KARIŞIK

14 Ağustos 2024 Çarşamba

 Otman Baba










780 (1378-79) yılında doğdu. Hayatı hakkındaki bilgiler, halifelerinden Küçük Abdal’ın onun ölümünden beş yıl sonra kaleme aldığı Vilâyetnâme-i Otman Baba adlı esere dayanmaktadır. Birbirine benzeyen keramet hikâyelerini tekrar eden menâkıbnâmelerin dışında dönemin dinî-sosyal hayatına ışık tutan önemli bir kaynak olarak tanımlanan eseri (İnalcık, s. 129) yazma görevini kendisine bizzat Otman Baba’nın verdiğini söyleyen Küçük Abdal onun Anadolu’ya Timur ile birlikte geldiğini, halk arasında Otman Baba diye tanındığını, erenlerin ise ona Hüsam Şah dediklerini, Oğuz dili konuştuğunu, cüssesinin heybetli, nazarının himmetli olduğunu, sırrına kimsenin vâkıf olamayacağını söylediğini belirtir. Ağrı dağı eteklerinde, Bursa, İznik, Germiyan ve Saruhan yöresinde dolaştığını, Fâtih Sultan Mehmed ile şehzadeliği sırasında Manisa’da görüştüğünü anlatır.
Otman Baba, daha sonra Küçük Abdal’ın “abdalân-ı Rûm” diye tanımladığı yüzlerce dervişiyle birlikte İstanbul’a gelmiş, Göztepe’de ve Terkos civarında bir süre ikamet ettikten sonra uzun yıllar faaliyet göstereceği Balkanlar’a geçmiş, burada muhtelif şehir, köy ve kasabaları dolaşmış, sıkıntılarını gidermede halka yardım etmiş, zorda olan çiftçilere destek olmuş, abdalları için kurban toplamıştır. Babaeski, Aydos, Dobruca, Tırnova, Zağra, Filibe, Edirne, Vize, Siroz, Belgrad, Semendire, Ağaç denizi, Balkan dağı gezdiği yerler arasında zikredilebilir. Yaz aylarında Ahmed Baba (Vize), Mü’min Derviş (Zağra), Bayezid Baba (Vardar), Mecnun Derviş (Serez) ve Nasuh Baba (Karasu Yenicesi) gibi dönemin ünlü Kalenderî zâviyelerini dolaşmış, kışları Varna ve Edirne’deki zâviyesinde geçirmiştir. Eserde, onun bölgenin efsanevî kahramanı Sarı Saltuk’a atıfta bulunduğu ve Balkanlar’da iman çerağını yakan Sarı Saltuk’un aslında kendisi olduğunu vurguladığı görülür. Otman Baba, Balkanlar’da yörükler ve bilhassa Tanrıdağı yörükleri arasında faaliyet göstermiştir. Kendisinin de yörük olmasının faaliyet sahasını belirlemede etkili olduğu söylenebilir. Halil İnalcık’a göre bunun temelinde merkezî yönetim tarafından dışlanmış olan bu zümrelere mensup oluşu yatmaktadır. Esasen onun abdallarının çoğu Doğu Balkan dağları veya Dobruca yörüklerinden fakir çobanlardır. Otman Baba’nın şehirde yaşayanları “koca karınlı” diye eleştirmesi, sürekli dağlarda dolaşması kendisini ve mensup olduğu çevreyi açık biçimde ortaya koymaktadır. Abdallarıyla birlikte Balkanlar’daki fetih hareketlerine katılıp gazilerle birlikte savaşan Otman Baba onlarla yakın dostluk kurmuş, devlet adamlarının ihsanlarını kesinlikle kabul etmemiştir. Onun yakınlık kurduğu akıncı gazilerin başında Mihaloğlu Ali Bey gelir. Vilâyetnâme’de Ali Bey’in Otman Baba’ya karşı çok hürmetkâr olduğundan bahsedilir.
Vilâyetnâme’de en çok vurgu yapılan hususlardan biri Otman Baba’nın Fâtih Sultan Mehmed’le ilişkisidir. Şehzadeliği döneminden itibaren Fâtih üzerinde nüfuz sahibi olmaya çalışan Otman Baba rivayete göre daha şehzade iken rüyasına girerek kendini tanıtmış ve ona Rum diyarına kendisini padişah yapmak için geldiğini söylemiştir. Küçük Abdal’ın ifadelerinden, Otman Baba’nın, Fâtih’i sultan olarak tanımakla birlikte kendisinin kâinatı yöneten kutup olduğunu ve tasarrufu olmaksızın hiçbir şeyin gerçekleşmeyeceğini vurgulamaya çalıştığı hissedilir. Nitekim kendini Fâtih’in yaptığı işlerden sorumlu görmüş, aralarındaki ilişkiye daha çok bu anlayış damgasını vurmuştur. Meselâ Vilâyetnâme’ye göre Fâtih, Belgrad seferine çıkmayı planladığında ona sefere çıkmamasını tavsiye etmiş, çıktığı takdirde başarısız olacağını söylemiş, Fâtih bu tavsiyeyi sert bir tepkiyle karşılamışsa da sefer başarısızlıkla sonuçlanınca onun üstünlüğünü tanımak zorunda kalmış, bu dönemden itibaren Otman Baba’ya karşı son derece hürmetkâr, lutufkâr ve itaatkâr davranmaya başlamıştır. Eserde, başta Mahmud Paşa olmak üzere Fâtih’in yanındaki devlet adamlarının da Otman Baba’nın “sırr-ı velâyet” olduğunu bildikleri vurgulanır.
Otman Baba’nın Fâtih Sultan Mehmed’e ve devrin diğer adamlarına karşı tutumunda sahip olduğu kutbiyyet telakkisinin büyük payı vardır. Vilâyetnâme’de Yıldırım Bayezid devrinde Şücâüddin Dede’nin kutbiyyet makamında bulunduğu, daha sonra kutbiyyetin Otman Baba’ya geçtiği ifade edilmektedir. Küçük Abdal tam anlamıyla vahdet-i vücûd neşvesi içinde olan Otman Baba’yı “kutbü’l-aktâb, kutbü’l-âlem, kutbü’z-zamân, kân-ı velâyet, server-i şâh-ı cihân, kutb-i velâyet-i sırr-ı eşyâ, âlim-i nûr-ı hikmet, sâhib-i kudret, nokta-i hakîkat, şâh-ı merdân, şâh-ı Kerbelâ” gibi unvanlarla anar. Bu unvanlarda Ehl-i beyt vurgusu açıkça görülmektedir.
