Hatuniye (Sultan Şah-Ümmü Sultan) Türbesi - Ödemiş
İzmir ili Ödemiş ilçesi, Birgi Bucağında bulunan bu türbe, Birgi Ulu Camisinin güneyinde bulunmaktadır. Aydınoğulları döneminden Birgide kalan en eski yapılardan biri olan bu türbenin giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre, Aydınoğlu Mehmet Beyin kız kardeşi Sultan Şah için h.710 (1310) tarihinde yaptırılmıştır.
Sultan Şahın vakfı olan, günümüze ulaşamayan medrese ile birlikte yaptırılan bu türbenin etrafı daha sonra hazireye dönüşmüşse de çevre düzenlemesi sırasında buradaki mezar taşları kaldırılmıştır.
Türbe moloz taş ve tuğladan, altıgen planlı yapılmış olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Son yıllarda yapılan onarımlar sırasında özgünlüğünü büyük ölçüde yitiren türbenin üzeri kasnaksız basık bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturtulmuştur. Türbeye güney yönündeki bir kapıdan girilmekte olup, her cephesine de yuvarlak kemerli birer pencere açılmıştır. Günümüzde kuzey duvarındaki pencere örülmüş ve burası sağır duvar haline getirilmiştir.
Türbenin girişi ileriye doğru uzanmış ve bu yüzden de giriş cephesi eyvan biçimine dönüşmüştür. Hafif sivri kemerli bu eyvanın içerisine ve yan yüzlerine karşılıklı birer niş yerleştirilmiştir. Geçmeli basık kemerli girişin kilit taşı üzerine kabara ve iki yanına da madalyonlu basit süslemeler yapılmıştır. Türbenin iki satırlık sülüs yazılı kitabesi giriş kemerinin üzerine yerleştirilmiştir.
Türbe içerisinde buraya sonradan konulduğu anlaşılan bir mezar bulunmaktadır. İbrahim Hakkı Uzunçarşılının yayınladığı Şah Sultanın mezarın ne olduğu bilinmemektedir.
18 Kasım 2018 Pazar
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
GEYİKLİ DEDE TÜRBESİ..geyikli dağı
Geyikli Dede türbesi Geyikli Dağı’nın tepesinde yer alır . Aleviler tarafından her yıl baharda topluca ziyarete gidilir, adaklarda bulunulur ve şölenler verilir.
Geyikli Dede etrafında değişik hikayeler anlatılır. Bunlardan biri, Bergama’nın fethinde bulunan bir kumandan ile ilgilidir. Bu dağa ava giden komutan yavrularıyla gezen bir geyiği vurur. Onun yaşlı gözlerle yavrularına bakarak ölmesine dayanamayan avcı da orada düşüp ölür. Dağın doruğundaki mezara geyikle birlikte gömülür. Bir diğer hikaye ise tek başına dağda geyik avlayarak yaşayan ulu bir kişi ile ilgilidir. Öldüğünde bu zatı bulunduğu yere defnederler ve bu mezar günümüze kadar unutulmaz.
Geyikli Dede türbesi Geyikli Dağı’nın tepesinde yer alır . Aleviler tarafından her yıl baharda topluca ziyarete gidilir, adaklarda bulunulur ve şölenler verilir.
Geyikli Dede etrafında değişik hikayeler anlatılır. Bunlardan biri, Bergama’nın fethinde bulunan bir kumandan ile ilgilidir. Bu dağa ava giden komutan yavrularıyla gezen bir geyiği vurur. Onun yaşlı gözlerle yavrularına bakarak ölmesine dayanamayan avcı da orada düşüp ölür. Dağın doruğundaki mezara geyikle birlikte gömülür. Bir diğer hikaye ise tek başına dağda geyik avlayarak yaşayan ulu bir kişi ile ilgilidir. Öldüğünde bu zatı bulunduğu yere defnederler ve bu mezar günümüze kadar unutulmaz.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Çoban Dede (Sungurlu Cüneyd Bey ) Türbesi – Ödemiş
Beylikler Döneminden kalma bir yapı Ödemiş ilçe merkezinin en eski binası durumundadır. Aynı zamanda bölgedeki değil, Anadolu’daki erken mezar yapılarından biridir; türbeden çok kümbet özelliği taşımaktadır. Kaynaklarda Kızıl Ali (Baba) Zaviyesi, Abdal Cüneyd Zaviyesi-Tekkesi olarak da geçen yapının inşa tarihi hakkında bugüne değin açık bir belgeye rastlanmamıştır. Ancak, mimarî özellikleri Aydınoğlu Beyliği dönemini işaret etmektedir.
