KARIŞIK

15 Şubat 2016 Pazartesi

Çoban Dede Türbesi

Çoban Dede Türbesi 

ADANA -Çukurova 

Karslı Mahallesi

 seyhan Barajının yanındaki tepelik alandadır.

Hayatı hakkında fazla bir bilgiye sahip olmadığımız Çoban Dede’nin kardeşlerinin yaşadığı dönem nedeni ile 16.-17. Yüzyıl civarında yaşadığı sanılmaktadır. Gerçek ismi hakkında bilgi yoktur. Mezarının bulunduğu yerde çobanlık yaptığı söylenmektedir. 33 yaşında vefat ettiği belirtilmektedir.
Değişik kaynaklara göre rivayet edilen kardeşleri Durhasan DedeBulut DedeAli Dede,Sadık DedeYoğurt DedeTosun Dede, Cabbar Dede, Muhittin DedeZilli Dede, Ateş Dede, Bulamaç Dede ve Sultan Abla’dır.

Çoban Dede’nin türbesi 1970’li yıllarda onarım görmüş, fakat tekrar bakımsız bir durumdayken, 1981 yılında Ayşe Ökmen tarafından bugünkü haliyle yeniden yapılmıştır. Türbenin içinde Çoban Dede’nin betonla sıvanmış ve üzeri yeşil  bezlerle, bayraklarla süslenmiş mezarı bulunmaktadır.
Türbenin bulunduğu tepeye bir merdivenle ulaşılır. Tepeden süzülen yapay bir şelale yaratılmıştır. Türbenin bulunduğu yer ve çevresi belediye tarafından mesire yeri olarak düzenlenmiştir.
Ziyaret Nedeni: Çoban Dede’yi sevap kazanmak isteyenler, çeşitli dilekleri olanlar, sinir ve ruh hastaları, görme özürlüler, çocuğu olmayanlar, ev sahibi olmak isteyenler ve sınıf geçmek isteyenler ziyaret etmektedir. Ağaçlara çaput bağlamak, kilit asmak, mum yakarak adak adarlar. Adakları yerine gelen ziyaretçiler kurban keserler, mevlit okuturlar, lokum ve helva dağıtırlar.
Menkıbeler: 1-) Ali Dede, Adana’da yaşar, geçimini ayakkabı imalatı ile sağlarmış. Kardeşi Çoban Dede dağda yaşar geçimini hayvancılıkla sağlarmış. Bir gün Çoban Dede koyunlarını sağdıktan sonra, sütü bir mendilin içine koyup kardeşi Ali Dede’nin ziyaretine gider. Çoban Dede kardeşinin yanına gelince onun bir kadının ayakkabı ölçüsünü aldığını görür. Ali Dede kadınlarının çıplak topuklarına bakınca, kerameti sona ermiş ve mendildeki süt akmaya başlamış. Bu durumu gören Ali Dede kardeşine seslenmiş: “Sen git dağda çobanlık etmeye devam et! Dağda koyunların içinde keramet sahibi olmak kolay, zor olan insanların içinde keramet sahibi olmaktır."

2-) Çoban Dede geçimini bir ağanın yanında çobanlık yaparak sağlarmış. Çoban Dede’nin ağası hac ziyaretine gider ve Mekke’de iken canı köfte ister. Bu durum Çoban Baba’ya malum olur ve ağanın karısına köfte yapmasını söyler. Köfteleri yapan hanımdan alıp göz açıp kapayıncaya kadar köfteleri Mekke’ye ulaştırır. Ağa hacdan dönünce Çoban Dede’nin kerametine inanır.

3-) Çoban Dede’nin zor durumda olanlara yardım ettiği hususunda bir çok hikaye vardır. Çoban Dede’nin rüyalarına girdiğini söylemektedirler. Örnek bir hikaye türbeyi bugünkü haliyle yaptıran Ayşe Ökmen’den aktarılmıştır. Ökmen eski haliyle olan türbeyi ziyaret etmiş ve Çoban Dede’den ev istemiştir. Eğer isteğine kavuşursa onun türbesini yeniden yapacağını söylemiştir. Kısa zamanda eve ve paraya kavuşan Ökmen adağını unutmuştur. Bir gece rüyasında Çoban Dede’yi görür. Rüyada Çoban Dede Ayşe Ökmen’e dileğini hatırlatır. Ayşe Ökmen’de yeni türbeyi hemen yaptırır.

4-) Adnan Menderes Bulvarı yapılırken yol Çoban Dede’nin bulunduğu tepeye kadar gelmiş. Mühendisler yolun düzgün olması için tepenin yıkılmasını söylemişler. Ne yapılmışsa tepe bir türlü yıkılamamış. Sonra Çoban Dede işçilerin, mühendislerin rüyasını girerek tepenin yıkılmasına mani olmuş.

5-) 1945’li yıllarda şehrin dışında kalan türbe etrafında balık tutmak ve avlanmak için türbe yakınına avcılar gelirmiş. Türbe yakınında avcılar ne yaparlarsa yapsınlar, ağaç üzerlerindeki kuşları vuramazlarmış.  
  