Vilâyetnâme’den, Hz. Peygamber’le birlikte nübüvvet devrinin sona erip Hz. Ali ile velâyet devrinin başladığını söyleyen, velîleri divane ve meşrû (şeriata riayetkâr) diye ikiye ayıran, divaneleri diğerlerinden üstün sayan Otman Baba’nın bu tür gayr-i Sünnî görüşleri sebebiyle medrese çevrelerince Fâtih Sultan Mehmed’e şikâyet edildiği, hatta mahkemede sorgulandığı, fakat onun ölünceye kadar fikirlerini savunmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Otman Baba, medrese mensuplarının yanı sıra dönemindeki bazı tarikat şeyhleriyle de anlaşamamıştır. Bunda onları dünya malı biriktirmek, şan ve şöhret peşinde koşmak, iktidara yakın çevrelerle iş birliği yapmak, halka yalan yanlış mârifet satmak, kurdukları vakıfları evlâdiyelik hale dönüştürmekle suçlamasının büyük payı olmalıdır. Otman Baba’nın Bektaşî ileri gelenleriyle ilişkilerinin de pek iyi olmadığı görülmektedir. Meselâ Vardar Yenicesi’nde bir sohbet sırasında Bayezid Baba’yı azarlamış, onun Rumeli’deki bütün Hacı Bektâş-ı Velî dervişlerini davet ettiği bir toplantıya katılmamış ve koyun postuna bürünüp “insilâh” halini tercih etmiştir. Aynı şekilde ziyaretine gelen Bektaşî şeyhi Mahmud Çelebi’yi de azarlamış, bu zat yakınlardaki bir Edhemî tekkesine saklanarak kendisini kurtarabilmiştir. Küçük Abdal onun abdallarına çok düşkün olduğunu, bütün hevesleri terkedip Hak aşkı ile dolan ve âlemdeki her şeyi Hak’tan bilenleri gerçek abdal kabul ettiğini söyler. Otman Baba’nın köprü yaptırdığı, abdallarından ıssız alanlara çeşmeler kurup sular akıtmalarını istediği ve Balkanlar’ı yerleşim yeri haline getirmeye çalıştığı kaydedilmektedir.
Eserde ayrıca Otman Baba’nın pek çok kerametinden bahsedilmektedir. Meselâ Azerbaycan taraflarından İstanbul’a bir buluta binip geldiği, yıldırımı kendisine kamçı yaptığı, tabiata hükmetme gücüne sahip olduğu, fırtına çıkarıp yağmur yağdırdığı anlatılmaktadır. Bütün bunlar muhtemelen Otman Baba’nın zamanın kutbu ve yegâne hâkimi olduğunu vurgulamak amacıyla üretilmiştir. Vilâyetnâme’de anlatılan bazı olayların şamanist motifler içerdiği görülmektedir. Onun ve abdallarının gittikleri her yerde buldukları kuru ağaçları ortaya yığıp çok büyük ateşler yakarak etrafında semâ etmeleri, kendisinin Fâtih Sultan Mehmed’in hastalığını iyileştirmek için büyük bir ateş yakıp başında dua etmesi, Rumeli köylerinde halkı ejderhadan kurtarması gibi olaylar bunlar arasında zikredilebilir.
Küçük Abdal, Otman Baba’nın 8 Receb 883’te (5 Ekim 1478) vefat ettiğini, ölmeden önce abdallarını yanına toplayıp kendilerine yetmiş iki buçuk milleti yekdiğerinden ayırt etmemeleri gerektiğini hatırlattığını, ölümden korkmadığını, kendisinin bir atı olduğunu ve bu ata binerek göğe çıkacağını, arkasından ağlamamalarını, zira artık üşümeyeceğini, yorulmayacağını, acıkmayacağını, yerden göğe gideceğini, zaten aslının da orada olduğunu söylediğini kaydeder. Küçük Abdal, Otman Baba’nın cenazesine içlerinde dânişmendlerin de bulunduğu 2000 kişinin katıldığını söyler. Varna’daki zâviyesinde bulunan türbesi 1506 yılında yapılmıştır.
Osmanlı Kalenderîlik tarihinde önemli bir yere sahip olan Otman Baba, Balkanlar’da XV. yüzyıl Kalenderîliğine damgasını vurmuş (Ocak, Osmanlı İmparatorluğu’nda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler, s. 101), etkisi sonraki dönemlerde devam etmiştir. XVI. yüzyılda Kalenderî-Bektaşî-Hurûfî bağlamında şiirler söyleyen Muhyiddin Abdal onu “ululardan ulu, yedi iklim dört köşeye, arşa kürse tolu” bir şahsiyet olarak tanıtır. Otman Baba’nın halifesi Akyazılı Sultan’dan sonra kutbiyyet makamına geçtiğine inanılan Demir Baba’nın abdalları Otman Baba’ya saygı duymuşlar, sık sık türbesini ziyaret etmişler ve bu ziyaretin en büyük kerem olduğunu ifade etmişlerdir (Demir Baba Vilâyetnamesi, s. 110). II. Bayezid’e Arnavutluk’ta yapılan suikast girişiminden (1492) Otman Baba dervişleri sorumlu tutulmuştur (Ocak, Osmanlı İmparatorluğu’nda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler, s. 101-102). Anadolu ve Balkanlar’da pek çok köye onun adına nisbetle Hüsam Dede ismi verilmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
Küçük Abdal, Vilâyetnâme-i Otman Baba, Ankara Cebeci Halk Ktp., nr. 495; Millî Ktp., Mikrofilm Arşivi, nr. A. 4985.
Demir Baba Vilâyetnamesi (haz. Bedri Noyan), İstanbul 1976, s. 81, 110, 119, 147, 162.
Yemînî, Fazîletnâme (haz. Yusuf Tepeli), Ankara 2002, I.
Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik (İstanbul 1953), İstanbul 1983, s. 207.
Ahmet Yaşar Ocak, Bektaşî Menâkıbnâmelerinde İslâm Öncesi İnanç Motifleri, İstanbul 1983, tür.yer.
a.mlf., Osmanlı İmparatorluğu’nda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler (XIV-XVII. Yüzyıllar), Ankara 1992, s. 99-102.
Halil İnalcık, The Middle East and the Balkans under the Ottoman Empire, Essays on Economy and Society, Bloomington 1993, s. 19-36 (aynı yazı için bk. a.mlf., Doğu Batı Makaleleri I, Ankara 2005, s. 129-150).
Ahmet T. Karamustafa, God’s Unruly Friends: Dervish Groups in the Islamic Later Middle Period, 1200-1500, Salt Lake City 1994, s. 239-248.
Halime Doğru, XIII.-XIX. Yüzyıllar Arasında Rumeli’de Sağ Kolun Siyasî, Sosyal, Ekonomik Görüntüsü ve Kozluca Kazası, Eskişehir 2000, s. 79-80.
Yusuf Ziya Yörükân, Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri: Şamanizm (haz. Turhan Yörükân), Ankara 2005, s. 107.
Hasan Fehmi [Turgal], “Otman Baba Velâyetnâmesi”, TY, V/27 (1927), s. 239-244.
Nejat Birdoğan, “Otman Baba ve Velâyetnâmesi”, Folklor / Edebiyat, sy. 16, Ankara 1998, s. 22-32.
Bayram Durbilmez, “Muhyiddin Abdal’a Göre Hacı Bektaş ve Otman Baba”, a.e., sy. 18 (1999), s. 133-140.
Şevki Koca, “Od’man Baba Velâyetnâmesi (Vilâyetnâme-i Şâhî) ve Gökçek Abdal Hakkında Bir Didaktik Kodeks”, a.e., sy. 29 (2001), s. 263-272.
N. Gramatikova, “Otman Baba: One of the Spiritual Patrons of Islamic Heterodoxy in Bulgarian Lands”, EB, sy. 3 (2002), s. 71-102.
Kemal Üçüncü, “Sözlü Kültür / Tarih Bağlamında Edebî Bir Metin Olarak Otman Baba Vilâyetnâmesi”, Bilig, sy. 28, Ankara 2004, s. 1-29
(Alıntı dır)