Sekizgen planlı yapı taş ve harç kullanılarak inşa edilmiştir. Sekizgen formlu bir külah ile örtülüdür. Giriş demir bir kapı ile sağlanmaktadır. Üç cephesinde pencere mevcut olup, bir tanesi sonradan örülerek kapatılmıştır.
Mülkiyeti Ödemiş Belediyesi’ne ait olan türbenin restore edilmesi ve çevre düzenlemesinin yapılması için çalışmalar devam etmektedir.
Kaynak: Ödemiş Kaymakamlığı
Beylikler Döneminden kalma bir yapı Ödemiş ilçe merkezinin en eski binası durumundadır. Aynı zamanda bölgedeki değil, Anadolu’daki erken mezar yapılarından biridir; türbeden çok kümbet özelliği taşımaktadır. Kaynaklarda Kızıl Ali (Baba) Zaviyesi, Abdal Cüneyd Zaviyesi-Tekkesi olarak da geçen yapının inşa tarihi hakkında bugüne değin açık bir belgeye rastlanmamıştır. Ancak, mimarî özellikleri Aydınoğlu Beyliği dönemini işaret etmektedir.
Sekizgen planlı yapı taş ve harç kullanılarak inşa edilmiştir. Sekizgen formlu bir külah ile örtülüdür. Giriş demir bir kapı ile sağlanmaktadır. Üç cephesinde pencere mevcut olup, bir tanesi sonradan örülerek kapatılmıştır.
Mülkiyeti Ödemiş Belediyesi’ne ait olan türbenin restore edilmesi ve çevre düzenlemesinin yapılması için çalışmalar devam etmektedir.
Kaynak: Ödemiş Kaymakamlığı
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
SARI BABA ( SARI İSMAİL DEDE )TÜRBESİ - TİRE
Tire’nin Büyükkemerdere köyünde mezarı vardır. Bunun makam mezarı mı yoksa asli mezar mı olduğu bilinmemekle birlikte, yüzlerce yıldır bu mezar çevresinde adına “ mahya” denilen yemekli anma törenleri yapılmaktadır. Bu kutsamalara kadın ve kızların ilgisi de yoğundur., Büyük ve Küçük menderes Havzası köylerin katılımıyla binlerce insanın bir araya geldiği ender kutlamalardandır.
Sarı İsmail Dede, Horasan’ın, Eski Türkistan’ın Seyran Şehrine bağlı Yese Kasabası halkından olup aynı yerde yetişmiş olan ilk Türk mürşidi meşhur büyük evliya Ahmed Yesevi Hazretleri’nin tarikatının Kalenderiye koluna mensuptur.
Kendisi 1350-1420 tarihleri arasında yaşamış olup, Anadolu’da Osmanlı Devleti’nin kurulması ile o tarihlerde Türk halkının esaslı bir akidesine sahip olmadıklarından halka irşad etmek maksadıyla Türkistan’dan Anadolu’ya birçok evliya gönderilmiş, her biri ikamet edeceği yöreyi arayıp bulup yerleşmişlerdir.
Bu meyanda Sarı İsmail Dede’de Osmanlı Devleti’nin 3. Padişahı I. Murat’ın son yıllarında Tire’nin Büyükkemerdere Köyü’ne yerleştiği ve yerleşim yerinde içecek bir yudum su olmadığından Allah’a secde edip gözyaşı dökerek: “Allah’ım! Fakiri burada mihman kıldın, canlara içecek su ve rızk ihsan et, bereketini üzerimizden eksik etme, niyazımızı kabul et…” diye yalvara yalvara şimdi akmakta olan suyu Cenab-ı Hak ihsan etmiş ve o yıl bol, bereketli mahsul alınmıştır. O tarihten beri de bu hayır ve dua adet halinde devam etmektedir.
Allah’ın ihsan ettiği bu sudan da Tire’de bulunan Eskici Dede’ye bir sepet içinde su gönderdiği sultanın kerametlerindendir.
Tire’nin Büyükkemerdere köyünde mezarı vardır. Bunun makam mezarı mı yoksa asli mezar mı olduğu bilinmemekle birlikte, yüzlerce yıldır bu mezar çevresinde adına “ mahya” denilen yemekli anma törenleri yapılmaktadır. Bu kutsamalara kadın ve kızların ilgisi de yoğundur., Büyük ve Küçük menderes Havzası köylerin katılımıyla binlerce insanın bir araya geldiği ender kutlamalardandır.
Sarı İsmail Dede, Horasan’ın, Eski Türkistan’ın Seyran Şehrine bağlı Yese Kasabası halkından olup aynı yerde yetişmiş olan ilk Türk mürşidi meşhur büyük evliya Ahmed Yesevi Hazretleri’nin tarikatının Kalenderiye koluna mensuptur.