Çoban Dede Sandukası
Çoban Dede Türbesi
Çoban Dede Türbesi
Çoban Dede Türbesi
Çoban Dede Türbesi
Çoban Dede Türbesi
Kaynakça: Hatice Özcan – Halkın Çoban Dede’den Beklentilerinin Psikolojik Nedenleri (2007) / Kutlu Özen – Adana Yöresindeki Üç Adak Yeri / Yrd.Doç.Dr. Zekiye Çağımlar - Adana ve Çevresinde İnsana Bağlanan Umudun Yatırlar ve Ziyaretler Boyutu / Prof.Dr Erman Artun – Adana Halk Hekimliğinde Atalar Kültü / Prof.Dr. Erman Artun – Adana’da İnanç Merkezleri ve Bunlara Bağlı Kültür Değerler

Karahan Yatırı ADANA Çukurova – Karahan Köyü

Karahan Yatırı 

ADANA 

Çukurova – Karahan Köyü

Türbe Adana ili Çukuova İlçesi Karahan Köyünün yakınında bir tepenin eteğindedir.
 Karahan Köyü Dede Karkın Ocağına bağlı bir Türkmen Köyüdür. Kafkasya’dan göç etmişlerdir. Yatırın kim olduğu konusunda elimizde herhangi bir bilgi yoktur.

Türbe üzeri kapalı, betonarme imal edilmiş herhangi bir mimari özelliği olmayan basit bir türbedir.

Karahan Köyü halkının Bektaşi-Türkmen adetlerine göre yaşadığını biliyoruz. Bu ziyaret de bu adetlere göre ziyaret edildiğini tahmin ediyoruz.
Karahan Yatırı

Şefika Hatun Türbesi AMASYA Merkez –Kale Köyü

Şefika Hatun Türbesi 

AMASYA 

Merkez –Kale Köyü

Şefika Hatun Türbesi, Amasya İli merkez ilçesi Amasya’ya bağlı Kale Köyündedir.
Şefika Hatun Kimdir: Şefika Hatun’un kim olduğu konusunda herhangi bir bilgi yoktur. Kale Köy adını yakınında bulunan bir tepe üzerindeki kale kalıntısından almıştır. Kale Roma-Bizans Döneminde İpek Yolu’nu korumak için kullanılmıştır.
Kale Köye yakın konumda mesire ve ziyaret yeri olarak kullanılan Dedeler Mevki de bulunmaktadır.  

Türbe kare plana yakın, kiremit çatılı mimari özelliği olmayan basit bir türbedir. Mezar sandukası türbenin içindedir.

Türbe özellikle Kale Köylüleri tarafından ziyaret edilmektedir
Dedeler Mevkii
Dedeler Mevkii
Şefika Hatun Sandukası
.

Karaali Evliyası (Evliyaları) AMASYA

Karaali Evliyası (Evliyaları) 

AMASYA 

Merkez –Karaali Köyü

Karaali Evliyaları, Amasya İli merkez ilçesi Amasya’ya bağlı Karaali Köyü ve çevresindedir.
Karaali Evliyaları Kimlerdir: Karaali soyadına sahip üç kardeş evliya Karaali Köyünde yaşarmış. Sırasıyla vefat edince köye ve çevresine defnedilmişlerdir. Birincisi köyün girişindeTekke denilen yerde medfundur. İkinci kardeş Karaali Düzü denilen tekkede medfundur. Üçüncü kardeş ise Kayalık Tepesi denilen yerdeki tekkede medfundur.  

Türbenin Durumu: Köyün girişinde bulunan türbe mermerden yeniden yapılmıştır. Üzeri kapalıdır. Diğerlerinin durumu hakkında herhangi bir bilgimiz yoktur.

Ziyaret Nedeni: Türbeler özellikle Karaali Köylüleri tarafından ziyaret edilmektedir. Köylüler toplu olarak Yağmur Duasına çıkarlar her türbe ziyaret edilir, üçü için de ayrı ayrı kurban kesilir. Daha sonra köyü girişine gelinerek dağıtım yapılır, toplu olarak dilekler dilenir ve dualar okunur.

Karaali Evliyası Türbesi

Koç Hasan Dede Türbesi AMASYA –Merkez –Köyceğiz Köyü

Koç Hasan Dede Türbesi 

AMASYA –Merkez –Köyceğiz Köyü

Koç Hasan Dede Türbesi, Amasya İli merkez ilçesi Amasya’ya bağlı Köyceğiz Köyünün 1km güneyinde bulunan bir tepenin üzerindedir..
Koç Hasan Dede Türbesi
Koç Hasan Dede Türbesi
Koç Hasan Dede Kimdir: Amasya İlyas Köyünde medfun bulunan Baba İlyas’ın (Pir Baba İlyas Horasani)  öğrencilerindendir. Köyceğiz Köyü Alevi-Bektaşi cemaatindendir. 
Türbenin Durumu: Türbenin kare planlı olup, üzeri kiremit kaplı, betonarmeden mimari özelliği olmayan basit bir türbedir. Türbe yanında misafirhane ve aşevi için yapılmış bina bulunmaktadır.

Ziyaret Nedeni: Türbe özellikle Köyceğiz Köylüleri tarafından ziyaret edilmektedir. Köylüler toplu olarak Bahar aylarında Yağmur Duasına çıkarlar türbe ziyaret edilir, kurban kesilir. Yine sonbahar aylarında birlik ziyareti için kurban kesilerek toplu olarak ziyaret gerçekleştirilir.

