri için olsa gerek sakin yerler tercih edilmiş tekkeler için. Osmanlı bölgeyi fethetmeden onlarca yıl önce buralara gelmiş ve bir nevi "fetihten önce fethi" gerçekleştirmiş olan Anadolu erenlerinin mekanları, bulundukları coğrafyada iyiliği, güzelliği ve Allah sevgisini yaymalarıyla bir nevi cazibe merkezi, manevi çekim alanı olmuş. Ama yanı başında mucizevi bir şekilde doğan Buna Nehri"nin coşkulu akışı, suların âhenkli şırıltısı, etrafı kaplayan zakkum ağaçlarının beyaz ve pembe çiçekleri, tekkenin sırtını dayadığı devasa dağ ayrı bir hava katıyor Blagay"a.

Blagay Köyü"ne yakın olduğu için Blagay Tekkesi olarak bilinen ama aslında Sarı Saltuk Tekkesi olan bu mekan şimdilerde Halveti Tekkesi olarak kullanılıyor. Tekke mimari olarak diğerlerine benzediği gibi hikayesi itibariyle de Balkan coğrafyasına yayılmış onlarca tekkeye benziyor. Osmanlı henüz buralara gelmeden, 1466"da bir Anadolu dervişi buralara kadar gelmiş ve Buna Irmağı"nın çıkış kaynağı olan mağaranın yanına postunu sermiş. Bıçakla kesilmiş izlenimi veren bir dağ yamacının eteğindeki tekkede yaşayanlar, yüzlerce yıl bölgeye manevi güç katmışlar. Bölgenin maddi susuzluğu Buna Nehri"yle, manevi susuzluğu da Blagay Tekkesi"yle giderilmiş. Üç katlı ahşap binadan oluşan tekkenin bir bölümünde dervişler hayatlarını devam ettirmişler, bir bölümüne de dünya hayatından geçenler defnedilmiş. Blagay Tekkesi"nde insan, dünya ve ahiretin, tekkeyle türbe arasındaki kapıdan geçiliverecek kadar yakın olduğu hissine kapılıyor.

Sedirleriyle, kilimleriyle ve pencerelerdeki el emeği perdeleriyle tipik bir Anadolu evine benzeyen tekke bu özelliğiyle özellikle Türkiye"den gelen misafirlerine çok tanıdık geliyor.

Sarı Saltuk"un dünyanın 8 yerinde kabrinin bulunduğunu söyleyen dervişleri, onun kurduğu dergahı onararak havası ve suyuyla eşsiz güzelliğe sahip beldedeki canlılığı sürdürmüşler. Mostar şehir merkezine 15 km uzaklıktaki Blagay Köyü yakınlarındaki tekke adeta çölde bir vaha. Balkanların hareketli toplumları ve insanlarına inat olabildiğince sakin ve dingin. Sanki sırtını dayadığı dağ ve kayalıkların arasından fışkıran Buna Nehri ile bütünleşip, başka bir dünyanın parçasıymış gibi davranıyor. İster dindar olsun, ister sadece huzur bulmak ya da coğrafyanın güzelliğinden bir şeyler nasiplenmek istesin, insanların buluştuğu adres olmuş yüzlerce yıldır. Bu sebeple yolu bir şekilde Bosna Hersek"e düşmüş herkes mutlaka Blagay"a uğruyor, şifalı kabul edilen suyundan içiyor, nar ve zakkum ağaçlarının rengarenk çiçeklerinin altında oturup ruhunu dinlendiriyor.

Balkanlarda tekke ve zaviyeler geçmişte de yalnızca dini-tasavvufi yapılar değildi. Birer sosyal, siyasi, iktisadi ve kültürel kurumdular ve bulundukları bölgeye rengini veriyorlardı. Osmanlı"nın kısa sürede tüm Balkanları fethetmesi ve burada kabul görmesi hatta Hıristiyan toplulukların bir bütün halde İslam"a geçmesi buralarda kurulmuş olan tekkelere dayanıyor.

Blagay Tekkesi Mostar ve civarında önemli bir manevi merkez. Gerek Sarı Saltuk"un gerekse de kendinden sonra gelen talebelerinin yüzyıllardır aralıksız devam ettirdikleri tasavvufi geleneklerin çekiciliği bugün de ülkenin dört bir yanından gelen Müslümanları cezbediyor. Tüm dini bayramlarda ve mübarek gecelerde civar kentlerden gelen bölge halkıyla tam bir bayram yerine dönüyor burası.

