HAMZA BABA TÜRBESİ..MANİSA
| |
Er ve Erenler, mana âleminde gezer, “Güneş’e bakma gözün yanar, ayna tut ışık olsun” derler. Evrensel programdan, kendilerine bildirildiği kadar, bilgi sahibidir, düşünce adamıdır, bilge kişilerdir. Bunlardan birisi de, Horasanlı Hamza Babadır.
Seyhun Havzası’nın Kuzeydoğusu’nda Yesiye’ye 2 km uzaklıkta bulunan Salhayır Köyü’nde 1250 yılında dünyaya geldiği söyleniyor. Babası Oğuzların Oymak Beylerinden İlyas Beydir. Annesi, Hatun Ana olarak anıldı. Anadolu’ya geldiğinde ilk yerleşim yeri olarak Baba Dağı seçmiş. Daha sonraları, insanlara daha yakın olmak isteğiyle Hıdırlık mevkiine inmiş. Hamza Baba, ilk eğitimini Hoca Ahmet Yesevi Dergâhında aldı. Hacı Bektaşi Veli Dergâhına gönderildi. 1240–1270 yılları arasında, dergâhta aldığı eğitim onu olgunlaştırdı. Onun, yetiştiğini ve bilgelik yolunda ilerlediğini anlayan Hacı Bektaşi Veli, “Babalık Töreni” hazırlar. Hamza Baba’ya hırka giydirilir, “eline, beline, diline sahip ol” diye kemer bağlanır ve sembolik eşyalar verilir. Hacı Bektaşla dostluk kurduğu, onun duygu ve düşüncelerini benimsediği bilinmektedir. Kendisine verilen icazetname (yetki belgesi) ve berat, Babalar tarafından imzalanır. Hünkâr da tuğrası ile onaylar. Saruhanoğlu İli’ne irşat ile görevlendirilir. Her Bilge adamın etrafında üçler, yediler ve kırklar meclisi bulunur. Duygu ve düşüncelerini, kendisindeki bilgiyi ışık olarak insanlara aktarmıştır. İnsanlara sevmeyi öğretmiştir. Kendisine iltifatlar ve övgüler düzülmüş, toplum da saygı görmüştür. Hamza Baba, Hünkâr’ından izin alıp kırk dervişi ile Suluca Karahöyük’ten Manisa’ya doğru yola çıkar. İlk olarak Baba Dağı’na gelir. Kırlar Tepesi’nde kalır. Orada cem tutar, semah dönerler. Dervişlerinden Sümbül Arap, Hakk’a yürüdüğünde, artık kalmanın gereği yok deyip sırtını dayadığı kızıl kayayı “Ya Hak” diyerek fırlatır. Kayanın düştüğü yeri yurt edinirler. Hıdırlık’da dergâhını inşa eder. Orada bulunan bir mağarada kırk gün çile çeker. Hamza Baba, bu dönemde Saruhan Bey ve torunları ile birlikte olur, dergâhını oluşturur. Alevi Türk töresini yaymaya çalışır. Çevredeki insanlar, dergâha gelip gitmeye başlar. Etrafındaki sevgi çemberi gittikçe çoğalır. Yolcular, aç ve fakir insanlar dergâhın kazanından yemeklerini yer ve orada barınmaya çalışırlar. Burada ilim ve irfan öğrenmeye başlayan insanların sayısı artar. Hamza Baba’nın binlerce müridi olur. Bu durumdan rahatsız olan papazlar ve bazı ulemalar, Hamza Baba’yı Nif Bey’i Ali Paşa’ya şikâyet ederler. Ali Paşa, dergâha gelir. Orada sevgi ve saygı ile karşılanır. Ona, Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaşi Veli’nin dünya görüşü ve felsefesi anlatılır. Ali paşa memnun olur. Dergâhın faaliyetine izin verir, yeni gelenlere birkaç parça araziyi de bağışlar. Hamza Baba’nın ünü yayıldıkça, onu Ali Paşa’ya şikâyet edenler bu defada seslerini duyurmak için Saruhan Bey’in makamına çıkarlar... Hamza Babanın ününün yayılması Manisa’da bulunan Saruhan Bey’in kulağına kadar gider. Hamza Babanın, huzura getirilmesini emreder. Bey gerçeği araştırmak için bir manga askeri dergâha gönderir. Askerler, Hamza Baba’yı ekin ve bostanların içinde görürler. Ekilen tohumlar onun ellerinde yetişmekte ve kısa zamanda ürün vermektedir. Bu kerametten, meyvelerin kendilerine ikramından etkilenen askerler orada kalır ve onun öğrencisi olur. Saruhan Bey tedirgindir. Vezirlerini toplayarak, Hamza Babanın mutlaka getirilmesini emreder. Vezirler, Bey’in emrini Hamza Babaya söyler, kendisinden ricada bulunurlar. O ‘da “Haydi dağlar ben Manisa’ya gidiyorum, siz de gelin” der... Hamza Babanın arkasından, dağlar, kayalar ve ağaçlar yürür. Durumu gören vezirler şaşkınlık içindedir. “Hocam ne olursunuz, dağları