Şehitler Baba Türbesi AMASYA

Şehitler Baba Türbesi 

AMASYA –Merkez –Sarayözü Köyü

Şehitler Baba Türbesi, Amasya İli merkez ilçesi Amasya’ya bağlı Sarayözü Köyünün mezarlığında türbesi vardır.

Şehitler Baba Türbesi

Şehitler Baba Kimdir: Şehitler Baba’nın kim olduğu konusunda detaylı bir bilgi yoktur.
Türbenin Durumu: Türbenin üzeri açıktır. Türbe mermerden yeniden yapılmıştır. Türbe içinde bir sütun parçası bulunmaktadır. Bu sütunun Horasan’dan buraya atılmış olan Çeviştaş olduğuna inanılmaktadır. Diğer bir tanesi de Keçeci Baba’nın Türbesindir.

Ziyaret Nedeni: Bu alan kutsal kabul edilir ve her yıl kurban kesilir. Sarayözü Köyü Derneği her yıl bu mezarlığın etrafında Şehitler Baba Şenliği düzenlemektedir.


Şehitler Baba Türbesi


Şehitler Baba Tabelası
Kaynakça: www.sarayozudernegi.com

Hamdullah Efendi Türbesi AMASYA

Hamdullah Efendi Türbesi 

AMASYA –Merkez – Sofular Mahallesi

Türbenin Yeri: Hamdullah Efendi türbesi, Amasya İli merkezi Sofular Mahallesi, Çevikçe Sokakta bulunan Hamdullah Efendi Cami yanındadır.
Pir Hamdullah Çelebi Türbesi
Hamdullah Efendi Tabelası
Hamdullah Efendi Kimdir: Hacı Bektaş Veli Dergahının 23. Postnişin’idir. Hamdullah Çelebi, Pir Hamdullah Efendi olarak da anılmaktadır. 1767’de doğup, 1836 yılında vefat etmiştir. Anası Rahime Hanım, babası Seyyit Şeyh Feyzullah Çelebi’dir ve onun 1824 yılında vefatı üzerine posta oturmuştur. Osmanlı padişahı II. Mahmud Yeniçeri ocağını kaldırınca, Hamdullah Çelebi’yi 1827 yılında Amasya’ya sürgüne gönderir. Burada vefat eder. Amasya Alevileri 1847 yılında mezarının üzerine bugünkü türbeyi inşa ederler.
Hamdullah Efendi ve Güleser Hanım Sandukaları
Türbenin Durumu: Türbe kare planlı, kubbeli, kubbesi oluklu kiremitle kaplıdır. Türbe kitabesi kapı girişindedir. Türbe içinde duvarlar boyama tekniğiyle süslenmiştir. Vakıflar sorumluluğundaki türbe 1992 yılında Anıt olarak tescillenmiştir.
Türbede iki sanduka vardır. Biri Hamdullah Efendi’ye diğeri ise eşi Güleser Hanım’a aittir. Türbe yanında Hamdullah Efendi Cemevi ve Kültür Merkezi inşa edilmiştir.

Kaynakça: www.kurumsal.kulturturizm.gov.tr / www.tusyapma.worgpress.com /  www.facebook.com / www.tatilcenter.wordpress.com 

Hicabi Baba Türbesi / Amasya – Ziyaret Beldesi

Hicabi Baba Türbesi / Amasya – Ziyaret Beldesi

Türbenin Yeri: Hicabi Baba türbesi, Amasya İli Merkez ilçesi Amasya’ya bağlı Ziyaret Beldesinin merkezinde bulunan Hicabi Baba Camisinin yanındadır.
Hicabi Baba Türbesi
Hicabi Baba Kimdir: Gerçek adı Hicabül Abdülbaki Efendi’dir. 1777-78 yıllarında Kırım’ın Bahçesaray kasabasından Amasya’ya gelmiş, burada Ürgüplü Hacı Ahmet Efendi adındaki bir medrese hocasından dersler almıştır. Tasavvuf eğitimini ise Turhallı Şeyh Mustafa Efendi’den almıştır. Şeyhinin ölümü üzerine Amasya’da Nakşibendi Tarikatının şeyhi olmuş ve manevi hastalıkları iyileştirmesiyle ünlenmiştir. 1815-16 yıllarında eski adı Ziyere olan Ziyaret Kasabasında vefat etmiştir.

Türbenin Durumu: Türbe dikdörtgen formda olup 8,5x6,10mt ölçülerindedir. Çatısı kubbelidir. İçerisinde biri bayan beş sanduka bulunmaktadır. Türbe 1991 yılında Anıt olarak tescil edilmiştir. Türbe 1974 yılında restore edilmiştir.

Ziyaret Nedeni: Hicabi Baba’ya her türlü dilek, akıl hastaları ve hacca giden Ziyaretliler gelmektedir. Hacca giden hacı adayları Hicabi Baba türbesini toplu ziyaret edip, dualar okurlar ve türbede bulunan sancağın altından geçerler. Diğer ziyaretler için gelenlerse dualarını okurlar.

