hzl: Kemalettin DENİZ
Arş. Gör., G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi
Özet:
Bu yazıda M. Ziya Baba Karaşar İnanç Eğitim Hayır Vakfı tarafından yayımlanan M. Ziya Baba Dîvânı adlı kitap tanıtılmaktadır. M. Ziya Baba’nın şiirlerinin toplandığı bu eserde çoğunlukla nefes, az sayıda da kıt’a , müsvedde ve müfred tarih bulunmaktadır.
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi kütüphanesine yeni katılan eserlerden bir tanesi M. Ziya Baba Dîvânı’ dır. Esere Hasan Baba (Efe) tarafından yazılan ön sözde Mehmet Ziya Baba’nın Horasan Erenlerinin kaynaklarından yeşerdiği; gönül erlerinden ve zamanın sahibi olanlardan birisi olarak insanlığı gerçek yola çağırdığı belirtilmektedir.
Mehmet Ziya Baba’nın hayatı ile ilgili kısa bir bölüm kitabın başında Hasan Baba (Efe) tarafından yazılmıştır. Burada belirtildiğine göre M. Ziya Baba (Şişman), 1894 yılında Üsküp’te doğmuştur. Evli ve yedi çocuğu vardır. 1932’ye kadar Üsküp’te yaşamıştır. Genç yaşlarından itibaren tarikatlara ilgi duymuş; Kadirî, Halvetî, Rufâî, Nakşibendî tarikatlarına girerek hizmetlerde bulunmuştur. 1932’de Türkiye’ye taşınarak İstanbul’a yerleşmiştir. Doğramacılık mesleğiyle geçimini sağlamıştır. Seyyid Hasan Basri Taptuk Baba Erenlerle tanışarak Bektaşîliğe intisab etmiş ve bu yolda hizmetlerde bulunmuştur,1967’de Hüseyin Hâki Baba’dan Halife Baba olmuştur. 08.01.1973 tarihinde İstanbul’da Hakk’a yürümüştür. Aziz naaşı İstanbul’da Kozlu Kabristanından 2001 yılında Ankara, Sincan Kesiktaş’taki Taptuk Baba Türbesine nakledilmiştir.
M. Ziya Baba şiirlerinde Abdal Ziya mahlasını kullanmıştır. Ziya Babanın şiirlerinin özelliklerinden biri başlık bulunmamasıdır. Kitapta içindekiler bölümü oluşturulurken şiirlerin ilk mısralarından yararlanılmıştır. Eserde 214 nefes,ve az sayıda kıt’a, müseddes, ve müfred tarih bulunmaktadır.
Nefes, Bektaşi şairlerin yazdıkları tasavvufî şiirlere denir.(Dilçin, 1992: 346). Bu tür şiirlerde genellikle, Hz. Muhammed’e ve Hz. Ali’ye övgüler yer alır. Bunun yanında vahdet-i vücud kuramı ve Bektaşilik anlatılır. M. Ziya Baba Divanı’nda da bu temalara ağırlıklı olarak yer verildiği görülür:
Hz. Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem;
Hak Muhammed Mustafâ’sın
Pençe-i âl-i abâsın
Kavli muhtar Müctebâ’sın
İhsâna geldim yâ -Habîb (s. 204)
Hz. Ali kerremallâhü veche;
Derde düşmüş ehl-i derd derdine dermandır Ali
Nâr-ı hicranda kalmış her cana canandır Ali (s. 55)
Hacı Bektaş Veli kaddesellâhü sırrahu’l azîz;
Nidem gayrı sevda Ali kuluyum
Hünkâr Hacı Bektâş Velî gülüyüm (s. 18)
Bektaşilik;
Bektaşi kesret içinde Hak’kı seçer
Ser koyup kesret âleminden geçer
Tevhîd’i mânâ kadehinden içer
Sermest olur da bulur dem-sâzını (s. 40)
Vahdet-i Vücud;
Hak’kın cemâli sende, kemâli de sendedir
Âşık-ı billâh olan aşkullâha bendedir (s. 143)
Ziya Baba şiirlerinde öğüt verici;
iradeni kullan dostun yolunda
Görürsün yârini sağ u solunda
Bu lezzet bulunmaz arı balında
İcâzet olmayınca varıp gitme (s. 91)
Kalenderane;
Abdal Ziya bu devrân gelip geçer
Her yaratık ecel şerbetin içer
Birgün Melekül-mevt seni de seçer
Kendi noksânın gözet, elin görme (s. 121)
bir üslûp kullanılmıştır.
Şiirlerde daha çok 8,11,14,ve 15’li hece vezni kullanılmıştır.
Kaynaklar:
DİLÇİN, Cem; Türk Şiir Bilgisi,
TDK Yay. Ankara: 1992.
TDK Yay. Ankara: 1992.
M. ZİYA BABA DÎVÂNI,
Ziya Baba Karaşar İnanç Eğitim Hayır Vakfı,
Yayın No: 2, 2002.
Ziya Baba Karaşar İnanç Eğitim Hayır Vakfı,
Yayın No: 2, 2002.