HAYDAR CEMİL BABA.










o


Akyazılı Sultan’ın Kutupluğu
Demir Baba Velayetnamesi’nde yer alan bilgilere göre Akyazılı Baba Sultan’ın gerçek adı “İbrahim-i Sani”dir. Akyazılı İbrahim diye bilinir. Otman Baba’nın Hakk’a yürümesinden 18 yıl sonra onun yerine kutupluk makamına geçmiştir. (1)
“Hüsem Şah Gani” olarak bilinen Otman Baba, Miladi 1466-1478 yılları arasında bu cihanda “kutubü’l-âlem” olarak görev yapmıştır. Alevi inancında yedi ulu ozandan birisi olan Akyazılı Sultan’ın ardalarından Hafız Yemini de Akyazılı Sultan ile Otman Baba arasındaki tarihi bilgileri, manzum şiirlerinde şu şekilde anlatmaktadır.
Sekiz yüz seksen üç olunca hicret
Fani dünyadan ol şah itti rıhlet (2)
Hüsam Şah idi ismiyle o sultan
Gani Baba der idi bazı insan
Nişandır kisveti Seb-al mesani (3)
Anın yerine kutb oldu çü Sani
Resulün hicretinden anla ahir (4)
Dokuzyüz birinci de oldu zahir
Ki şimdi âleme ol kutb gelübdür
Adı Akyazılı sultan olubdur
Otman Baba, 1478 yılında bu âlemden Hakk’a yürüyünce 18 yıl sonra, yani Hicri 901/Miladi 1496 yılında İbrahim-i Sani, “Akyazılı Sultan” adıyla bu âleme “kutup” oldu. (5) Demir Baba Velayetnamesi’nde 1496-1552 yılları arasında Akyazılı Sultan’ın zamanın kutbu olduğu yazılıdır. Demir Baba Velayetnamesi’nde verilen bilgilere göre Demir Baba, 1530 yılında doğmuş, 22 yaşında iken Akyazılı Sultan’dan kutupluk makamını devralmış ve böylece 1552-1650 (5) yılları arasında bu âlemde kutupluk makamında bulunmuştur. (6)
Otman Baba’nın Hakk’a yürümesinin ardından onun müridi İbrahim Sani’nin kutup olarak anıldığını, Demir Baba Velayetnamesi’nde görmekle birlikte Muhittin Abdal’ın Hızırnamesi’nde de bu bilgi doğrulanmaktadır. (7) Merhum Bedri Noyan, Akyazılı Sultan’ın Sakarya’nın Akyazı ilçesi ile ilişkili olabileceğini söylemiştir. Akyazılı’nın Balkanlar’da önderlik ettiği çevrede Babailerin bulunması Akyazılı’nın kendisi olmasa bile aile kökeninin daha Akyazı’da iken Babai çevreden olup Şeyh Şüca’nın müritleri olabileceği düşünülebilir. Akyazılı Sultan, yaşadığı dönemde Rumeli’deki Babailerin kutbu durumunda olup çevresinde ona bağlı oldukça çok tekke bulunuyordu. (😎
Aşağıda Akyazı Baba Sultan’ın makamında, rahmetli Ahmed Hazerfenle dua ediyoruz, resim Ayhan Aydın. Diğer resim ise Akyazılı Sultan dergahından bir kare.
Hakkı SAYGI
Daldık aşk adlı denize
Erenlerden irdik ize
Akyazılı sltan bize
Medet himmet kerem eyle