Menkıbeler: 1-) Türbede Hicabi Baba’ya ait olan iki sancak bulunmaktadır. Savaş zamanında türbeden kaybolan sancaklar, savaş bitince geri gelir ve üzerinde kan ve kılıç izleri gözlenmiştir.
2-) Hicabi Baba camisinin imamı Hicabi Baba’ya ait bir ibriği her gün doldurmasına rağmen sabahları ibriğin boşaldığı görülmektedir. Bu yıllardır böyledir.
3-) Hicabi Baba Şeyh Mustafa Efendi’ye intisap etmek için birkaç kez Ziyaret’e gelir. Fakat bir türlü yolu bulup dergaha ulaşamaz. Bu durum Mustafa Efendi’ye malum olur ve müritlerini göndererek Hicabi Baba’yı yanına alır. Gün gelir Mustafa Efendi vefat eder. Vasiyet olarak “Kim kavuğumu yerden kaldırırsa yerime o geçsin der.” Bütün müridler denemesine rağmen kavuğu yerden kaldıramaz. Bu işe yalnız Hicabi Baba kalkışmamıştır. Dergahta huzursuzluklar çıkınca kavuğu kaldırdığı gibi başına geçirir ve şeyhinin yerine göreve başlar.
4-) Hicabi Baba uzun boylu ve heybetli görünüşe sahiptir. Zaman zaman tarlaya çalışmaya giden köylüler şadırvanın orada Hicabi Baba’yı abdest alırken görmektedirler.
5-) Başka bir menkıbeyi ise değerli araştırmacı Abdulhalim Durma’dan olduğu gibi aktarıyorum:  Hicabi’nin diğer müridlerinden farklı olan davranışları, sohbetlere iştirak etmesi şeyhinin dikkatini çeker. Aralarında meydana gelen manevi yakınlaşma, diğer müridlerin de gözlerinden kaçmaz. Ne var ki, müridler bu sevgiyi kıskanırlar. Dedikodular şeyhin kulağına kadar gider. Bunun üzerine şeyh, müridlerini toplar ve onların birer demet çiçek getirmelerini ister. Şeyhin bu isteğini yerine getirmek için, müridler Ziyere Köyü’nün arazisine ve dağlara çıkarlar. Amaç en güzel çiçeklerden bir demet hazırlayıp, şeyhlerine sunmaktır. Bütün müridler, Ziyere Köyü’nün dağlarından envai cins çiçeklerden birer demet yapıp Şeyhlerinin huzuruna girerler. Şeyhin odası bir çiçek bahçesine dönüşmüştür. Fakat Hicabi nice zaman sonra ağlaya ağlaya elleri boş döner. Şeyh, ‚ Ya Hicabi!.. Sen çiçek toplamadın mı ?‛ deyince, Hicabi büyük bir mahcubiyet içinde, ‛ Sultanım, çiçekler hep Allah’ın adını zikrediyorlar, kıyıp koparamadım‛, cevabını verir. Şeyh o zaman müridlerine döner;  “İşte Hicabi’yi bunun için sizden fazla seviyorum. Siz ne anlarsınız çiçeğin fikrinden, zikrinden”  der.

Kaynakça: Abdülhalim Durma –Evliyalar Şehri Amasya -2003 / Rahime Özdoğan –Amasya’da Adak Yerleri İle İlgili Halk Anlatıları -2006

Abalı Baba Türbesi

 

Abalı Baba Türbesi..


Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar ulaşmış bir erenler ordusuyla çepeçevreyiz. Çoğunun başında bir dikili taşı yok, bazısının ziyaretçileri kapılarında kuyruk oluyorlar. Öyle ya da böyle olsun, Cenab-ı Hakk'ın insanlara rahmetinin bir nişanesi de bu erenler. Yöresinin halkına ışık tutmuş her biri. Aslında günümüzdeki gibi her iki yönde de her türlü enformasyonu sağlayan yayın organlarının var olmadığı asırlarda insanların irfana aç dimağlarını Allah bilgisi ile doyuran bu gibi erenlerin gördüğü görev çok daha önemli olmuştur herhalde.

Abalı Baba Türbesi'nin aşağıdan girişi

Halkın avamının o türbelerden çok şeyler bekleyen anlayışları çoğu kez bu parlak güzelliği gölgeliyor. Sanki uzun süre kabir ziyaretlerinden men edilmiş bir ümmet değiliz. Putperestlik artığı olan fikirlerin temizlenmesi uzun zaman alıyor, tevhidin ışığının kafalardaki tüm putları devirmesi aynı zamanda bir inşa anlamına geliyor. Kafalarda dikilen putlar tahribin, onların tahribi de dimağların inşasının nişanesi olduğuna göre, tahrip kolay ve inşa zor oluyor.
Nebevi öğretinin şart koştuğu tevhid bilincinin nadasa bırakılmış olmasının, kalabalık kitlelerin dimağlarında ne denli bozucu bir tesir gösterdiğini, böylesi ziyaretlerde her defasında bir kez daha anlar ve çaresiz kalırım.
 Abalı Baba Türbesi'nin giriş kapısı
Memlik Köyü'nde de bugün Abalı Baba türbesini ziyaret ettik. Yüzyıllar önce yaşamış bir veli kişi, bir güzel insan. Sağlığında o topraklarda yaşayan insanlara ne yaptıysa, mezarını türbeye çevirmiş, ona duydukları minnettarlığın göstergesi olarak türbesini ziyaretgâh edinmişler.
Abalı Baba, türbede üç evladı ve hanımı ile birlikte medfun.