Tekkenin kendisi kadar bağlı bulunduğu Mostar kenti de masalsı bir yer. Ve bu masalsı kentin iki yüzü var. Bu yüzleri, kenti ikiye bölen Neretva Irmağı değil, Boşnak ve Hırvatların yerleşim bölgeleri belirliyor. Bir yanda savaşta çoğu tahrip edilse de Osmanlı"dan kalan eski ve tanıdık bir yüz, bir yanda da Avrupa"ya yüzünü ve yaşama biçimini dayayan bir kent. Ezan sesleriyle çan sesleri birbiri ardına yükseliyor semaya. Bu iki farklı dünyanın kesişme noktası ise Blagay Tekkesi.

Ahi Beyazıd Türbesi AFYONKARAHİSAR

Ahi Beyazıd Türbesi 

AFYONKARAHİSAR -Sandıklı -Ece Mahallesi

Afyonkarahisar İli Sandıklı İlçesi merkezinde Ece Mahallesinde Meydan Sokakta bulunan Kubbeli Cami yanındaki fırına bitişik türbesi bulunmaktadır.


Kaynaklarda adı geçmesine rağmen hakkında fazla bilgi sahibi değiliz. Hoca Ahmet Yesevi erenlerinden biri olarak kabul edilir. Hacı Bektaş Veli’nin dervişlerinden olan Ahmed Er Veli, Hacım Sultan, Nureddin Sultan ve Baba Ali Resul ile birlikte Sandıklı’ya İslam’ı yaymak için gönderilmiştir.  
Rufai tarikatındandır. Ateşe girenler grubundan olduğu rivayet edilir.  

Fırına bitişik olan türbenin üstü kapalı, kabir yanında ise oturma yerleri mevcuttur. Temiz ve bakımlı bu türbenin yapılış tarihi 16.yüzyıl olarak düşünülmektedir. Kubbesi 2009 yılında tadilat görmüştür. Tarihi kayıtlarda Ahi Beyazıd Zaviyesinin kayıtları görülmektedir.
Yöre insanları tarafından ziyaret edilmektedir. Özellikle çok şiddetli ağlayan çocuklar buraya ağlaması kesilsin diye getirilmektedir.

Menkıbeler: 1-) 1965 yılına kadar Sandıklı ortasından geçen çayın yanında deri atölyeleri bulunurdu. Bu deri atölyelerinde çalışan debbağların piri Ahi Beyazıd’dır. Akşam iş çıkışı pirlerinin türbesine gelirler, burada sohbetler ederlermiş. Perşembe akşamı bitişikte bulunan fırını kızdırıp içine girerlermiş.
2-) Sandıklı'ya yolu düşen bir kervan Ahi Beyazıd'a malı olup olmadığını sorar. Ahi malım var der. Ama yanındaki ustalar ve kalfalar bu duruma şaşırırlar. Çünkü  ellerinde bu kervana yetecek mal yoktur... Kervanın develeri tek tek yanaşır ve hepsinin üzerine taşıyacağı kadar mal yüklenir. Ahi'nin yanındakiler buna şaşırır. Sonra Ahi Beyazıd bugün mezarının olduğu duvardan içeri girerek yok olur. 

Ahi Beyazıd Türbesi (Eski Durum)
Ahi Beyazıd Türbesi (Yeni Durum)

Seyit Cemali Türbesi

Seyit Cemali Türbesi 

ANKARA / ELMADAĞ / Yeşildere Beldesi


Seyit Cemali Türbesi
Seyit Cemali Sandukaları
 Seyit Cemali Türbesi, Ankara İli Elmadağ İlçesi, Yeşildere Beldesi, Seyit Cemali Mahallesindedir.
Seyit Cemali Kimdir: Cemal isimli veli Yeşildere’nin kurucusu olup, kolonizatör derviş olarak adlandırılabilir. Bazı kayıtlarda Ahi Cemal olarak da anılmaktadır.

Türbenin Durumu: Türbe 1991 yılında onarım görmüştür. Kırma ve yığma taştan inşa edilmiştir. Türbede üç adet sanduka bulunmaktadır. Kiremit çatıyla örtülüdür.
Türbe Koruma Kurulu kararıyla 1990 yılında 1.Derece Anıt Eser olarak tescillenmiştir.

