KARIŞIK

7 Mayıs 2016 Cumartesi

Nefsin Sıfat ve Mertebeleri

Nefsini bilen Rabbini bilir...


NEFSİN SIFATLARI VE MERTEBELERİ

Ey tâlib-i Hakk!

Nefs, yedi sıfat üzeredir, demiştik. Şimdi nefsin sıfatlarını da beyân edelim ki Hakk'a tâlib olan kişi, Hakk katındaki mertebesini anlayabilmek için kendisini mîzâna ve terâzîye vursun da, nefsinin hangi menzilde olduğunu görsün ve bilsin...Kendi kendisini kandırarak yarın ebedî âlemde rezîl-rüsvây olmasın...Hakk'dan dûr kalmasın ve nâra müstehak bulunmasın...

NEFSİN SIFATLARI

1) NEFS-İ EMMÂRE (Kâfir ve fâsıkların nefsleri)
2) NEFS-İ LEVVÂME (Günâhlarına pişmân olan mü'minlerin nefsleri) 
3) NEFS-İ MÜLHİME (Âlimlerin nefsleri) 
4) NEFS-İ MUTMAİNNE (İlmi ile âmil olanların ve ihlâs ile amel edenlerin nefsleri)
5) NEFS-İ RÂDIYYE  (Velîlerin nefsleri)
6) NEFS-İ MERDIYYE (Ârif-i billahların)
7) NEFS-İ SÂFİYYE (Enbiyâ-i kirâm ve rusul-i zevi'l-ihtirâm hazerâtının nefsleri)

Hesâba çekilmeden önce nefsinizi hesâba çekin!...
NEFS-İ EMMÂRE

Kur'ân-ı Kerîm'den delîli :

وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ
(Ben, nefsimi tebrie etmiyorum, zîrâ nefs kötülüğü emredicidir)

"Nefs-i Emmâre", sâhibini dâimâ hayırdan ve hakîkatden men' eder. Sâhibi olduğu ve hükmünü eline geçirdiği vücûdu şerre ve fenâlığa iletir ve ona mütemâdiyen kötülük yapmayı emreder. Hükümdârı bulunduğu vücûdun kalbini ve rûhunu, sefâlet ve sefâhat bataklıklarına sevk eder.

"Nefs-i Emmâre", kâfirlerin, zâlimlerin, münâfıkların, fâsıkların ve şeytânın nefsidir. Kim olursa olsun, kendilerinde aşağıda zikrolunan kötü sıfatlar bulunanlar, "Nefs-i Emmâre"ye dâhil ve cehennemlikdirler...

"Nefs-i Emmâre"nin kötü sıfatları on ikidir :

1) ŞİRK
2) KÜFÜR
3) CEHÂLET
4) GAFLET
5) GÜNÂH-I KEBÂİR
6) KİBİR
7) HIRS
8) BUHL
9) ŞEHVETPERESTLİK
10) GADAB
11) HASED
12) HIKD

NEFS-İ EMMÂRE SÂHİBİ OLANLAR

MÜŞRİKLER : Allah'a ortak koşanlar ve Hakk'dan gayrı ilâh tanıyanlar.

KÂFİRLER : İslâm olmayanlar, islâm dînini tanımayan ve kabûl etmeyenler.

CÂHİLLER : Allah'ı bilmeyenler

GÂFİLLER : Allah, Peygamber, Kitâb, melek, ölüm, kabir, âhiret, öldükden sonra dirilmek, mahşer, mîzân, hesâb düşünmeyenler, cennet ve cehennemi akıllarına bile getirmeyenler, azâbdan ve ıkâbdan korkmayanlar ve bu dünyâda bütün yaptıklarının yanlarına kâr kalacağını zannedenler. 

BÜYÜK GÜNÂHLARI İŞLEYENLER : Büyük günâhları tereddüd etmeden işleyen ve ısrarla işlemekde devâm edenler. Adam öldürenler, içki içenler, zînâ ve livâta edenler, zulm ile yetîmlerin ve halkın mallarını yiyenler, yalancı şâhidlik edenler, dedi-kodu yapanlar.

KİBİRLİLER : Kendilerini bütün insanlardan üstün ve yüksek görenler. Söylenen söz hakîkat dahî olsa kabul etmeyenler.

HIRSLILAR : Doymayan göz, kanmayan ağız sâhibi olanlar.

TAMAHKÂRLAR : Yemeyen ve yedirmeyenler, kimseye iyilik etmeyenler.