NUTK-U ŞERİFLERİNDEN
Âşık-ı billâh gelen geçen devrândan usanmaz
Cânânına verdiği ahd ü peymândan usanmaz
Ettiği ahde sıdk u sadâkatle sâdık olur
Huzûr-i aşk ile gördüğü seyrândan usanmaz
Meydân görüp verdi ikrâr neş’e- yâb oldu
Sâdık Er meydânına koydu ser, o meydândan usanmaz
Sâdıkların sabrına mümkün mü hayran olmamak
Cân-ı cânâna verir çün terk-i candan usanmaz
Abdal Ziya bunca hâli ahvâli etti beyân
Hâk-i pâyine yüz sürdüğü sultândan usanmaz
**
Gerçeklerle gerçek olayım dersen
Kendi noksanın gözet elin görme
Kahr ile lûtfu bir edeyim dersen
Kendi noksanın gözet elin görme
Mürşit pendini nakşeyle özüne
Kulak verme gayrilerin sözüne
Yâr-u ağyâr bir görünsün gözüne
Kendi noksanın gözet elin görme
Erenler yolunu dâimâ izle
Riyâdan âri ol kalbin temizle
Gel sırrı fâş etme can içre gizle
Kendi noksanın gözet elin görme
Meydân-ı Erenlerde riyâ olmaz
Gördüklerin bir hayâl bâki kalmaz
Kimsenin ârı kimseden sorulmaz
Kendi noksanın gözet elin görme
Kâmil görür örter bilir söylemez
Bu mânâyı her bir âlim çözemez
Nefsini bilmeyen Rabb’in bilemez
Kendi noksanın gözet elin görme
ABDAL ZİYA bu devran gelir geçer
Her yaratık ecel şerbetin içer
Bir gün melek’ül mevt senide seçer
Kendi noksanın gözet elin görme
**
Gerçekler ululardan hayâ eder
Nasihâtlarını eylemez heder
Bilgi gurur inat değildir kader
Vallâhi billâhi görürsün keder
Ârif ol neylersin benliği kini
Gözetle özünü tanı kendini
Gel boş yere üzme karşındakini
Vallâhi billâhi görürsün keder
Şeriatta yoktur böyle bir esrar
Tarikatta bine hizmet bir ikrar
Uyup nefsine gel olma bî karar
Vallâhi billâhi görürsün keder
Ar edersen hakikata erersin
Erenler katında devran edersin
Âr etmez isen gümâna düşersin
Vallâhi billâhi görürsün keder
ABDAL ZİYA böyle görmüş hayatı
Âşıklarda burda bulmuş necatı
Sâkin ol gel olma demirden katı
Vallâhi billâhi görürsün keder
**
Sen cümlenin cânânısın
Dertlilerin dermânısın
Sultanların sultanısın
El medet medet’ül medet
Yâ gâni Allah’ım medet
Sensin yoklukta vârımız
Yok gayri bir melcâ’ımız
Destegir-ü penâhımız
Bu dünyaya kadem bastık
Şu fâniyi bâki sandık
Ki bahr-i isyâna daldık
Girye-yi dilzâr olalım
Rencide dil olmayalım
İsyân içre kalmayalım
Gönül mir’atı subnidir
ABDAL ZİYA Hak gânidir
Yalvar çün kerem kânidir
**
Varlıktan soyunup âbad olalım
Elimizden bu fırsat kaçar birgün
Hak’la kul arasına girmeyelim
Hak mağfiret kapısın açar birgün
Menkûş edip bu sözü tak gûş’una
Yum gözün karışma kemin işine
Yarın bilmezsin ne gelir başına
İsyanla kuş kafesten uçar birgün
Gördüğü ayıpları örten adem
Fâzilet sahibidir ol demâdem
Ekilen ekine benzer bu âlem
Kendi ekdiğin kendi biçer birgün
Vakti eyyam gelir dökülür yaprak
İyiyi kötüyü yer kara toprak
Bizlere meçhuldur Hak ile nâhak
Biri nur biri de nar saçar birgün
ABDAL ZİYA son durak karşımızda
Yazı yazarlar mezar taşımızda
Selvi dikilir yanı başımızda
Baykuşlar hazin hazin öter birgün
**
Yâ Rab tard et cennetinden
Dûr eyleme izzetinden
Sorulmaz hiç hikmetinden
Bu aciz gedâ kulundan
Tek bir gönül incinmesin
Nuh misâl tufan göreyim
Nemrut nârına gireyim
Kurban olduğum bileyim
Bu aciz gedâ kulundan
Tek bir gönül incinmesin
Yakup gibi hem ağlayam
Yusuf gibi bel bağlayam
Sular gibi hep çağlayam
Bu aciz gedâ kulundan
Tek bir gönül incinmesin
Ver bana Eyüp sabrını
Musallat et Firavun’u
Çekeyim cümle kahrını
Bu aciz gedâ kulundan
Tek bir gönül incinmesin
Şecer içre biçtir beni
Çarmıha çaktır bu teni
Dilimden ayırmam seni
Bu aciz gedâ kulundan
Tek bir gönül incinmesin
Kul kurbanım Muhammed’e
Feda canım Ehl-i Beyt’e
Katlanırım her mihmete
Bu aciz gedâ kulundan
Tek bir gönül incinmesin
ABDAL ZİYA zevkle doldu
Kendini kendine sordu
Cehenneme razı oldu
Bu aciz gedâ kulundan
Tek bir gönül incinmesin
Untitled Document
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.