Ziyaret Nedeni: Seyit Cemali Yeşildere halkı tarafından özellikle Yağmur Duası için toplu olarak her yıl ziyaret edilmektedir. Değişik dilekler ve istekler için de ziyaret edilir.

Seyit Cemali Sandukaları

Hacı Doğrul Türbesi . ANTALYA / AKSEKİ – Yarpuz Beldesi

Hacı Doğrul Türbesi .

ANTALYA / AKSEKİ – Yarpuz Beldesi

 Hacı Doğrul Türbesi, Antalya İli, Akseki İlçesi, Yarpuz Beldesindedir.

Hacı Doğrul’un Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin kardeşi olduğu rivayet edilmektedir. Horasan ereni olduğu da söylenmektedir. Türbede ayrıca Yusufi Dede ve Torununun da mezarı vardır. Onlar Yarpuzludur. Yarpuz’un eski ismi Doğrul’dur. Bu adı Hacı Doğrul’dan almış olmalıdır.
Türbe 1988 yılında inşa edilmiştir. Taş duvarlardan inşa edilen türbenin, kubbesi de betondandır. 

 Bölge halkı tarafından büyük saygı gören Hacı Doğrul değişik dilekler için ziyaret edilmektedir. Yöre halkı her yıl bir kez hayır için pilav günü düzenlemektedir.

Menkıbeler: Serik İlçesinde Cuma Selası verilirken ilçenin ileri gelenlerine “Bana bir at verin, köyümde Hoca yok, Cuma Namazı kıldıracağım” der. Atı alınca hareket eder. Ardına iki izlemesi için gönderilir. Namaz vaktine iki, üç dakika kala yetişir ve köyünde namazını kıldırır. Aynı yere onu takip edenler iki gün sonra ulaşmıştır. Cuma namazını kim kıldırdı diye sorduklarında Yusufi Dede cevabını alınca, onun evliyadan olduğunu anlamışlardır.

Hacı Doğrul Türbesi

Süphan Dede Türbesi ADANA .Süphandere Köyü

Süphan Dede Türbesi 

 ADANA .Süphandere Köyü

 Süphan  Dede’nin türbesi Adana İli Feke İlçesi Süphandere Köyündedir. 

Hayatı hakkında fazla bir bilgiye sahip olmadığımız Süphan Dede’nin yaşadığı dönem hakkında da bilgi yoktur. Yalnız başı kesilen yatırın, başının yuvarlanarak bugün türbenin olduğu yere yuvarlanarak geldiği söylenir.

Türbenin yanında Süphandere adında bir çay bulunmaktadır. Süphan Dede’nin türbesinin yanında ise suyu tuzlu, buharı acı bir su kaynamaktadır.

Halk Süphan Dede’ye akıl ve ruh hastalıklarından medet ummak amacıyla gelmektedir. Türbenin yanından çıkan suyun buharından teneffüs eden akıl hastaların şifa bulacağına inanılır. Ayrıca toprağın suyunun da sıtma hastalarına iyi geldiği söylenmektedir.  

Menkıbeler: 1-) Türbenin batısında bulunan tepede, bir taşın üzerinde Süphan Dede’nin başı kesilir. Süphan Dede’nin kesilen başı “Süphanallah” diye seslenerek yuvarlanır ve bugün türbesinin yapıldığı yere kadar gelir. Bu yüzden türbenin yanında bulunan çaya Süphandere, yatıra ise Süphan Dede denmektedir.  

2-) Süphandere olarak bilinen yer eskiden kervanların geçiş yaptığı bir bölgedir. Süphan Dede ismindeki şahısın bir kervanı varmış. Yine başında bulunduğu kervanla bölgeden geçen Süphan Dede’nin kervanını eşkıyalar çevirir ve soymak isterler. Eşkıyalara direnen Süphan Dede’nin başı, onlardan birinin kılıç darbesi ile kesilir. Kesilen başı “Süphanallah, Süphanallah diyerek mezarının olduğu yere kadar yuvarlanarak gelir. Kesik başın durduğu yere türbe yapılır. 
Süphan Dede Türbesi