Kendisi 1350-1420 tarihleri arasında yaşamış olup, Anadolu’da Osmanlı Devleti’nin kurulması ile o tarihlerde Türk halkının esaslı bir akidesine sahip olmadıklarından halka irşad etmek maksadıyla Türkistan’dan Anadolu’ya birçok evliya gönderilmiş, her biri ikamet edeceği yöreyi arayıp bulup yerleşmişlerdir.
Bu meyanda Sarı İsmail Dede’de Osmanlı Devleti’nin 3. Padişahı I. Murat’ın son yıllarında Tire’nin Büyükkemerdere Köyü’ne yerleştiği ve yerleşim yerinde içecek bir yudum su olmadığından Allah’a secde edip gözyaşı dökerek: “Allah’ım! Fakiri burada mihman kıldın, canlara içecek su ve rızk ihsan et, bereketini üzerimizden eksik etme, niyazımızı kabul et…” diye yalvara yalvara şimdi akmakta olan suyu Cenab-ı Hak ihsan etmiş ve o yıl bol, bereketli mahsul alınmıştır. O tarihten beri de bu hayır ve dua adet halinde devam etmektedir.
Allah’ın ihsan ettiği bu sudan da Tire’de bulunan Eskici Dede’ye bir sepet içinde su gönderdiği sultanın kerametlerindendir.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
3 Kasım 2018 Cumartesi
YEDİLER TÜRBESİ.ANKARA.BEYPAZARI
YEDİLER TÜRBESİ Beypazarı’na 3 km. uzaklıkta, İnözü Çayı’nın kenarında yer alan Yediler Türbesi’nde, Horasan’dan geldikleri ve bu bölgede dergah kurdukları rivayet edilen yedi ermiş şahsiyetin mezarı bulunmaktadır.
Labels:
YEDİLER TÜRBESİ.ANKARA.BEYPAZARI
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Ali Baba Türbesi..DÜZCE .KAYNAŞLI
Uzun yıllardır Türbe Tepe’deki orman içerisinde yer alan Ali Baba Türbesi, belediyemiz tarafından kapsamlı bir çevre düzenlemesine tabi tutularak yenilenmiş ve ailelerimizin tercih ettiği bir park haline getirilmiştir. Sessiz ve sakin ortamıyla Ali Baba Türbesi, Kaynaşlı’nın önemli turizm merkezlerinden biridir.
Ali Baba’nın hangi yıllarda yaşadığı bilinmemekle birlikte, onunla ilgili çeşitli efsaneler dilden dile günümüze dek gelmiştir. Bir efsaneye göre, yörede “Ali Baba” isminde mütevazı yaşamıyla tanınan bir zat yaşar. Bu zat tek öküzüyle çift sürmeye gider. Bir gün karısı, Ali Baba’nın tek öküzle nasıl çift sürdüğünü merak ederek tarlaya birlikte gitmek ister. Birlikte gitme konusunda kocasını ikna eder. Ancak Ali Baba “Tarlada gördüklerin için hayret ifade eden sözcükler kullanmayacaksın” der ve tarlaya giderler.
Tarlaya varıldığında Ali Baba tek öküzünü çifte koşar ve bu sırada ormandan bir geyik gelerek tek öküzün yanına gelir. Ali Baba çift sürmeye devam eder. Bu olayı gören eşi hayretle “Aaaa!” veya içini çekerek “Hiii!” şeklinde bir hayret nidası atınca tek öküzün yanındaki geyik boyunduruğu kırarak ormana kaçar. Ali Baba da bu olaydan sonra ortalıklardan kaybolur.
Yöre halkı Ali Baba’yı arasa da bulamaz. Ancak bir süre sonra Türbe Tepe’de bir mezar bulurlar ve bu mezarın Ali Baba’ya ait olduğuna kanaat ederler. O günden sonra bu bölge kutsal sayılır ve önemli günlerde ziyaret edilerek dualar okunur.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
TOPRAK BABA TÜRBESİ..ÇANKIRI
Toprak Babanın kim olduğu, doğum ve vefat tarihleri hakkında bilgi yoktur. Anlatılanlara göre Çankırı Fatihi Emir Karatekin’in damadıdır. Çankırı’nın fethi sırasında kumandanlık yapmıstır. 4.29×2.21 boyutunda ve 1.99 m yüksekliğinde olan türbe üç bölümden oluşan
basit bir yapıdır.
