KARIŞIK

5 Nisan 2017 Çarşamba

Gözedeci Dede..bursa






Bursa’da Tahtakale mahallesinde yer alan İnebey Caddesi ile gözede sokağının kesiştiği yerde

Adı Gözedeci Mehmed Efendi‘dir . Ravza-i evliya ve Gülizar-ı İrfan’da ;” Mezarı ihtiyar ve genç, ziyaret edenlerin Allah rızası için yaptıkları duaların kabul olduğu yer olup her ne husus için ruh-ı şeriflerinde istimdad etseler , elbette muradlarına kavuşup faydasını gördükleri tecrübe ile sabittir. ”denir.
Bir başka rivayete göre de ; Bu zatın ” Aşık Cemal ” adında birisi olduğu ve sevdiği uğruna fedakarlık gösterdiği söylenmektedir.
Kaynaklar;
Hasan Turyan , Bursa evliyaları , Merassa Yayınları

30 Mart 2017 Perşembe




Ondokuz Mayıs ilçesinin 10 km güney batısındaki Dağ Köyü’ne 2 km mesafededir. Türbe köy merkezi seyir istikametinde yolun sol tarafına düşmektedir.
Tarihçe ; Halk arasında ” Ala Dede” şeklinde anılan türbeye ait herhangi bir kitabe bulunmadığından türbenin tarihi hakkında kesin bir bilgi edinilememektedir. Türbe define avcılarının kazıları sonucunda tamamen harap halde olup, mezarın yeri dahi tam olarak belli değildir.
Mimari Özelikleri ; Türbe; tepe üstünde bulunmaktadır. Etrafı herhangi bir yapı ile çevrili olmayıp açıktır.
Türbenin bulunduğu yerde ağaçlar bulunmaktadır.
Rivayet ; Yöre halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Ala Dede türbesi hakkında çok fazla rivayet bulunmamaktadır. Türbe ; halk tarafından Rıza-ı İlahi için veli ziyaretinde bulunmak, hasta olanlar içinde şifa bulmak umuduyla ziyaret edilmektedir. Hasta olarak genellikle vücudunda ala lekesi olanlar ziyaret etmekte ve türbede medfun bulunan Ala Dede hatırına Allah (c.c.) ‘tan şifa ummaktadır.
Kaynak Kişiler ; Seyfettin Arslan (Ahsen Vakfı) , Muzaffer Erdoğan (Köylü)
Bu Sayfa Ahsen Vakfı‘nın katkılarıyla hazırlanmıştır. ( Allah onlardan razı olsun)

BALIKLI BABA TÜRBESİ.
tekirdağ..hayrabolu






Tekirdağ – Hayrabolu’da Hayrabolu otogarı yakınındaki Tekirdağ caddesi üzerinde

Üçler Türbesi – Malkara

tekirdağ





Hacıevhat Mahallesi, Erenler semtinde bulunmaktadır. Biri kız, ikisi erkek üç kardeşin mezarı bulunmaktadır. Ne zaman yaşadıkları kesin belli olmamakla birlikte düşmanlarla yaptıkları mücadelede hayatlarını kaybeden üç kardeşin mezarları üzerine kurulmuştur.

Hz. Hasan ve Hüseyin Kardeşler türbesi..


eyüp istanbul










Hoca Kasım Günani camii’nin bahçe kapısının karşısındaki Hasan -hüseyin yokuşu üzerinde

