ARDIÇLI BABA TÜRBESİ..denizli
Ardıçlı Baba Türbesi Honaz-Dereçiftlik köyündedir. “Dereçiftlik köyü nüfusu, Tahtacı ve Evci-Alevi Türkmenlerinden oluşmaktadır. Ocak mensubiyeti olarak da Yanyatırlı ve Hacı Emirli ocaklarına bağlıdırlar. Köyün kurucusu, Hasan Kâhya olarak bilinmektedir. Hasan Kâhya köy arazisini 1926 yılında satın almış, Çivril, Erdek, Buldan gibi yörelerden Alevi-Türkmen grupları gelerek yerleşmişlerdir.
Türbe, etrafı çam ağaçları ile kaplı, Kaklık Ovası’na hâkim bir
tepe olan Bayram Tepesi’nin üzerindedir. Burada yattığına inanılan kişinin; Osmanlı Dönemi’nde, Honaz ilçesi dolaylarında, Osmanlı emniyet kuvvetleriyle Türkmen-Yörükler arasında çıkan bir karışıklıkta öldüğü rivayet edilmektedir. Hıdrellez ve Sultan Nevruz gibi özel günlerde, türbede bütün halkın katıldığı hayır yemekleri verilmektedir.
Alevi-Bektaşi türbelerinde olduğu gibi türbe duvarlarında, Müslümanların dördüncü halifesi Hazreti Ali Efendimizin tasvir posteri ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sivil posteri süslemektedir. Türbe içerisi, İslam'ı temsil eden yeşil ve Türklüğü temsil eden kırmızı renkler hakimdir.
“Asker elbiseli, aksakallı olarak köylülerin rüyalarına girdiği, bulunduğu tepeye nur olarak indiği rivayet edilmektedir. Adının “Ayhan” veya “Elele Müred” olduğu söylense de, türbenin yanında bulunan ve kutsallık atfedilen ardıç ağacından dolayı çevrede “Ardıçlı BabaTürbesi” olarak bilinmektedir.
Rivayet odur ki; Dereçiflik köyünde “Adıgüzel” adında çiftçilikle uğraşan bir adam yaşarmış. Bu adam bir gün köy kahvehanesine gelmiş ve: “Bu sene seksen dönüm pamuk ektim, eğer Allah otuz bin liralık hasat verirse bu paranın on bin lirası ile Ardıçlı Baba’nın türbesini yaptıracağım” demiş. Adam pamuğu satınca gerçekten otuz bin lira kazanmış ve on bin lirasına türbeyi yaptırmış…
Daha sonraki yılların birinde de adam yine pamuk ekmiş ama tarlasına gelen su başkasının tarlasından geçtiği için tarla sahibi bazen suyun geçmesine izin vermiyormuş. Bu yüzden de pamuk verimi yeterince olmuyormuş. Bunun üzerine Adıgüzel, Ardıçlı Baba Türbesi’ne gitmiş: “Ya benim tarlama su ver ya da beni bu adamdan kurtar” diye dua etmiş. O gece rüyasında birisi ona: “Kalk tarlanı su bastı!” demiş. Sabah olunca kalkıp bakmış ki gerçekten pamuk tarlasının tamamı sular içinde kalmış. Suyun nereden geldiğini araştıran kişi kendi tarlasının köşesinde bir su kaynağının akmakta olduğunu görmüş. Adam uzun seneler bu su kaynağından çıkan suyla kimseye muhtaç olmadan tarlasını sulamış, hatta ihtiyacı olan yakın komşularına da bu sudan verip onların da yararlanmasını sağlamış.
Kaynak: İbrahim Afatoğlu, Denizli Evliyaları ve Türbeleri, Selvi Yayınları, Ankara