Hasan Velî olarak da bilinen Abalı Baba, Hacı Bayram Velî ile Hüseyin Gazi'nin çağdaşı olarak gösteriliyor. Anlatılanlar ise evliya menkıbelerinin ulaştığı sınırın da üstüne çıkıyor. Rivayete göre Hacı Bayram Velî, bir grup öğrencisi ile birlikte (yanında Hüseyin Gazi ya da bir rivayete göre Gülbaba olduğu halde) Memlik Köyü'ne Abalı Baba'yı görmeye giderler. Hüseyin Gazi hakkında bilinen pek bir şey olmamakla birlikte Emevi dönemlerinde yaşadığı tahmin edilmekte, Gül Baba'nın ise varlığı 1961 yılına kadar bilinmiyordu. Hacı Bayram Veli yaşadığı sabit olan ve hem Devlet-i Osmaniye hem de Ankara halkı tarafından haklı bir hürmete kavuşan bir kanaat önderi. Neyse efendim, Hacı Bayram Velî ve beraberindekiler Memlik Köyü'ne kümes hayvanlarına binerek gelmişler, Abalı Baba ise kendilerini karşılamak için duvara ya da taşa binerek yolun başına çıkmış. O sırada talebeleri ile birlikte dergâh inşaatı yapıyorlarmış. Diğer talebeler de karşılamaya inşaat aletlerine binerek gitmişler. Sohbetleri esnasında Abalı Baba ziyaretçilerine ikramda bulunuyor. Süt olduğu söyleniyor. Hacı Bayram Velî, gölgelik bir yer de yokmuş deyince, ateşteki üç parça odunu atıyor ve üç tane ağaç oluyor. O ağaçların gölgesinde sohbetlerine devam ediyorlar. Hatta yaptıkları dualarda da Abalı Baba'nın duasına hayran kalıyorlar. Hikâye bu boyutlara nasıl geldi bilmiyorum. Kulaktan kulağa aktarılan bilgilerin ulaşacağı boyutu kestirmek zor. Bugün bile nitekim yaşadığımız hadiselerle ilgili kulaktan kulağa olmadık dedikodular yayılabiliyor.
Abalı Baba'nın köz odunları atarak ağaç ettiği yönündeki rivayetin ağaçları.Artık altında gölgelenecek "adam" kalmadığı için kurumuşlar.
Tabii bir zatın Hacı Bayram Velî'nin hürmetine mazhar olması bir onay anlamına geliyor.
Mübarek Abalı Baba'nın bir de zaviyesi olduğu rivayet ediliyor. Osmanlı kaynaklarında genelde vakıf arazisi şeklinde geçen bir bölge burası.
Böylesi anlı şanlı efsanelerle birlikte bir de türbenin şifa verici özelliğine de inanılıyor. Birçok hastalığın oralarda şifa bulduğu söyleniyor.
Türbe içinde yoğun bir ilgi görmek mümkün. Ayrıca halkımız bilmem hangi dini metinde görmüşlerdir; türbeyi tavaf ediyor. Mutlu evlilikler kurmak için düğün alayı, gelin ve damatla birlikte türbeye geliyor. İşleri rast gitmeyenler de burada fayda umuyorlar.
En acı olan tarafı da orada yatan muhterem kişinin nasıl yüzyıllar boyu kulaktan kulağa abartılarak anlatılan bir üne nasıl kavuştuğuyla ve bu seviyede bir insan olmanın yollarıyla ilgili kafa yoran yok. Çünkü oradan çıkınca herkes ciro edeceği senetleri düşünüyor. Türbeye gidip mutlu evlilik yapmak da oldukça kolay bir şey. Kişiye bir görev yüklemiyor. Nasıl bir eş olursan ol, yuvana ne düzeyde özen gösterirsen göster, türbeye gittiysen evliliğin mutlu olacaktır...
Kanaatimizce türbe ziyaretlerinin maksadı, en başta ölümü hatırlamak, bir gün bizlerin de o aleme intikal edeceğimiz fikrini somut bir şekilde yerleştirmektir. İkinci en önemli maksat, orada yatan muhterem kişilerin var olduğu, bir zamanlar yaşadığı ve toplumlarında hayırla yad edilecek işler yaptığını düşünerek, "Biz de öyle olabilir miyiz? Böyle olma konusunda ne tür eksikliklerimiz var?" şeklinde bir muhasebe yapmaktır. Kişiyi duaya vesile yapmaya gelince, vesile yapılmak anlamında en büyük şan, Hazret-i Rasul-i Ekrem'e aittir. Dualarımızı onun yüzü suyu hürmetine yapabiliriz. Ondan sonra da sırasıyla Peygamberler ve onların ashabı gelir. Daha sonra da Asfiya ve Evliya hazeratını düşünmek mümkündür.
Ancak genelde kabir ziyaretlerinde gördüğümüz şudur ki, kimsenin ölmek gibi bir derdi yok. Herkes türbeden çıkışta yapacağı işlerin hesabında. Halbuki aşağıda yatan kişi başka hesaplar veriyor. En büyük bir velî de olsa bu durum hesap verecek olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Abalı Baba'nın sandukası

Tüm bu duygular içinde bir türbe ziyareti de biz yaptık. Unutulmaz izler bırakmış olmak güzel. Aslında unutulsa da güzel izler bırakmak güzel. Abalı Baba da güzel izler bırakmış herhalde ki, yüzyıllardır ziyaret ediliyor. Ancak bu ziyaretlerin çığırından çıkmaması, tavaf gibi çirkin ve hesabı verilemeyecek uygulamalardan kaçınılması en büyük dileğimizdir.