Eyüp de Hasan-Hüseyin yokuşu üzerinde kabirleri bulunan Hasan ve Hüseyin hz leri;bir rivayete göre Eyüp Sultan hz’lerine imamlık etmiş iki kardeştir.Bu konuda Ayvansaraylı Hüseyin Efendi Hadikatü’l Cevami isimli eserinde şunları bildiriyor;” Bir çok arkadaşları ile birlikte İstanbul’a gelmişller ve şehrin içine girmeye muvaffak olarak daha sonra şehit düşmüşlerdir.Hazret-i Halid’inhadimlerinden olmak üzer ma’ruflar(bilinmişler) ve cümlesi ziyaretgah-ı ehl-i hulus olmak üzere mevsuflardır(bilinmişllerdir).”
Her iki zat hakkında söylenen şu kıt!a meşhurdur
Es’ad, berae fey dal oldu, çıktı, tarihhasan ve huseyin kardesler 4
Oldu Hasan Hüseyin meşhedleri meşid.
1250(1834)
Ayrıca her iki zat ile ilgli şu beyitte vardır;
Sultanhamamı’nda kabreyn
İmam-ı halid olan ahaveyn
tabiinden Hasan Hüseyin
Şefaate ir görün bizi
Ziyaret edilebilecek Yakın yerler ;
1- Kasım Günani camiinde ; Hz. Cafer Bin Abdulah El- Ensari hz.
2- Kasım Günani camiinden Eyüp doğru 100 metre aşağıda Abdullah El- Ensari hz ‘i.
3- Kasım Günani camiinden Edirne kapıya doğru 200 metre yukarıda Hz. Hüsam Bin Abdullah El- ensari hz.
Kaynaklar :
İstanbul’da Bulunan Ashab-ı Kiram kabir ve makamları ; Cafer E. Babadağlı ; Sarayburnu Kitaplığı
İstanbul ve Anadolu Evliyaları ; Pamuk yay.

Seyyid Cemal Sultan Türbesi

AFYONKARAHİSAR -İhsaniye -Döğer Beldesi


Seyyid Cemal Sultan Türbesi
Türbe Restorasyon Yapılırken
Restorasyon Sonrası Türbe Afyonkarahisar İli İhsaniye İlçesine bağlı Döğer Beldesine 5km uzaklıktaki bir tepenin yamacında türbesi vardır.
Hacı Bektaşi Veli’nin halifelerindendir. 1280 senesinde doğmuş, 1365 senesinde vefat etmiştir. Türbede bulunan yazıtta Peygamberimizin 16. torunu ve Musa-i Sani’nin çocuğu olduğu belirtilmektedir. 
Seyyid Cemal Sultan’ın Afyon, Kütahya ve Eskişehir’de Kemal Sultan olarak  anılmakta ve bilinmektedir. Derviş Cemal Ocağı’nın kurucusudur.  

 Türbe 2011 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce restorasyonu tamamlanmış ve halkın ziyaretine açılmıştır. Türbe kesme taştan yapılma olup 700 yıllık bir geçmişe sahiptir. Türbe iki bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde Mehmet ve Ahmet adındaki iki kişinin mezarı bulunmaktadır. İkinci bölümde ise Seyyid Cemal Sultan’ın mezarı bulunmaktadır. Türbenin bahçesinde sekiz tane üstü açık mezar bulunmaktadır ve bunlardan biri Gözcü Bal’a aittir.
Ziyaret Nedeni: Her yıl 15 Mayısta düzenlenen Seyyid Cemal Sultan Anma Etkilikleri türbede yapılmaktadır. Yöre halkı ve çevre illerden gelenler tarafından sıklıkla ziyaret edilmektedir.  
Seyyid Cemal Sultan’ın vefat ettiği yer Döğer Kasabası Çakırlar Mevkii olduğu için türbe Çakırlar Tekkesi olarak da anılmaktadır. Alevi-Bektaşi yurttaşlarımız tarafından ziyaret edilen türbede kurban kesilir, adak adanır ve Cem törenleri yapılır.

Menkıbeler: 1-) Hacı Bektaşi Veli’nin en sevdiği halife olarak anılan Seyyid Cemal Sultan’ı tüm halifelerinin en önünde tutarmış ve sık sık sırtını sıvazlayarak “Cemal’imdir, Cemal’imdir, Cemal’imdir” diyerek sevgisini belirtirmiş. 

Kaynakça: www.dogerhaber.com / Abdulhalim Durma – Evliyalar Şehri Afyonkarahisar – Amasya -2009