Rivayete göre ; Tekke ve zaviyelerin kapatıldığı yıllarda, belediye türbenin olduğu yerde yol geçirme çalışmasına başlamis, yol yapımı sırasında işçilerin başına türlü
kazalar gelince yol yapımı durdurulmuş. Başka bir anlatıda da türbe yıkılmış ve bir hayırsever tarafından onarılmış. İşin sonuna doğru gelindiğinde hayır sahibi maddi sıkıntıya girmiş. Bütün parasını harcamış inşaat malzemesi alamayacak duruma düşmüş. Türbeyi yapan usta alçıya ihtiyacı olduğunu söylemiş. Bunun üzerine ne yapacağım şaşıran hayırsever türbenin başına giderek ”Ya mübarek alçıyı da mı bulamıyorsun, ben bu kadar yapabildim” diyerek serzenişte bulunmuş ve türbeden ayrılmış. Yolda alçı taşıyan bir araba île karşılaşmış. Arabacı ” Sana alçı gönderdiler, gel yardım ette beraber indirelim” demiş. Hayırsever merakla alçıyı kimin gönderdiğini sormuş. Arabacının verdiği isimi bütün aramaları rağmen bulamamis.
Toprak Babanın kim olduğu, doğum ve vefat tarihleri hakkında bilgi yoktur. Anlatılanlara göre Çankırı Fatihi Emir Karatekin’in damadıdır. Çankırı’nın fethi sırasında kumandanlık yapmıstır. 4.29×2.21 boyutunda ve 1.99 m yüksekliğinde olan türbe üç bölümden oluşan
basit bir yapıdır.
Rivayete göre ; Tekke ve zaviyelerin kapatıldığı yıllarda, belediye türbenin olduğu yerde yol geçirme çalışmasına başlamis, yol yapımı sırasında işçilerin başına türlü
kazalar gelince yol yapımı durdurulmuş. Başka bir anlatıda da türbe yıkılmış ve bir hayırsever tarafından onarılmış. İşin sonuna doğru gelindiğinde hayır sahibi maddi sıkıntıya girmiş. Bütün parasını harcamış inşaat malzemesi alamayacak duruma düşmüş. Türbeyi yapan usta alçıya ihtiyacı olduğunu söylemiş. Bunun üzerine ne yapacağım şaşıran hayırsever türbenin başına giderek ”Ya mübarek alçıyı da mı bulamıyorsun, ben bu kadar yapabildim” diyerek serzenişte bulunmuş ve türbeden ayrılmış. Yolda alçı taşıyan bir araba île karşılaşmış. Arabacı ” Sana alçı gönderdiler, gel yardım ette beraber indirelim” demiş. Hayırsever merakla alçıyı kimin gönderdiğini sormuş. Arabacının verdiği isimi bütün aramaları rağmen bulamamis.
Labels:
TOPRAK BABA TÜRBESİ..ÇANKIRI
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kabalı Türbesi.samsun terme
Terme İlçesinin 11 kilometre kuzeyindeki Gölyazı Beldesi Kabalı Köy mezarlığı içerisinde bulunmaktadır.
Halk arasında “Kabalı Türbesi” şeklinde anılan türbenin, kitabesi bulunmamaktadır.
Tarihi ve mimari özelliği olmamakla birlikte Türbe; kargır bina şeklinde yapılmış olup çatısı kiremitle kaplanmış içi ve dışı sıvalıdır. Sanduka ahşaptan olup, zemin tahta kaplamadır.
Yöre halkı tarafından Türbe olarak nitelendirilen ve korunan Kabalı türbesi hakkında pek çok rivayet anlatılmaktadır. Köylülerin anlattığına göre savaş sırasında bu türbenin bulunduğu yerden top sesleri geldiği ancakhane sayısı arttığı zaman bu seslerin duyulmaz olmuş. Genellikle Türbe hasta olan kişiler tarafından şifa bulmak umuduyla adak adayıp ziyaret edilmektedir.
Kaynak ; Samsun Evliyalar Atlası
Labels:
Kabalı Türbesi.samsun terme
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
2 Kasım 2018 Cuma
Şeyh Halil Türbesi..sivas
Labels:
Şeyh Halil Türbesi..sivas
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
HAKİ BABA SULTAN TÜRBESİ..Manisa – Merkez
Haki Baba Mescidi, Haki Baba (Kaynak) Mahallesi, Yavaşali Sokağı’ndadır. Kitabesi bulunmamakla birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde tarihsiz iki vakıf kaydı vardır. Haki Baba tarafından 14. yüzyılda yaptırılan mescit, kırma çatılı, alafranga kiremit kaplamalı, düz kireç harç sıvalı basit bir yapıdır. Minaresi sonradan yapılmış ve kuzeybatı köşesine yerleştirilmiştir.