Çeken Şıheylik Evliyâsı..zile

Çeken Şıheylik Evliyâsı..zile



 Zile'nin Yeşilce Köyü'nde bulunmaktadır. Köyün resmî adı Yeşilce olmasına rağmen yörede köy Şıheylik adı ile anılır. Malazgirt zaferinden sonra Oğuz boylarından 12 çadırlık bir Türkmen kafilesinin köye geldiği, Anadolu'nun manevî mimarlarından Horasan erlerinden yedi kardeşin en büyüğü olan Şeyh Mehmet Efendi'nin buraya gelerek yerleştiği rivayet edilmektedir. Bu Şeyh Mehmet icazetini almak için Amasya'daki şeyhe gitmiş. İcazet veren şeyh "Gel bakalım Mehmet, ne kerametin var, göster?" demiş. Şeyh Mehmet binanın direğini tutup sallamış. Direkle beraber bütün bina sallanınca Amasya'daki Şeyh Mehmet Efendi'ye "Tamam Şeyh'im tamam iyilik bulasın." demiş. Bugün, ruhî bunalıma düşenlerin, işlerinin daha iyi, rahat ve düzenli gitmesini isteyenlerin ziyaret yeri olan Şıheylik'e gidenlerin iyilik ve dertlerine şifa bulduklarına inanılır

İki Alatlı Türbeleri..Lapseki

 İki Alatlı Türbeleri..Lapseki






Orhan Gazi zamanında Süleyman Paşa önderliğindeki Osmanlı ordusu Rumeli’ye geçmeden az önce Lapseki’yi fethetmek için yürümüştür. O zaman Bizans’ın elinde bulunan Lapseki’ye padişahın fermanını götürmek için üç tane Osmanlı süvarisi görevlendirilmiştir. Bu süvarilerin atları al(kırmızı)renklidir. Süvariler Lapseki’nin tam güneydoğu istikametine geldikleri sırada takriben şu anda ilçeye bir kilometre mesafede küçük bir tepe üzerinde Bizanslılar tarafından şehit edilmişlerdir. Şehidin bir tanesinin cesedi bulunamamıştır. Bu şehitlerin gömüldüğü yer halk dilinde “İKİ AL ATLI” şeklinde söylenegelmiştir. Bu şehitler için aynı yerde iki adet mezar mevcuttur. 1356 yılında ise Orhan Bey’in oğlu Şehzade Süleyman Paşa, Ece Bey, Hacı İlbey, Gazi Fazıl Bey ve Evranos Beyler Güreci ile Lapseki arasına gelerek ilk defa fetih amacıyla Gelibolu’ya geçtiler. Bu arada Orhan Bey Umurbey’deki kiliseyi camiye çevirdi. Gazi Süleyman Paşa’da Lapseki’de bugünkü camiyi yaptırdı" diye konuştu.

BALLI BABA..karadeniz ereğli


BALLI BABA..karadeniz ereğli

Karadeniz - Ereğli, Türkiyede çok bilinen bir ilçe. Demir çelik fabrikası ve gemi yapım sanayisi ile dünyanında ilgisini çeken ikiyüz bin nufuslu şirin bir ilçe. Arazisinin büyük bir kısmı ormanlarla kaplı. Dünyada sadece burada yetişen Osmanlı çileği ile çok ünlü. Zonguldak ormanlarının içinde olan Ereğli ormanlarında da kestane ve ıhlamur ağaçları boldur. Bu nedenle arıcılık hemen her tarafta yaygın olarak yapılıyor.


 
Çeştepede bulunan bu türbede 700 yıl öncesi bölgeye İslamiyeti anlatmak için geldiği söylenen HAVLUCU BABAyatıyor ve mezar taşındaki yazısı.

.

Tavusbaba Türbesi ..konya ..meram

Tavusbaba Türbesi ..konya ..meram


Konya'nın Meram Bağları'nda çok mütevazı bir türbe yer alıyor. Halk tarafından Tavusbaba Türbesi olarak adlandırılan mekan, bugün ziyaretçiler tarafından sürekli ziyaret edilmekte… Fakat Tavusbaba türbesi bir kadına mı ait yoksa bir erkeğe bilinmiyor. 

Yüzyıllar boyu bu gizemini koruyan türbe, bazı efsanelerin de çıkış noktası. Derler ki; günün birinde hint diyarından güzel mi güzel bir kadın yerleşmiş buraya. Her gün rebab çalar şarkı söylermiş. Kimsenin yüzünü görmediği bu güzel kadın bir gün rebabını çalmamış. Tepedeki sesin kesildiğini fark eden halk, merak ediip tepeye çıkmış. Bakmışlar ki bir rebab ve bir yığın tavus kuşu tüyünden başka bir şey yok. Daha sonra bu buraya türbe yapılır ve tavuskuşu tüyleri türbede saklanır. 

Bir başka rivayete göre ise; Mevlana'yı görmeden vurulan bir kadın bilir ki Mevlana hep Meram Bağları'na çıkar. Sırf onu birazcık görebilmek için bağların tepesine yerleşir. Ömrünün geri kalanını uzaktan Mevlana'yı izleyerek geçirir. 

Hangi efsane doğrudur bilinmese de şehre gelen turistler tarafından sık sık ziyaret edilmeye devam ediyor Tavusbaba Türbesi. Sizin için de anlamlı bir gezi noktası olabilir.