durdurun, yoksa Manisa’yı dağların altında bırakacaksınız” derler. Hamza Baba, sırtını köyün altındaki kayalara dayar. Dağlara: “Ben durdum. Siz de durun” der. Dağlar durur, her şey eski düzenine kavuşur. Hamza Baba, Manisa da Saruhan Bey’in huzuruna çıkar. Bey sevinçlidir. Hamza Babayı misafir etmenin, Dünya gözüyle bir Erene kavuşmanın mutluluğuna yaşar. Bilge kişinin ağzından akıp gelen bilgileri yudumlar, manevi sarhoşluk içinde kalır. Hamza Babadan mucize göstermesi istenir. Keramet zordur. Hamza Baba: “mucize gösterirsem, postu terk ederim. Benim için bir türbe yaptıracağına söz verirsen olur” der. Bey, dalından yeni koparılmış Sultani üzümü istemektedir. Mevsim kıştır, Spil dağından rüzgârlar esmektedir. Üzüm bağlarındaki asmalar kış uykusundan henüz uyanmamıştır. Hamza Baba: “Emredersiniz beyim, nefes bizden, vermek Allah’tan” diyerek yaverini arka bahçedeki asmaya göndermesini ister. Yaver elinde bir sepet üzümle döner. Saruhan Bey, gördükleri karşısında Hamza Baba’nın gerçek bir eren olduğunu anlar. Ona bağ, bahçe, tarla ve değirmen verir. Vakıf kurmasını söyler. Dost olurlar. Hamza Baba, bir müddet sonra Saruhan Bey’in huzuruna çıkar. Vedalaşmaya geldiğini ve Allah’a kavuşacağını söyler: “Ben gittikten sonra dergâha ve dervişlere zarar gelmesin” der. Saruhan Bey söz verir. Yazılı fermanı onaylar. Vedalaşmadan sonra konuk odasına çekilen Hamza Baba, Hakk’ın rahmetine kavuşur. Saruhan Bey, Hamza Baba için kentin en güzel yerinde bir türbe yapılmasını emreder. Dervişleri ise tabutu dergâha götürmek ister. Tartışma çıkar. Konuk odasına iki tabut konur. Birisinin üzerinde Saruhan, birisinin üzeride dergâh yazılır. Sabah olduğunda Hamza Baba’nın dergâh yazılı tabutta olduğu görülür. Köyden gelenler onu, son yolculuğunda yalnız bırakmaz ve naşı ile birlikte köylerine döner. Hamza Babanın türbesi yapılır. Hamza Baba Köyü’nde, şimdiki türbenin bulunduğu yere gömülür. Türbenin Osmanlı padişahlarından II. Murat zamanında yapıldığı söylenir. Türbeyi yapan Usta Mimar oğlu, yapılan masraflara kızar. Ölü için bu eseri yapmaya değer mi der. Bir rüzgâr çıkar. Usta Mimar oğlunu havaya uçurur. Şaşkınlık içindeki usta Hamza Babaya yalvarır. Duası kabul edilir ve onun yumuşak elleriyle yere indirilir. Hamza Baba Köyü, Kemalpaşa İlçesi’ne bağlı. İlçeye 35, Turgutlu’ya 13 km uzaklıktadır. Muhtar Halil Topbaş, 58 yaşında. Tarımla uğraşıyor. Kiraz ve zeytin üretiyor. Arazileri yok. Evli, 3 erkek çocuğu var. Köy, orman içi alanda kurulmuş. Öğrenciler taşımalı sisteme tabi. Köyde 2 kahvehane var, birisi köy muhtarlığına ait. Bakkal dükkânı ve işyerleri yok. 2 Büfe gelenlerin ihtiyacını karşılıyor. Köylü gariban. Hamza Baba Türbesi’ni ziyarete gelenlerin yardımıyla geçiniyor. İzmir Özel İdaresinin yardımlarından faydalanmaya çalışıyorlar. Her hangi bir yatırım, Köye ve köylüye iş sahası yok. Orman idaresi, köylünün elinden tapulu arazisini almış. Tarım yaptıkları arazileri de ormana katmış. Hamza Baba Türbesi’ne Haziran-Temmuz-Ağustos ve Eylül aylarında ziyaret başlıyor. Yılda 25-30 bin kişi geliyor. Hafta sonu gelenler çoğunlukta. Hamza Baba Ağustos ayının son Pazar günü anılıyor. Köye, sanatçılar ve konuklar geliyor. O gün, alevi kültüründen örnekler sunuluyor. Şairler şiirlerini okuyor. Halk ozanları da sazlar eşliğinde atışmalarda bulunuyor. Hamza Baba Türbesi’nin bulunduğu köy meydanında asırlara uzanan 9 çınar ağacı var. Köyün dışında ise; Hamza Baba Yarenleri olarak bilinen Davud Dede, Perişan Dede ve Gözçü Dede’nin mezarları var. Onlar da ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Hamza Baba Türbesi ve Köy, dinsel amaçlı turistik bir yer haline gelebilir.
|
11 Şubat 2016 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.