Haki Baba ,Manisa şehrinin Saruhanoğulları’nın eline geçmesinde ve Manisa’nın Türkleşip Müslümanlaşmasında önemli rolü olan bir zattır. Yatırın yanında bulunan iki ağaç arasından geçenlerin günahlarının affolunduğu anlatılır. Halen hizmette bulunan caminin avlusunda 1871 tarihinde Serseri Dede adlı bir tarikat ehli tarafından yaptırılan bir çeşme bulunmaktadır. Ancak çeşmenin orijinali sonradan yaptırılan ilavelerle ve fayans kaplamalarla bozulmuştur. Aynı mahallede günümüze ulaşamayan bir de Haki Baba zaviyesinden söz edilir.
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
1 Kasım 2018 Perşembe
VELİ BABA SULTAN..ısparta
Senirkent’in 3 km kuzeyindeki Uluğbey (eski adı İlegöp) kasabasındadır. Elde bulunan Veli Baba Menakıbnamesi ile kasabada bulunan Veli Baba Türbesi şeceresinden alınan bilgilere göre; Veli Baba, Miladi Ağustos 1533’te Uluğbey’de doğup büyümüştür. Dedesinin adı Veliyittin Gazi, babasının adı Hüseyin Veli (Seyyid Hüseyin Gazi), annesinin adı ise Hatice Sultan’dır. Veli Baba’nın gerçek adı Hüseyin’dir. Bu bilgilere göre Veli Baba Sultan 16 ve 17. yüzyıllarda yaşamış bir kişidir. M.1613 / 1630 yılında IV. Murat’ın başkumandanı Murtaza Zor Paşa, Bağdat Seferi için İç Anadolu, Ege ve Akdeniz yöresinden asker toplamaya çıktığında Isparta Uluğbey’den de geçer. O zamanlar türbenin olduğu yer üzeri açık bir mezarlık halindedir. Veli Baba, Murtaza Zor Paşa ve ordusuna izzet, ikram ve kerametler gösterir. Murtaza Zor Paşa da, Veli Baba’dan duyduğu yakınlık, sevgi, hürmet ve iyilikten dolayı Isparta mütesellimine emir yazarak, üzeri açık mezarlığın türbe haline getirilmesini ve bitişiğine de bir cami yaptırılmasını ister. Yapımına başlanan türbe H.1038 / M.1622’de Murtaza Zor Paşa’nın Bağdat Kalesi önünde şehit düşmesiyle yarım kalır. Türbe daha sonra M.1858’de köy halkından Ramazan bin Halil’in yardımıyla tamamlanır. Türbe Veli Baba zamanında yapılmaya başlandığından Veli Baba Türbesi diye adlandırılmıştır.
Veli Baba Sultan’ın en büyük öğretisinde;insan-ı kamile ulaşabilmek için sıkı bir iç disiplin gerekmektedir.İnsan-ı kamil olabilmenin en büyük yolu kişinin kendi özünü eğitmesinden geçmektedir.Bunun için kişinin önce Mürşid,Pir,Rehber,Dede huzurunda ikrar vererek Dört Kapı Kırk Makamdan geçmesi gerekir.Ikrar veren talip Can için geri dönülmez zor bir süreç başlamıştır.Bu yola giren talip bilgi düzeyini artırıp yolun kurallarını yerine getirdikçe yükselir.Öğrenmenin hiçbir zaman sonu yoktur.Bu öğrenme aşkı ebediyen devam eder.
4 kapı şeriat,tarikat,marifet ve hakikatten oluşur.Talip canlar,bu dört kapıdan geçmek için kendi iç disiplinlerini kontrol altında tutarlar.Bunun manevi hazzını her daim tadarlar.Burada bahsedilen şeriat kapısı;doğru inanç,doğru yaşam tarzı demektir.Yaşam tarzıyla çevresinde sevilen ve takdir edilen kişi, ikrarını verdiği anda yola girmiş sayılır ve tarikat kapısından ilk adımını atar.Şeriat döneminde yapabileceği hatalar hoş görülebilirken, tarikat kapısından girdikten sonra,artık erdemli insan olabilmenin yolu başlar. Talip Canın, bu süreçte dikkat edeceği en önemli husus,bilim ve hilim sahibi olmaya kendini adamalıdır.Bunu yaparken daha evvel ki,olumsuz huylarını hızla düzeltmeye çalışmalıdır.Burada en önemli öğreti bilimdir ve bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.Talip canın bilim öğrenmek için çok emek sarfetmesi gerekmektedir.Bilim öğrenmeye ve hilim sahibi olmaya kendini adayan talip can,bilgi sahibi oldukça,çevresine de ışığını yaymaya başlar.Gittikçe daha hoşgörülü,daha mütevazi,daha sabırlı olmaya başlar.Bu yol onu doğruya ulaştırır ve öğrendikçe İlmin başının sabır olduğunu kavrar.