AKŞEMSEDDİN TÜRBESİ.göynük

AKŞEMSEDDİN TÜRBESİ.göynük
Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin’in türbesi 1464 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Kefeki taşınmış kasnaksız bir Kubbe örtülü altıgen planlı bir yapıdır. Girişi doğu yönündedir. Kapının üzerinde sivri kemerli bir alınlık yer alır.
Türbenin içi çok sadedir. Kubbenin oturduğu pandantifler ilgi çekicidir. Her kenarda altta ve üstte ikişer sıra halinde yer alan pencerelerden üst sıradakiler geç devre ait renkli camlı alçı şebekelerle süslenmiştir.
Akşemseddin’in sandukası 2.50×0.50 metre boyutunda, kapıdan girince sağdadır. Ceviz üzerine kabartma yazı ile süslü olan bu sanduka Osmanlı ağaç işçiliğinin güzel bir örneğidir. Kapaklar nar çiçeği kabartma ile süslüdür. Türbede ayrıca Akşemseddin’in oğulları Emrullah ile Sadullah Çelebilerin sandukaları vardır.

Pirsefa Hazretleri Ve Türbesi..

  Pirsefa Hazretleri Ve Türbesi:
               
       Pirsefa Hazretleri ile Yuşa Peygamber aynı yerde yatmaktadırlar. Pirsefa hakkındaki rivayetlere göre Pirsefa’nın Hz. Yuşa’nın türbedarı olduğu ve ölünce buraya gömüldüğü söylenmektedir. Bir başka rivayete göre ise Pirsefa Medinelidir ve ensardandır.
      Gaziantep’in Müslümanlar tarafından fethinde Hz. Ali kumandasında buraya gelmiş, Karaçomak’la yan yana savaşırken uğradığı zorlu bir kılıç darbesi ile gövdesi ikiye bölünmek suretiyle şehit olmuştur. Bunun üzerine Hz. Ömer, Yuşa’nın yanına defnederek “Kendini Peygamber-i Zişan’la Komşu ettim” demiştir.


  • Pirsefa Türbesi.jpg
  •  
  • Pirsefa Türbesi.jpg
     
  • Pirsefa Türbesi.jpg

Tahir ile Zühre Mescidi Konya

 Tahir ile Zühre Mescidi
Konya


Tahir ile Zühre Mescidi, Meram İlçesinde Form’daki Gedavet Parkında yer alır. 
Kitabesi günümüze gelememiştir. Yapı üslubundan XIII.yüzyılın sonlarında Sahip Ata’nın torunları tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Sahip Ata’nın torunlarının yanındaki türbede gömülü olduğu düşünülse de bu konuda yeterli bir bilgiye kaynaklarda rastlanmamıştır. 

Yaygın bir rivayete göre ise, yandaki türbede gömülü olanlar Sahip Ata’nın torunları değil. Buna göre, mescidin bitişiğindeki türbe, halk hikâyelerimizin ünlü kahramanlarından Tahir ile Zühre’ye ait. Türbede yan yana iki mezar. Biri Tahir’in, öteki Zühre’nin .... 
Hikaye, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Emrah ile Selvihan, Aşık Garip ile Şah Sanem ve Yusuf ile Züleyha’da olduğu gibi hazin. 


 
(+) 



  
 
(+) 

Mescdin cümle kapısı 

  
 
(+) 

Pencere detayı 

  
 
(+) 

Güney cephesi 

  
 
(+) 

Kuzey Cephesi 


 
(+) 


Mescit kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Giriş kapısı zengin mukarnas frizleri ile bezenmiştir. Günümüze gelen izlerden firuze, lacivert, mor çini mozaiklerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. İbadet mekânındaki mihrap alçı ve süslemeli olup, geometrik motiflerle de bezenmiştir. 

  
 
(+) 



Hikâyeleri kısaca şöyle: 
Zühre bir sultan kızı, Tahir bir vezir oğludur. İkisi de anne ve babalarının yedikleri sihirli bir elmadan dünya’ya gelmişler, birlikte oynamış, birlikte büyümüşlerdi. Önceleri, bir hocanın rahlesi önünde diz çöküp okurlarken, sonra yaşlı bir Pir’in elinden içtikleri “Aşk Badesi” ile sarhoş olur, yüreklerini aşkın yalap yalap yakan ateşinde közleştirirler. Artık, sazla- sözle deyişler söylemekte, birbirlerine olan aşklarını dile getirmektedirler. Bu böyle gitmeyecek, bir engel ortaya çıkacak, daha beşikteyken sözleri kesilen bu iki sevgiliyi birbirinden ayıracaktır. Çünkü, Hak âşıklarının alın yazısı böyledir. Bu çizgide kaderleri birliktir. Gün gelip çatmış, kader ağlarını örmüş, Tahir Konya’dan Mardin zindanına sürülmüş, Zühre de sarayın bir odasına kapatılmıştır. 
Her iki âşık, umutsuz aşklarının çilesini çekmeye, yüreklerindeki petek petek aşk balını saza ve söze dökmeye devam ederler. Gün olur, Tahir zindandan kurtulur. Konya yoluna düşer, Konya sarayından sevgilisini kurtarmak isterken yakalanır. Bu kerre bir sandala bağlanarak, başıboş, Beyşehir gölünün hırçın dalgalarına bırakılıverir. Göl Emir’i onu bulur, konağına getirir. Bu sırada, Zühre’nin bir Bey oğlu ile düğününün yapılmakta olduğu haberi alınır. Tahir, kılık değiştirerek, Konya’ya gelir, bir yolunu bularak Saraya girer. Girer ama, bir muhafız onu tanır üzerine atılarak öldürür. Zühre, altın telli duvağıyla cesedin üzerine kapanır, oracıkta can verir. Her ikisini bir mezara korlar. Mezardan iki gül fidanı boy verir iki fidanın arasında bir çalı dikeni vardır. Bu iki fidanı asla birleştirmez. Sonradan mezarlar üstüne, bugünkü türbeyi yaptırır, adına Tahir Ve Zühre türbesi derler.