ŞEHVETPERESTLER : Nefslerinin behîmî arzularını yerine getirebilmek için her türlü denâati işleyenler, elin ırz ve nâmûsuna göz dikenler.

ÖFKELİLER : Olur olmaz her şeye öfkelenenler.

HASEDCİLER : Herkesin elinde olan ni'metin mahvolmasını isteyenler, bu çirkin huyları ile kendi kendilerini yakan ve yıkanlar

KİNDÂRLAR : Kin besleyenler, öc almak için fırsat gözleyenler.

Bu sıfatlara sâhib bulunanlar, zâhirde müslümân dahî olsalar, cehennemlikdirler. "Nefs-i Emmâre" sâhibleri, sıfat bakımından kâfirler ile denkdirler. Bu saydıklarımızın hepsini veya bazılarını helâl itikad ederlerse, islâm dîninden de çıkarlar. Ancak işlediği kötülüklerin gerçekden kötülük olduğunu kabûl ederlerse, müslümân olmakla berâber fâsık sayılırlar. Zîrâ "ehl-i sünnet ve'l-cemâat" mezhebinde olduğumuzdan, günâh işleyenler kâfir olmazlar ama âsî ve fâsık olurlar. Ancak bu gibilerin âkıbetlerinden korkulur. Nefs-i Emmâre ehli ile kâfirler yalnız "tevhîd"de ayrılırlar, yoksa sıfatları aynıdır. Kendilerinde yukarıda sayılan kötü sıfatlar gibi, Allah'ın sevmediği, Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellemin istemediği ve evliyâullahın ikrâh ettiği, âlimlerin ittifâkla günâh olduğunu bildirdiği, sâlihlerin ve âşıkların ve meleklerin çirkin gördüğü ahlâk-ı zemîme, her kimde bulunursa bulunsun, o kimse "Nefs-i Emmâre" sâhibidir, âkıbeti korkulu ve gideceği yer korkunçdur. Tövbe eder ve sâlih ameller işlerse ve tövbesinde samîmiyet ve ciddiyet ile sâbit ve dâim olursa, Allah onları bu sıfatlardan halâs eder. 

Bu sıfatlardan korunmak isteyenler, bu hastalığın devâsı ve ilâcı olan "Kelime-i Tevhîd"e devâm etmelidirler...


Zîrâ "Kelime-i Tevhîd", "Nefs-i Emmâre" hastalığının yegâne devâsı, şifâsı ve kurtarıcısıdır. "Tevhîd"e devâm etmekle berâber, Allah'dan afv ve mağfiret dilerler, yaptıklarına nâdim olarak gözyaşı dökerlerse, kısa zamanda kurtulabilirler. Yoksa, bu gibilerin yakın bir gelecekde korkunç azâblara uğrayacaklarını Kur'ân-ı Azîm haber vermekde ve Resûl aleyhisselam açıkça bildirmekdedir.

Cenâb-ı Erhame'r-Râhimîn, cümlemize tevfîkini ihsân buyursun, afv ve mağfiretiyle şâd eylesin ve bizleri necâta eriştirsin. Kötü ve çirkin huylarımızı Kur'ân ahlâkına ve ahlâk-ı Ahmediyyesine tebdîl ve tahvîl eylesin. Âmîn...

NEFS-İ LEVVÂME

Nefsin ikinci sıfatı "Nefs-i Levvâme"dir. Kur'ân-ı Kerîm'den delîli :

 وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ
(Kendisini levm eden nefse yemîn ederim ki...)

"Nefs-i Levvâme", öyle bir nefsdir ki bazen rûhun nûru ile nûrlanır. Allah'a, Peygamber'e, Kitâb'a ve rûha itâatkâr olur. Bazen de , ısyân ederek itâatden ayrılır . Sonra bu ısyânına nâdim ve pişmân olur (Neden tövbemi terkedip Rabbime ısyân eyledim!) diyerek nefsini levm eder, kendini kınar. Bu nefs, mü'minlerden ısyân ve günâh işleyip sonra nefslerini suçlayan ve kınayanların nefsleridir.