Kırklar Türbesi AFYONKARAHİSAR

Kırklar Türbesi

AFYONKARAHİSAR 

Afyonkarahisar İli Sandıklı İlçesi doğusunda bulunan günümüzde Tepekent olarak anılan ve eskilerin Hıdırlık Tepesi denilen yerde türbesi vardır.
Türbenin içinde bir zatın sandukası vardır. Bu kişinin kim olduğu konusunda herhangi bir bilgi yoktur. Günümüzden 40-50 yıl kadar önce burada kırk adet mezarın bulunduğu rivayet edilmektedir. Türk halk inancına uygun bir ziyaret yeridir. Üçler, Yediler ve Kırklar türbeleri, tekkelerine Anadolu’muzun bir çok yerinde rastlanmaktadır. 

 İçinde tek bir sanduka mevcuttur.

 Yöre insanları ve çevre illerden gelenler tarafından ziyaret edilen türbe genellikle çeşitli sorunlarına derman bulmak amacıyla dilek dilemek ve adak adamak için gelinir. Her türlü sıkıntı, dert ve hastalık için ziyaret edilmektedir. Türbede dilekleri için küçük taşlardan şekiller yapılmaktadır. 

Kırklar Türbesi Sandukası
Kırklar Türbesi

Şeyh Mehmed Abdal Türbesi .AMASYA Şeyhli Köyü

Şeyh Mehmed Abdal Türbesi .AMASYA Şeyhli Köyü



Şeyh Mehmed Abdal Türbesi, Amasya İli Taşova İlçesi Şeyhli Köyündedir.
Şeyh Mehmed Abdal Kimdir: Şeyh Mehmed Abdal türbesindeki yazıya göre bölgeye Horasan’dan gelmiş ve Mevlevidir. Bu tabelaya rağmen Alpaslan Kasabasında medfun bulunanSeyyid Nureddin Alparslan er Rufai’nin kardeşi olduğu da söylenmektedir. Zaman için ayrı mezheplere intisap etmiş olabilirler.



Türbe mimari özelliği olmayan üstü kapalı, basit bir türbedir.

Şeyhli Köyü halkı tarafından ziyaret edilen Şeyh Mehmed Abdal Türbesi etrafında ilginç uygulamalar görülmektedir. Mezarlıkta kadın ve erkekler ayrı yerlere gömülmektedir. Mayıs ayında Hıdrellez günü türbe ziyaret edilir, iki rekat namz kılan ziyaretçiler, türbede adaklarını keserek toplu olarak yerler. Türbe etrafında tavuk beslenmez, kadınlar yüksek sesle konuşmaz, davul zurna çalınmaz, eğlence tertip edilmez. Ufak tefek her türlü istek için ziyaret edilen türbede adaklar 6 Mayıs Hıdrellez günü gerçekleştirilir. Adağın illa türbede kesilmesi gerekmez. Yalnız kesilen adak eti kesen tarafından alınmadan tamamen fakirlere dağıtılır.

Menkıbeler: 1-) Köyde Şeyh Mehmed Abdal’ın vasiyetine rağmen bir düğünde türbe yanında eğlence tertip edilmiş. Düğünden sonra düğün sahiplerin evlerine koca taşlar yürümüş. Köylülerde bir daha bunu yapmamaya tövbe etmişler.
2-) Köyün yakınından geçen Zaptiye komutanı ve askerlerini, onların atlarını azıcık yemek ve samanla doyurmayı kerametiyle becermiştir.

Çeltek Baba Türbesi .. AMASYA

Çeltek Baba Türbesi .. AMASYA 

Çeltek Baba Türbesi
Çeltek Baba Türbesi, Amasya İli Taşova İlçesi Esençay Beldesindedir.

Çeltek Baba bölgeye yerleşen Selçuklular Döneminde “Taşabat” erenlerinden olduğu belirtilmektedir. Kitabesinde Tokat İli Erbaa İlçesi Tanoba Beldesinde medfun bulunan Çanakçı Baba ile Ravak’da bulunan evliyanın Çeltek Baba ile kardeş olduğu belirtilmektedir. İslam ordusunun değerli bir komutanı ve eğitimcisidir. Eski adı Bidevi olan Esençay’a gönderilmiş burada dergahını kurarak eğitim vermiştir.