Dede Korkut Türbesi..bayburt

Dede Korkut Türbesi..bayburt


bayburt un güney doğusunda 39 Km. mesafede ki Masat köyünün hemen çıkışındadır. Yapılış şekli ve mimarı tarzı ile çok eskilere uzanan ve halk arasında Alî Baba diye geçen türbe Alî baba (Büyük Baba) anlamında kullanılan ve bütün Türk dünyasını yakından ilgilendiren, Dede Korkut’a ait olduğu söylenen türbedir. 

İsim:  dede korkut.jpg
Görüntüleme: 5792
Büyüklük:  69,8 KB (Kilobyte)


Türbenin üzerinde eski Türkçe 718 rakamı görülmektedir. 

İsim:  korkut.jpg
Görüntüleme: 8510
Büyüklük:  46,9 KB (Kilobyte)


Yapılış şekli ve kullanılan malzeme bakımından adı geçen kişiye ait olabilecek karakterdedir. Anıt türbe Orhan Şaik Gökyay’ın 1986 Basımı Dede Korkut Hikayeleri Kitabında resimli olarak yer almaktadır. Dede Korkut asırlar boyu yüksek erdem , hoşgörü ve anlayışın kitlelere yayılmasında büyük rol oynamış bilge bir kişidir
 - 

Koçubaba Camii ve Türbesi :keskin

Koçubaba Camii ve Türbesi :keskin


 Kırıkkale merkez ilçeye bağlı Koçubaba köyündedir. Cami ve türbe 15. yüzyıl yapısıdır. Ancak cami yeniden yapılmıştır. Türbe ise yapılan onarımlarla özgünlüğünü büyük ölçüde yitirmiştir. Sekizgen planlı ve sivri bir külahla örtülü olan türbede, Alevi Şeyhi Koçumbaba’nın sandukası bulunmaktadır.

Haydar Sultan Camii ve Türbesi

Haydar Sultan Camii ve Türbesi :


 Keskin ilçesine 22 km. uzaklıkta bulunan Haydar Sultan köyünde Böyrek Dağları’nın eteklerinde köye 500 m. kadar uzaklıkta yer almaktadır. Geç Roma ya da Erken Bizans dönemlerinde varolan muhtemel bir manastır üzerine inşa edilen Haydar Sultan Külliyesi, cami, türbe, hazire, çeşme ve kuyudan oluşmaktadır. Yapılan onarımlarla asıl hüviyetini kaybeden külliyeden günümüze Deliler Kuyusu adı verilen kuyu ile iki adet kitabe kalmıştır.
Deliler Kuyusu, caminin yanında etrafı duvarla çevrili avludadır. 50 cm çapında bir kuyu bileziği, onun altı ise 60x60 cm'lik kare kuyu bulunmaktadır. Kuyu ağzı beton kaplamalarla yükseltilmiş olup zeminden derinliği 1,5 m. kadardır. Kuyu suyunun kükürtlü olması nedeniyle, su soğuk olmasına karşılık kaynıyor ve buhar çıkartıyor görünümündedir.

KARAMANOĞLU ALAADDİN BEY TÜRBESİ

KARAMANOĞLU ALAADDİN BEY TÜRBESİ :

Karaman oğlu Alaaddin bey Türbesi


Bu günkü Çıplaklı Beldesi sınırları içinde Gülefşen adıyla bilinen bir semttedir. Türbenin alt kısmı taş duvarlardan üstü (kubbesi) tuğladan yapılmıştır. Giriş kapısının üstünde yıllar önce çıkan bir Mellengiç (sakızlak) ağacı o kadar büyümüş ve kalınlaşmış ki üzerindeki kitabeyi bile düşürmüştür. Hatta bu mellengiç (yörede menevişte derler) kökünden dolayıda belli bir dönem Meneviş Evliyası olarak adlandırılmış. Daha sonradan Süleyman Dede olarak-ta anılan bu türbenin içinde sanduka filan yoktur, içinde metruk mezarlar vardır. Bakımsız bir şekilde onarım bekler, yinede çeşitli hastalıklar ve adaklar için ziyaret edilir.

Aburga Ahmet Dede Türbesi..bozcaada

Aburga Ahmet Dede Türbesi




Feribota bindiğinizde ve Bozcaada’ya yaklaştığınızda sol tarafta hemen farkedeceğiniz Aburga Ahmet Dede Türbesi’inde 10 mezar vardır. Rivayetlere göre denizci olan Aburda Ahmet Dede’nin Türbesinde denizciler dua edermiş, adak adarlarmış, Bozcaada halkı türbeyi hala kullanmaktadırlar. Aburga Ahmet Dede Türbesi Osmanlıdan kalma bir türbedir.