"Nefs-i Levvâme"nin sıfatı dokuzdur :

1) UCUB (İbâdetine güvenerek kendisini herkesden yüce görmek)
2) FISK (Günâhları âşikâre işlemek)
3) CEHL (Birçok gerçekleri bilmemek)
4) KESRET-İ NEVM (Çok uyumak)
5) ME'KÛLÂT VE MEŞRÛBÂT-I KESÎRE (Çok yemek-içmek)
6) HIRS (Aç gözlülük ve çok kazanma hırsı)
7) KAHR-I NEDÂMET (İnsanlara ezâ ve cefâ etmek)
8) MUHABBET-İ LEBS (İsraf derecede giyim-kuşam sevgisi)
9) LAĞViYYÂT (Boş ve faydasız sözler ve lüzumsuz beyânlar ve dünyâya da âhiretede hayrı olmayan konuşmalarla vakit öldürmek) 

Bu dokuz sıfattan, tövbe ederek yakalarını sıyırabilenler, "Nefs-i Levvâme"den kurtulurlar. Unutmamalıdır ki, bu sıfatlardan arınmadan ölenler, âhiretde çok ağlayacaklar ve nefslerini lanetleyeceklerdir. Fakat o gün nefslerine yaptıkları bu levmin (kınamanın) kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.

Levvâme sıfatı, "Nefs-i Emmâre"ye pek yakın olduğundan bu sıfatda olanların da âkıbetlerinden korkulur...

Yâ Rabbi! Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalblerimizi, dînin ve tâ'atin üzere çevir de, orada sâbit-i kadem eyle ... Bi-hürmeti seyyidi'l-mürselîn. 

"Nefs-i Levvâme"de bulunan zevâtın derdlerine de İSMULLAH şifâdır, LAFZA-İ CELÂL devâdır. Bu huylara ve bu sıfatlara sâhib olanlar, ALLAH ismini vird edinmeli ve çok çok zikretmelidirler...

NEFS-İ MÜLHİME

Nefsin üçüncü sıfatıdır. "Nefs-i Mülhime", öyle mübârek bir nefsdir ki, Hak teâlâ bu nefse erişen zevâta ilim ihsân buyurur. Zîrâ "Nefs-i Mülhime" mü'minlerden âlim olanların nefsidir.

Kur'ân-ı Kerîm'den delîli şudur:

فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا
(Sonra da ona fücur ve takvâyı ilhâm eyleyen hakkı için...)

"Nefs-i Mülhime"nin şartları da sekizdir :

1) İlim
2) Tevâzu
3) Tövbe
4) Sabır
5) Şükür
6) Sehâvet (Cömertlik)
7) Kanâat
8) Tehammül (Mûsîbetlere sabretmek)

Bu sıfatlar kimde toplanırsa, Cenâbı-Hak o zâtın kalbine ilm-i nâfi' (yararlı ilim) ilhâm eder, bilmedikleri kendisine öğretilir. Artık o kişiye lâzım olan, bu nefsin dâiresinde de a'lâya çıkmaya çalışmakdır. Zîrâ "Nefs-i Mülhime"de, her ne kadar ilim ve benzeri sıfatlar varsa da, amelsizlik ve ihlâssızlık korkusu da vardır.

Yâ Rab! Bizlere ihlâslı ameller nasîb eyle...

"Nefs-i Mülhime" nin esmâsı, "İsm-i Hû"dur (YÂ HÛ)


NEFS-İ MUTMAİNNE

"Nefs-i Mutmainne"ye vâsıl olan, artık nefslerinin şerrinden kurtulmuş ve cennet ehli olmuş yani  has kullar arasına girmiş demekdir :

Kur'ân-ı Kerîm'den delîli şudur :

 يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
(Ey mutmain olan nefs!..)

Bu sıfat, nefsin öyle mübârek bir sıfatıdır ki, Allah'ın inâyeti ile, kalb, nûr-i ilâhî ile nûrlanır. Allah'ın sevmediği bütün sıfatları terk eder ve bu nefsin sâhibleri ahlâk-ı hamîde ile muttasıf olurlar. "Nefs-i Mutmainne", mü'minlerden ilimleri ile âmil ve ihlâsları ile kâmil olan âlimlerin nefs mertebesidir. 

"Nefs-i Mutmainne"ye erişenlerin sıfatları yedidir :

1) Amel ve ihlâs
2) Tevekkül
3) Telezzüz
4) Riyâzât
5) İbâdât
6) Şükür
7) Rızâ

Allah'ın tevfîk ve inâyetiyle, nefslerini bu yedi mübârek sıfata erişdiren kutlu kişilerin, bu mertebeden de yüce olan MAKÂM-I RÂDiYYE'ye ulaşabilmek için bütün amellerinde dâimâ ihlâs üzere bulunmaları ve HAK esmâsına devâm etmeleri gerekir. Zîrâ "İsm-i Hakk"a devâmla bu mertebeden daha yüce olan NEFS-İ RÂDİYYE makâmına yükselecekdir.