16 Mart 2017 Perşembe

Helvai Yakub Baba türbesi..istanbul vezneciler







İstanbul – Veznecilerde ; İstanbul Üniversitesi Merkez kampüsün bir alt sokağında yer alan Bozdağan caddesi üzerinde Bozdoğan kemerinin hemen yanında
Halk arasında Helvacı Baba (1510 – 1589) diye anılan Şeyh Yakub Efendi ; 1510 yılında Silifke’de doğmuştur. Melami Şeyhi Pir Ali Aksarayi hazretlerinin halifelerindedir.
Pir Ali Aksarayi hazretlerine intisabı ”Lemazat-ı Hulviyye”’de şöyle alatılır. ” Bir tarihte Pir Ali Sultan ‘ın (k.s.) yetişkin dervişlerinden bir kaç dervişle yoldaş olup Aksaray’a doğru yola çıktı. Gece vakti şeyhin hanesine celal ile geldiler. Şeyh Pir Ali Sultan ; kapı çalındığında hizmetçisine ;
– Bak bakalım , kapıya haramiler gelmişler. Bizi yağmalamak istiyorlar kapıyı aç girsinler dedi.Yakub Efendi ; Pir Ali Sultan bu sözünü duyunca sabah ziyaret etmeyi teklif etti. Fakat diğerleri onu dinlemedi ve içeri girdiler. Yakub Efendi başka bir yerde geceledi. Şeyh Pir Ali Sultan hemen eline bir mum alıp geldi ve haramilerin yüzlerine dikkatle baktı. Her birine hitaben ” Sen falanca mısın” diye sorarak isim namlarıyla onları bildirdi. Sonra;
– Bre münafıklar, ben pirimden bu esrarı döverek mi aldım? siz benim üzerime niçin gelirsiniz? hele ahirette sizinle görüşürüz. Siz acıklı azabı tatmadan akıllanmayanlardansınız, diyerek onları payladı. Sonra bunların herbirini bir semte yolladı. Sabahleyin erkenden Helvai dede gelip önünde elpençe divan durdu. Pir hazretleri,
-Bizim yolumuz bizden bizedir. Sihir ise şeytan iledir. Bizden bize olan rahmani yolu Yakub’ vermek isteriz, dedi. Yakub Efendi’ye kuşak kuşatıp ilim ve çerağ vererek kendisine hayır dua eyledi. Sonra onu İstanbul’a gönderdi. Diğerleri ise sır davasına ve merakına düşüp her biri bir vilayeti teshir etmek üzere gittiler.
Helvai Yakub Efendi 60 yıl boyunca bıkmadan yorulmadan Bayrami – Melami yolunu halka anlatmıştır. Abid zahid ve daima murakabe halinde gönlü uyanık bir melamet eriydi. Cezbe ve aşkla konuşan şeyhine ( ve diğer Melami büyüklerine)nazaran çok daha temkinli ve tedbirli idi. Bu bakımdan ulema tarafından fazlaca aleyhinde bulunulmamıştır.Ömrü boyunca, mensub olduğu Bayrami yolunun geniş halk kitlelerine sevdirmiş, özellikle İstanbul’da yayılmasına büyük çabalar sarfetmiş ve büyük bir itibar kazanmıştır.
İsmail Maşuki hazretleri şehit edildiği zaman Helvacı Baba’da Pir Ahmed Edirnevi hazretleri ile birlikte hapsedilmişti. Acem seferindeki muvaffakiyetsizlik üzerine padişah bu iki zatı serbest bıraktırıp dualarını rica etmiş ve daha sonra zafer kazanılınca Yakub baba ‘ya İstanbul’daki ilk Bayrami Tekkesini, Şehzadebaşı civarında, Bozdoğan kemeri bitişiğinde inşa ettirmiştir. Padişah bir gün bu tekkeyi ziyaret etmiş ve şeyhten burhan talebinde bulunmuş, derhal helva pişirilip padişaha takdim edilince padişah gönlünden helva geçirmiş olması sebebiyle memnun olmuştu. Şeyhin lakabı olan ” Helvai” buradan kalmıştır.
Helavi Yakub Baba 1589 yılında vefat ettiğinde binlerce öğrencisi ve seveni vardı. Vefatından sonra Bozdoğan kemeri altındaki tekkesinde sırlanmıştır.
Kaynak ;
Mahmud Cemaleddin El- Hulvi – Lemazat-ı Huviyye – Semerkand yayınları
Tarık Velioğlu , Osmanlı’nın Manevi Sultanları , Ufuk Yayınları
Mehmed Hakan Alşan , Anadolu Erenleri Melamet Hırkası , Kurtuba Yayınları , 2012
Osmanzade Hüseyin Vassaf , Sefine-i Evliya – 2. cilt , Kitabevi yay.