13 Ağustos 2024 Salı

 

Hasan-Dede Türbesi

 Bosna Hersek'ten, Semir Pintul...
Hasan-Dede türbesi


Starum Bar - Montenegro'da 1610 yılında inşa edilen Hasan-Dede türbesi, 8x8 metre alanı, çatıdan doğrudan çıkan kubbeye sahip kare bir tabandır. Yeşil bir battaniyeyle örtülmüş iyi bir adamın (Evlia) mezarı var. 16'sının sonlarında yaşadı. ve 17'nin başında. Yüzyıllar. Tekija kompleksinin yanı sıra 1642 yılında inşa edilen aynı isimli Tekija çeşmesi de bulunmaktadır. Tekia'nın hangi derviş emrine ait olduğuna dair resmi bir veri yok. Bu yılın Temmuz ayında Eski Bar'ı ziyaret ederken cami, harem, Hasan-Dede türbası ve Tekija çeşmesi bulunan Tekija sitesinin tarihçesiyle ilgilendim. Turbet duvarında bulunan resmi belge dışında personelden cevap gelmedi. Maalesef bu güzel kompleksin tarihiyle ilgili kitap bile alamadım. Türbeyi gezerken, Kur'an-ı Kerim'in melodik öğretilerini duyan bir kaset dikkatimi çekti, türbe kilitli iken, ziyaretçilere gönüllü katkı seçeneği bırakıldı.
Starobarani için Hasan-Deda'nın türbesinin özel bir anlamı vardı. Zaman zaman ziyaret edilen bir türbeyi temsil ediyor, özellikle Bayram'da.









6 Ağustos 2024 Salı

 AZİZ BABA TÜRBESİ





(Keçeci Babanın Torunu)


Aziz Baba Türbesi Tokat, Turhal Karkın köyünde bulunmaktadır. Aziz Baba Horasan Piri Ali Haydar Padişahının oğludur ve Erbaa Keçeci köyünde türbesi bulunan Keçeci Babanın da torunudur.
Aziz Baba’ın türbede bulunan tarihçesinde, Hazreti peygamber efendimizin kızı hazreti Fatmadan olma, hazreti Ali evladı on iki imam yedinci göbekten İmam Musayı Kazımdan, İbrahimi Elmucap İbrahimi Elmucaptan, Musayı Sani, Musayı Saniden, Keçeci Baba, Keçeci Babadan, Ali Haydar, Ali Haydardan da Aziz Baba gelmiştir yazılmaktadır. Keçeci Baba'ya ziyarete gidenler, önce Aziz Baba'yı ziyaret ederler. Aziz Baba'ya uğramadan Keçeciye gidenin mutlaka bir engelle karşılaşacağına inanılır

2 Mayıs 2024 Perşembe

 GİRİTTE TEKKELER







Girit Adası' nın fethi sırasında Askeri Yönetici sınıf ile dervişler de fetihe katılmış ve hemen Ada' ya yerleşerek faaliyete başlamışlardır.
1650 yılında Horasanlı Ali Dede tarafından Bektaşi Tekkesi kurulmuştur.
Tekkeler Osmanlı' da bir eğitim kurumu gibi çalışmakta, devlet bu yolla toplumsal yapı içinde sızarak egemenliğini pekiştirmektedir.Tarikatlar Devletle koordineli hareket etmekte, Devlet tarikatlara yardımcı olmaktadır.
Girit Kandiye kentinde en yaygın tarikat Bektaşiliktir.Bektaşilik 1826' da yasaklanmasına rağmen Girit' te yasaklanmamıştır.
Diğer yaygın tarikat Kadiriliktir.Kandiye içinde bir çok tekkesi vardır.Kandiye' Rufai Tarikatı temsilcileri de vardı.Diğer bir tarikat da Nakşibendiliktir.
Girit' in Hanya Kentinde ise Mevlevilik Tarikatı etkindir.
Devlet tarikatlara maddi yardım yaptığı gibi, Cami görevlilerini Cemat-i İslami örgütü atamaktadır.
HORASANLI ALİ BABA DERGAHI : 1924 yılında mübadelede Horasanlı Ali Baba Dergahı son postnişini Halife Cafer Sadık Bektaş Baba Türkiye' ye göç ederken Rum saldırılarından Müslümanları yıllarca koruyan Horasanlı Ali Baba' nın türbedeki kemiklerini bir torbaya koyarak geldiği Mersin' e getirmiş, bir müddet kemikler sandık içinde Mersin Halk Evi' nde bektetilmiş, daha sonra Tarsus' a getirilerek Tarsus Giritli Mahallesi olan Reşadiye Mahallesi 3041 Sokakta oluşturulan Türbeye defnedilmiştir.Bu yer Giritlilerce ziyaret edilir.Son Tekke Mütevellisi olan Cafer Sadık Bektaş Baba ' da Tarsus' a yerleşmiştir.( 1 )
Hali hazırda Türbenin bulunduğu Reşadiye Mahallesinde oturan Giritliler, Horasanlı Ali Baba' nın geceleri Reşadiye Mahallesindeki evleri ziyaret etiğine dair inanırlar.