NEFS-İ RÂDIYYE

"Nefs-i Râdıyye"ye vâsıl olan zevâtdan, Allah râzı olur. Bu nefs, velîlerin nefsidir.

Kur'ân-ı Azîm'den delîli :
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً
(Ondan râzı olarak Rabbine dön...)

"Nefs-i Râdıyye" makâmına erişen evliyâullahda şu yedi sıfat zuhûra gelir :

1) İhlâs
2) Terk-i mâlâya'nî
3) Zikir
4) Zühd
5) Verâ'
6) Kerâmet
7) Riyâzât

Bu makâmın esmâsı HAYY ism-i şerîfidir. Bu makâm, yalnız çalışmakla elde olunamaz. Hak teâlâ, kuluna tâlib olursa onu bu makâma getirir.

NEFS-İ MERDIYYE

Merdıyye, nefs makâmlarının altıncı derecesidir. Bu öyle bir makâmdır ki, "Nefs-i Râdıyye"de kul Allah'dan râzı olduğu gibi, bu nefs makâmında da Allah kulundan râzı olur. Hak ile kul, birbirlerinden râzı olunca o kulun Allah katındaki  kadr ü kıymetini düşünüp, idrâk edebiliyor musunuz?

"Nefs-i Merdıyye" sâhibi olan kişiler, ârif-i billah ve esrâra âgâh olurlar.

Bu makâma, Kur'ân-ı Kerîm'den delîl :

رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
(Sen ondan, o senden râzı olarak...)

"Nefs-i Merdıyye"nin sıfatları altıdır :

1) Terk-i mâ-sivâ'allah (Allah'dan gayrı ne varsa terketmek)
2) Lutf-i bi-halkillah (Mahlûkâta şefkat ve lutuf ile muamele)
3) Tekarrüb-i ilallah (Allah'a yaklaşmak)
4) Tefekkür-i fî masnû'âtillah (Yaradılanlar üzerinde tefekkür)
5) Rızâ-yı bimâ kasemillah (Hakk'ın her türlü taksîmini râzı olmak)
6) Ma'rifetullah-i hakka ma'rifetih (Allah'ı hakkıyla bilmek)

Bu altı sıfatı, hakkıyla tamamlayanlar, Allah'ın yardımı ile bu makamın da fevkinde bulunan "NEFS-İ SÂFİYYE"ye erişirler ve HAKK ile her dem görüşürler, HAKK ile söyleşirler, esrâra âgâh ve vâsıl-ı dîdâr olurlar. 

Yâ Rabbi! Keremin ve lutfunla bizleri de bu makâma vâsıl eyle...Bi-hürmeti ismike'l-azîm ve bi-hürmeti nebiyyike'l-kerîm.

Bu makâmın esmâsı YÂ KAYYÛM ism-i şerîfidir. 

NEFS-İ SÂFiYYE

Nefsin, yedinci mertebesi "Sâfiyye"dir. Bu makâma "Nefs-i Kâmile" veya "Nefs-i Sâliha" da denir. "Nefs-i Sâfiyye", öyle yüce bir makâmdır ki, Hak teâlâ mekândan münezzeh olduğu halde, zâtı ile kulu arasında sırlı bir makâmdır. Bu makâmın ahvâli ve evsâfı aslâ tarîf ve tavsîf edilemez. Dil ile söylenemez, yazı ile yazılamaz. Ancak zevk ile bilinebilir. Tatmayan bilmez, vâsıl olan söyleyemez. Zîrâ bu makâm "KÂBE KAVSEYN" makâmıdır. Bu mertebe, enbiya ve mürselîn aleyhimüsselâmın nefs-i şerîfleri makâmıdır.

"Nefs-i Sâfiyye"nin sıfatları da altıdır :

1) Tevhîd
2) Zât
3) Tavsîf
4) Sıfât
5) Tekmîl
6) Lezzât

Yâ Allah! Bizleri, bu makâmın esrârı ile zevklendir ve hissedâr eyle...Âmîn bi-hürmeti demi'l Hüseyn...
"Nefs-i Sâfiyye"nin esmâsı KAHHÂR ism-i şerîfidir...

http://defter-i-ussak.blogspot.com.tr/ALINTIDIR..
emekleri zay olmasın..ahteri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.