Veli Dede – Edirne








Edirne – Lari camii karşısında Veli Dede Tekkesinde
Veli dede ile ilgili olarak kaynaklarda fazla bilgi yoktur. Mezar taşında ; ” Gülşeniyye tarikatı şeyhleri büyüklerinden himmet ehlinin kutbu ve asrın en seçkin Veli Dede Efendi” yazar. 1043/1631 tarihinde vefat ettiğinde şeyhi olduğu tekkenin yakınındaki Lari caminin karşısındaki türbesinde sırlanmıştır.
Uzun yıllar harap halde olan türbesi , Edirne valiliği tarafında restore edilmiştir. Allah onardan razı olsun.
Kaynak ;
Dr. Selami Şimşek , Edirne’de Tasavvuf Kültürü , Buhara Yayınları , 2008

Hz. Yuşa türbesi.. istanbul





Hz. Yuşa A.S. , Yusuf A.S. neslinden olup, Nun’un oğludur. Annesi Hz. Musa (a.s.) ‘ın kız kardeşidir. Mısır’da doğmuştur. Musa (a.s.)’dan sonra İsrailoğullarına Peygamberlik yaptığı ve İsrailoğullarına büyük fetihler yaptığı rivayet edilir. Bazı kaynaklarda , Hristiyanların ve Yahudilerin ona Yeşu dedikleri nakledilir. Yeşu (Yuşa (a.s.) Beni İsrail’e gönderilen dört büyük peygamberden biridir.

Hz. Musa (a.s.) ‘ın Yuşa (a.s.) ile ” iki denizin birleştiği yere” kadar yaptıkları tarihi ve gizemli yolculukları ve burada Hz. Hızır (a.s.) ile buluşmaları Kur’an’ı Kerim’de Kehf suresinin 60-65 . ayetlerinde anlatılır. Burada Hz. Musa (a.s.) ‘ın yanındaki genç adamın Hz. Yuşa (a.s.) olduğu rivayetlerden anlaşılmaktadır.

Hz . Yuşa(a.s.) ‘ın 127 yaşında şehit olarak vefat ettiği ve Dev Dağına Defnedildiği rivayet edilir. Yuşa (a.s.) ‘ın Kabrinin bulunduğu rivayet edilen yerler şunlardır ;
1- İstanbul – Beykoz – Yuşa Tepesi
2- Halep veya Nablus yakınlarında Maara Şehri
3- Ürdün – Salt
4- Gaziantep de Hz. Yuşa (a.s.) – makamı vardır.

Beykoz Yuşa Teesi hakkındaki rivayet şöyledir ;
Yuşa (a.s.)’ın kabrinin Beşiktaşlı Yahya efendi (k.s.) tarafından tespit edildiği rivayet edilir.
YavuzSultan Selim, Trabzon’da Vali iken, oğlu Sultan Süleyman dünyaya gelir. Fakat kendisine sütanne tutulur. Aradan 40 küsur sene geçer, Sultan Süleyman Padişah olur. Yahya Efendi de büyük bir alim ve tasavvuf ehli olur. Nihayet bir gün padişah olan süt kardeşini ziyaret için İstanbul’a gelir. Kanuni kendisi için Beşikteş’ta kışlık bir dergah bir de Anadolu Kavağı- Sütlüce’de yazılık bir dergah hazırlatır.
Yahya Efendi, yazlık dergahında iken bir gece rüyasında bir zat karşısına çıkıyor ve diyor ki: ” Ben Yuşa Peygamberim ve şu tepede yatıryorum. gel yerimi tesbit et ve beni ziyaret et ”
Yahya Efendi sabah uyanıyor. “Hayırdır İnşaallah bu nasıl rüya” diyor.
” Yuşa Peygamber Filistin de değil mi?..” Bu nasıl rüya diyor. Fakatikinci akşam aynı zat, karşısına çıkıp: ” Neden Gelmedin , bu defa yarın gel ziyaret et” diyor.