Türbenin durumu hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Sandukası sonradan mermerden yenilenmiştir.
Türbe değişik dilekler için ziyaret edilmektedir.

Karacaahmet (Karadut) Türbesi ANKARA

Karacaahmet (Karadut) Türbesi 

ANKARA / BEYPAZARI /

 İnözü Boğazı

 Karacaahmet Türbesi, Ankara İli Beypazarı İlçesi İnözü Boğazında Başçeşme Önü mevkiindedir.
Karacaahmet Türbesi
Karacaahmet Türbesi
Karacaahmet Türbesi
Karaca Ahmet Sultan Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığında medfundur. Anadolu’da birçok yerde Karaca Ahmet adını taşıyan makam bulunmaktadır. Tarihi kayıtlarda Beypazarı’nda Karaca Ahmet Sultan Dergahı ve tekkesi bulunmaktadır. Halk türbeyeKaracaahmet Tekkesi de demektedir. Bu türbede medfun bulunanların bu dergahta görevli dervişlerden olduğu düşünülmektedir. Kültür envanterinde Karadut Türbesi olarak anılmaktadır.

Türbe Selçuklu Dönemi 13 veya 14.yüzyıl yapısı olduğu düşünülmektedir. Yığma ve keseme taştan dikdörtgen planlı, birbirine açılan iki odadan oluşmaktadır. Türbe kiremit örtülüdür. Giriş odasında iki mezar, ikinci odada biri çocuk iki mezar da bulunmaktadır. Türbe Koruma Kurulu kararıyla 1.Derece Anıt olarak tescillenmiştir.

Türbe özellikle hayır duası için ve değişik dilekler için ziyaret edilmektedir. Türbede mum adağı yakılmaktadır.

Yusuf Baba Türbesi / ANKARA / POLATLI /


Yusuf Baba Türbesi, Ankara İli, Polatlı İlçesi, Tatlıkuyu Köyü Tekke Mevkiindedir.

Yusuf Baba’nın kim olduğu konusunda herhangi bir bilgi yoktur. Bölgeye yerleşip burada Tekkesini açıp irşad görevine başlayan Kolonizatör Dervişlerinden biri olduğu düşünülmektedir.
Türbenin bulunduğu alan Tekke ve Kemikliye Mevkii olarak anılmaktadır. Sakarya Savaşında Sakarya Nehrinin üzerindeki köprü Yunan Birlikleri tarafından yıkılınca Türk Ordusu bayağı zayiat vermiştir. Bu alanda bol miktarda şehit kemikleri görüldüğü için Kemikliye olarak anılmaktadır.           

Türbe betonarmeden yakın zamanda yenilenmiş olduğunu düşünüyoruz. Türbe etrafında antik dönem devşirme malzeme bulunmaktadır. Türbe Sakarya Nehrine hakim bir yamaç üzerinde olup hem eski bir yerleşim yeri üzerindedir, hem de yanında Müslüman Mezarlığı bulunmaktadır.

Yusuf Baba özellikle hayır duası ve değişik dilekler için ziyaret edilmektedir.

Yusuf Baba Türbesi

Hıdrellez Dede Ziyareti ALANYA

Hıdrellez Dede Ziyareti 

ALANYA 

Ziyaretin Yeri: Hıdrellez Dede Ziyareti, Antalya İli, Alanya İlçesi, Hacımehmetler (Köyü) Mahallesinin kuzey doğusunda denizi gören bir tepe üzerindedir.
Hıdrellez Dede Kimdir: Hıdılellez Dede olarak da anılan ziyaret yeri Rumların yaşadığı dönemde ziyaret edilen bir kilisedir. Türklerin gelişiyle birlikte kilise camiye çevrilmiş, ziyarete Türkler devam etmiştir. Mübadele dönemine kadar Rumların ziyaret yeri olan makam daha sonra Türkler tarafından ziyaret edilmiştir. Rumlar halen bu alana ara sıra da olsa gelmekteymiş. Bahar aylarında ziyaret edilmesinden dolayı Hıdrellez adı aldığı düşünülmektedir.

Ziyaret Durumu: Ziyaret eski bir kiliseden devşirme olan camidir. İki kapısı olan kilisenin içinde, mihrap şeklinde bir düzenleme mevcuttur. Güneye bakan kapının üzerinde Latince yazıt ve bir haç bulunmaktadır. Mihrabın olduğu alan ziyaret yeri olarak kullanılmaktadır.
Ziyaret çevresi eski Rum Köyüdür.