Sonuçta bu öğretiler ve sabır onu çevresinde saygı ve ilgi gören bir kişi konumuna yüceltir.Ayrıca talip can tarikata hizmet etmek ve 12 hizmeti de en kısa zamanda öğrenmek için çabalar ve 12 hizmetle beraber,diğer bütün kuralları da öğrenir.Tarikat kapısından büyük bir başarıyla geçen talip can,Marifet kapısına adımını atar.Marifet kapısı; Talip Canın yaptığı her işi büyük bir olgunluk ve dürüstlükle yapmasından geçer.Artık olgunluk dönemine ulaşmış olan Talip Can,çevresinde el üstünde tutulan erdemli bir kişi olup,marifet ehli olmaya hak kazanmıştır.
En son kapı Hakikat kapısı olup,bu kapıdan herkes geçemez.Bu kapıdan geçmek çok büyük meziyetler gerektirir.Bu kapıdan geçebilmek için bütün olumlu meziyetlerin oluşmuş olması gerekir.Bu kapı,o kadar kutsaldır ki!ancak keramet ehli Ulular bu kapıdan geçebilir.Hakikat kapısından geçebilmenin en büyük öğretisi,Hak ile Hak olabilmektir. Hak’ı özünün derinliklerinde hissedebilmektir.Hakikat kapısına ulaşmaya nail olmuş Pir, Mürşid, Dede; eğer gerçekten hakikata erebilmişse,artık bütün dünyevi kaygıları aşıp,Allah ile arasında ki sırra ulaşmıştır.Özünde Hak’la Hak olmuş ve Hilim sahibi ve Bilim sahibi olmak mertebesine de erişmiştir.
İşte Veli Baba Sultan’da,bu erdemlere küçük yaşlarda erişmiş en büyük Velilerden biridir. Hatta en büyüğüdür.Veli Baba Sultan’ın anlayışına göre;Hilim sahibi olamayan kişi, ne kadar bilim sahibi olursa olsun,Velilik mertebesine ulaşamaz.Bu felsefesede bize şu gerçekleri göstermiştir ki!sadece okumakla kamil bir insan olunamaz.
Kamil insan olunabilmenin en büyük şartı;kişinin kendi özünü eğitmesi,özünü,her daim sorgulaması ve arındırmasıdır.Bu arındırma sadece okumakla,gelenek,görenekle olmaz.Kişi mutlaka her gün,her saat,her dakika,her saniye kendi nefsini sorgulamalı,kendi özünü DAR’a çekmeli,nefsini ıslah etmeli,içinde ki cevheri,deşifre etmelidir.
Nefsini ıslah edebilen insan kamil insandır,iyilik severdir, hoşgörülüdür, sabırlıdır,metanetlidir,kötü söylemez,dedi kodu yapmaz,yalan,iftira atmaz,kov,kıybet bilmez,mazlumun hakkına el uzatmaz,gördüğünü örter,görmediğini söylemez,kimseye kem gözle bakmaz,her zaman iyiliksever,yardımsever olur,mazlumun hakkını korur.
Veli Baba Sultan’ın felsefesi ve öğretisi,onurluluk ve erdemlilik üzerine kuruludur.Kendisini de bu düstur üzerine yetiştirmiştir.Kendisi küçük yaştan itibaren dedesi Veliyittin Gazi ve Hüseyin Veli Dede’den ders almış olup,dergahta bulunan diğer dervişlerin yanında yetişmiştir.Önce babasını kaybetmiş,daha sonra dedesi de hak’ka kavuştuktan sonra kendisini kırk gün çilehaneye kapatmıştır.Çilehanede kendi nefsini arındırıp,sır olarak,çilehanenin üst bölümünden şimdi ki Veli Baba Dergahına ulaşmıştır. Gençliğinde ve yaşlılığında kendisini, yanında yetiştirdiği talipleri, dervişleri, rehberleri, dedeleri eğitmeye adamıştır.
Veli Baba Sultan dergahı ilk kurulduğunda,dervişlerin yatıp kalktığı,ibadet yaptığı, eğitildiği bir kurum olarak hizmete açılmıştır.Veli Baba Sultan hep aydınlıktan ve aydınlanmadan yana olmuştur.Çevresine yaydığı eğitim ve kültür ışığıyla Akdeniz ahalisinde ve Anadolu’da aydın ve bilge konumuna ulaşmıştır
.
Yazmış olduğu,şiirler,nefesler,deyişler günümüzde de çoğu ozanlarca bilinmekte olup,her daim söylenmektedir.