( 1 ) Melike Kara, Kandiye Müslüman azınlık cemaati Yükselk Lisans tezi
Knadiye ve Tarikatlar sayfa 

  DURBALİ SULTAN TEKKESİ..yunanistan







Üst üste gelen bazı etkinliklerden dolayı bir türlü gitmemiz kısmet olmasa da, Yunanistan'daki en büyük Bektaşi Tekkeleri'nden birisi olan Durbali Sultan Tekkesi'ne özellikle Arnavut Bektaşileri'nin ilgisinin yoğunluğunu biliyorum. Özellikle Tepelene'de Ali Turani Baba Tekkesi'nde hizmet yürüten Derviş Mikeli'nin ve yöredeki Bektaşilerin buraya özel bir ilgileri var. Zamanında Balkanlar'daki en büyük tekkelerden birisi olan Durbali Tekkesi şimdi harabe halde. 1 Mayıslarda burada bir araya gelen Bektaşiler, bu geleneğin tekrar canlanmasının mücadelesini veriyorlar.
Tüm dileğimiz hem bu yıkılan tekkelerin- ocak ve dergah merkezlerinin onarılması ve aynı zamanda Alevi - Bektaşi inanç ve kültürünün de buralarda yeniden yaşaması, çerağların tekrar yanmasıdır. Bu yola emek verenler aşk olsun... Araştırmacı - Yazar Bektaşi Dervişi Şevki Koca'nın konuyla ilgili daha önce Cem Dergisi'nde yayınladığımız yazısını da ilginize sunuyorum. Bin muhabbetlerimle...
Yunanistan’da İrşâd Ocakları:
Reni (Durbâlî) Ve İskeçe (Khoutceh)
Hasib Baba Bektâşî Dergâhları
Şevki Koca
Muhterem okurlarım bu yazımızda Yunanistan’da mûkim ecdâd yâdigârı Bektâşî dergâhlarına ilişkin naçizâne bilgiler aktarmak arzusundayım. Bu tekyeler Reni ve İskeçe isimleriyle mâruf asitâneler olup bunların dışında önemli bir dergâhta, Cem Dergisinin 113’üncü sayısında malumat verdiğimiz Katarin (Angelista) hanikâh’ı ve Dimetoka’daki Seyyid Ali Sultân (Kızıldeli) Dergâhıdır.
Renî (Durbâli) Dergâhı
Dergâhlarımızdan Reni Tekyesi ismiyle tanınmış olan mekânın Bektâşî Argümanlarındaki ismi Durbali Sultân Dergâhıdır. Durbali Sultân Horasan kökenli Seyf-i meşreb Bektâşî azizlerinden olup, Dimetko’lı Seyyid Ali Sultân’ın çağdaşlarındandır. Seyyid Ali Sultân H. 804 (M. 1390) yılında Hakk’a yürümüştür. Orhan Gazi’nin hükümdarlığı esnasında Rumeli’ye yapılan (H. 738-M.1337) tarihli seferde, Durbali Sultânında olduğu rivâyet edilmektedir. Durbali Baba, Seyyid Ali Sultân tarafından icâzet verilerek Mora yarımadası sınırları dışında bir dergâh açmakla görevlendirilir. (Ancak teknik olarak elimizde bulunan bilgiler bu dergâhın kuruluş yılını H. 869-M.1480 tarihinden başlatmaktadır.) Çevre de yaşayan Arnavut kökenli Bektâşî müntesipleri dergâha Torbalı Baba Tekyesi ismi vererek “Tegjae Madh” (Büyük Tekye) sıfatıyla anarlar. Dergâh Mora yarımadasının kuzeyinde, Teselya bölgesinin Pharsala kentindedir. Tepedelen’li Mehmet Ali Paşa’nın M.1790-1822 yılları arasındaki Epirus Valiliği döneminde büyük ölçekli himâye görmüştür. 1882 yılından sonra Teselya’nın Yunanlılar tarafından ilhakı üzerine dergâh bu tarihten itibaren Osmanlı sınırları dışında kalmıştır. Durbali Baba rivâyetlerde; Osmanlı ordusunun Mora yarımadasını fethi esnasında, yerden bir avuç kum alır ve Meriç nehrine atar ve böylece kuruyan Meriç nehri üzerinden Yeniçerileri geçirmesi kerâmetiyle zikredilir. Yine rivâyetlere göre, Selânik de; “Üçler çeşmesi” yöresi ve Yenice Karasu’da “Kırklar Tekyesi” isimleri adı altında dergâhlar uyandırır. Yine müritlerinden Şâhin Baba’yı “Temple” vadisi olan yöreye göndererek “Köpekli” (kepekli) köyü yakınlarında bir dergâh açtırır. Durbali Baba Dergâhının son postnişinlerden Muharrem Mahzûni Baba erenler, aşağıda arzedeceğim bir nefeslerinde bu rivâyetlere yer vermektedir.
Hü Dost
“Horasan şehrinden geliyor Veli
Rûm’a kadem bastı Şâh’ım Durbali
Derya’ya bend’edüp nûr-u ezeli
Bir avuç kum ile Şâh’ım Durbali
Üçler çeşmesinde dergâh eyledi
Kırklar dergâhında er’ler peyledi
Şâhin Babam köperli’ye meyledi
Dürlü kerâmetle Şâh’ım Durbali
Yedi dağ üstüne hazer indiren
Dembedem daima mû’ciz gösteren
Meş’e palamudundan kiraz verdiren
Kanûn-u Sâni’de Şâh’ım Durbali
Ey Mahzuni terk’ol uyma cihana
Fani kulun üç günlük safasına