Sabahleyin Yahya Efendi uyandığında bu defa rüyanın etkisi büsbütün kendisini sarıyor ve akşama kadar,
-”Hayırlar ola, acaba bu neyin nesi deyip, düşünüyor“.
Fakat her halükarda hala Yuşa Peygamberin kabrinin Filistin civarlarında olduğuna kilitlendiği için gitmeye lüzum görmüyor. Lakin gece olup uyuyunca, yine aynı zat karşısına çıkıp bu defa azarlayarak, tekrar aynı şeyleri söylüyor. Sabah, gün açar açmaz bu defa Yahya Efendi müritleri ile birlikte bunca yolu aştıktan sonra rüyada belirtilen tepeye çıkıyor. Çıkar çıkmaz tepeyi inceleyip, kabrin yerini bulmaya çalışıyor. Bir taraftan da oranın yerli ahalisini gözetleyip, onları durdurup bilgi almak istiyor. Nihayet koyunların otlatan bir çoban görüyor ve kendisini “ne zamandır buralarda çobanlık yaptığını” soruyor.

Çoban…
“10 seneye yakın buralara gelirim” deyince, kendisine bu ahalide kendisine olağanüstü gelen şeyler olup olmadığını soruyor.

Çoban bu soru üzerine Yahya Efendi’ yi bir yere götürerek:

‘’Efendim ; şu yeri görüyor musun? üzeri yemyeşil ot olduğu halde, koyunlarımı bu oyu yedirmek için her seferinde buraya getiriyorum fakat koyunlarım nedense bu yeşil otun olduğu kısıma hiç uğramayıp ikiye ayrılarak bir kısmı bu yerin sağından bir kısmı da solunda geçip gidiyorlar, Aha şu ileride yine birleşiyorlar . Yani Buraya basmıyor otundan yemiyorlar.’’ diyor. Bunun üzerine Yahya Efendi o yeri tesbit ediyor ve yeri işaretliyor. Padişaha naklediyor. Oraya bir türbe inşa ediyorlar. O zamanda bu zamana ziyaret ediliyor.

Osmanlı döneminde bu tepe Sadrazam 28 Çelebizade Mehmet Sait PAşa tarafında 1755 tarihindebir mescid yaptırmıştır. III. Osman’ın sadrazamlarında olan bu zat aynı zamanda, burada türbenin etrafını çevirmiş , bir türbedar ile türbenin bakımını ifa etmek için görevliler tayin ettirmiş ve onlar için odalar yaptırmıştır. (Allah ondan razı olsun). Tarih boyunca ziyaretcileriyle bütünleşen ve hep insanların ilgi odağı olmayı sürdüren bu tepede, III. Selim Han döneminin bazı yıllarında , izdihamdan dolayı fitneye mahal olmasın düşüncesiyle mevlid okunması bile yasaklanmıştır.

Yuşa Peygamber’e izafe edilen kabrin 17 metre uzunlukta olması konusunda ise şöyle yorumlar yapılmıştır.

1- O bir peygamberdir, ona duyulan saygı ve sevgiden dolayı böyle uzun ve büyük bir mezar yapılmış olabilir.
2- Yeri Manevi bir keşifle bulunduğu için, isabet eder düşüncesiyle geniş ve uzun tutulmuş olabilir..

Kaynak ; İstanbul ve Anadolu Evliyaları – Pamuk Yayıncılık

Ali Baba – Tire – İzmir







Ali Baba Türbesi ; İzmir – Tire İlçesi ,ilçeye 5,5 km mesafede bulunan Boynuyoğun köyünde.