İşte burada yetiştirilen,dervişler,rehberler,dedeler ve Veli Baba Sultan’ın çevresine yaydığı aydınlanma ve çağdaşlık ışığı nedeniyle;kasabanın ilk adının Işıklar Köyü olduğu bilinmektedir.Bu da Veli Baba Sultan’ın bizzat eğitime,bilgi donatısına ve emeğe ne kadar değer verdiğini göstermektedir.Daha sonra ki yıllarda dergahta ve bu topraklarda yetişen ozanlar,zakirler,aşıklar nedeniyle,kasabanın adı Aşıklar Köyü olarak kayıtlara geçmiştir.İşte Veli Baba Sultan düsturuyla harmanlanan, bu toprakların yetiştirdiği Uluğbey’in çok değerli evlatları,yetiştiği felsefenin özüne sadık kalarak,gittiği her yerde yaşayan herkesi insan olarak görmüştür.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Veli Baba Sultan,yaşadığı dönemde,kendisini tamamen bilim ve hilim sahibi olmaya adamıştır.Bilime,okumaya,eğitime çok önem vermiştir.Ayrıca Hilim konusunda da kendisini mükemmel bir şekilde yetiştirmiştir.Hilim;tevazulu olmak,alçakgönüllü olmak, sabırlı olmak, merhametli olmak, mütevazi olmak,dürüst olmak, kalp kırmamak, kötü konuşmamak,saygılı olmak,sevgili olmak,iyilik sahibi olmak, ezilenin, zayıfın, fakirin, garibin, zavallının ve güçsüzün haklarını korumak,onlara sahip çıkmaktır.Veli Baba Sultan’ın en büyük öğretisinde;insan-ı kamile ulaşabilmek için sıkı bir iç disiplin gerekmektedir.İnsan-ı kamil olabilmenin en büyük yolu kişinin kendi özünü eğitmesinden geçmektedir.Bunun için kişinin önce Mürşid,Pir,Rehber,Dede huzurunda ikrar vererek Dört Kapı Kırk Makamdan geçmesi gerekir.Ikrar veren talip Can için geri dönülmez zor bir süreç başlamıştır.Bu yola giren talip bilgi düzeyini artırıp yolun kurallarını yerine getirdikçe yükselir.Öğrenmenin hiçbir zaman sonu yoktur.Bu öğrenme aşkı ebediyen devam eder.
4 kapı şeriat,tarikat,marifet ve hakikatten oluşur.Talip canlar,bu dört kapıdan geçmek için kendi iç disiplinlerini kontrol altında tutarlar.Bunun manevi hazzını her daim tadarlar.Burada bahsedilen şeriat kapısı;doğru inanç,doğru yaşam tarzı demektir.Yaşam tarzıyla çevresinde sevilen ve takdir edilen kişi, ikrarını verdiği anda yola girmiş sayılır ve tarikat kapısından ilk adımını atar.Şeriat döneminde yapabileceği hatalar hoş görülebilirken, tarikat kapısından girdikten sonra,artık erdemli insan olabilmenin yolu başlar. Talip Canın, bu süreçte dikkat edeceği en önemli husus,bilim ve hilim sahibi olmaya kendini adamalıdır.Bunu yaparken daha evvel ki,olumsuz huylarını hızla düzeltmeye çalışmalıdır.Burada en önemli öğreti bilimdir ve bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.Talip canın bilim öğrenmek için çok emek sarfetmesi gerekmektedir.Bilim öğrenmeye ve hilim sahibi olmaya kendini adayan talip can,bilgi sahibi oldukça,çevresine de ışığını yaymaya başlar.Gittikçe daha hoşgörülü,daha mütevazi,daha sabırlı olmaya başlar.Bu yol onu doğruya ulaştırır ve öğrendikçe İlmin başının sabır olduğunu kavrar.
Sonuçta bu öğretiler ve sabır onu çevresinde saygı ve ilgi gören bir kişi konumuna yüceltir.Ayrıca talip can tarikata hizmet etmek ve 12 hizmeti de en kısa zamanda öğrenmek için çabalar ve 12 hizmetle beraber,diğer bütün kuralları da öğrenir.Tarikat kapısından büyük bir başarıyla geçen talip can,Marifet kapısına adımını atar.Marifet kapısı; Talip Canın yaptığı her işi büyük bir olgunluk ve dürüstlükle yapmasından geçer.Artık olgunluk dönemine ulaşmış olan Talip Can,çevresinde el üstünde tutulan erdemli bir kişi olup,marifet ehli olmaya hak kazanmıştır.