İmâm-ı zaman’ın yüz sür babına
Günahkârım affet, Şâh’ım Durbali
Tanınmış müverrih ve gezgin Von Hasluck “Bektâşîliğin Coğrafi Dağılımı” isimli çalışmasında bu dergâh’a İsevi’lerin Aya Yorgi ve Aya Dimitri isimli Ortodoks azizlerinin ismini atfederek, ziyâret’de bulunduklarını zikreder. Ayrıca kaynağını belirtmeksizin (1888) yılında 54 dervişin olduğunu kaydeder. Yine M. 1914 yılında yaptığı tesbitlere göre dergâhın postnişini ile bizzât görüştüğünü ve Durbali Sultân ile Cafer ve Mustafa Babalara ait türbelerin ziyâret mekânları olduğundan söz eder. Ayrıca dergâh hazeresinde birçok gazinin medfün olduğundan bahseder. Dergâh; II. Mahmud dönemi yapılan Bektâşî katliamı esnasında Nakşibendi kökenli Bektâşî babalarının postnişinlik yapmaları nedeniyle 1826-1840 yıllarını hasarsız atlatmıştır. Dergâhın, kuruluşundan çağımıza kadar olan postnişin lâhikası, A.B.D. Detroit Tekyesi postnişini Recep Ferdi Baba tarafından açıklanmış olup bilinen rivâyetlerin aksine Durbali Babayı (M. 1480-M. 1522) yılları arasına yerleştirmektedir.
Durbali Dergâhı Postnişinleri:
1. Durbali Baba........................... Vefât M.1522
2. Bağdatlı Musa Baba ............... Vefât M.1553
3. Horasanlı Şâhin Baba ............ Vefât M.1581
4. Halep’li Cafer Baba ............... Vefât M.1596
5. Hacı Ali Baba (Mısır’lı) .............Vefât M.1604
6. İskenderunlu Tayyar Baba........Vefât M.1627
7. Bağdatlı Kasım Baba............... Vefât M.1643
8. Kerbelâ’lı Emin baba ............... Vefât M.1655
9. Lahor’lu Mustafa Baba..............Vefât M.1660
10. Basra’lı Zeynel Abidin Baba......Vefât M.1663
11. Kırşehir’li Yahya Hadi Baba.......Vefât M.1680
12. Şemseddin Ali Baba (Bosna’lı) ............... Vefât M.1694
13. Bağdat’lı Seyyid Maksûd Baba…............. Vefât M.1713
14. Bağdat’lı Salih Ali Baba............................ Vefât M.1725
15. Basra’lı Mahsur Baba............................... Vefât M.1736
16. Erzurum’lu Edhem Naki Baba............... …Vefât M.1744
17. Bağdat’lı Selim Baba............... ……………Vefât M.1753
18. Tiran’lı Hüseyin Baba................................. Vefât M.1779
19. Gega Hasan Baba............... ……………….Vefât M.1794
20. Debre’li Hasan Baba............... …………….Vefât M.1794 (Altı ay)
21. Gega Ahmed Baba..................................... Vefât M.1802
22. İpek’li Mehmed Baba............... …………….Vefât M.1809
23. Gega Mahmûd Baba............... …………….Vefât M.1811
24. Jirokastro’lu Cemâli Baba............... ……….Vefât M.1815
25. Koniça’lı Cemâl Baba.................................. Vefât M.1819
26. Gega Hüseyin Baba.................................... Vefât M.1845
27. Ergiri’li Muharrem Mahzûni Baba............... ..Vefât M.1867
28. Ahçı Baba (Konya’lı) ................................... Vefât M.1869
29. Piremeti’li Bayram Baba..............,…………. Vefât M.1904
30. Koplara’lı Nazif Baba.................................... Vefât M.1905
31. Bubzi’li Tahir Baba........................................ Vefât M.1919
32. Berat’lı Kâzım Baba....................................... Vefât M.1942
33. Skrpar’lı Seyyid Said Seyfi Baba............... …Vefât M.1961-62
Dergâhın son postnişini Said Seyfi Baba erenler, Salih Niyâzi Dedebaba’dan halifelik icâzeti de almış olan bir zât-ı kirâmdır. Kabri dergâh hazeresindedir. Öte yandan yakınlarında bulunan katerin dergâhının 1961 yılında Hakk’a yürüyen son postnişini halife Veli Marendi Baba ise vasiyeti gereği bu dergâha defnolmuştur. Durbali Baba Dergâhından çok önemli Bektâşî şairleri çıkmıştır. Daha önce bir nefesini zikrettiğimiz Jirokastro’lu (Ergiri’li) Muharrem Mahzuni Baba aslen, Mora-Yenişehir’li olmasına rağmen Ergiri’li bilinir olup aruz ve serbest vezin ile birçok nefes yazmıştır. Kendisi Leskovik’li Abidin Baba’nın mürşidi olup, el yazma divânı halen Jirokastro Asım Baba (zall) dergâhında mahfuz’dur. Öte yandan yine tanınmış şairlerden Ali Resmi Girid’i Baba bu dergâh’ta yetişmiş olup, buradan Girid-Kandiye’sinde olan Horasanlı Ali Baba dergâhına postnişin olarak atanmıştır.