Ali Baba ve Hasan Baba türbelerinin bugün de Anadolu ́nun sayılı Bektaşi Dergahlarından biri olduğu kaydedilir. XIV. yüzyılda yaşadığı kabul edilen Ali Baba’nın türbesinin kitabesi yoktur. Ali Baba türbesi Tire ́nin doğusunda, ilçeye 5,5 km. mesafede bulunan Boynuyoğun köyü hudutları içerisinde, Ali Baba türbesi diye anılan yerdedir. Ön tarafta giriş kısmıyla iki bölümden oluşan türbe sekizgen gövdenin yüksek kasnağa oturan bir kubbe ile örtülmesinden ibaret sıvalı
(sıvalar onarım sırasında yapılmıştır) bir yapıdır. Düzenli bir bahçe içinde ve türbe binasının dışında yer alan çeşitli mekanlarla birlikte bir külliye şeklindedir. Türbe içinde çeşitli Bektaşi babalarının mezarları bulunmaktadır. Yaklaşık 15.000 metre karelik bir arazi üzerinde yer alır. Su pınarı, kuyusu, ağaçları ve havuzu ile Batı Anadolu ́daki önemli bir dergah merkezi durumundadır.
Hacı Bektaş Velayetnamesinde de adına rastladığımız Ali Baba Horasanilerden olup, Hacı Bektaş Veli’nin en yakın arkadaşlarından Bahaeddin Sultan’ın oğludur. 1531 yılındaki belgede, “Vakfı zaviye-i Ahi Baba der nefsi Tire” kaydıyla yer alırken, zaviyenin Aydınoğlu Umur Bey ve Sultan Murat Han nişanlarına sahip olduğu görülmektedir. “Defter-i Atik” de, zaviyenin Fota’dan (Gökçen) bugünkü yerine taşındığı kaydı vardır. 1531 yılındaki Defter-i Hakani’de ise, zaviyenin bu dönem şeyhlerinden Dorum Dede’nin “Sultan Şüca Zaviyesine, ‘Sultan Şüca ruhu için’, 400 koyun, 90 adet ördek, 29 sığır, 3 at, 2 eşek, 3 tay ve değirmen”, vakfettiği görülür. Ayrıca, kayıtta; “Vakfı Derviş-i Dorum Dede şeyhi zaviye-i Ali Baba” başlığıyla ele alınan vakıfların “Ayende ve revende” ye sarfı şart koşulur. Dorum Dede bu vakıfların denetimini sağlığında kendisi, ölümünden sonra oğluna bırakmaktadır.
Ali Baba Zaviyesi mükemmel konumu ile dikkati çekmektedir. Türbe ve zaviye üniteleri ayaktadır. Bahçesi oldukça büyüktür. Meyva ağaçları ve doğal bitki örtüsüyle günümüzde gözde mesire yerlerindedir. Ali Baba’nın ayrıca, Tire’nin Yeğenli köyü ile, Manisa’nın Marmara, Alaşehir’in Zeytinlik ve Tahtacı köylerinde de birer zaviyesi bulunmaktadır.
Evliya Çelebi, Ali Baba ve Molla Arap’dan sitayişle söz eder. 1924 yılı sonrası Hacı Bektâş ilçesindeki Pirevi kapatılmış ve Bektâşî Dergâhlarının tüm vakıflarına el konmuş olsa da, sadece Tire’deki Horasanlı Ali Baba Dergahı, özel bir yasayla açık tutulur190. Tire Dergahı postnişini Hasan Balım Baba önce Yakova Dergahı Postnişini Kazım Bakali Babadan Halifelik alsa da, bu hatasından çabuk döner ve “Tecdid-i Vüzû” yaparak Noyan Dedebaba’dan yeniden Halifelik icazeti alır. Ali Haydar Ercan Dedebaba 1965 yılında Tire Ali Baba Dergahında Hulisi Kıvrık Baba’dan nasip alır. 1975 yılında da aynı Ali Baba Dergahında Halife Hasan Balım Baba’dan dervişlik hırkası giyer.

Baba Zakir Türbesi..bursa





 Namazgah ile Mesudi Makramavi mahalleri arasında bir mahalleye adını vermiştir. Bugün bu mahalle Namazgah sınırları içinde kalmıştır.
Baba Zakir, hafi ve cehri zikre vâkıf bir velidir. Asıl adı kaynaklarda Ali, mezartaşında Alâaddin olarak yazılmıştır. Uzun zaman Emir Sultan Hazretlerinin hizmetinde bulunup zakirbaşı (okuyucu başı) olarak görev yaptı. Adının verildiği mahallede İmaret adı ile anılan bir cami ve bir zaviye yaptırdı.Çelebi Sultan Mehmet Han zamanında tahminen 1417 ylılnda 103 yaşında vefat etti. Kabri, bugün Yeşil Türbe den yukarı doğru çıkıldığında Dereboyu sokakta solda, apartmanlar arasında sıkışmış; iki apartmanın daracık havalandırma boşluğunda ona da bir yer bırakılmıştır. Hanımı Hatice Hanım ve kızının kabri 30 metre aşağıda yol üzerindedir.