Ziyaret Nedeni: Bahar aylarında Yağmur Duası için ziyaret edilen bir makamdır. Ayrıca değişik dilekler için de ziyaret yapılmaktadır. Mihrabın orada dilek için mum yakılmaktadır. Bu duvar yapışkan bir hal almıştır. Dilek dileyenler yanında getirdikleri bozuk paraları yapışkan duvara atarlar. Para duvara yapışırsa dileklerinin olacağına inanılmaktadır.
Hıdrellez Dede Ziyareti

Mahmut Seydi Türbesi .ALANYA

Mahmut Seydi Türbesi  ALANYA 

Mahmut Seydi Türbesi, Antalya İli, Alanya İlçesi, Mahmutseydi (Köyü) Mahallesi yakınındadır.

Mahmut Seydi’nin Horasan’dan bölgeye gelen yedi evliyadan biri olduğu söylenmektedir. Mahmut Seydi bölgeye gelerek eski adı Onas olan köye yerleşmiş ve zaviyesini kurmuş burada İslam’ı yaymıştır. Seyyid Harun Veli’nin öğrencisi ve ahfadından olduğu söylenmektedir. Yaşadığı dönem ve ölüm tarihi bilinmemesine rağmen 1461 yılındaMahmut Şeydi adına düzenlenmiş vakfiyesi kayıtlarda görülmektedir. Köylüler soylarının Mahmut Seydi’den geldiğini söylemektedirler. Mahmut Seydi Konya Hadim İlçesi Dedemli Kasabasında medfun olan Seyyid Bayram’ın kızı ile evlenmiştir.   
Deretürbelinas Köyünde medfun olan Mahmut Yusuf Narabi Mahmut Seydi’nin kardeşidir.

Türbe üç bölümden oluşan, dikdörtgen planlı, yığma moloz taştan inşa, çatısı kiremit örtülü bir türbedir. Türbe mutfak, ibadet odası (eskiden zaviye yeri olarak kullanılmış) ve sandukanın bulunduğu üç bölümden oluşmaktadır. Mahmut Seydi’nin asası sandukaya dayalı olarak durmaktadır. Türbeyi Hamdullah Emin Paşa yaptırmıştır.


 Özellikle çocuğu olmayan kadınlar ve çeşitli hastalıkları ve dilekleri olanlar tarafından ziyaret edilen bir türbedir. Kurban adağı türbe yanında gerçekleştirilip, etler fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılmaktadır.

Menkıbeler: 1-) Türbeyi yaptıran Hamdullah Emin Paşa Mısır’da görevde iken, onu tanıyan zengin bir Mısır’lının rüyasında bir evliya görünür. Zengin Mısırlı Mahmut Seydi sandukasının üstüne örtülmek üzere işlemeli güzel bir halı hediye eder. Türbeyi yenileyen Emin Paşa sandukanın üzerine bu hediyeyi koyar. Dönemin Alanya Kaymakamı 1932 yılında iki ilkokul çocuğuna bu halıyı çaldırır. Halı kayıplara karışır, fakat halıyı çalan çocuklar yıllardır belirsiz bir hastalıktan muzdariptir.
2-) Türbe ağaçlık bir alandadır. Fakat türbe etrafındaki ağaçlar kutsal kabul edilip kesilmezler. Kesenin rüyasına giren evliya odunları geri istemektedir.  

Mahmut Seydi Türbesi
Mahmut Seydi Türbesi

İlla Baba Türbesi / ANTALYA / ELMALI

İlla Baba Türbesi / ANTALYA / ELMALI 

İlla Baba Türbesi, Antalya İli, Elmalı İlçesi, Çalpınar (Köyü) Mahallesindedir. Köy içinden geçen derenin karşı tarafındadır.

Çalpınar Köyünün eski adı İlla’dır. Köye ismini veren burada medfun olan İlla Baba’dan aldığı söylenmektedir. Ermiş bir zat olarak anılmaktadır. Hakkında başka herhangi bir bilgi yoktur. 

Türbe betonarmeden kare plana yakın inşa edilmiştir. Türbe içinde üç sanduka bulunmaktadır.  
İlla Baba Türbesi