Durbali Sultân dergâhına postnişinlik yapan otuz üç Bektâşî Babasının tümü de mücerred (kutsal bekâr) olup, bu dergâh tarihi boyunca evlâdiye olarak değil erbabiye bir seyir göstermiştir. Dergâhın son postnişini Seyfi Babanın 1962 yılında Hakk’a yürümesinden bu yana postnişinsiz kalan bu dergâh elân metrûk fakat korunaklı durumdadır.
İskeçe (Khoutech) Dergâhı
Değerli okurlarım, özellikle Avrupa’da mukim Bektâşî dergâhlarının hakkında özet bilgiler aktardığımız bu dönemimizde bilhassa halen Batı-Trakya’da yaşamakta olan ihvan-ı Bektâşîyanın serzenişine muhatap kılındık. Bu yazımızda hem onlara bir ölçüde tercüman olabilmek hem de ismi oldukça karıştırılan İskeçe Dergâhına ilişkin somut bilgiler arzetmek istedik. Dergâh’ın kuruluş rivâyetleri içinde verilen tarih H.830 (M.1414) olarak geçmektedir. Dergâhı “Kasım Baba, isimli bir zât’ın kurduğu söylenmektedir. Müverrih’ler gerek yeterli coğrafik tesbit’ten yoksun olmaları ve gerekse halk dilindeki değişik Lisan varyantlarına binaen, asıl ismi İskeçe olan tekyenin Kuş, Kuç, Khoutech yazılışlarından dolayı ayrı birer dergâh zannetmişlerdir. Dergâh Makedonya-Epirus deltasında Görice-Kesriye güzergahındadır. Dergâhın 1826 yılında büyük bir tahribat gördüğü bilinmektedir. Dergâhın metrûk dönemi olan 1887 yılına değin postnişini Hafız Kemâli Baba’dır. Hafız Baba’nın Hakk’a yürümesi sonrasında dergâha Limni’li İbrahim Baba postnişin olarak nasbedilmiştir. Oldukça yıpranık durumda olan dergâhın haline üzülen İbrahim Baba dönemin kutbu Mehmet Ali Hilmi dedebaba’dan dergâhın yeniden onarımı amacıyla yardım ister. Mehmet Ali Hilmi Dedebaba bu iş için, aslen Mora’lı olan, İstanbul Sütlüce’si Cafer Abâd Dergâhı postnişini Hacı Hasip Baba’yı görevlendirir.
Dergâh H. 1303 (M.1885) yılında baştan aşağı yenilenir. Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’nın bu onarım dolayısıyla yazmış olduğu dörtlük kitâbe haline getirilerek dergâh girişine asılır ve bu kitâbe halen yerinde durmaktadır. Bu dörtlük şu şekildedir.
Hü Dost
“İdüp bezl-i himem Hacı Hasip Baba Kerim-i mûtâd
Müceddid eyledi bu İskeçe dergâhını bünyad
Hem İbrahim Baba’dır tâ bu rütbeye bâis-i âbâd
Bin üçyüz üç’de çerağın avn-i Hak ile itdiler ikâd”
Yukarıdaki kitâbede Hasip Baba ve İbrahim Baba’nın dergâhın onarımına olan katkıları övülmektedir son postnişinlerden İbrahim Baba 1922 yılında Hakk’a yürümüş olup, dergâh hazeresinde medfün’dur. Öte yandan Hacı Hasip Baba yaklaşık doksan yaşlarında burada Hakk’a yürür ve İskeçe dergâhına defn’edilir. Dedebaba tarafından yazılmış olup, bugün dahi rahatlıkla okunmaktadır. Hasip Baba H.1304-M.1886 yılında vefât etmiştir. Kabir kitâbesi şu şekildedir.
Hü Dost
“Hacı Hasip Baba kim bu dergâh-ı irşâd’da
Mürşid-i agâh’idi sırr-ı sülûk’a aşina
Pir-i erkân-ı tariyk-i nâzenîn’den yad tutup
Hacı Bektâş-ı Veli’yi eylemişti Pişuva
Lücce-i Tevhid’e gark olmuştu zikr-i Hak’ile
Eylemezdi sohbet-i efsâne-i çün-ü çerağ
Vakiat-ı Kerbelâ’yı yad’idüp leyl-ü nehâr
Ah-ı matem’le hemişe eyler idi huy-u hay
Himmet-i Pir’ile say’etti muvaffak oldu hem
Yaptı bir derâh olup ihyây-ı bu cay-ı dil küşa
Âlem-i Ukba’ya seyyah oldu seyran itmeğe
Şafî-i mahşer’de olsun Hamse-i Al-i Aba
Cevher-i hüzn’ile Hilmi söyledim tarihini;
Ravza-i cennet ola yarab Hasib Baba’ya cây
(H. 1304-M.1886)
İskeçe Bektâşî Dergâhı maâlesef bugün için metrûk haldedir. Dergâh hazeresindeki kabir ve mümülüsler bakımsız durumdadır. Yıkık durumundaki meydanevinde orijinal bir “Taht-ı Muhammedi” (minber) ve yine bakımsız Teber’ler mahfuzdur. Bu dergâha en son olarak Tekirdağ’lı Mustafa Mahfi Baba atanmış ise de 1924 yılında Yunan hükümetince dergâh’tan çıkarılmıştır. Mustafa Mahfi Baba H. 1324 (M.1906) tarihinde Tekirdağ’da Hakk’a yürümüştür.