Hz. Davud türbesi – kudüs






 


Filistin Kudüs’te ; Zeytin dağı








İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden. Hem peygamber, hem sultân yâni hükümdârdı. Soy bakımından Yakub aleyhisselamın Yehûda adlı oğluna dayanır. Süleyman aleyhisselamın babasıdır. Kudüs’te doğdu. Orada yaşadı ve orada vefat etti. Kendisine İbrânî dilinde Zebur kitâbı verildi. Sesi çok güzel ve tesirliydi. İsmi Kur’ân-ı kerîmde on altı yerde geçmektedir.
Allahü teâlâ, Musa aleyhisselamdan sonra, İsrailoğullarına birçok peygamberler gönderdi. Bu peygamberler insanları Tevrat’ın hükümleriyle amel etmeye dâvet ettiler. Fakat zaman geçtikçe azgınlaşan İsrailoğulları, Tevrat’ın hükümlerini değiştirdiler, peygamberlerini dinlemediler, ahlâkları tamâmen bozuldu. Allahü teâlâ Amâlika kavmi hükümdârı Câlût’u karşılarına belâ gönderdi. Câlût, İsrailoğullarını vatanlarından sürüp çıkardı. Daha sonra, Talut isimli bir hükümdâr gelerek memleket işlerini ve orduyu düzene koydu. Câlût’un üzerine yürüdü. Talut’un ordusunda bulunan Davud aleyhisselam, Câlût’u öldürdü. Talut’un ölümünden sonra, Davud aleyhisselam İsrailoğullarının hükümdârı oldu.
Bir müddet sonra Allahü teâlâ kendisine peygamberlik vazîfesi ve Zebur adlı kitabı verdi. İnsanları Allahü teâlânın dînine dâvet etti ve adâletle hükmetti. Filistin, Sûriye ve Arap Yarımadasının birkısmını fethederek memleketi genişletti. Kudüs’ü başkent yaptı. Ayrıca Amman, Haleb, Nusaybin ve Ermenistan’ı da fethetti.
Mescid-i Aksa adıyla Kur’ân-ı kerîmde bildirilen büyük bir mescidin inşâsını başlattı. Mescidin yapılıp bitirilmesi işini oğlu Süleyman aleyhisselama vasiyet ederek, yüz yaşında vefat etti. Kabrinin Kudüs sûru dışında olduğu rivâyet edilir.
Davud aleyhisselamın çok güzel ve tesirli sesi vardı. Kendisine İbrânî dilinde Zebur kitabı geldi. Bu kitap, manzum şeklinde olup, eski manzum kitapların en meşhurudur. Zebur, meşhur dört ilâhî kitaptan biri olup, Tevrat’tan sonra gönderilmiştir. Vaaz ve nasîhat şeklinde olup, Tevrat’ı kuvvetlendirdi. Onu açıklayıp onunla amel etmeye çağırdığından,Tevrat’ın hükümlerini yürürlükten kaldırmadı. Davud aleyhisselam, hazret-i Musa’nın getirdiği dîni kuvvetlendirdiğinden resûl olmayıp, Benî İsrail’e gönderilen nebîlerden biridir.
Davud aleyhisselam çok ağlar, çok ibâdet ederdi. Gündüzü oruçla, geceyi namaz kılarak ibâdetle geçirirdi. Gecenin ancak üçte bir kısmında uyurdu. Bir gün oruç tutar, öbür gün tutmazdı.
Allahü teâlâ mucize olarak dağları, taşları, kuşları onun emrine vermişti. Yanık sesiyle Zebur’u okumaya başlayınca, kuşlar havadan ağaçlara iner, hep birlikte, okunan Zebur’u tekrar ederlerdi.
Allahü teâlâ Davud aleyhisselama demiri ateşe sokmadan ve dövmeden istediği şekli verebilme mucizesi vermişti. Demirden zırh yapar, elinin emeğiyle geçinir, devlet hazînesinden bir şey almazdı. Yırtıcı hayvanlar, hazret-i Davud’un huzûruna gelip, ona tam bir bağlılıkla hizmet ederlerdi.
Kur’ân-ı kerîmde Bakara, Nisâ, Mâide, En’âm, İsrâ, Enbiyâ ve Sâd sûrelerinin birçok âyet-i kerîmelerinde Davud aleyhisselamdan bahsedilmektedir.

Ethem Dede

..BURSA...