En son kapı Hakikat kapısı olup,bu kapıdan herkes geçemez.Bu kapıdan geçmek çok büyük meziyetler gerektirir.Bu kapıdan geçebilmek için bütün olumlu meziyetlerin oluşmuş olması gerekir.Bu kapı,o kadar kutsaldır ki!ancak keramet ehli Ulular bu kapıdan geçebilir.Hakikat kapısından geçebilmenin en büyük öğretisi,Hak ile Hak olabilmektir. Hak’ı özünün derinliklerinde hissedebilmektir.Hakikat kapısına ulaşmaya nail olmuş Pir, Mürşid, Dede; eğer gerçekten hakikata erebilmişse,artık bütün dünyevi kaygıları aşıp,Allah ile arasında ki sırra ulaşmıştır.Özünde Hak’la Hak olmuş ve Hilim sahibi ve Bilim sahibi olmak mertebesine de erişmiştir.
İşte Veli Baba Sultan’da,bu erdemlere küçük yaşlarda erişmiş en büyük Velilerden biridir. Hatta en büyüğüdür.Veli Baba Sultan’ın anlayışına göre;Hilim sahibi olamayan kişi, ne kadar bilim sahibi olursa olsun,Velilik mertebesine ulaşamaz.Bu felsefesede bize şu gerçekleri göstermiştir ki!sadece okumakla kamil bir insan olunamaz.
Kamil insan olunabilmenin en büyük şartı;kişinin kendi özünü eğitmesi,özünü,her daim sorgulaması ve arındırmasıdır.Bu arındırma sadece okumakla,gelenek,görenekle olmaz.Kişi mutlaka her gün,her saat,her dakika,her saniye kendi nefsini sorgulamalı,kendi özünü DAR’a çekmeli,nefsini ıslah etmeli,içinde ki cevheri,deşifre etmelidir.
Nefsini ıslah edebilen insan kamil insandır,iyilik severdir, hoşgörülüdür, sabırlıdır,metanetlidir,kötü söylemez,dedi kodu yapmaz,yalan,iftira atmaz,kov,kıybet bilmez,mazlumun hakkına el uzatmaz,gördüğünü örter,görmediğini söylemez,kimseye kem gözle bakmaz,her zaman iyiliksever,yardımsever olur,mazlumun hakkını korur.
Veli Baba Sultan’ın felsefesi ve öğretisi,onurluluk ve erdemlilik üzerine kuruludur.Kendisini de bu düstur üzerine yetiştirmiştir.Kendisi küçük yaştan itibaren dedesi Veliyittin Gazi ve Hüseyin Veli Dede’den ders almış olup,dergahta bulunan diğer dervişlerin yanında yetişmiştir.Önce babasını kaybetmiş,daha sonra dedesi de hak’ka kavuştuktan sonra kendisini kırk gün çilehaneye kapatmıştır.Çilehanede kendi nefsini arındırıp,sır olarak,çilehanenin üst bölümünden şimdi ki Veli Baba Dergahına ulaşmıştır. Gençliğinde ve yaşlılığında kendisini, yanında yetiştirdiği talipleri, dervişleri, rehberleri, dedeleri eğitmeye adamıştır.
Veli Baba Sultan dergahı ilk kurulduğunda,dervişlerin yatıp kalktığı,ibadet yaptığı, eğitildiği bir kurum olarak hizmete açılmıştır.Veli Baba Sultan hep aydınlıktan ve aydınlanmadan yana olmuştur.Çevresine yaydığı eğitim ve kültür ışığıyla Akdeniz ahalisinde ve Anadolu’da aydın ve bilge konumuna ulaşmıştır
.
Yazmış olduğu,şiirler,nefesler,deyişler günümüzde de çoğu ozanlarca bilinmekte olup,her daim söylenmektedir.
İşte burada yetiştirilen,dervişler,rehberler,dedeler ve Veli Baba Sultan’ın çevresine yaydığı aydınlanma ve çağdaşlık ışığı nedeniyle;kasabanın ilk adının Işıklar Köyü olduğu bilinmektedir.Bu da Veli Baba Sultan’ın bizzat eğitime,bilgi donatısına ve emeğe ne kadar değer verdiğini göstermektedir.Daha sonra ki yıllarda dergahta ve bu topraklarda yetişen ozanlar,zakirler,aşıklar nedeniyle,kasabanın adı Aşıklar Köyü olarak kayıtlara geçmiştir.İşte Veli Baba Sultan düsturuyla harmanlanan, bu toprakların yetiştirdiği Uluğbey’in çok değerli evlatları,yetiştiği felsefenin özüne sadık kalarak,gittiği her yerde yaşayan herkesi insan olarak görmüştür.
Labels:
VELİ BABA SULTAN..ısparta
hoş geldiniz .sefalar getirdiniz..
dost ol dost bil. dost kal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)