Muhterem okurlarım sizlere tarihe tanıklık eden iki dergâhtan bilgiler arzetmeye çalıştım, sehvi kusur ve hatalarımızı berrak niyetimize sayınız. Gerçeğe Hüü.
Renî Dergâhı Hakkında Notlar:
1. Durbali Sultân’ın Halifeleri arasında adı geçen Şâhin Baba’nın Temple Vadisi civarında, köpekli köyü civarında uyandırdığı dergâh, Halk arasında Ferecik/Sıraca (Sarrac Ali) Tekyesi olarak bilinir.
2. Yine metinde Durbali Sultân tarafından uyandırıldığı belirtilen Kırklar Tekyesi, Vardar yenice’sinin Karasu kasabası yolu üzerindedir.
3. Durbali Dergâhının son dönem postnişinlerinden, Muharrem Mahzuni (V. M. 1867) ünlü mutasavvıf ve şair Leskovik’li Zeynel Abidin Babanın (V. R. 1325) mürşididir. Leskovik’li Bektâşî Dergâhında postnişinlik yapması nedeniyle Leskovik’li bilinir. H. 1293 yılında M. Ali Perişan Dedebaba’dan halifelik icâzeti almış mücerred babalardandır. Ünlü şair Edib Harâbî Baba tarafından, Leskovik dergâhı ziyâretlerinde yazılmış olan kabir kitâbesi aşağıdaki gibidir. Tespit olunması açısından arz’ediyorum.
Hü Dost
“Bânî-i dergâh-ı Âli Zeynel Abidin Baba
Mahz-ı bir lütfû celî-i Hazret-i Allah idi
Hak anı irşâde me’mûr eylemiştir bî-gümân
Vâkıf-ı remz-i hafaya-yı kelâmullâh idi
Hem halife hem de bir merd-i mücerred pâk idi
Şüphesiz kim kenz-i esrâr-ı Resulullâh idi
Zâtına ilm-ü Ledün üstadı dense çok değil
Vasıl-ı sırr-ı Ali hem sırr-ı Bismillah idi
Men aref hem nokta-i bâ sırrına mazhar olup
Öyle iman eyleriz kim sırr-ı sırrullah idi
Sâl-i rûmi’den Harâbî yazdı tarih-i güher
Kendisi Kur’an-ı nâtık nutk-u nutkullâh idi
Çıktı kırklar Pir Balım Sultân gelip tarihine
Zeynel Abidin Baba bir ârif-i billâh idi.”
R. 1325
4. Şâhkulu Sultân Dergâhı postnişlerinden Filibeli Hacı Mehmet Yesâri Baba, Mehmet Ali Hilmi Dedebaba tarafından Reni (Durbali) dergâhına postnişin olarak nasbedilmişse de yolculuk sırasında Hakk’a yürümüş (Galos’ta) ve (5 Muharrem 1325-18 Şubat 1907) yılında, Reni dergâhına defnolunmuştur.
İskeçe Dergâhı Hakkında Notlar:
1. İskeçe (Kuş-Kuç) Dergâhına yöre halkı Hasip Baba Tekyesi demektedir. Metin de belirttiğimiz gibi bu dergâhın onarımını yapmış ve yine bu dergâhta Hakk’a yürümüştür. Hacı Hasip Baba 1870 yılında İstanbul Sütlüce Caferâbad Dergâhı postnişinliğine nasbedilmiştir. Hacı Hasip Baba, İstanbul Karaağaç (Teberli Baba) Dergâhının son postnişinlerinden Hüseyin Zeki Baba’nın dedesidir. Hüseyin Zeki Baba, Atatürk’ün silah arkadaşı Samih Lütfi Bey’in mürşididir.
2. İskeçe dergâhının 1887’de ki postnişini olan Hafız Kemâli Baba, aslen Kastorya’lı (Kesriye)’dır.
3. İskeçe (Kuç) Tekyesi, Batı-Trakya sınırları kapsamında olup Gümülcine’ye çok yakındır. Yenice, Karasu yolunda olup, Bulgaristan’ın tam güney sınırları mıntıkasına düşmektedir.
4. İskeçe dergâhının son postnişinlerinden İbrahim Baba (vefât 1922) aslen Limni’li olup, Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’da mücerred dervişlik erkânı üzere babalık icâzeti almıştır.
Kaynakça:
1. Bektâşîliğin Coğrafi Dağılımı-V.Hasluk/Turgut Koca çevirisi
2. Mıstıcızma İslâme Dhe Bektashızme-Baba Rexhebi-1970 Waldon Press. A.B.D.
3. N. Greese 28. IV-Leake (Hasluck’dan aktarma)
4. Bektâşî Zaviyeleri-Başbakanlık arşivi Gnl. Md. H. 1423’e ait, 9771 ve 1243 nolu evrak.
5. Vie D’ali Pacha-Bequcamp-Holland Travers (mahfûz)
6. Bektâşî Nefesleri ve Şairleri-Turgut Koca Baba. İst. Maarif Kitapları-1990 / İst.
7. El-Risale Al-Ahmediye Fi-Tarîkatı Bektâşîyye-Ahmed Sırrı Baba Caıro 1959-Abduh Enver Matbaası
8. Divân-ı Edib Harâbî-(Henüz basılmamış tam tekmil Edib Harâbî Divânı.) Şevki Koca-Dursun Gümüşoğlu
9. Mehmed Ali Hilmi Dedebaba Divânı-Filibeli Abidin Mehdi Baba H. 1327-İst. / Yazma
10. Kitâbeler-İsmail Hakkı Uzunçarşılı-İst. 1929
11. Turgut Koca Baba’dan veraset bilgiler ve cönkler.
Cem Dergisi, Temmuz 2002
Kaynak: Şevki Koca, Bektaşilik ve Bektaşi Dergâhları, CEM Vakfı Yayınları, Aralık 2005, İstanbul; Sayfa: 236-246