Bursa – Gökdere Bulvarı ile İncirlik caddesinin kesişiminde

Asıl adı Göbekçi İzzet Baba olup, halk arasında Göbek attıran Dede olarak bilinir. Yaşadığı tarih kesin olarak bilinmemektedir. Eskiden Türbe civarında Gökdere boyunda değirmenler varmış. Bu değirmenler Gökdere boğazından gelen su ile çalışırmış. Civardan değirmene hayvan yükü ile tahıllar getirilip öğütüp yine hayvanlara yüklenip giderlermiş. Hayvanlara yükleme yaparken, bazılarının göbeği kaçar ve o anda kıvranıp dururlarmış. İşte o zaman kapan kaçan göbekleri yerine getiren, Göbekçi İzzet Baba’ymış ve verilen bahşişlerle geçimini sağlarmış. Bazende evinde otura otura dalak bağlayan kadın – erkek kim olursa doğru ona gelirmiş. O da çatal bi değnek yaparak o dalağın üzerine koyar sıkıca bağladıktan sonra ” şimdi 5-10 defa hopla bol bol göbek at ki dalak çabuk erisin ” dermiş. Aynı şeyi yapan kimsenin dalakları erir gidermiş. Bu sebepten dolayı Göbekçi İzzet Baba’ya ” Göbek Attıran Dede” lakabı verilmiş. Zamanla bu bir adak haline gelmiş ve ”şu işim olursa göbek attıran dedeye on göbek atacağım ” denmiş, olunca da gelip göbek atarlarmış. …
Yalova’nın en eski köylerinden biri olan İlyasköy, Çiftlikköy ilçesine bağlı ve Yalova’ya 25 km uzaklıktadır. 
 İlyasköy, 16.Yüzyılda  İlyas adında bir kişinin kurduğu öne sürülmektedir.
Rivayete göre, İlyas’ın ormandan elde ettiği odun ve keresteleri yıllarca İstanbul’a götürerek sattığı, O öldükten sonra İstanbul’daki odun alan kişilerin köye aramaya geldiklerinde İlyas’ın köyü olarak söz etmeleri üzerine bu köy dilden dile dolaşarak günümüzde bu isimle adlandırılmasını sağlamıştır.
Köy halkı, Bolu-Gerede, Bulgaristan ve Arnavutluk’tan gelmiştir. Halk geçimini tarım (sera, sebze ) ve hayvancılıktan sağlar.Köyde Erenler ve Mehmet Köy dedesi adında yatırlar bulunmaktadır. 
AHİ HIZIR ZİYARETGAHI..AFYON ..SANDIKLI


Ahi Hızır Ziyartgahı: Köy içersinde Sandıklı’dan köye girişte yolun sol tarafındadır.Etrafı duvarlarla çevrilidir. Birbirine bitişik iki mezar bulunmaktadır. Mezar yakın dönemde tamir ettirilmiş olmasına rağmen asıl yapıda horasan tarzı sıva özellikleri görülmektedir. Mezarı başında 1,5 metre uzunluğunda yazısız silindir şeklinde bir mezar taşı vardır. Bu taşın ortasın da ise hilal şeklinde bir işaret mevcuttur.Bazı kaynaklara göre bu ayın doğuşunu simgelemektedir. Mezar yapısında antik döneme ait taşlar kullanılmıştır.Mezarın bulunduğu yer Hatip İvaz zaviyesinin bulunduğu yerdir.

Ahi Hızır Kimdir: Anadolu’nun Türkleşmesinden sonra iskan yapılan yerlerin başına getirilerek halkın dini ve milli eğitimlerini veren bir Anadolu Evliyasıdır. Hepsinden önemlisi adına bir zaviyesi bulunmaktadır. Kendisi Ahi Teşkilatına bağlı bir eren’dir. Çorhisar Dede’nin kardeşlerinden olduğu söylenmektedir.[5] Diğer mezarın ise Hızır Dede’nin eşi olduğu söylenmektedir.
Ahi Hızır Ziyaretgahı Halk İnançları:Türbenin duvar dışında kazan ocakları mevcut olup adak törenleri burada yapılmaktadır. Türbe genellikle çocuk sahibi olmak isteyen aileler tarafından ziyaret edilmektedir. Koçhisar köyü yağmur duasına burada çıkmaktadır.Yine adak,kurban gibi törenler yine burada yapılmaktadır[6]. Mezar taşlarında görülen değişik tip ve renkte yazmalar ise burada da dilek tutulduğunun bir başka göstergesidir.